Mayıs 07, 2016 14:25 Europe/Istanbul

Geçen bölümde IŞİD’in orta Asya bölgesinde nasıl yapılandığını ve bu bölgede yer alan ülkelerin her birini nasıl ve neden tehdit ettiğini anlattık.

Öte yandan son aylarda kafkasya bölgesinde yer alan Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenistan ve Gürcistan da radikal ve Vahabi uşağı IŞİD’in hamisi olan bazı radikal örgütlerin hareketliliğine şahit oluyor. Gerçekte Arabistan’da türeyen ve Türkiye gibi ülkelerin destekleri ile bu bölgede yayılan Vahabi tarikatı ve düşüncesi, bu bölgede IŞİD yandaşı radikal örgütlerin şekillenmesine yol açan etkendir.

Kuzey kafkasya bölgesinde kurulan radikal örgütler Kafkasya emareti adı altında El-kaide terör örgütü ile işbirliği yapıyordu, ancak daha sonra bu örgütlerin büyük bir bölümü 2015 yılında IŞİD elebaşı Ebu Bekir Bağdadi ile birat etmeye ve yine Kafkasya emareti adı altında IŞİD ile işbirliği yaptığına şahit olduk. Bu sürecin devamında ise Ebu Muhammed Kadarski, Ebu Bekir Bağdadi tarafından IŞİD’in Kafkasya vilayetinin yeni hükümdarı olarak atındı.

Bu arada 10 milyon nüfusu olan Azerbaycan Cumhuriyeti %85 şii ve %15 sünni nüfusu ile radikal ve sapkın Vahabi tarikatının taraftar toplamak amacıyla hedef ülkelerinden biri oldu ve buralardan yüzlerce kişi IŞİD terör örgütüne üye olup Irak ve Suriye’de örgütün saflarında savaşmaya başladı.

IŞİD genel güvenlik sorumlusu Abdulvahid Hazir Ahmet, Suriye’de IŞİD üyesi olan Azerbaycanlılarla görüşmesinde onları Rafızi adıyla tabir ettiği şii müslümanların aleyhinde kışkırtmaya başladı.

Tekfirci IŞİD terör örgütü Azerbaycan cumhuriyetinden Ali Han Musayev’i örgütün elebaşı olarak açıkladı. Musayev, Arabistan tarafından kurulan Bakü’daki Vahabi medresesinde eğitim aldı. Musayev’in Azerbaycan cumhuriyetinde radikal kesimlerin arasında üye toplama ve Suriye’ye sevk etme çabası örgütün Kafkasya bölgesinde güçlenmesinde ve yayılmasında önemli rol ifa etti.

Bu arada son haftalarda ve son aylarda onlarca Azeri vatandaşın Türkiye toprakları üzerinden Suriye’ye geçmeye ve IŞİD’e katılmaya çalışırken yakalanması ve yine yüzlerce Azeri vatandaşın Suriye’de IŞİD’in saflarında savaşıyor olması, Bakü yönetimini bu zümrenin ülkeye geri dönmeleri ve terör eylemleri düzenlemeleri konusunda kaygılandırmaya başladı. Bu kaygının izlerini son günlerde yüzlerce Azeri vatandaşın Suriye’den geri dönmesi ve dağlık Karabağ bölgesine geldiklerinde Azerbaycan ile Ermenistan arasında yeni çatışmaların çıkmasında görmek mümkün. Rusya lideri Putin ise bu durumdan Azerbaycan vahabiliğinin tehdidi ve ABD ile irtibatı şeklinde söz etti.

Öte yandan IŞİD aynı zamanda Azerbaycan cumhuriyetinde zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına göz diktiği ve sürekli bu bölgeleri ele geçirme hevesinde olduğu anlaşılıyor.

Gürcistan da son dönemde IŞİD terör örgütü adında bazı radikal örgütlerin faaliyete geçtiği bilinen ülkelerden biridir. Gerçekte Gürcistan’ın eski Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili döneminde dini faaliyetlere getirilen kısıtlamalar bu ülkede radikalizmi tetikleyen etkenlerden biridir.

Hali hazırda da Gürcistan yönetiminin bu ülkenin Burçalı bölgesinde İslamî örgütlerin faaliyetlerini engellemesi bölgede radikalizm ve IŞİD yandaşlarının gelişmesine yol açtığı anlaşılıyor.

Gürcistan’ın Burçalı ve Pankisi bölgelerinde IŞİD terör örgütüne ait olduğu belirtilen bazı camilerin inşa edilmesi, bu ülkede IŞİD yandaşlarının varlığının işareti olarak yorumlanıyor.

Bundan başkı bazı Gürci kaynaklar hali hazırda Irak ve Suriye’de de yüzlerce Gürcistan vatandaşı IŞİD saflarında savaştığını belirtiyor. IŞİD ayrıca Gürcistan üzerinden Rusya’nın çıkarlarını tehdit eden bir etkene dönüştüğü gözleniyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov Gürcistan’da IŞİD üyelerinin askeri eğitim görmelerini Rusya’nın çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak değerlendirdi.

Bundan önce de Saakaşvili döneminde Gürcistan Ukrayna’a bazı güçleri göndererek bu ülkenin ordusu ile birlikte Rusya’ya karşı savaştı. Bu tür uygulamalar tabi ki sürekli başta Amerika olmak üzere Batı’nın desteklerinden yararlanmıştır. Amerika ve Batı’nın Gürcistan’da kadife devrimi sonuçlandırması ve ardından ABD’nin Rusya’nın çıkarlarını tehdit etmesi için Saakaşvili’yi kışkırtması ve özellikle 2008 yılında Güney Osetya’da Rus kökenli vatandaşlara saldırması Moskova’nın sert tepkisi ile karşılaştı. Bu gelişmeler Amerika ve müttefiklerinin Rusya çıkarlarına karşı hareket etme stratejilerini sürdürdüğünü da ortaya koyuyor.

143 milyon nüfusu arasında 28 milyon sünni müslüman nüfusu bulunan Rusya son yıllarda ve hatta son aylarda ülkenin güneyinde bazı radikal örgütlerin kurulmasına ve güvenliğinin tehdit edilmesine ve bölücü faaliyetlere şahit oluyor.

Rusya’nın güneyinde yer alan ve Çeçenistan, İnguşya ve Dağıstan ve bazı bölgeleri kapsayan Kafkasya bölgesi sürekli Ebu Muhammed Dağıstani elebaşılığında Kafkasya emareti adıyla anılan ve El-kaide bağlantılı olan örgütün radikal faaliyetlerinden etkilendi. Bu faaliyetler bu zümrenin dini ve radikal ideolojilerinin yanı sıra, sürekli Rusya’dan bağımsızlık kazanmaya yönelik siyasi talepleri ve çabaları ile beraber olmuştur.

Geçen yılın sonlarına doğru Dağıstan cumhuriyetinde bir turistik merkezde düzenlenen ve 11 kişinin ölümü ile sonuçlanan terör saldırısı, Rusya’nın Kafkasya komşuluğunda radikal örgütlerin en yeni saldırısıydı ve IŞİD bu saldırının sorumluluğunu üstlendi.

Irak ve Suriye’de huzursuzlukların başlaması ve tekfirci IŞİD terör örgütünün kurulmasından sonra bölgede El-kaide terör örgütüne bağlı olarak faaliyet yürüten bir çok örgüt Ebu Bekir Bağdadi ile ittifak kurarak bu örgüte katılmaya başladı. Bu örgütler Suriye savaşına katılmanın yanı sıra, Ebu Ömer Çeçeni elebaşılığında Kuzey Kafkasya’da IŞİD kanadını kurdular. Çeçeni’nin medya alanında ünü ise Kafkasya emareti adlı terör örgütüne daha çok sayıda radikal unsurun katılmasına ve böylece IŞİD’in güçlenmesinde etkili oldu.

IŞİD ayrıca profesyonel medya çalışması ve sosyal paylaşım sitelerinden daha geniş ve daha etkili bir şekilde faydalanması sayesinde diğer terör örgütleri ve milis örgütlere kıyasla daha güçlü bir konum kazanarak Kafkasya bölgesindeki anahtar unsurları için de örgütte iyi konum oluşturdu.

Bundan başka El-kaide terör örgütü ve Kafkasya emareti lideri Ebu Muhammed Dağıstani’nin Rusya’ya ve özellikle 2014 Suchi kış olimpiyat oyunlarına yönelik tehditlerini gerçekleştirememeleri de El-kaide bağlantılı terör örgütlerinin bu örgütten kopmaları ve IŞİD’e katılmalarında etkili oldu. Bu tehditler bundan önce Suud rejiminin casusluk kurumu şefi Bender Bin Sultan tarafından Putin ile görüşmesinde küstahça bir şekilde gündeme getirilmişti ve bu da El-kaide ve IŞİD’in orta Asya ve Kafkasya bölgelerinde Amerika ve Arabistan’ın destekleri ile Rusya’nın çıkarlarını tehdit etmek üzere yapılandırıldığını ortaya koydu.

Ancak gerçek şu ki, Rusya’nın Kuzey kafkasya bölgesinde kurtuğu istihbarat ve güvenlik üstünlüğü, Kafkasya emareti ve Kuzey kafkasya velayetinde El-kaide ve IŞİD bağlantılı terör örgütlerinin anarşist ve ayrılıkçı hedeflerine ulaşmalarına büyük engel oluşturdu. Bu yüzden bölgede bulunan bir çok silahlı örgüt Suriye’de IŞİD cephelerine katılmayı Rusya ile mücadele için daha uygun bir arena olarak görmeye başladı.

Bu eğilimin devamında da bir çok örgüt Suriye’de IŞİD’e katıldı.

Bundan başka ceyşi muhacirin ve ensar da Suriye’de El-kaide bağlantılı faaliyet yürüten kafkasya ve çeçen örgütlerden biridi ve bundan üç yıl önce Suriye’de faaliyet yürüten teröristlere katılmaları medyada yankı buldu.

Gerçi Rusya şu anda Kafkasya emaretinde yaşanan bölünmeden memnun görünüyor, fakat IŞİD’in kafkasya bölgesine nüfuzu ve El-kaide’nin Vahabi ideolojisi ile ektiğini biçmesi, Moskova’ya kaygılandıran büyük bir sorundur, öyle ki çeçen yetkililer Suriye’de IŞİD’e katılan çeçen cihatçıların asla bu bölgeye geri dönmemelerini arzu ediyor. 015