Haziran 22, 2021 07:51 Europe/Istanbul

Bu bölümde kitap ve kitap okurluğunun önemli hakkında konuşacağız.

Okuma bir tür araştırmadır. Belirli bir içerik ve anlam elde etmek için kelime ve kelime grupları dünyasında yapılan bir araştırmadır. Okuma, sadece yazma ortamından geçmek değil, var olan soruları yanıtlamak için sözcükler ve anlamlı ifadelerden oluşan bir dünyayı geçmeye yönelik planlı ve amaçlı bir girişimdir. Okuma amacımız, yaşamın genel amacına bağlıdır. Yaşam tarzı da yaşamın amacına bağlıdır. Toplum da aynı şekildedir. Daha fazla okuma aynı zamanda bir topluluğun yaşam tarzını da değiştirebilir. 

Ünlü İngiliz yazar Virginia Woolf en çok " Bayan Dalloway " ve " Fenere Doğru " gibi romanları ile tanınır. Ancak roman ve öykü yazmanın yanı sıra, makale yazmada da tanınan bir isim olmuş ve sosyal konulardan diğer yazarlar hakkındaki kişisel duygularına kadar çeşitli konularda düzinelerce makale geriye bırakmıştır. 
 "Kitap Nasıl Okunur" başlıklı notunda Woolf, eserlerini izleyenlere ilginç tavsiyeler veriyor ve şöyle yazıyor: " Bu manşeti " bir kişi nasıl kitap okumalı" manşeti ile karıştırmayın.  Kitap okuma tavsiyesi herkes için farklıdır, ancak genel tavsiye, okuma için herhangi bir tavsiyenin olmamasıdır. Herkesin kitap okumak için kendi nedenleri, yöntemleri ve zevkleri vardır."
Woolf tavsiyesine şöyle devam ediyor: "Benim tavsiyem, herkesin nasıl kitap okuyacağına dair değil bir kişinin nasıl kitap okuyacağına dairdir. Herhangi bir kitabı okumadan önce bir kitaptan arzu ve beklentilerinizi bir kenara bırakıp yazarın düşüncelerini ve deneyimlerini önyargısız bir şekilde okumaya başlamalısınız. Okurken yazılan bir kitabın değerini ve miktarını asla yargılamayın ve sadece kendinizi yazarın yerine koymaya ve kitabı bitirmeye çalışın. "

 Woolf, bir kitabın son sayfasını okuduktan sonra onu yargılama ve düşünme zamanının geldiğini söylüyor. 

 Maceracı bir kaşif olsaydınız, dünya ve çeşitliliği hakkında, doğrudan deneyim yoluyla öğrenirdiniz. Yabancı ülkelerin dar sokaklarında yürürdünüz, denizlerde gemiye binerdiniz, çöllerde yürürdünüz veya yeni yiyecekler denerdiniz. Bu keşifler zihninizi genişletirdi, hayal gücünüzü ve yaratıcılığınızı artırırdı ve vizyonunuzu sonsuza dek değiştirirdi. Ama her şeyi deneyimlemeye fırsatımız yoktur. Neyse ki kitap okumak bunu yapmamızı sağlıyor.

Önceki programda, kitap okumanın kişisel yaşam ve kişilik gelişimi için pek çok faydası olduğunu ve hatta vücudumuzu ve zihnimizi geliştirmek için faydalı olduğunu,  stresi ve birçok kötü durumu azalttığını söylemiştik. Yaşam tarzındaki değişim ve pozitifliğe doğru eğilimin artması, okumanın avantajları arasında yer alıyor.
Bireysel yaşamdaki değişikliklere ek olarak, çoğu sosyoloğa göre, okumaya, kitaplara aşina olan gruplar ve milletler, daha kalıcı ve dinamik bir kültür, kültürel miras ve hazineler geriye bırakabilirler. Eğitim ve bilim adamlarının ve entelektüellerin başarılarının diğer nesillere aktarılması da bu şekilde daha kolaylaşır. Kuşkusuz, donanım ve yazılım açısından okumanın ve araştırmanın arzu edilen bir şekilde ve külfetli kısıtlamalar olmaksızın sağlandığı bir toplumda,yabancıların telkinleri ve kültürel dayatmaları daha az etki bırakır. Ancak okuma ve araştırmadan uzak bir toplum hemen telkinlerden payını alır ve yön değiştirir. 

Hükümetler ve halkın kültürünü yönlendirmekten sorumlu olanlar tüm kültürel alanlarda, topluma asgari koşulları sağladığında, toplum da bu çabalara değer vermeye başlar. Böyle bir toplumda, özellikle daha meraklı ve bilmeye çalışan duyarlı, enerjik ve sorgulayıcı sınıf, doğal ve doğuştan gelen ihtiyaçların karşılanmasının yolu ve entelektüel arzuların arayışı sınırların dışına taşınmaz. Ek olarak, kültürel alışverişe ihtiyaç duyulduğunda, öncelik yerli kültürü korumak ve desteklemek ve ardından kültürel takas yapmak olur.

Kitaplara eğilim, okuma düzeyi ve okuma oranı günümüzdeki gelişimin göstergelerinden biridir. Ülkelerde kişi başına okuma, onların kültürel gelişimiyle ve daha geniş olarak her ülkedeki insani gelişim ile ilgilidir. Bu, da kişi başına okuma ne kadar yüksekse, diğer koşulların da olması halinde,  ülkenin kültürel büyümesinin de o kadar yüksek olduğu anlamına gelir. Bunun tersi de geçerlidir.Tabii ki , kültürel büyüme ne kadar yüksekse, kişi başına okuma o kadar yüksek olur.

Kitap okumak ve genel olarak okuma; güncel bilgi ve bilimi edinmek, ülkenin her yönden gelişmesi ve ilerlemesi için başlangıç ​​noktası ve temel nokta sayılıp mutluluk, akıl ve  bilinç ile dolu bir dünyaya girmenin yoludur. Bir toplumdaki insanların yaşam tarzına baktığımızda, bilgi edinme ve okumanın insanların çoğunluğunun önceliği olup olmadığı durumunu anlamak mümkün.  Çünkü ne zaman kolektif bilgeliğe dayalı  olarak her kimse maksatlı bir adım atıp, sosyal konumu farketmeksizin bilgisizliği ve cehaleti ortadan kaldırmaya yönelik bir adım atarsa , kendisi aynı ölçüde farkındalık ve bilgiye yönelmiştir.

İlerici bir toplumda ilerleme sağlamanın anahtarının yararlı ve amaca yönelik okuma ve bilgi biriktirme olduğu kanıtlanmıştır. Örneğin, bireyler okumayı ve bilgi biriktirmeyi yaşamsal programlarının bir gereği olarak görüp bu kültürel gerekliliğe değer verirlerse, bunu ciddiye alırlarsa, toplumun büyümesinde ve gelişmesinde etkili olacaklar. Bugünün ve yarının nesillerinin yetiştirilmesinde yapıcı bir rol oynayacaklardır. 

Günümüzde kitaplar, toplumun kültürel atmosferini optimize etmede güvenli ve etkili bir araç olarak sayılırlar. Küresel deneyim, medeniyetlerin büyümesinin ve gelişmesinin, bir toplumun entelektüel ve kültürel gelişiminden kaynaklandığını ve toplumlarda okuma kültürünün büyümesi olmadan herhangi bir medeniyetin büyümesinin sağlanamayacağını göstermiştir. Çeşitli kitle iletişim araçlarının büyümesine rağmen, hiçbir medyanın medeniyetlerin büyümesinde kitabın oynadığı rolü oynayamadığı açıkça ortadadır. 

Şimdi de muazzam ve şaşırtıcı gelişime rağmen dünyadaki yeni iletişim yenilikleri ve internet iletişim ağlarının gelişmesine karşın, geleneksel kitap yazma ve yayınlama, gazete basma ve gazete okuma gelenekleri hala  kendi rolü ve konuma sahiptir. Hiç kimse geleneksel yöntemin yeni ve modern bilgilendirme yöntemlerinin gölgesinde kaldığını iddia edemez  ve bu geleneksel adetleri gözardı edemez.

Pek çok kitapsever, meraklı zihinlerini doyurmak için hala evlerin veya halk kütüphanelerinin kitaplıklarının raflarında arzu ettikleri eserleri arıyorlar. Heidelberg basım aracının sesi,  hala matbaalarda ve basımevlerinde duyulmaktadır.  Bu matbaalardaki bu cihazlar tam dikkatli bir şekilde kitapları basmaktadır. Tabii ki yeni teknolojiler de destek olmuştur.  Böylece litografik ve okunaksız basımlar bilgisayarla çalışan kaliteli eserler üreten basımlara  dönüşmüşlerdir. 

Aile, sağlıklı bir yaşam tarzı ve okuma alışkanlıklarının kazandırılmasında kesinlikle en önemli rolü oynamaktadır. Aile ortamı ve koşulları, ebeveynlerin eğitim ve terbiye yöntemleri, ebeveynlerin  okumaya ilişkin düşünce ve yaklaşımları, kitap ve yayınların durumu, ailenin ekonomik düzeyi ve sosyal durumu okumayı güçlendirmede önemli rol oynamaktadır. Okuma alışkanlıklarının kazandırılması da bu döneme bağlıdır. 

Aileden sonra kitap okumayı herhangi bir toplumda yaygınlaştırmanın en ağır görevi, o toplumun okullarının ve eğitim sistemine aittir. Öğrenci okulda kitapla tanışır ve okuyarak, kendi kendine öğrenme ve genel kültürünün artması sevincini yaşar. Bu durumda öğrenci, okumaya alışırsa, hayatı boyunca kitaptan vazgeçmeyecektir. Resmi kurumlar tarafından doğru ve çekici yollarla eğitim yapılması, sağlıklı bir yaşam tarzını ve okumanın bireyin ve toplumun yaşamı üzerindeki etkilerini kalıcılaştırmak için en önemli yollardan biridir.
Genel kütüphaneler, doğru kitaplar barındırarak ve uzman kütüphanecilere sahip olarak okurların ihtiyaçlarının uygun ihtiyaçlarını gidererek, nüfusun farklı kesimlerini okumaya teşvik etmede etkili bir faktör olabilir. Genel kütüphaneler, gerçek konumlarına geçerlerse ve nüfusun büyümesiyle orantılı gerekli olanakları ve kapsamı sağlarlarsa, içlerinde bulundukları topluluklar tarihsel ve sosyal olarak olgunluğa ve iyi ve kötüyü seçme gücüne sahip olacaklar.

Son olarak, toplumun ekonomik, politik, sosyal ve kültürel koşullarının yanı sıra yönetim biçiminin de kitap okuma ve bilgi biriktirme kültürünün teşvik edilmesinde büyük ve yadsınamaz bir rolü olmasıdır. Bu bağlamda, kültürün, sosyal geleneklerin ve kültürel koruyucuların rolü hayati öneme sahiptir.  Aslında, sağlıklı ve arzu edilen bir yaşam tarzının başlangıcı olarak okuma ve bilgi edinme kültürünün gelişmesi, sosyal kurumların ve kitle iletişim araçlarının katkısını da gerektirir. 

 Bugünkü sohbetimizi, çağdaş İranlı yazar "Mahmud Devletabadi" nin yazdığı "Yazma'nın Y'si" kitabından bir paragrafla noktalıyoruz. Yazar, bu kitapta güzel ve hassas düşünmeyi insan yaşamının bir gereği olarak görmektedir. Kuşkusuz düşünme; okuma ve kitaplarla tanışarak daha dinamik ve canlı hale geliyor. Bu kitapta şu ifadelere yer verilmiştir: "Düşünmeyi ciddiye alın, düşünmeyi! Bizim eksik yanımız, düşünmeyi ciddiye alan kadın ve erkeklerdir. Düşünmek önemli bir görev olarak görülmelidir. Düşünmeye vakit ayırmak. Dili dizginleyelim ve düşünce kanadını açalım. "