Haziran 24, 2021 06:53 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün sizlerle,  اَلْقَوِیُّ  el-Kaviyy ism-i şerif-i hakkında konuşacağız. El-Kaviyy çok kuvvetli, her şeye gücü yeten, kudreti en üstün hiç azalmayan, mutlak kudret anlamındadır.

Bilindiği üzere ve önceki sohbetlerimizde defalarca belirttiğimiz üzre Esma-ül Hüsnâ en güzel ve seçkin isimlerdir. Dünyada anlam olarak güzel olan her isim, Allah’a aittir. Bu mübarek isimlerden biri Kaviyy’dir. Bu isim cenab-ı Hakk için kullanıldığında O’nun hiçbir zaman aciz ve güçsüz olmayacağı anlamında olur. Kur'an-ı Kerim’de Kaviyy ism-i şerif-i 13 kez tekrarlanmışır. Bunlardan 7’si Aziz ism-i şerif-i ile birliktedir, iki kez (cezası ağır) anlamında olan “Şedid-ul İkab” ile ve bir kez de çok güçlü anlamında olan Şedid-ul kaviyy olarak geçmiştir. Fakat her 3 şekilde de Allah’ın güçlü olduğu anlamındadır.

Reis-ul Muhaddisin olarak tanınan şeyh Saduk, Kaviyy anlamında şöyle diyor: Kaviyy’in çok bilinen bir anlamı vardır ve o da bir işi hiçbir zahmete katlanmadan ve kimseden yardım alamadan yapmaktır.

Kaviyy olan yüce Allah, hiçbir zaman mağlup olmayan galiptir, hiçbir zaman mahkûr (gazaba uğrayan) olmayan kâhirdir. Kimseye sığınmaya ihtiyacı olmayan en büyük sığınaktır. Tüm varlıklara güç veren Allah bizzat kendisi mutlak güçtür. Bakara suresinin 165. ayeti ise bu konuda şöyle buyuruyor:

أَنَّ الْقُوَّةَ لِلهِ جَمیعاً

…bütün kuvvetin Allah'ın olduğunu…

Kaviyy olan Allah, asla yenilgiye uğramayan bir güç ve izzete sahiptir fakat bu gerçeği, hiçbir ve kafir anlayamaz. Yüce Allah Hac suresinin 73 ve 74. ayetlerinde şöyle buyuruyor:

ا أَیُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُ إِنَّ الَّذِینَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَنْ یَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ وَإِنْ یَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَیْئًا لا یَسْتَنْقِذُوهُ مِنْهُ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ/ مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِنَّ اللَّهَ لَقوّی عَزِیزٌ

Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah'tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de./ Allah'ın kadrini gereği gibi bilemediler. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.

Kaviyy, güçlü ve kabiliyetli demektir. İnsanlık tarihinin en güçlü kavilerinden biri Âd kavmidir. Onlar uzun boylu, güçlü ve yüksek fizik gücüne sahip bir kavimdiler. Onlar ayrıca doğal nimetler sayesinde modern bir uygarlığa sahiptiler, kentleri bayındır, arsaları yeşil ve bahçeleri bol ürünlüydü, öyle ki Allah Teâlâ Fecr suresinin 8. ayetinde şöyle buyuruyor:

الَّتِی لَمْ یُخْلَقْ مِثْلُها فِی الْبِلادِ

Ülkeler içinde benzeri yaratılmamış olan

Fakat bu güç ve iktidar onların hak yolundan sapmaları ve müstekbir olmalarına sebep oldu, öyle ki peygamberlerinin karşısında durarak Allah’ın belirtileri ve nimetlerini inkar ettiler. Bu konu hakkında Kur'an-ı Kerim’in Fussilet suresinin 15. ayetinde şöyle okuyoruz:

فَأَمَّا عادٌ فَاسْتَکْبَرُوا فِی الْأَرْضِ بِغَیْرِ الْحَقِّ وَ قالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً أَوَلَمْ یَرَوْا أَنَّ اللهَ الَّذی خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَ کانُوا بِآیاتِنا یَجْحَدُونَ

Âd kavmi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamış, "Bizden daha güçlü kim var?" demişlerdi. Onlar, kendilerini yaratan Allah'ın onlardan daha güçlü olduğunu görmediler mi? Onlar bizim âyetlerimizi inkâr ediyorlardı.

Daha önce de belirttiğimiz gibi Kur'an-i Kerim'de Kaviyy ism-i şerif bir kaç yerde Aziz ve Şedidul İkab ile beraber gelmiştir. Aziz, yenilemeyen galip demektir ve Şedidul İkab da hiçbir gücün onunla mücadele kabiliyeti olmayandır. Bu yüzden eğer bir kent tıpkı Lut kenti gibi günahlarla dolu olursa yüce Allah Kaviyy ism-i şerifi ile oraya altüst ederek günahkarların üzerine taşlar yağdırır.

Firavun ve askerleri en acımasızlığın doruğuna ulaştıkları ve ağır cezayı hakkettikleri zaman Allah Teâla Nil ırmağına onların gücünü en kısa zamanda darmadağın ederek balıklara yem olmasını emrediyor.

Âd kavmi kendi fiziki güçlerine dayanarak Allah'ın ayetlerini inkar ettiklerinde Kaviyy Allah kasırgaya emrederek güçlü fakat günahkâr kullarına eserek, evlerini ve saraylarını tıpkı bir saman gibi havaya uçurması ve uzaklara atmasını emreder.

Ebrehe ordusu gücün zirvesinde Kâbe'yi yok etmek amacı ile Mekke'ye doğru seferber olunca küçük kuşlara ağızlarındaki taşlarla fil ordusuna saldırmasını ve onların Kâbe'ye ulaşmadan yok edilmelerini emrediyor.

Hakk Teâla  Nuh kavminin alayları ve aşağılamalarına karşı gökten yağmur yağmasını, yerden nehirlerin coşmasını ve taşmasını, kısa sürede muazzam bir fırtına ve selin oluşarak her tarafı kaplamasını emrediyor ve iyilerin gemisinden başka yer yüzündeki her şeyin silinmesine emrediyor.

Bu yüzden Kaviyy ism-i şerif Şedidul İkab ism-i ile birlikte en uygun zamanda birlikte kullanılarak, her türlü günahı çok kolayca işleyenlere ve Allah'ın lütuf ve keremi ile böbürlenenlere uyarıda bulunarak, en Rahman ve en Rahim olan Allah'ın ceza zamanında ise cezalandıranların en şiddetlisini veren "Eşeddül Muakibin” olduğunu hatırlatır.

Ancak Allah'ın karşısında kendini son derece zayıf, hakir ve naçiz gören bir mümin, Allah'ın Kaviyy ism-i şerifine nail olabilir. Böyle bir insan her şeyden önce yaratılış dünyasında ilahi güç ve kuvvetin dışında hiçbir hareketin gerçekleşmeyeceğini daha da iyi anlamıştır. Bu da لاحَولَ وَ لا قُوَّةَ إِلّا بِاللّه  La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim yani "Güç ve kuvvet, sadece Yüce ve Büyük olan Allah Teâlâ'nın yardımıyladır.” demektir.

İnsanın kendi iradesi ile her şeyi yapabildiği doğrudur fakat o işleri yapabilme gücünü de Allah'tan alır. Nitekim günün birinde İmam Muhammed Bakır'dan -as- " La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim" anlamı sorulduğunda şöyle buyurdu: Bizler ilahi mâsiyeti terk etmek ve Allah'a itaat etmek için, ancak Allah'ın yardımı dışında hiçbir gücümüz yoktur.

Kendi fiziki kuvvetini geliştirip güçlü yapan mümin insan ruhuna da dikkat etmek ve imanını da güçlendirmek gerekiyor. Kaviyy isminin en bariz örneği Emir el-Mu'minin hz. Ali -as- dır zira bu ilahi isimin tam tezahürüdür. O hazret hayber savaşında elindeki kalkan düşünce kalenin kapısını fark etti ve onu yerinden kopararak savaşın sonuna kadar onu kalkan yerine kullandı. Savaşın sonunda kapı yerleştirilmek istenince 8 asker kapıyı kaldıramadı.

Yıllar sonra İmam Ali -as- Sehl bin Honeyf’e bir mektupta konu hakkında şöyle yazdı:

وَ اللَّهِ مَا قَلَعْتُ بَابَ خَیْبَرَ وَ رَمَیْتُ بِهِ خَلْفَ ظَهْرِی أَرْبَعِینَ ذِرَاعاً بِقُوَّةٍ جَسَدِیَّةٍ وَ لَا حَرَکَةٍ غِذَائِیَّةٍ لَکِنِّی أُیِّدْتُ بِقُوَّةٍ مَلَکُوتِیَّةٍ وَ نَفْسٍ بِنُورِ رَبِّهَا مُضِیئَةٍ:

Allah’a yemin ederim! Ben cismani ve beden gücü ile hayber kapısını koparıp 40 arşın geriye atmadım, bu iş Allah’ın nuru ile aydınlanan bir ruh haleti ile gerçekleşti.

Güçlü ve kaviyy insanın öfke anında kendini kontrol eden olduğu söylenir. Bunun da en bariz örneği hz. Ali -as- dir. Nitekim Hendek savaşında Arap dünyasının büyük kahramanı Amr bin Abduved’i yere yıkınca, Amr bin Abduved ömrünün son anlarında büyük bir umutsuzluk içinde hz. Ali’nin -as- yüzüne tükürdü. Bunun üzerine hz. Ali -as- ayağa kalktı ve düşmanı öldürmekte biraz bekledi, zira Allah yolunda yaptığı cihada kişisel öfkesinden zerre kadar bile olsa karışmasını istemedi.

Değerli dinleyiciler bugün de sizlerle, ehlibeyt imamlarından hz. İmam Seccad’ın -as- değerli mirası Sahifey-i seccadiye’nin 46. duası ile ayrılmak istiyoruz.

فَهَا أَنَا ذَا أَؤُمُّکَ بِالْوِفَادَةِ ، وَ أَسْأَلُکَ حُسْنَ الرِّفَادَةِ ، فَصَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ ، وَ اسْمَعْ نَجْوَایَ ، وَ اسْتَجِبْ دُعَائِی ، وَ لَا تَخْتِمْ یَوْمِی بِخَیْبَتِی ، وَ لَا تَجْبَهْنِی بِالرَّدِّ فِی مَسْأَلَتِی ، وَ أَکْرِمْ مِنْ عِنْدِکَ مُنْصَرَفِی ، وَ تُرِیدُ مُنْقَلَبِی ، إِنَّکَ غَیْرُ ضَائِقٍ بِمَا تُرِیدُ ، وَ لَا عَاجِزٍ عَمَّا تُسْأَلُ ، وَ أَنْتَ عَلَى کُلِّ شَیْ‌ءٍ قَدِیرٌ ، وَ لَا حَوْلَ وَ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللهِ الْعَلِیِّ الْعَظِیمِ

Bu yüzden kapına gelmiş, ihsanını dilenmekteyim. O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve râz u niyazımı işit; duamı kabul buyur; günümü başarısızlıkla sonuçlandırma; isteklerim hususunda reddetme beni; katından ayrılışıma ve tekrar sana dönüşüme değer ver. Hiç kuşkusuz, sen, dilediğini yapmakta güçlük çekmez, istenenden âciz kalmazsın. Çünkü sen, her şeye kadirsin. Günahlardan sakınmamız, itaate güç bulmamız ancak yüce ve büyük Allah’ın yardımıyladır./012