Haziran 24, 2021 06:53 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün, koruyucu, destekçi, dost ve tüm işlerde yardımcı anlamına gelen اَلْوَلِیُّ el-Veliyy hakkında konuşacağız.

Veliyy ism-i şerifi Kur'an-ı Kerim’de sıkça kullanılan Esma-ül Hüsnâ’lardandır, öyle ki 201 ayette çeşitli şekillerde kullanılmıştır ve bu da Veliyy ism-i şerifinin önemini gösteriyor.

Arap edebiyatında aralarında hiçbir engel veya destek olmadan yan yana duran iki şey için Veliyy kelimesi kullanılır. Bu kelime iki tarafın yakınlığını gösteriyor. Fakat eğer iki şey arasında fiziki yakınlığa rağmen bir bağlantı olmazsa, Veliyy kelimesi kullanılamaz. Bu yüzden Veliyy, her hal ve şartta, direkt ve hiçbir aracı olmadan yanındakini velayetini üstlenen kişiye denir.

Şuara suresinde İsrailoğulları hikayesinde, Veliyy’in, velayetinde olan insana olan yakınlığı en iyi şekilde anlatılıyor. Hz. Musa -as- İsrailoğulları ile birlikte kentten kaçınca firavun onları takip etmeye başladı. İsrailoğulları Nil nehri ile karşılaşınca kendini çıkmazda gördüler; önlerinde Nil nehrinin azgın suları ve arkalarında hızla kendilerine yaklaşan Firavun ve ordusu. Bu yüzden İsrailoğulları artık yolun sonuna geldiklerini sandılar. Bu yüzden Şuara suresinin  61. ayeti uyarınca hz. Musa’ya hitaben, نَّا لَمُدْرَکُونَ  “Eyvah yakalandık, dediler.” Fakat yüce Allah’ın Veliyy ism-i şerifini tüm benliği ile anlayan hz. Musa -as- onlara karşılık  کَلَّا، إِنَّ مَعِی رَبِّ “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir, dedi”.

Nitekim Nil nehri Allah’ın emri ile açılarak İsrailoğulları’nın geçmesine yol verdi ve Firavun ile ordusu Nil nehrinde helak oldular.

Veliyy ism-i şerifinin bir başka anlamı ise maliktir. Malik bir şeyin sahibine ve ona müdahil olma hakkına sahip olana denir. İnsan görünürde bir çok şey örneğin kendi vücuduna sahiptir. Fakat bildiğiniz gibi, bu bir gerçek sahip olmak değildir, zira bize emanet olarak verilmiştir ve ona müdahil olma hakkına sahip değiliz.

Kur'an-ı Kerim’in büyük yorumcusu Allame Muhammed Hüseyin Tabatabai, el-Mizan kitabında bu konuya değinerek yüce Allah’a bizlere bazı şeyler verdiğini fakat velayetini bize vermediğini belirtiyor.

İşte bu yüzden mutlak Veliyy olan yüce Allah, irade ettiği her an, verdiğini alabiliyor. Örneğin Allah bizlere göz, kulak, burun vb. organlar vermiştir. Bizler de onların malikiyiz fakat Allah ne zaman isterse onları bizden alabilir ve bizim Allah’ın mülkiyetine karşı hiçbir irademiz söz konusu değildir. Bu yüzden Veliyy olan Allah, tüm varlık dünyasının hakiki malikidir. Bu konuda Bakara suresi 107. ayeti şöyle buyuruyor:

أَلَمْ تَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ لَهُ مُلْکُ السَّماواتِ وَ الْأَرْضِ وَ ما لَکُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِیٍّ وَ لا نَصِیرٍ

Göklerin ve yerin mülkiyetinin Allah'a ait olduğunu bilmez misin?. Sizin de Allah'dan başka bir koruyucunuz (veliniz) ve yardımcınız yoktur.

Geçmiş programlarda da belirttiğimiz gibi Esma-ül Hüsnâ’dan bazıları tüm insanları kapsarken bazıları ise sadece özel ve kısıtlı bir kesimi kapsıyor. Nitekim Rahman ve Rahim ism-i şerifleri ile ilgili sohbetlerimizde Rahman isminin tüm varlıkları kapsadığını belirterek konu hakkında A’râf suresi 156. ayetine değindik:

وَ رَحْمَتِی وَسِعَتْ کُلَّ شَیْءٍ:

Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır

Bu yüzden her şey hatta çöllerdeki kum taneleri bile Allah’ın Rahman ism-i şerifinin kapsamına girer, fakat Rahim ise sadece özel müminlere aittir.

Yüce Allah’ın genel ism-i şeriflerinden bir diğer örnek ise Rab’dır. Tüm dünya, tüm genişliği ile “Rabb-ül Alemin’in” yetiştirdiği tıpkı bir esirgeme yurdu gibidir, burada ister bitki, ister hayvan, ister eşyaların tümü Allah’ın eğitimi ve denetimi altındadır. Fakat Esma-ül Hüsnâ’dan Veliyy ism-i şerifi tıpkı Rahim gibi özel isimdir. Nitekim Bakara suresi 257. ayetinde yüce Allah her kesin velayetini ve denetimini üstlenmediğini belirterek şöyle buyuruyor:

اللّهُ وَلِیُّ الَّذینَ آمَنُوا یُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُماتِ إِلَى النُّورِ وَ الَّذینَ کَفَرُوا أَوْلِیاؤُهُمُ الطّاغُوتُ یُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُماتِ أُولئِکَ أَصْحابُ النّارِ هُمْ فیها خالِدُونَ

Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar.

Burada Veliyy ismi hakkında dikkat edilmesi gereken konu ise tüm insanların ister mümin veya kafir, sahip oldukları her türlü inançla, bulundukları her konumda, ister peygamber olsun, ister en yüce veya en alçak insani seviyede olsun, Veliyy ismine ihtiyaçlarıdır. Fakat Allah’a iman etmeyenler Allah’ın Veliyy isminin kapsamına girmek yerine kendi iradeleri ile Allah’tan başkasını seçerek, batılın velayeti altına giriyorlar. Tıpkı biraz önce belirttiğimiz gibi الَّذینَ کَفَرُوا أَوْلِیاؤُهُمُ الطّاغُوتُ Kâfirlerin velileri ise tâğûttur.

İlginç olan ise Allah’ın Veliyy isminden mahrum olanların artık tek bir veliyleri olmamasıdır, zira sayısız batıl veliyy ona sulta kurarak kendisini yüce insani değerlerden karanlıklara düşme yolunda eşlik ederler.

Esma-ül Hüsnâ’dan Veliyy için belirtilen anlamlardan bir diğeri dost ve yaverdir. Yüce Allah kullarının özellikle muttaki ve dindar kullarının dostu ve yaveridir. Yüce Allah kendi özel yardımlarını kendi has kullarına bahşettiği zaman, onları “evliyaullah” nişanı ile onurlandırır. Onlar Allah’ın sevdiği kullardır ve onlara yardım eder. Kur'an-ı Kerim’in Araf suresi 196. ayetinde şöyle buyuruyor:

إِنَّ وَلِیِّیَ اللَّهُ الَّذِی نَزَّلَ الْکِتابَ وَ هُوَ یَتَوَلَّى الصَّالِحِینَ

Çünkü benim velim, Kitab'ı (Kur'an'ı) indiren Allah'tır. O, bütün salihlere velilik eder.

Tabi ki salih insanlar bu dostluğun hazırlıklarını yapanlardır. Başka bir ifade ile bu özel isimle onurlandırılmak istenen kullar, kendi kabiliyet ve salahiyetini ispatlamalıdır. Onlar ilahi emirler karşısında teslim olurken sahip oldukları imanı güçlendirip takva kazanıyorlar. Bu yüzden yüce Allah da kendini bir çok ayette örneğin Âl-i İmran suresinin 68. ayetinde (ولّی مومنین veliyyu-lmu/minîn)  “Allah da mü'minlerin dostudur”, Casiye suresinin 19. ayetinde ( ولّی متّقین veliyyu-lmuttekîn) “kendisine karşı gelmekten sakınanların dostudur” ve Araf suresinin 196. ayetinde (یَتَوَلَّى الصَّالِح۪ینَ yetevellâ-ssâlihîn) “O, bütün salihlere velilik eder” şeklinde tanıtır.

Esma-ül Hüsnâ’dan Veliyy ismi, Kur'an-ı Kerim’de Rasûlüllah -saa- ve ilahi evliyalar hakkında da kullanılmıştır. Örneğin Maide suresinin 55. ayetinde (Kadir Hum olayı) şöyle okuyoruz:

إِنَّما وَلِیُّکُمُ اللَّهُ وَ رَسُولُهُ وَ الَّذِینَ آمَنُوا الَّذِینَ یُقِیمُونَ الصَّلاةَ وَ یُؤْتُونَ الزَّکاةَ وَ هُمْ راکِعُونَ

Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü'minlerdir.

Tabi ki Rasûlüllah -saa- veya ehlibeyt imamlarının -as- Veliyy olması ile yüce Allah’ın Veliyy olması birbirinden çok farklıdır.

Rasûlüllah -saa- ve bu ayette “ الَّذِینَ آمَنُوا elleżîne âmenû”nun en bariz örneği olan Emir el-Mu'minin hz. Ali -as- bizzat Veliyy’ye ihtiyaçları vardır. İnsanın örneğin bir Allah, bir peygamber ve diğeri masum İmam gibi aynı seviyede fakat farklı veliylerinin olması söz konusu değildir; insanın sadece ve sadece tek bir gerçek Veliyy’i var ve o da yüce Allah’tır, Rasûlüllah -saa- ve masum imamlar -as- ise Veliyy olan Allah’ın mazharlarıdırlar.

Değerli dinleyiciler bugün de sizlerle vedalaşmak için hz. Ali’nin -as- Kufe camiinde yüce Allah ile yaptığı münacatın son bölümü ile vedalaşmak istiyoruz:

للّهُمَّ اِنّى اَسْئَلُکَ الاْمانَ یَوْمَ لا یَنْفَعُ مالٌ وَلابَنُونَ اِلاّ مَنْ اَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلیمٍ وَ اَسْئَلُکَ الاْمانَ یَوْمَ یَعَضُّ الظّالِمُ عَلى یَدَیْهِ یَقُولُ یا لَیْتِنىِ اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبیلاً ... مَوْلاىَ یا مَوْلاىَ اَنْتَ الْمَوْلى وَ اَنَا الْعَبْدُ وَ هَلْ یَرْحَمُ الْعَبْدَ اِلا الْمَوْلى / مَوْلاىَ یا مَوْلاىَ اَنْتَ الْمالِکُ وَ اَنَا الْمَمْلُوکُ وَ هَلْ یَرْحَمُ الْمَمْلُوکَ اِلا الْمالِکُ/ مَوْلاىَ یا مَوْلاىَ اِرْحَمْنى بِرَحْمَتِکَ وَارْضَ عَنّى بِجُودِکَ وَ کَرَمِکَ وَ فَضْلِکَ یا ذَاالْجُودِ وَالاْحْسانِ وَالطَّوْلِ وَالاِْمْتِنانِ بِرَحْمَتِکَ یا اَرْحَمَ الرّاحِمینَ

Allah'ım! Sadece tertemiz bir kalple huzuruna çıkan hariç, mal ve evladın insana hiçbir yararı olmadığı günde senden aman diliyorum!

Zalimin hasretle ellerini ısıracağı ve “Keşke Resulullah'a itaat yolunu tutsaydım” diyeceği günde senden aman diliyorum!..

Mevlam, ey mevlam! Sen mevlasın ben ise bir kulum; kula mevladan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Varlığımın sahibi sensin, ben ise sahip olunanım; sahip olunana sahip olandan başka kim merhamet eder?..

Mevlam, ey mevlam! Rahmetinin hakkı için bana merhamet eyle! Bağışının, lütfunun ve fazlının saygınlığı için benden razı ol! Ey bağış, ihsan, fazl ve nimet sahibi! Rahmetinin hakkı için duamı kabul buyur, ey merhametlilerin en merhametlisi!

Esen kalın./012