Haziran 24, 2021 06:54 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün sizlerle her türlü hamd ve senaya layık olan, ancak kendisine hamd ü senâ olunan, kulları tarafından ebediyete kadar övülen, kemal sıfatları zikredilerek kendisine hamdedilen el-Hamîd  اَلْحَم۪یدُ hakkında konuşacağız.

Bilindiği üzere yüce Allah'ın en güzel isimleri olan Esma-ül Hüsnâ, sırf bir isim değil her biri zuhur ettiği zaman birer gerçek olarak bizleri o özelliklere sahip olan yüce Allah'ı hatırlatıyorlar. Geçen sohbetlerimizde de belirttiğimiz üzere varlık dünyası Esma-ül Hüsnâ ile doludur ve bizler onları kendi hayatımıza katmakla erdemliğe daha yakın olabiliriz. Yüce Allah'ın bu güzel ism-i şeriflerinden biri ise el-Hamid'dir. Bu ism-i şerif Kur'an-ı Kerim'de 17 kez tekrarlanmıştır ve her zaman övülen ve beğenilen anlamındadır.

Hamid, kelime olarak Hamd kökünden türetilmiş ve övülen Mahmud ve hem öven Hamid anlamındadır. Aslında yüce Allah tüm canlıları ve varlıkları yarattığı için ve onlara bir çok nimet bağışlaması nedeniyle, kendisinden başka kimse övülmeyi hak etmediğinden Mahmud yani methe ve övgüye değerdir. Bu arada yüce Allah da kendi iyi kullarının iyi amellerini övdüğü ve onların küçük iyilikleri karşısında bolca sevap ve mükafat verdiği için “Öven” anlamında olan Hamid حامد de denir.

Yüce Allah Hamid’dir ve tüm mahlukları O’nu övüyor. Nitekim İsra suresi 44 ayetinde şöyle okuyoruz:

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالْأَرْضُ وَمَنْ فِیهِنَّ وَ اِنْ مِنْ شَیْءٍ اِلّا یُسَبِّحُ بِحَمْدِه

Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah'ı tespih ederler. Her şey O'nu hamd ile tespih eder…

Tabi ki bu Allah’ı övme ve methetmenin kullarına has olduğu anlamında değildir. Zira Hamid olan Allah, her hal karda Hamid ve övülendir, hatta eğer kimse bile O’nu hamdetmese bile. Üstelik Allah bizzat kendisi de Hamiddir. Nitekim Fatiha suresinin 2 ayetinde şöyle buyuruyor:

اَلحَمدُللهِ رَبِّ العالَمین

Hamd, alemlerin rabbi Allah'a

Tüm cemal ve celal sıfatlarına sahip olan Hamid Allah, övgü ve hamdedilmeye layıktır. Fakat herkes Allah’ın layık olduğu kadar değil, kendi anlama gücü kadar Allah’a şükür ve hamdeder. Tabi ki bu başarı ve kullarının hem dilde ve görünüşte ve hem kalpte ve batında kendi anlayış kapasiteleri kadar Allah’a şükretmeleri ve övebilmeleri de  yine Allah tarafından kullarına bağışlanan bir inayettir. İmam Seccad -as- Fahife Seccadiye’nin birinci duasında şöyle buyuruyor:

 Hamd Allah’a ki, eğer kullarına, ardı arkası kesilmeyen minnetler ve açık seçik bol nimetler karşısında hamd etmeyi öğretmemiş olsaydı, nimetlerinde tasarruf ederler, ama O’na hamd etmezlerdi; rızkından bol bol yararlanırlar, ama şükretmezlerdi. Böyle olunca da insanlık sınırlarından çıkar, hayvanlık seviyesine düşerlerdi. O zaman da yüce Allah’ın Kur’an’da nitelendirdiği kimselerden olurlardı: “Onlar hayvanlar gibidirler; hatta yolca daha şaşkındırlar.” (Furkan/44)

Hamid ism-i şerifi Kur'an-ı Kerim’de 10 kez “Gani” ve diğer ayetlerde Aziz, Meid, Hakim ve bir kez de tek başına geçmiştir. Esma-ül Hüsnâ’dan ihtiyacı olmayan anlamında olan Gani'nin geçtiği ayetlerde tüm insanların bile şükretmeyip küfre sapmaları halinde bile Allah’ın Gani olduğu ve onların şükretmesine ihtiyacı olmadığı, onların kadir tanımamazlıklarının ise Allah’a bir zararı dokunmadığı hatırlatılır. Nitekim Lokman suresinin 12. ayetinde şöyle okuyoruz:

وَلَقَدْ اٰتَیْنَا لُقْمٰنَ الْحِکْمَةَ اَنِ اشْکُرْ لِلّٰهِۜ وَمَنْ یَشْکُرْ فَاِنَّمَا یَشْکُرُ لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ کَفَرَ فَاِنَّ اللّٰهَ غَنِیٌّ حَم۪یدٌ

Andolsun, biz Lokmân'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.

Üstelik tüm yerler ve göklerde olanlar Allah’a aittir, bu yüzden yüce Allah kullarının kendisini övmelerine ihtiyacı yoktur. İhtiyacı olan ise bizzat kullardır, öyle ki Fatır suresinin 15. ayetinde şöyle okuyoruz:

یَٓا اَیُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَـرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِۚ وَاللّٰهُ هُوَ الْغَنِیُّ الْحَم۪یدُ

Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır.

 

Hamid ism-i şerifi, “Sırat” kelimesi ile birlikte olunca,  dünya hayatında izleyenlerin ahiretteki nimetlere kavuşturan istikrarlı ve güçlü yol anlamında oluyor. Kur'an-ı Kerim’in İbrahim suresinin birinci ayetinde şöyle yazılıyor:

الر کِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَیْکَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنْ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِیزِ الْحَمِیدِ

Elif-lâm-râ. Bu, rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır.

Bilindiği üzere sirâta-lmustakîm, İslam ve onun ahkam ve maarifidir. Yani eğer bir insan tüm İslami öğretirleri kabul ederek onlara bağlı kalırsa sirâta-lmustakîm, doğru yoldadır. Fakat doğru yoldan öte, Hamid yoludur. sirâta-lmustakîm'de haklar, hukuklar, ahkam, olması gerekenler ve gerekmeyenlerden söz edilmiştir. sirâti-lhamîd, Hamit yolunun düzeyi daha yüksek bir yüzeydir, müminlerin davranışı her göreni coşturan ve güzelliğini medheden yoldur. Yüce Allah Hac suresinin 24. ayetinde şöyle buyuruyor:

وَهُدُٓوا اِلَى الطَّیِّبِ مِنَ الْقَوْلِۗ وَهُدُٓوا اِلٰى صِرَاطِ الْحَم۪یدِ

Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar, hem de övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna iletilmişlerdir.

Bu yüzden övülmek istenenler her şeyden önce güzel düşünmeli, güzel konuşmalı ve seçkin davranmalıdırlar.

Kullar arasında hakk'ın tüm vasıfları ile kendisinde tecelli eden, iyi ahlak ve seçkin davranışları yüzünden övülen, fakat kendisi bizzat yüce Allah'a hamd ve sena eden kişi Hamid'dir. Zira halkın tüm övgülerinin, Allah'ın kendisine emanet olarak verdiği özelliklerinden olduğunu bilir. Emrülmüminin hz. Ali -as- Kumeyl duasında şöyle buyuruyor:

وَ کَمْ مِنْ ثَنَاءٍ جَمِیلٍ لَسْتُ أَهْلاً لَهُ نَشَرْتَهُ

Layık olmadığım nice güzel övgüler vardı ve sen onu halk arasında yaydın.

Hatemül-Enbiya -saa- Esma-ül Hüsnâ'dan Allah'ın Hamid isminin tam tecellisidir, bu yüzden hem Ahmed ve hem Muhammed olarak bilinir. Öyle ki Saff suresinin 6. ayetinde şöyle okuyoruz:

وَإِذْ قَالَ عِیسَى ابْنُ مَرْیَمَ یَا بَنِی إِسْرَائِیلَ إِنِّی رَسُولُ اللَّهِ إِلَیْکُم مُّصَدِّقًا لِّمَا بَیْنَ یَدَیَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَ مُبَشِّرًا بِرَسُولٍ یَأْتِی مِن بَعْدِی اسْمُهُ أَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءهُم بِالْبَیِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِینٌ

Hani, Meryem oğlu İsa, "Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah'ın size, benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim" demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, "Bu, apaçık bir sihirdir" dediler.

Bazı müfessirlere göre Ahmed ismi, Resulullah'ın -saa- özel ismidir ve hz. İsa -as- son peygamberin gelişini bu özel isim ile müjdeliyor. İmam Hasan'dan -as- nakledilen bir rivayete göre "Yahudilerden bir grup Resulullah'ın huzuruna çıkarlar. En bilgeleri o hazretten, neden Ahmed ve Muhammed olarak adlandırıldığını sorar. Resul Ekrem -saa- şöyle buyurur: Muhammed adlandırıldım zira yer yüzünde övülüyorum ve Ahmed adlandırıldım zira göklerde övülüyorum."

Değerli dinleyiciler bir sohbetimizin de yine sonuna geldik sizlerle İmam Seccad'ın -as- değerli mirası Sahife-i Seccadiye'den güzel bir dua ile vedalaşıyoruz:

الْحَمْدُ لِلَّهِ بِکلِّ مَا حَمِدَهُ بِهِ أَدْنَی مَلَائِکتِهِ إِلَیهِ وَ أَکرَمُ خَلِیقَتِهِ عَلَیهِ وَ أَرْضَی حَامِدِیهِ لَدَیهِ حَمْداً یفْضُلُ سَائِرَ الْحَمْدِ کفَضْلِ رَبِّنَا عَلَی جَمِیعِ خَلْقِهِ. ... حَمْداً لَا مُنْتَهَی لِحَدِّهِ، وَ لَا حِسَابَ لِعَدَدِهِ، وَ لَا مَبْلَغَ لِغَایتِهِ، وَ لَا انْقِطَاعَ لِأَمَدِهِ حَمْداً یکونُ وُصْلَةً إِلَی طَاعَتِهِ وَ عَفْوِهِ، وَ سَبَباً إِلَی رِضْوَانِهِ، وَ ذَرِیعَةً إِلَی مَغْفِرَتِهِ، وَ طَرِیقاً إِلَی جَنَّتِهِ، وَ خَفِیراً مِنْ نَقِمَتِهِ، وَ أَمْناً مِنْ غَضَبِهِ، وَ ظَهِیراً عَلَی طَاعَتِهِ، وَ حَاجِزاً عَنْ مَعْصِیتِهِ، وَ عَوْناً عَلَی تَأْدِیةِ حَقِّهِ وَ وَظَائِفِهِ. حَمْداً نَسْعَدُ بِهِ فِی السُّعَدَاءِ مِنْ أَوْلِیائِهِ، وَ نَصِیرُ بِهِ فِی نَظْمِ الشُّهَدَاءِ بِسُیوفِ أَعْدَائِهِ، إِنَّهُ وَلِی حَمِید

Meleklerinden O’na en yakın olanı, yaratıklarından katında en değerli olanı ve kendisine hamd edenlerin, indinde en beğenileni O’na neyle (nasıl) hamd ettiyse, onunla Allah’a hamd olsun. Öyle bir hamd (ve övgü) ki; Rabbimizin bütün yaratıklarına olan üstünlüğü gibi, diğer bütün hamdlerden üstün olsun … Öyle bir hamd ki, erişilecek sınırı, sayılacak adedi, ulaşılacak sonu ve bitecek süresi olmasın! Öyle bir hamd ki, bizi O’nun itaati ve affına kavuştursun; rızasını kazanmamıza vesile olsun; mağfiretini elde etmemize yarasın; bizi cennetine götürsün; azabından, gazabından korusun; O’na itaat etmemize destek, isyan etmemize engel olsun; hakkını eda edip belirlediği vazifeleri yerine getirmemize yardımcı olsun. Öyle bir hamd ki, sayesinde saadetli dostlarının arasında saadete erelim ve düşmanlarının kılıçlarıyla şehit düşenlerin arasında yer alalım.

Esen kalın./012