Haziran 24, 2021 06:54 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün sizlerle Her şeyin sayısını ve miktarını tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen ayrıca çok gizli, ince ve dakik işlerden agah olan   اَلْمُحْص۪ی el-Muhsî ism-i şerifi hakkında konuşacağız.

Değerli dinleyiciler hatırlanacağı üzere sohbetimizin geçen bölümünde yüce Allah Bakara suresi 30. ayetinde yaratılışın başlangıcından itibaren insanın kendi halefi olduğunu açıklayarak şöyle buyuruyor:

وَ إِذْ قالَ رَبُّکَ لِلْمَلئِکَةِ إِنّی جاعِلٌ فِى الأرْضِ خَلیفَةً قالُوا أَتَجْعَلُ فِیها مَنْ یفْسِدُ فِیها وَیسْفِکُ الدِّماءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِکَ وَنُقَدِّسُ لَکَ قالَ إِنّی أَعْلَمُ ما لا تَعْلَمُون

Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler. Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti

Ardından bir sonraki ayette yani 31. Ayette de Esma-ül Hüsnâ ilmine değinerek, insanın ism-i mübarekelerin gerçeği vasıtası ile yüce Allah’ın yer yüzünde halefi olma şerefine nail olduğunu meleklere anlatıyor. Bilindiği üzere Esma-ül Hüsnâ sadece kelimeler ve isimlerden oluşmuyor zira onların her biri ortaya çıkarken sahibinin özellikleri ve sıfatlarını tanıtan birer hakikat ve gerçektir. Varlık düzeni Esma-ül Hüsnâ ile doludur. Bu ism-i şerifler çok çeşitlidir ve her biri diğerleri ile ortak özellikleri olsa da kendine has özellikleri söz konusudur.

Örneğin geçen sohbetlerde Şehid ve Rakib isimlerinin özelliklerinden bazılarına değindik. Her iki Esma-ül Hüsnâ’nın genel anlamı, hazır, nazır ve şahit olmaktır; fakat Şehid tüm varlık dünyasında hiçbir şeyin ve hiçbir işin gizli kalmadığı nazır ve hazır olan iken Rakib ise korumak gibi önemli bir özelliğe sahip olan hazır ve nazır olandır.

 

Sözlükte “saymak, miktarını bilmek; ezberleyip kavramak” anlamındaki ihsâ masdarından sıfat olan muhsî kelimesi “sayıp ayrıntılarıyla tespit eden” demektir. Allah’a nispet edildiğinde “gizli aşikâr her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen” mânasına gelir. Muhsî olan yüce Allah her şeyin gizli açık her yönü hakkında bilgi sahibidir, insan, hayvan, bitki, eşyadan tüm kum ve su damlacıklarının sayısına kadar, yapılan ibadetlerden işlenen günahlara kadar  ve genel olarak eskiden sonsuza kadar var olan her şeyin sayısını bilir. Öyle ki Cin suresi 28. ayetinde şöyle okuyoruz:

وَ أَحْصى کُلَّ شَیءٍ عَدَداً

… ve her şeyi, birbir sayıp tespit etmiştir.

Yüce Allah ayrıca Yâsin suresinin 12 ayetinde de şöyle buyuruyor:

إِنّا نَحْنُ نُحْی الْمَوْتى وَ نَکْتُبُ ما قَدَّمُوا وَ آثارَهُمْ وَ کُلَّ شَیءٍ أَحْصَیناهُ فِی إِمامٍ مُبِینٍ

Şüphesiz biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) bir bir kaydetmişizdir.

Mutlak Muhsî, her şeyin sayısı ve miktarı, sadece ve sadece O’nun ilmine sığan yüce Allah’tır. Gerçi bazıları sahip olduğu ilim ve araçlarla belirli bazı fenomenlerin sayısını bulabilirler fakat bir çok şeyi saymaktan da acizler, zira eşyalarla ilgili ilimleri kısıtlıdır. Halbuki Allah Teâlâ’nın ilmi sınırsızdır. Bu yüzden insan mahşerde Allah’ın dakik hesaplarından, en ufak hareketinden en büyük davranışlarına kadar hiç bir şeyin unutulmadığını ve bir bir hepsinin sayıldığını görünce hayrete düşer.

Vaat edilen, tüm ölülerin dirildiği ve amel defterlerinin açıldığı günde iyi amellerde bulunanlar kendi yaptıklarının dönüşünü görünce sevinir ve günah işleyen zulmedenler ise amel kitaplarının çok dakik olarak en ince detaylarına kadar yazıldığını, en ufak hataları ve kaymalarının unutulmadığını görür ve cezalarına çarptırılırlar. Bu yüzden onlar çok şaşırır ve korkuya kapılır. Kur'an-ı Kerim'de kehf suresinin 49. ayeti bu olayı şöyle anlatıyor:

«وَ وُضِعَ الْکِتَبُ فَتَرَى الْمُجْرِمینَ مُشْفِقینَ مِمَّا فیهِ وَ یقُولُونَ یا وَیلَتَنا ما لِهذَا الْکِتابِ لا یغادِرُ صَغیرَةً وَ لا کَبیرَةً إِلاَّ أَحْصاها وَ وَجَدُوا ما عَمِلُوا حاضِراً وَ لا یظْلِمُ رَبُّکَ أَحَداً:

Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. "Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!" derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.

Yine Kur'an-i Kerim iyi amellerde bulunanların halini de Hakka suresi 19-24 ayetlerinde şöyle anlatıyor:

فَأَمَّا مَنْ أُوتِىَ کِتَابَهُ بِیَمِینِهِ فَیَقُولُ هَآؤُمُ اقْرَءُواْ کِتَابِیَهْ / إِنِّى ظَنَنتُ أَنِّى مُلاَقٍ حِسَابِیَهْ / فَهُوَ فِى عِیشَةٍ رَّاضِیَةٍ / فِى جَنَّةٍ عَالِیَةٍ / قُطُوفُهَا دَانِیَةٌ / کُلُواْ وَ اشْرَبُواْ هَنِیئاَ بِمَآ أَسْلَفْتُمْ فِى الْأَیَّامِ الْخَالِیَةِ

İşte o vakit, kitabı kendisine sağından verilen kimse der ki: "Gelin, kitabımı okuyun!"/  "Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum."/  Artık o, hoşnut bir hayat içindedir./  Yüksek bir cennettedir. /  Onun meyveleri sarkar (kolaylıkla devşirilebilir). / (Onlara şöyle denir:) "Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.

Yüce Allah'ın nimetleri, Allah'tan başka kimsenin sayma gücü olmayan bir diğer meseledir. Kur'an-i Kerim'in İbrahim suresinin 34. ayetinde şöyle okuyoruz:

وَ آتاکُمْ مِنْ کُلِّ ما سَأَلْتُمُوهُ وَ وَإِن تَعُدُّواْ نِعْمَتَ اللهِ لا تُحْصُوها

"O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür."

Başka bir ifade ile eğer tüm insanlar tüm güçlerini kullanır ve tüm imkanları seferber ederse bile Allah Teâla'nın nimetlerini sayamazlar. Güneş, gök yüzü, yer çekimi, dağlar, denizler vb. ayrıca sağlık ve yaşam gibi bir çok nimet.

Sağlık, insanın milyonlarca hücresinin çalışma faaliyetinin sonucudur. Milyonlarca canlı ve cansız varlık insan vücudunun dışında yaşıyor; üstelik onlar olmadan insanın hayatına devam etmesi ise bir an bile mümkün değildir. Buna ilaveten biz tüm nimetlerin varlığından haberdar değiliz ve ilahi nimetlerden bildiklerimiz ise bilmediklerimizin karşısında tıpkı denize karşı bir damla gibidir. İnsanın bilim ve ilim alanı her ne kadar genişlerse karşısına bu nimetlerden daha geniş ufuklar açılır, üstelik bu ufukların alanı ise hala bir çok bilinmeyenle doludur.

Esma-ül Hüsnâ'dan el-Muhsî ism-i şerifine dikkat eden, tüm yaptıklarının sayılacağı, kayıt altına alındığına özen gösteren ve mahşer gününde tüm amellerinin en ince detaylarına kadar herkes önünde açıklanacağına inanan insan günahlardan kaçınarak iyi amellerle kendi amel defterini süslemeye çalışır. Aslında bu ism-i şerif'e dikkat eden insan, donanımlı bir kameranın yalnızlık ve toplumda, içten ve dıştan tüm hareketleri, konuştukları ve hatta fikirlerini bile kayda aldığını, günün birinde tüm bu filimlerin İlahi mahkemede kanıt olarak gösterileceğine dikkat eder. Böyle bir insan muhakkak tüm davranış ve hareketlerine dikkat eder ve en ufak hata ve kaymalardan sakınır.

Değerli dinleyiciler bugün de bizlere ayrılan sürenin sonuna geldik. Gelecek sohbetimizde tekrar sizlerle buluşmak umuduyla bugün sizlerle Sahife-i Seccadiye'nin 11. duasının bir bölümü ile vedalaşmak istiyoruz:

 یا مَنْ ذِکْرُهُ شَرَفٌ لِلذَّاکِرِینَ، وَ یا مَنْ شُکْرُهُ فَوْزٌ لِلشَّاکِرِینَ، وَ یا مَنْ طَاعَتُهُ نَجَاةٌ لِلْمُطِیعِینَ، صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، ... وَ اجْعَلْ خِتَامَ مَا تُحْصِی عَلَینَا کَتَبَةُ أَعْمَالِنَا تَوْبَةً مَقْبُولَةً لَا تُوقِفُنَا بَعْدَهَا عَلَى ذَنْبٍ اجْتَرَحْنَاهُ، وَ لَا مَعْصِیةٍ اقْتَرَفْنَاهَا. وَ لَا تَکْشِفْ عَنَّا سِتْراً سَتَرْتَهُ عَلَى رُءُوسِ الْأَشْهَادِ، یوْمَ تَبْلُو أَخْبَارَ عِبَادِکَ. إِنَّکَ رَحِیمٌ بِمَنْ دَعَاکَ، وَ مُسْتَجِیبٌ لِمَنْ نَادَاکَ

Ey, anılması ananlar için şeref olan; ey şükrü şükredenler için zafer olan ve ey itaati itaat edenler için kurtuluş olan (yüce Allah), Muhammed ve âline salat eyle …, amellerimizi yazan meleklerin bizden kaydettikleri son ameli, kabul olmuş bir tövbe kıl ki, artık işlediğimiz bir günah veya isyandan dolayı bizi hesaba çekmeyesin. (Rabbim,) Kullarını hesaba çektiğin gün tanıkların (melekler, peygamberler ve imamlar) gözleri önünde günahlarımızı örttüğün perdeyi açarak bizi rezil etme. Hiç kuşkusuz sen, sana yalvarana pek merhametlisin; seni çağıranı cevapsız bırakmazsın./012