Haziran 24, 2021 06:57 Europe/Istanbul

Her biri yüce Allah’ın özelliklerinden birine işaret eden Esma-ül Hüsnâ’dan bugün sizlerle, istediğini, istediği gibi yapmaya gücü yeten, dilediğini dilediği gibi taratmaya muktedir olan El-Kâdir اَلْقَادِرُ ism-i şerif hakkında konuşacağız.

Hatırlanacağı üzere geçen sohbetlerimizde yüce Allah'ın mutlak yaratan olduğunu belirttik. O insanı, kulluk etmek ve O'nun emirleri doğrultusunda adım atarak saadete ulaşması için yarattı. Bu yüzden insan kendisini yaratan Allah'ını çok yönlü ve doğru bir şekilde tanımaya muhtaçtır zira ancak bu şekilde kulluk sorumluluğunu en iyi şekilde gerçekleştirebilir. Yüce Allah, sahip olduğu Esma-ül Hüsnâ ile tanınır ve seslenir.

Yine geçen sohbetlerde yüce Allah'ın sahip olduğu ism-i şeriflerden bazı ışıltıları insanın vücuduna bağışlayarak onların yer yüzünde Allah'ın halifeleri olarak görevlerini yerine getirmelerini sağlamıştır. Allah Teâla insana yer yüzünde halifesi olarak bazı görevler ve sorumlulukları vermiştir ve tüm bunlar Allah'ın insana tanıdığı şeref ve saygısını yansıtır. 

İnsan diğer varlıkların nasipsiz olduğu bazı özelliklerle, kendisine ayrılan görevler ve sorumlukları yerine getirme gücüne sahiptir. Bu özellikler ve nitelikler, Esma-ül Hüsnâ'nın insanın varlığına sabitlenen bazı parlak sıfatlardır. Aslında yüce Allah insana yer yüzünü imarlı hale getirme, nefsini tezkiye etme ve fıtri yeteneklerini filizlendirerek gerçek yolunda ve yaratılışın başlıca hedefi yani Allah'a kulluk ve ibadetle meşgul olması için güç vermiştir.

 

Kâdir ism-i şerif,  Sözlükte “gücü yetmek; ölçü ile yapmak, planlamak; kıymetini bilmek” anlamlarına gelen kadr (kudret) kökünden sıfat olup “her şeye gücü yeten, güçlü olan, kimsenin yardımına ihtiyacı olmayan ve varlık dünyasında her şeyi tamamen ele geçirebilecek” demektir. Nitekim En'âm suresinin 65. ayetinde şöyle okuyoruz:

قُلۡ هُوَ ٱلۡقَادِرُ

De ki: "O,… güç yetirendir.

Yüce Allah hiçbir inatçının ona karşı duramayan mutlak nüfuza sahiptir ve hiçbir itaatkâr ya da muhalif biri O'nun iktidar alanının dışında değildir. Yüce Allah ne zaman bir şeyin var olmasını istese, o şey hemen oluverir. Tıpkı Yâsîn suresinin 82. ayetinde  buyurdu gibi, "..Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri o şeye ancak "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.

Yüce Allah'ın gücü, her şeyi yaratabilen veya yok edebilen bir güçtür. Hal bu ki herkesi gücü kısıtlı ve başka şeylere bağlıdır, üstelik var olan gücünü de yüce Allah ona bağışlamıştır.

Kâdir olan Allah Teâla, varlık dünyasındaki gücünü tüm tezahürlerini insana göstererek onun Allah ve peygamberleri -as- ve Kur'an-ı Kerim’in hak olduğuna, insanı tekrar canlandırabileceğine iman ederek O’na teslim olup secde etmesini sağlamaya çalışmıştır. Kur'an-ı Kerim, Allah’ın güç ve iktidarını gösterecek sayısız ayetlerle doludur ki insanlar yalnız Allah’ın Kadir ve güçlü olduğunu bilsinler, O’na tapsınlar ve zor anlarda O’ndan yardım alsınlar ve ihtiyaçları olan her şeyi O’ndan talep etsinler.

Yüce Allah’ın gücünün en bariz delillerinden biri gökler ve yeri ve ikisi arasındaki dağıttığı tüm canlıları yaratmasıdır. Allah Teâlâ Şûrâ suresi 29 ayetinde şöyle buyuruyor:

وَمِنْ آیاتِهِ خَلْقُ السَّماوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَثَّ فِیهِمَا مِن دَابَّةٍ وَهُوَ عَلَی جَمْعِهِمْ إِذَا یشَاءُ قَدِیرٌ

Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması, O'nun varlığının delillerindendir. O, dilediği zaman, onları bir araya getirmeye de gücü yetendir.

Kadir olan yüce Allah Kıyamet suresinin 4. Ayetinde de şöyle buyuruyor:

بَلَى قَادِرِینَ عَلَى أَن نُّسَوِّیَ بَنَانَهُ:

Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter.

Kadir, güçlü demektir, gücü her şeye yeten demektir fakat daha önce de belirttiğimiz gibi kadir, “kadr” kökünden alınmıştır ve bu da ölçü demektir. bu yüzden böyle bir köke sahip Kadir ism-i şerifin nasıl güç ve kudret anlamında olabilir.

Burada belki de güçlü olan insanın bir şeyi yapmak istediğinde onu inceleyerek ölçmesi ve ardından gücünü kullanarak yapmasıdır. Yüce Allah varlık dünyası ve kainatı yaratmakta her varlık için bir ölçü belirlemiştir ve başkasına zulmetmeden her birinin yaratılışını tam ve mükemmel bir şekilde yapmıştır. Murselat suresi 23. ayetinde şöyle buyuruyor:

فَقَدَرْنا فَنِعْمَ الْقادِرُونَ

Sonra da ona ölçülü bir biçim verdik. Biz ne güzel biçim verenleriz!

Her bilinçli insan el-Kadir ismi şerifi anlayıp kavrayarak, yüce Allah’ın emirlerine karşı olan günahları işlerken Allah’ın gazap ve kahrından korkuya kapılır ve günahtan uzak durur ve ilahi rahmetin lütuflarına sığınır. Allah’ın Kadir olduğunu bilen herkes, intikam almaktan sakınır zira Kadir olan Allah’ın hekim ve adil de olduğundan emindir ve eğer O’ndan yardım talep ederse Allah onun işini en iyi şekide sona erdirir.

Aynı zamanda Allah’ın güç ve takdirini anan mümin insanın kalbini, büyük bir şevk ve anlatılmaz bir coşku sarar; zira bu ism-i anan her müminin kalbi, tüm vücudunu, bu ism-i şerifin tecelli etmesini için hazırlar. Böyle bir insan Allah’ın gücünü gördüğü, söylediği, duyduğu ve dokunduğu her şeyde görür. Eğer mazlum duruma düşerse, onun hakkını alacak kadir ve güçlü biri olduğunu fark eder ve asla kendi hakkını almak için Allah’ın haddini aşmaz, günah işlemez ve inat etmez. Mümin tüm zorluklarda, hastalıklarda, hüzünlerde, eziyetlerde ve perişanlıklarda her zaman ona yardım edecek ve her güçten daha güçlü olan, tüm güçlerin ona ihtiyacı olan Kadir’i her zaman gözetir. Bu yüzden müminin he zaman ve her durumda Allah’ın Kadir olduğuna iman ettiği ve O’nu anarak huzur bulduğu söylenir.

Değerli dinleyiciler bugün de bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Bugün sizlerle İmam Seccad’ın -as- Sahife Seccadiye kitabının 7. Duasının bir bölümü ile vedalaşmak istiyoruz:

یَا مَنْ تُحَلُّ بِهِ عُقَدُ الْمَکَارِهِ، وَ یَا مَنْ یَفْثَأُ بِهِ حَدُّ الشَّدَائِدِ، وَ یَا مَنْ یُلْتَمَسُ مِنْهُ الْمَخْرَجُ إِلَى رَوْحِ الْفَرَجِ. ذَلَّتْ لِقُدْرَتِکَ الصِّعَابُ، وَ تَسَبَّبَتْ بِلُطْفِکَ الْأَسْبَابُ، وَ جَرَى بِقُدرَتِکَ الْقَضَاءُ، وَ مَضَتْ عَلَى إِرَادَتِکَ الْأَشْیَاءُ. فَهِیَ بِمَشِیَّتِکَ دُونَ قَوْلِکَ مُؤْتَمِرَةٌ، وَ بِإِرَادَتِکَ دُونَ نَهْیِکَ مُنْزَجِرَةٌ ... فَصَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ، وَ افْتَحْ لِی یَا رَبِّ بَابَ الْفَرَجِ بِطَوْلِکَ، ... فَقَدْ ضِقْتُ لِمَا نَزَلَ بِی یَا رَبِّ ذَرْعاً، وَ امْتَلَأْتُ بِحَمْلِ مَا حَدَثَ عَلَیَّ هَمّاً، وَ أَنْتَ الْقَادِرُ عَلَى کَشْفِ مَا مُنِیتُ بِهِ، وَ دَفْعِ مَا وَقَعْتُ فِیهِ، فَافْعَلْ بِی ذَلِکَ وَ إِنْ لَمْ أَسْتَوْجِبْهُ مِنْکَ، یَا ذَا الْعَرْشِ الْعَظِیمِ:

Ey (yüce Allah) ki, mihnet düğümleri seninle çözülür; ey ki, zorluklar sınırı seninle aşılır; ey ki, kurtuluş ferahlığına seninle kavuşulur! Kudretin karşısında güçlükler kolaylaşmış, lütfunla sebepler sebep oluvermiş,… O halde ey Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle ve lütfunla kurtuluş kapısını yüzüme aç… Ey Rabbim, artık inen belalara dayanamaz oldum; gelip çatan musibetlere katlanmaktan üzüntüyle dolup taştım. Sen, duçar olduğum sıkıntıyı gidermeye, içine düştüğüm durumu ortadan kaldırmaya kadirsin. O halde, hakketmesem de bunu bana yap; ey büyük Arşın sahibi,…

 

Esen kalın./