Temmuz 04, 2021 13:46 Europe/Istanbul

Gâfir suresinin 21 ila 25. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Gâfir suresinin 21 ve 22. ayetleri:

 

أَوَلَمْ یَسِیرُوا فِی الْأَرْضِ فَیَنْظُرُوا کَیْفَ کَانَ عَاقِبَةُ الَّذِینَ کَانُوا مِنْ قَبْلِهِمْ کَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآَثَارًا فِی الْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا کَانَ لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَاقٍ (40:21)

ذَلِکَ بِأَنَّهُمْ کَانَتْ تَأْتِیهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَیِّنَاتِ فَکَفَرُوا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ إِنَّهُ قَوِیٌّ شَدِیدُ الْعِقَابِ (40:22)

Yani:

Onlar, yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin âkıbetinin nasıl olduğunu görsünler! Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleri yönünden bunlardan daha da üstündüler. Böyleyken Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah'ın gazabından koruyan da olmadı.

 

Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık mucizeler getirdikleri halde, inkâr etmeleri idi. Allah da kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir.

 

Geçen bölümde, kıyamet gününde günahkarların akıbeti ve acı sonu beyan edildi. Bu ayetler ise insanları geçmişlerin tarihini gözden geçirmeye davet ederek şöyle buyurmakta:

Neden yeryüzünün çeşitli bölgelerinde yaşayan insanların geçmişi ve kaderi üzerinde düşünmediler ve işledikleri suç ve günahları yüzünden çok kötü bir sona yakalandıklarını görüp ibret almak ve onların gittiği yolu izlemekten sakınmak istemediler?

Bu ayetler insanlara hitaben şöyle buyurmakta: eğer yeryüzünde dolaşırsanız, enkazı geçmişten kalan birçok köşk ve saray görürsünüz. Bu binalarda bir zamanlar zalim ve zorba hükümdarlar yaşıyor ve insanlara hükmediyordu. Ancak şimdi onlardan hiç bir iz geride kalmadı ve köşklerinden ve saraylarından da sadece şu gördüğünüz enkazlar kaldı.

Kuşkusuz geçmiş kavimlerden geriye kalan tarihî eserleri görmek hepimize zalimlerin sonu yok olmak olduğu yönünde önemli bir derstir, oysa onlar iktidarın doruk noktasındaydı ve en geniş imkanlardan ve güçten yararlanıyordu.

Ayetler şöyle devam etmekte:

Biz irşad ve hidayet sorumluluğumuzu yerine getirdik ve onlara peygamberler gönderdik. Ancak onlar hak sözü kabul etmek yerine küfür yolunu izleyerek inkar ettiler ve hak ve hakikatle mücadele etmeye kalkıştılar ve bu yüzden bu dünyada ilahi azapla cezalandırıldılar. Oysa onlar kendilerinin üstünde başka bir gücün olabileceğini ve onların iktidarını devirerek çökertebileceğini zannetmiyordu.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

1 – Güdümlü bir şekilde seyahat etmek ve gezinmek ve ibret almak, Kur'an'ı Kerim’in üzerine vurgu yaptığı amellerden biridir.

2 – Geçmişlerin tarihini gözden geçirmek, günümüz dünyasında yaşamanın doğru yolunu bilmek bakımından gerekli ve akılcı bir iştir.

3 – Geniş iktisadi, ilmi, sanayi veya askeri imkanlarımız ve gücümüzle böbürlenmemeliyiz, zira tüm bunlar ilahi irade karşısında bir hiçtir.

4 – İlahi ceza ahirete özel bir durum değildir. Allah teala bazen bu dünyada da azabını zalimlere gösterebilir.

5 – Allah teala hücceti tamamlamadan kimseye ceza vermez.

 

Gâfir suresinin 23 ve 24. ayetleri:

 

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَى بِآَیَاتِنَا وَسُلْطَانٍ مُبِینٍ (40:23)

إِلَى فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَقَارُونَ فَقَالُوا سَاحِرٌ کَذَّابٌ (40:24)

Yani:

Andolsun ki biz Musa'yı mucizelerimiz ve apaçık hüccetle, gönderdik.

 

Firavun'a, Hâmân'a ve Karun'a da onlar: "Bu, çok yalancı bir sihirbazdır! "dediler.

 

Bu ayetler fani dünyada ilahi gazabın tarihî örneklerinden birine işaret ederek şöyle buyurmakta:

Allah teala Hz. Musa’yı apaçık mucizelerle Firavun ve veziri Haman ve Karun gibi zengin birini hidayete erdirmek üzere gönderdi.

Hz. Musa yüce Allah’ın yardımı ile harikulade işleri başarıyordu ki bu da onun doğanın üstünde bir güç olan Allah teala ile doğrudan irtibatta olduğunun işaretiydi. Bundan başka Hz. Musa apaçık mucizelerinden başka gayet güçlü ve şaşmaz delilleri de vardı. Ancak zalim ve asi Firavun Hz. Musa’ya karşı tavrı onu sihirbazlık ve büyü yapmakla suçlamaktı ve o hazretin Allah teala tarafından bir risaleti olduğu yönündeki sözlerini yalan niteledi.

Kuşkusuz tarih boyunca zulüm elebaşıları sürekli ilahi insanları yalan söylemekle suçlamak ve iftira atmakla onların insanların üzerindeki etkilerini engellemeye çalışmıştır.

Buna göre Hz. Musa da zalim Firavun’un zulmüne son vermek ve adalet temelinde yeni bir toplum inşa etmekle görevlendirildi.

Doğal olarak Hz. Musa’nın davetini kabul etmek, Firavun ve adamlarının ellerinde bulunan gücü kötüye kullanmalarının sonu olacaktı ve sonuçta bir daha insanları sömüremeyecekleri kesindi. Bu yüzden Firavun ve adamları gayri meşru çıkarlarını korumak için Hz. Musa ve arkadaşları ile mücadele etmeye karar verdi.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

1 – Peygamberler sadece insanları tevhide davet etmekle görevlendirilmedi. Peygamberler aynı zamanda zulüm ve adaletsizliğe son vermek için zalimlerle mücadele etmekle görevlendirildi.

2 – Bazen güç ve servet, Allah teala karşısında isyan etme ve insanların haklarını yok saymaya zemin oluşturur.

3 – İlahi peygamberlerin mantığı ve mucizesi anlaşılır biçimdeydi, ancak zalimlerin maddi çıkarcılığı hak sözü kabul etmelerine mani oluyordu.

 

Gâfir suresinin 25. ayeti:

 

فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا اقْتُلُوا أَبْنَاءَ الَّذِینَ آَمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْیُوا نِسَاءَهُمْ وَمَا کَیْدُ الْکَافِرِینَ إِلَّا فِی ضَلَالٍ (40:25)

 

Yani:

İşte o (Musa), tarafımızdan kendilerine hakkı getirince: Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınları sağ bırakın! dediler. Ama kâfirlerin tuzağı elbette boşa çıkar.

Her halükarda Firavun ve veziri Haman Hz. Musa’nın mantığı ve mucizeleri karşısında aciz konuma düşerek hiç bir haklı delil ve mantık sunamadı ve bu yüzden o hazretle mücadele için türlü kumpaslar kurmaya başladı. Bu ayet Firavun ve vezirinin şeytani planlarından birine işaret ediyor. Firavun ve veziri Haman ilk merhalede Hz. Musa’ya iman eden ve ona eşlik eden tüm erkekleri ve gençleri yok etmeye ve kadınlarını da esir almaya ve sömürmek üzere yaşatmaya karar verdi. Firavun ve veziri böylece Hz. Musa’nın arkadaşlarını bastırmak ve sonuçta başkalarının ona iman etmesini engellemek ve iman eden olursa da, yok etmek istedi.

Aslında bu tutum, tarih boyunca zalim ve müstekbir iktidarların izlediği yöntem olmuştur. Bu zümre genç ve aktif güçleri saptırmış veya bastırmıştır. Ancak Hz. Musa macerasında Firavun ve adamlarının planları o hazretin risaletini yerine getirmesine mani olamadı ve tam tersine İsrailoğulları daha da direnmeye başladı ve zalimlere karşı direniş yolunu tuttu.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

1 – Muhalifler katletmek veya esir almak, tarih boyunca zalimlerin ve müstekbirlerin yöntemi olmuştur. Ancak bu tür baskılar iman ehli olanları korkutmamalı ve hak yolunu izlemekten vaz geçirmemelidir.

2 – Düşmanlar tarih boyunca savaş ve kan akıtmak veya fesat işleri yaygınlaştırmakla genç kuşakları yok etmeye çalışmıştır.

3 – Düşmanlar her daim hak söze karşı kumpas kurmaya çalışır. Ancak eğer müminler hak dinine yardımcı olursa düşmanların bu tür kumpasları boşa çıkar ve sonuçta hak batıla karşı zafer kazanır ve bu zafer ilahi şaşmaz vaatlerden biridir.