Nur’a giden yol
Gâfir suresinin 26 ila 28. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Gâfir suresinin 26. ayeti:
وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِی أَقْتُلْ مُوسَى وَلْیَدْعُ رَبَّهُ إِنِّی أَخَافُ أَنْ یُبَدِّلَ دِینَکُمْ أَوْ أَنْ یُظْهِرَ فِی الْأَرْضِ الْفَسَادَ (40:26)
Yani:
Firavun: Bırakın beni, dedi. Musa'yı öldüreyim; (Kurtarabilirse) Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum.
Geçen bölümde Hz. Musa’nın Firavun’u yegane Allah’a tapmaya ve İsrailoğullarını taciz ve işkence etmekten el çekmeye davet ettiği anlatıldı. Bu ayet ise şöyle buyurmakta:
Bir takım mucize ve delille beraber olan bu davete karşı, kibirli ve bencil biri olan Firavun sarayında toplanan etrafındakilere şöyle dedi: Eğer Musa’yı kendi haline bırakırsak, insanları bizim iktidarımıza karşı isyan ettirir, halkın inancını değiştirir ve toplumu fesada sürükler.
Burada Firavun Hz. Musa’yı öldürmek için iki gerekçeden söz ederek şöyle diyor: Ben Musa’nın sizin inancınızı değiştirmesinden korkuyorum, ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından çekiniyorum. Eğer sessiz kalırsam, Musa’nın inancı hızla Mısır halkını kalplerine derinlemesine işler ve putperestlik inancı yerine tevhit inancına verecektir. Bu yüzden maslahat şu ki onu bir an önce öldüreyim.
Gerçekte Firavun’a göre din, ona veya putlara tapmaktan başka bir şey değildi. Firavun’un istediği inanç, sadece insanları aptal yerine koymak ve bu vampir ve despot hükümdarın zalimane sultasını mukaddes saydırmak için bir araçtı. Fesat da Firavun’a göre halkın onun zalimane iktidarına karşı ayaklanması ve mağdur ve esir insanların kurtuluşu ve toplumda şirk ve putperestlik izlerinin silinmesiydi.
Aslında hakla mücadele için bu tür propaganda taktikleri Finavun’a özel bir durum değildir, nitekim tarih boyunca zalimler, cebbarlar ve fasıklar cinayetlerini ve ilahi insanlarla mücadelelerini haklı göstermek için bu tür yalan iddialarda bulunmuştur. Bugün bile dünyanın birçok yerinde bu durumun somut örneklerini görmekteyiz.
Her halükarda Firavun bu gerekçelere işaret ederek tek çare, Hz. Musa’yı ortadan kaldırmak ve ona şöyle söylemek olduğunu belirtti: Eğer doğru diyorsan, o zaman seni gönderen Allah’ına seslen ve ondan seni bizim elimizden kurtarmasını iste.
Ancak saraydakiler ve Firavun’un danışmanları bu düşünceyi tasvip edemiyordu. Onlar Hz. Musa’nın İsrailoğulları arasındaki önemli mevkiini biliyordu ve öldürülmesi insanların arasında büyük tepki uyandıracağını ve isyan ve ayaklanmaya yol açacağını düşünüyordu. Bundan başka bu durumda birçok insan onun inancına yönelmesi ve işler iyice çığırından çıkması muhtemeldi.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Despot ve zalim rejimlerin mantığı, hak liderlerini ortadan kaldırmaktır.
2 – Despot ve zalim hükümdarlar bekalarını mevcut düzeni korumakta gördüklerinden, toplumda her türlü reform hareketini fesat çıkarma ve istikrarı bozma şeklinde yorumluyorlar.
3 – Despot ve zalim hükümdarlar muslih insanları toplumun düzenini bozmak isteyen fasık insanlar olarak tanıtıyor.
4 – Despot rejimlerde eğer huzur ve güvenlik varsa, düşünce ve ifade özgürlüğü değil, sırf baskı yüzündendir.
Gâfir suresinin 27. ayeti:
وَقَالَ مُوسَى إِنِّی عُذْتُ بِرَبِّی وَرَبِّکُمْ مِنْ کُلِّ مُتَکَبِّرٍ لَا یُؤْمِنُ بِیَوْمِ الْحِسَابِ (40:27)
Yani:
Musa da: Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığındım, dedi.
Firavun’un ölüm tehdidine karşı Hz. Musa gayet sakin ve tehditten korkmadan, sizin tehditlerinize karşı benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a sığınırım. O istemeden ve izin vermeden siz hiç bir şey yapamazsınız. Ben dünyaya geldiğimde ve siz beni öldürmek istediğinizde, O’nun emri üzerine annem beni bir sepete koyarak Nil ırmağına bıraktı ve daha sonra siz kendi elinizle beni sudan aldınız ve kendi eteğinizde büyüktünüz. Bugün yine aynı Allah benim hamimdir ve umarım beni sizin gibi müstekbir ve despot insanlardan koruyacaktır. Ancak eğer Allah benim bu yolda şehit olmam için irade etmişse, şehit olmaya hazırım ve asla korkmam. Her halükarda ben kendimi O’na emanet etmişim ve sizin isteğiniz değil de ancak O’nun istediği olacağından eminim.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Düşmanların tehditlerinden korkmayalım. Allah’a sığınalım, zira her şey Allah’ın elindedir ve O’ndan daha büyük bir güç olmadığını unutmayalım.
2 – Kibir ve istikbar, Firavunların özelliğidir, gerçi bu özellikleri taşıyanlar Firavun konumunda olmayabilir.
3 – Hak karşısında kibir, Allah’a iman etmeyi ve kıyamet gününe inanmayı engeller.
Gâfir suresinin 28. ayeti:
وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌ مِنْ آَلِ فِرْعَوْنَ یَکْتُمُ إِیمَانَهُ أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا أَنْ یَقُولَ رَبِّیَ اللَّهُ وَقَدْ جَاءَکُمْ بِالْبَیِّنَاتِ مِنْ رَبِّکُمْ وَإِنْ یَکُ کَاذِبًا فَعَلَیْهِ کَذِبُهُ وَإِنْ یَکُ صَادِقًا یُصِبْکُمْ بَعْضُ الَّذِی یَعِدُکُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا یَهْدِی مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ کَذَّابٌ (40:28)
Yani:
Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı "Rabbim Allah'tır" diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin (azâbın), bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez.
Firavun sarayında yaşayanların arasında onun akrabası olan ve Hz. Musa’ya iman eden biri vardı, fakat iman ettiğini açıklamıyordu ki hassas anlarda Hz. Musa’ya yardım edebilsin. O şahıs Firavun Hz. Musa’yı öldüreceğini ve hazretin canı tehlikede olduğunu görünce büyük bir cesaretle öne adım attı ve etkili bir konuşma yaparak Hz. Musa’yı bu komplodan kurtardı.
Söz konusu iman eden şahıs Firavun’a şöyle dedi:
Musa’nın iddiası şu ki yaratan Allah, alemin de Rabbidir ve her şeyi O tedbir etmektedir ve O Musa’yı peygamber olarak insanları hidayete erdirmek üzere göndermiştir ve onun hakkaniyetini ispat etmek için de ona bazı mucizeler vermiştir. Dolaysıyla Musa hakkında acele ile karar vermeyin ve bu kararın akıbeti hakkında iyice düşünün, yoksa pişman olursunuz. Musa’nın durumu iki halden hariç değildir. O ya doğru söylüyor, ya da yalancıdır. Eğer yalan söylüyorsa yalanı sonunda onu yakalar ve gerçek ortaya çıkar ve halk arasında rezil olur. Ancak eğer doğru söylüyorsa ve en azından ilahi azaplarla ilgili sözleri gerçekleşirse, o zaman sizi yok eder. Dolaysıyla onu öldürmek akılcılıktan uzaktır ve iyisi onu öldürmeyelim.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Hz. Musa Firavun’un tehdidinden Allah’a sığındı ve Allah da Firavun’un bir akrabasını Musa’ya yardım etmekle görevlendirdi.
2 – Bazen takiye etmek ve inancımızı gizlemek ve zulüm sisteminde çalışmak, zalimlerin tehdit ve baskılarını önlemek veya önemli görevleri yerine getirmek için gereklidir ve Allah’a iman etmiş olmakla çelişmez.
3 – Muhaliflerle konuşurken bağnazlığı bir kenara bırakmalı ve: Biz doğruyu söylüyoruz, siz yanlışsınız, dememeliyiz. Bunun yerine Firavun’un yakınının kullandığı yöntemi kullanalım. (Firavun’un yakını şöyle demişti: Musa’nın durumu iki halden hariç değildir. O ya doğru söylüyor, ya da yalancıdır. Eğer yalan söylüyorsa yalanı sonunda onu yakalar ve eğer doğru söylüyorsa ve en azından ilahi azaplarla ilgili sözleri gerçekleşirse, o zaman sizi yok eder.)