Nur’a giden yol
Gâfir suresinin 38 ila 42. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Gâfir suresinin 38 ila 40. ayetleri:
وَقَالَ الَّذِی آَمَنَ یَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِکُمْ سَبِیلَ الرَّشَادِ (40:38)
یَا قَوْمِ إِنَّمَا هَذِهِ الْحَیَاةُ الدُّنْیَا مَتَاعٌ وَإِنَّ الْآَخِرَةَ هِیَ دَارُ الْقَرَارِ (40:39)
مَنْ عَمِلَ سَیِّئَةً فَلَا یُجْزَى إِلَّا مِثْلَهَا وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَکَرٍ أَوْ أُنْثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَئِکَ یَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ یُرْزَقُونَ فِیهَا بِغَیْرِ حِسَابٍ (40:40)
Yani:
O iman eden kimse: Ey kavmim! dedi, siz bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim.
Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur.
Kim bir kötülük işlerse, onun kadar ceza görür. Kim de kadın veya erkek, mümin olarak faydalı bir iş yaparsa işte onlar, cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir.
Geçen bölümlerde Firavun Hz. Musa’yı öldürmek istediğini ve böylece peygamber olduğunu iddia ettiğini zannettiği o hazretten kurtulmak istediğini anlattık. Geçen bölümlerde ayrıca Firavun sarayında Hz. Musa’ya iman eden fakat imanını gizleyen birinin Firavun’u Hz. Musa’yı öldürmekten vazgeçirmek için ilkin Firavun ve çevresindekilerle konuştuğunu beyan ettik. Bu mümin insanın sözleri sonunda Firavun’u etkiledi ve Firavun Hz. Musa’yı öldürme kararını erteledi. Firavun ayrıca kendince Hz. Musa’yı rezil rüsva etmek için vezirine yüksekçe bir kule inşa ettirmesini emretti. Firavun bu kuleden çıkıp Hz. Musa’nın iddia ettiği Allah’ın göklerde olup olmadığına bakmak istiyordu.
Oysa Hz. Musa’nın böyle bir iddiası olmadığı açıkça ortadaydı. Fakat halkı kandırmak isteyen Firavun böyle bir harekette bulunmak istiyordu. Bu yüzden bu aşamada Firavun sarayındaki mümin insan bu kez halka hitap etmeye başladı ve böylece onları bilinçlendirerek Firavun’un yalan sözlerine ve göstermelik hareketlerine kanmamalarını sağlamaya çalıştı.
Firavun sarayındaki mümin insan halka hitaben şöyle dedi: Doğru yolu asıl ben size göstereceğim.
Mümin insan sözlerinde iki önemli noktaya işaret ediyor. ilkin şu ki, insanların yaşamının tümü sadece bu dünya ile sınırlı değildir. Bu dünyada hayat geçicidir. Şu bir kaç günlük ömür hızla gelip geçer ve ölüm pençesi hepimizi yakalar. Ancak ölümden sonra daimi ikametgahımız olacak bir başka dünyaya geçiyoruz. İkinci nokta da şu ki, öbür dünyada insanın işine yarayacak tek şey, bu dünyada yaptığı hayır amelleridir. Zira öbür dünya ceza ve mükafat yurdudur ve bu dünya ise iş ve amel yeri. Öbür dünyada ceza ve mükafat da insanın bu dünyada kötü veya iyi ameline uygun verilir. Kuşkusuz bu konuda kadın erkek arasında hiç bir farklılık yoktur ve hepsi yüce Allah katında eşittir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Mümin insan her daim başkalarını irşad etmeyi ve hidayete erdirmeyi düşünür ve bu görev asla omuzlarından alınmaz.
2 – Dünya geçicidir, ancak kıyamet kalıcıdır ve insanların ebedi yurdudur. O zaman her insan bu dünyadaki hayatından en uygun ve doğru biçimde yararlanmalı ve kıyamette yararlanmak üzere iyi amellerde bulunmalıdır.
3 – Erdemli olmak ve saadete kavuşmak insan cinsiyeti ile ilgisi yoktur. Bu konuda kadın erkek arasında hiç bir ayrım söz konusu olamaz.
4 – Amelsiz iman işe yaramaz, nitekim imansız amelde bu dünyada kalır ve ahiret alemine ulaşmaz. Buna göre iman veya amel tek başına insanı kurtaramaz.
Gâfir suresinin 41 ve 42. ayetleri:
وَیَا قَوْمِ مَا لِی أَدْعُوکُمْ إِلَى النَّجَاةِ وَتَدْعُونَنِی إِلَى النَّارِ (40:41)
تَدْعُونَنِی لِأَکْفُرَ بِاللَّهِ وَأُشْرِکَ بِهِ مَا لَیْسَ لِی بِهِ عِلْمٌ وَأَنَا أَدْعُوکُمْ إِلَى الْعَزِیزِ الْغَفَّارِ (40:42)
Yani:
Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
Siz beni, Allah'ı inkâr etmeye ve hiç tanımadığım nesneleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, azîz ve çok bağışlayan Allah'a davet ediyorum.
Bu ayetlerden anlaşıldığı üzere, Firavun sarayındaki mümin insan daha fazla iman ettiğini gizleyemediği ve kaçınılmaz olarak tevhit ve şirk hakkında tutumunu daha şeffaf ve açık bir şekilde beyan etmek zorunda kaldığı anlaşılıyor. Bu yüzden ona bu sözlerden vazgeçmeyi tavsiye eden Firavun kavminin büyüklerine açıkça şöyle diyor:
Siz şirke tutsak olmuşsunuz ve bu alemde hiç bir rolü ve etkisi olmayan Firavun’u tanrı ve işleriniz onun elinde zannediyorsunuz. Siz Firavun hakkınızda her türlü kararı alabileceğini ve bu kararlara uymak zorunda olduğunuzu düşünüyorsunuz. Siz hiç bir delil ve mantığa dayanmaksızın bazı şeyleri Allah’a ortak koşuyorsunuz ve sırf zan ve tahminlere dayanarak bu tür yanlış ve hurafe düşünceleri benimsiyorsunuz. Siz beni yegane Allah’a kafir olmaya ve inanmadığım nesnelere tapmaya ve Allah’a ortak koşmaya davet ediyorsunuz. Siz benden sizin batıl ve yanlış inançlarınızı benimsemeyi istiyorsunuz, oysa ben bu şirk kokan düşünce ve amellerinizin cehennem ateşinden başka bir getirisi olmadığını ve beni de sizin gibi bu ateşe düşüreceğini biliyorum. Sizin beni davet ettiğiniz yol karanlık ve tehlikeli ve gerçekte yanlış yoldur. Ama ben sizi gayet aydın bir yol olan aziz ve muktedir ve aynı zamanda gaffar ve kerim olan Allah’ın yoluna davet ediyorum. Ben sizi, Allah’a şirk koştuğunuz her şeyi, ister insan ister eşya, terk etmeye davet ediyorum. Ben sizi gücü ve iktidarı tüm dünyaya hakim olan ve ayrıca lütuf ve merhameti de herkesi ve her şeyi ve özellikle yanlış yoldan geri dönenleri kapsayan yegane Allah’a itaat etmeye davet ediyorum.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İnsanları irşad etmek ve doğru yola davet ederken yalnız ve tek başına olmaktan korkmamak, bilakis delil ve mantıkla hakkı beyan etmek gerekir. sapkınların nüfusunun yoğunluğu insanı olumsuz etkilememeli veya kuşkuya düşürmemelidir.
2 – İnsan saadeti ve kurtuluşu tevhide inanmak ve salih amellerde bulunmaktır. Alemin işlerinin tedbirinde Allah’a ortak koşmak, insanı dünya ahiret türlü sıkıntılara ve sorunlara sürükler.
3 – Şirkin hiç bir akılcı ve mantıklı temeli yoktur. Şirk bazen cahillikten ve bazen insanın nefsani isteklerine kavuşmak üzere heva ve heveslerinden kaynaklanan bir hurafedir.
4 – Allah teala iktidar ve izzetin doruğunda olmasına rağmen rahmet ve mağfireti tüm kullarını kapsar.