Temmuz 31, 2021 13:44 Europe/Istanbul

Gâfir suresinin 53 ila 56. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Gâfir suresinin 53 ve 54. ayetleri:

 

وَلَقَدْ آَتَیْنَا مُوسَى الْهُدَى وَأَوْرَثْنَا بَنِی إِسْرَائِیلَ الْکِتَابَ (40:53)

هُدًى وَذِکْرَى لِأُولِی الْأَلْبَابِ (40:54)

 

Yani:

Andolsun ki biz Musa'ya hidayeti verdik ve İsrailoğullarına, o Kitab'ı miras bıraktık.

 

O, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberidir.

 

Geçen bölümde yüce Allah peygamberlerine ve onları izleyenlere kesin yardım edeceğini buyurmuştu. Bu ayetler ilahi yardım örneklerinden birine işaret ederek şöyle buyurmakta:

Biz Musa’yı peygamber olarak seçtiğimizde, ona Firavun ve İsrailoğullarını Allah’a tapmaya davetinde ve risalet görevini yerine getirmesinde yardım ettik. Biz ayrıca ona Tevrat’ı nazil ettik ki Musa’dan sonra İsrailoğulları o kitabı okuyarak gafletten uyansın ve görev ve sorumluluklarını bilsin.

Semavi kitap akıl sahipleri için her daim hatırlatma ve hidayet vesilesidir. Ancak akılsız, inatçı ve bağnaz insanlar bu kitaptan yararlanamazlar. Gerçekte semavi kitaptan ancak amelleri akıl ve mantık temelinde olan insanlar için gerçekten faydalıdır ve içgüdülerine ve nefsani heva ve heveslerine uyanlar bu kitaptan hiç bir hayır göremez.

Gerçi tüm insanlar akıl nimetinden yararlanır, fakat birçok insan nefsinin isteklerinin tutsağıdır ve akıl ve düşünce gücünden yararlanmaz. Kur'an'ı Kerim tabiri ile birçok insanın tanrısı, nefsani heva ve hevesleridir. Bu tür insanlar her ne şekilde olursa olsun daha fazla çıkar peşindedir ve hayatta zevk almaktan başka bir şey düşünmez.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Biz insanlar, hepimiz ve hatta peygamberler bile ilahi hidayete muhtaçtır. Gerçi peygamberler bu hidayeti doğrudan alır ve başka insanlar peygamberlerin aracılığı ile dolaylı bir şekilde bu hidayetten yararlanır.

2 – Peygamberlerin mirası saray, köşk, bahçe, mal mülk değildir. Onların en önemli mirası, insanları hidayete erdiren semavi kitaptır.

3 – İnsan her türlü durumda ikaz edilmeye ihtiyacı vardır. Hidayet ikazla beraber olmazsa, zamanla unutulur.

4 – Akıl insanı vahye doğru yönlendirir ve bu ikili insanı saadete ve kemale erdirir.

Gâfir suresinin 55. ayeti:

 

فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِکَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّکَ بِالْعَشِیِّ وَالْإِبْکَارِ (40:55)

 

Yani:

(Resûlüm!) Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vâdi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Rabbini hamd ile tesbîh et.

 

Gerçi bu ayetin muhatabı İslam Peygamberi’dir, ancak içerdiği emirlerden tüm insanlar sorumludur. Bu ayette bir kaç noktaya temas ediliyor.

Birincisi, madem Allah tealanın önceki peygamberleri hidayete erdirme ve onlara yardım etmesi hak olduğunu öğrendiniz, o zaman siz de insanları hidayete erdirmek ve hakka davet etmekte sabırlı olun ve düşmanların inatları ve sabotajları karşısında gevşemeyin ve umutsuzluğa kapılmayın; zira sizin tüm meydanlarda zafer sırrınız zorluklara ve engellere karşı sabırlı ve dirençli olmanızdır. Kuşkusuz sabırlı olduğunuz takdirde Allah tealanın size zafer vadi de gerçekleşir. Şüphesiz ilahi vaatlerin hakkaniyetine iman etmek, insanlara zorlukları tahammül etmekle yardımcı olur.

İkincisi, eğer bu yolda müsamahakar davrandıysanız, o zaman Allah tealadan af dileyerek gönlünüzü günah ve kötülük pasından silin.

Kuşkusuz ilahi peygamberler masumdur ve günah işlemezler. Zira eğer onlar Allah’a itaat etmeyecek olursa, insanlardan günahın peşinden gitmemelerini ve isyan etmemelerini ve mutlak surette Allah’a itaat etmelerini isteyemezler. Dolaysıyla risaletin gereği masum ve pak olmaktır.

Eğer Kur'an'ı Kerim ayetlerinde İslam Peygamberi -s- veya başka peygamberlerin hakkında günah sözcüğü kullanılmışsa, bunun anlamı başka insanların işlediği günah değildir. Halkın günahı, Allah’a itaatsizlik etmektir, oysa peygamberler seçkin konumları ve yüksek marifetleri yüzünden hatta bir an bile gaflette bulunmaları veya ilahi emirlere itaatsizlik etmeleri söz konusu olamaz.

Gerçekte peygamberlerin günahı, Allah’a itaatsizlik değil, Allah tealaya layık olacak biçimde görevlerini yerine getirmemiş olma duygusudur. Bu durum, evine büyük bir insanı davet eden ve onu ağırlamak üzere elinden geleni yapan, ama sonunda da ondan ağırlamakta kusurundan dolayı özür dileyen birinin durumuna benzer. Gerçi bu insan misafirini ağırlamak için tüm gayretini sarf etmiştir, fakat yaptıkları misafiri olan o büyük insanın şanına yakışmadığını hisseder.

Kuşkusuz yüce Allah’a hamd ve tesbih etmek ve O’nu her türlü kusurdan münezzeh bilmek, insanın ruhunu ve gönlünü değiştirerek iyi sıfatlarla onurlandırır.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Eğer ilahi vaatlere iman ediyorsak, dini görevlerimizi yerine getirirken sabırlı ve güçlü olmalı ve yolumuzdaki engellerin ve zorlukların hedefimize ulaşmamıza mani olmalarına müsaade etmemeliyiz.

2 – Başta peygamberler olmak üzere tüm insanlar istiğfarda bulunmalıdır, zira insanların kusur ve hataları, ya da peygamberlerin güç ve imkanlarının kısıtlı olması, Allah tealaya layık biçimde görev ve sorumluluklarını yerine getirmelerine mani olur.

3 – Allah tealanın zikri ve tesbihi gece gündüz ve daimi olmalı, nitekim ancak bu durumda insanın gelişmesine ve yücelmesine ve imanının güçlenmesine vesile olabilir.

4 – Hamd ve tesbir birlikte olmalı, böylece hem Allah’a nimetleri için şükretmeli ve hem O’nu kullarına her türlü zulümden münezzeh bilmeliyiz.

 

Gâfir suresinin 56. ayeti:

 

إِنَّ الَّذِینَ یُجَادِلُونَ فِی آَیَاتِ اللَّهِ بِغَیْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ إِنْ فِی صُدُورِهِمْ إِلَّا کِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغِیهِ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِیعُ الْبَصِیرُ (40:56)

 

Yani:

Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında münakaşa edenler var ya, hiç şüphe yok ki, onların kalplerinde, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur. Sen Allah'a sığın. Kuşkusuz O, işiten ve görendir.

 

Bu ayet dini inkar etme ve din düşmanlığının köklerine işaret ederek şöyle buyurmakta:

Ellerinde hiç bir delil olmaksızın Kur'an'ı Kerim ayetlerini ve peygamberlerin mucizelerini tekzip ve inkar edenler ve mantıksız tartışmaları ile başkalarını dinden caydırmaya çalışanların kalbinde kibir ve bencillikten başka bir şey yoktur. Bunlar kendilerini büyük ve müminleri küçük saymaktadır; dolaysıyla kendileri peygamberlerin davetini kabul etmemekle yetinmez, başkalarını da uzun tartışmalarla peygamberlerin hak yolundan caydırmaya ve kendilerince peygamberlerin toplumda yücelmelerini ve onlardan daha üstün konuma gelmelerini engellemeye çalışır. Ancak Allah teala bu tür engelleri bertaraf etme ve muhaliflerin şom hedeflerine ulaşmalarına müsaade etmeme sözü vermiştir.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Birçok insanın küfür ve inkarının kökü, bencillikleri ve hak karşısında kibirli olmalarıdır, yoksa Allah tealanın kelamının hakkaniyetini idrak ettikleri kesindir.

2 – Kibirli insan topluma liderlik ve efendilik peşindedir, fakat hedefine ulaşamaz ve görecede ulaşsa bile sonunda rezil rüsva olup toplumdan dışlanır.

3 – Her türlü şartlarda ve özellikle din düşmanlarının türlü komploları karşısında Allah tealaya sığınmalıyız.