Eylül 06, 2021 13:43 Europe/Istanbul

Fussilet suresinin 8 ila 12. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Fussilet suresinin 8. ayeti:

 

إِنَّ الَّذِینَ آَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ أَجْرٌ غَیْرُ مَمْنُونٍ (41:8)

 

Yani:

Şüphesiz iman edip iyi iş yapanlar için tükenmeyen bir mükâfat vardır.

 

Geçen bölümde en son ayet zekat vermeyen ve hayır amellerde bulunmayan ve ahiret alemine inanmayan kafirler ve müşriklerle ilgiliydi. Bu zümre hayır işlerde bulunsalar bile, kıyamet gününe inanmadıkları için ahiret aleminin mükafatlarından da yararlanamazlar.

Bu ayet ise şöyle buyurmakta: Ancak Allah tealaya ve kıyamet gününe iman eden ve kişisel kapasiteleri ve yetenekleri ve sosyal konumlarına uygun olarak iyi amellerde bulunanlara Allah teala kıyamet gününde sonsuz mükafat inayet buyurur.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – İman ve salih amel birbirinden bağımsız değildir ve kıyamet gününde hiç biri öteki olmaksızın işe yaramaz.

2 – Ahiret aleminde ilahi mükafat, hatta en değerli mükafatların sınırlı olduğu fani dünyaya kıyasla sınırsız ve sonsuzdur.

 

Fussilet suresinin 9 ve 10. ayetleri:

 

قُلْ أَئِنَّکُمْ لَتَکْفُرُونَ بِالَّذِی خَلَقَ الْأَرْضَ فِی یَوْمَیْنِ وَتَجْعَلُونَ لَهُ أَنْدَادًا ذَلِکَ رَبُّ الْعَالَمِینَ (41:9)

وَجَعَلَ فِیهَا رَوَاسِیَ مِنْ فَوْقِهَا وَبَارَکَ فِیهَا وَقَدَّرَ فِیهَا أَقْوَاتَهَا فِی أَرْبَعَةِ أَیَّامٍ سَوَاءً لِلسَّائِلِینَ (41:10)

 

Yani:

De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.

 

O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.

 

Bu ayetler kafirlere ve müşriklere hitap ederek şöyle buyurmakta: Siz yeri iki günde yaratana mi kafir oluyorsunuz ve O’na ortak koşuyorsunuz? Bu ne büyük yanlış ve ne mesnetsiz sözdür.

Gerçekte üzerinde yaşadığımız yerküremiz yegane Allah tarafından yaratılmıştır ve bu işte hiç kimse yüce Allah’a ortak olmamıştır. Allah teala sadece yerküremizi değil, tüm alemleri yaratan yegane Allah’tır. Allah teala varlık alemini yaratan ve tüm işlerini tedbir edendir. Bu yüzden gerçekte Allah teala tapılmayı hak eden ve alemlerin yaratılışı, tedbir ve mülkiyeti ve hakimiyeti yegane yaratandır.

Yüce Allah yeri yarattıktan sonra da insanların ihtiyacı olan tüm bitkileri ve hayvanlara yaratarak insanların yararlanmasına sunmuştur. Yeryüzündeki sarp dağlar, geniş denizler, gür ormanlar ve yer altında tüm madenler, yeryüzünde yaşayanların tüm ihtiyaçlarını karşılar.  Yerin birçok bereketi ve menfaati vardır ve içinde her türlü besin maddesi yetişir. Kuşkusuz bu bereketler ihtiyacı olan tüm insanların gereksinimini karşılar ve içinde hiç bir eksiklik yoktur ve Allah tealanın buyurduğu üzere tüm mahlukların bekası için gereken her şeyi yaratmıştır. Acaba bu bereketler ve menfaatler kendiliğinden mi oluşmuştur, yoksa birileri onları yaratmakta Allah tealaya yardım mı etmiştir? Bu soruların cevabı kesinlikle hayırdır.

Yaratılış süreci tedrici olarak ve çeşitli evrelerde ve art arda merhalelerde gerçekleşmiştir. Yeryüzünün hazır hale gelmesi iki aşamada tamamlanmış ve diğer nimetlerin oluşması için de başka aşamalar gerçekleştirilmiştir. Bu merhaleler toplam dört merhaledir ve böylece yeryüzü sakinlerinin yaşamaları ve ihtiyaçlarını tam olarak karşılamaları için hazır hale gelmiştir.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Müşriklerin alemi Allah yarattığını söylemeleri, fakat tedbir edilmesinde başka eşyaları veya insanları O’na ortak koşmalarının aksine alemleri yaratan Allah birdir.

2 – Yaratılış düzeni aniden ve birden değil, tedrici ve aşama aşama gerçekleşmiştir. Nitekim yeryüzü de tedrici bir şekilde ve iki merhalede yaratılmıştır.

3 – Yüce Allah’ın alemleri yaratan tek ilah olduğunun işaretlerinden biri, insanların tüm ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeryüzüne türlü bereketleri yerleştirmesidir. Gerçi adil olmayan paylaşım, israf ve zalimane tutumlar günümüzde dünyada birçok insanın yoksulluk içinde yaşamalarına sebebiyet vermiştir.

 

Fussilet suresinin 11 ve 12. ayetleri:

 

ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ وَهِیَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِیَا طَوْعًا أَوْ کَرْهًا قَالَتَا أَتَیْنَا طَائِعِینَ (41:11)

فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَوَاتٍ فِی یَوْمَیْنِ وَأَوْحَى فِی کُلِّ سَمَاءٍ أَمْرَهَا وَزَیَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْیَا بِمَصَابِیحَ وَحِفْظًا ذَلِکَ تَقْدِیرُ الْعَزِیزِ الْعَلِیمِ (41:12)

 

Yani:

Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler.

 

Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, azîz, alîm Allah'ın takdiridir.

 

Yüce Allah’ın yeryüzünü yaratmak ve sakinlerinin ihtiyacı olan her türlü nimeti içine yerleştirmek üzere ilahi lütuf ve merhameti beyan eden önceki ayetlerin devamında bu ayetler göklerin yaratılış sürecine işaret ederek şöyle buyurmakta:

Allah gökleri yaratmak üzere irade buyurduğunda, yaratılışın başında gök geniş gaz kütlesi şeklindeydi ve Allah ona şekil ve düzen verdi ve sağlam temellere dayandırdı.

Allah tealanın yeri ve gözleri yaratmaya yönelik tekvini iradesi çok özel bir şekilde gündeme geldi ve yer ve gök yaratana itaat etmekten başka çareleri yoktu; yani onlar istese de istemese de, ilahi iradeye göre şekillenerek yaratılmaları gerekiyordu.

Yeryüzü iki merhalede tamamlandığı ve sakinleri için hazır hale getirildiği gibi, gök yüzü de onca azameti ile iki evrede ve Allah tealanın istediği ve irade buyurduğu biçimde şekillendi.

Allah teala göz yüzünü yedi katta yarattı ve buna göre başımızın üzerinde gördüğümüz gök, birinci göktür. Bir başka ifade ile yaratılış alemi yedi büyük katmandan oluşur ve biz insanlar ancak birinci katmanı görebiliyoruz. Nitekim insanların geliştirdiği en güçlü teleskoplar bile birinci gök yüzünün ötesine nüfuz edememiştir.

Bir başka nokta ise, gece vaktinde yıldızların göz yüzünü bezemeleri ve parlak ışıklar gibi ışık saçmalarıdır. Kuşkusuz bu yıldızların her biri yaratılıştan bazı sırları içerir ve insanları varlık alemi ve yaratanı hakkında düşünmeye davet eder. Allah teala gökleri her türlü tehlikeden korumuştur.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Gökyüzü yaratılışın başında bir duman ve gaz kütlesi gibiydi.

2 – Hepimiz Allah tealanın emirlerine itaat ediyoruz. Hepimiz varlık alemine uyum sağlamaya çalışmalıyız.

3 – Varlık alemi bizim idrak gücümüzün çok çok ötesindedir. Gördüğümüz yıldızlar ve galaksiler ve gelecekte keşfedeceklerimizin tümü sadece birinci gökte yer alır. İnsanoğlu diğer göklerin ve Allah tealanın yarattıkları hakkında bilgisi yoktur.

4 – Varlık alemi yüce Allah’ın ilim ve gücünün tecellisidir ve Allah alemi belli temellere dayanarak yaratmış ve tedbir etmektedir.