Eylül 20, 2021 07:08 Europe/Istanbul

Bu bölümde Şehit Kasım Süleymani'ye yönelik suikastın uluslararası mahkemelerdeki takibini ele alacağız.

General Süleymani suikastı, Uluslararası Ceza Mahkemesi anlaşması içeriği uyarınca savaş saldırganlığı örneği olarak ele alınabilir. Tecavüz  ve saldırganlık suçu, Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargı yetkisine giren dört suçtan biridir. İran'da Uluslararası Hukuk Profesörü Dr. Reza Musazade şöyle diyor: "Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Haziran 2010'da Kampala'da kabul gören saldırganlık suçunun tanımına ilişkin kararının 8'inci maddesi şöyledir: Saldırganlık suçu, plan yapma, hazırlık yapma ve harekete geçme veya etkili bir konumda, bir hükümetin siyasi veya askeri eylemini kontrol eden veya yönlendiren kişiler tarafından gerçekleştirilme sürecidir.  Doğası, şiddeti ve kapsamı göz önüne alındığında, Birleşmiş Milletler Anlaşmasının açık bir ihlali olan bir eylemdir." 

Köln Üniversitesi Uluslararası Barış ve Güvenlik Hukuku Enstitüsü müdürü Dr. Claus Kress şöyle düşünüyor: " Saldırganlık suçu, özü, şiddeti ve ölçeği açısından   BMT Anlaşmasının açık bir ihlali olan ve bir hükümetin siyasi ve askeri eylemlerinde etkili olan bir makamca yönlendirilen ve kontrol edilen bir eylemin planlanması, hazırlanması, başlatılması ve uygulanmasıdır. "

Uluslararası Ceza Mahkemesi anlaşmasının 8'inci maddesi ve Kampala Zirvesi'nin Haziran 2010'da kabul ettiği karara göre, bir ülkenin topraklarını ve toprak bütünlüğünü ihlal etme ve işgal etmenin yanı sıra, bir ülkenin silahlı kuvvetlerine saldırmak da bir saldırganlık örneğidir. Buna göre, İran ve Irak'ın üst düzey askeri komutanlarına yönelik saldırı, saldırganlık suçunun açık bir örneğidir. Bu nedenle, Amerika hükümetinin eylemi ve ABD hükümetinin General Süleymani'ye karşı cinayet ve suikast talimatı, açık bir "saldırganlık eylem" ve BMT ihlali olarak kabul edilmelidir. Operasyonu doğrudan yönlendiren ABD dönem Başkanı Donald Trump, diğer faillerle birlikte uluslararası suç işleyenler olarak kabul edilmelidir. Dolayısıyla bu korkakça suikastta saldırganlık suçunun ispatlanmasıyla, Şehit Süleymani suikastının faillerinin ve azmettiricilerinin cezai sorumluluğu da kanıtlanmıştır.

İran'ın Şehit Çemran Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Dr. Hüseyin Agayi Cennetmekan şöyle diyor: "Güvenlik Konseyi, görevlerini tüzüğü gereği yerine getirirken bir saldırganlık durumu tespit ederse, bu durumu ve saldırganlığı Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne yönlendirebilir. Ancak, Güvenlik Konseyi altı ay içerisinde harekete geçmezse, Mahkemenin Şubesi bir üye devletin talebi üzerine veya savcının talebi üzerine soruşturma yetkisi verebilir. Bu nedenle, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin anlaşmasının  gözden geçirilmesi konferansının son belgesi de  saldırganlık suçuna bakılmasını Güvenlik Konseyi tarafından  saldırganlığın tespiti ile şartlandırmamıştır. "

Bir üye devletin dava açması veya savcı tarafından doğrudan soruşturma başlatılması, o ülkenin Uluslararası Ceza Mahkemesi üyesi olması gibi koşullara tabidir. General Süleymani suikastı olayında, bu konuyla ilgili hükümetlerin hiçbiri Mahkeme üyesi olmamıştır ve değildir. Ne suç mahalli Irak, ne de vatandaşları suçu işleyen ABD, ne de vatandaşı bu cinayet dolu davranışa kurban giden İran bu mahkemeye üye değildir. Irak, Amerika Birleşik Devletleri ve İran'ın  Mahkemeye katılmadığından, Birleşik Devletler'in üye olmayan bir devlet olarak Mahkemenin yargı yetkisini kabul etmesi zordur. Bu nedenle mahkemenin bu şekilde konuya müdahil olması mümkün değildir.  Ancak Irak'ta General Süleymani'ye suikast düzenleyen insansız hava aracı operasyonunun Almanya'daki ABD Ramstein Hava Üssü tarafından kontrol edildiğinin kesin olarak  kanıtlanması Almanya'nın Uluslararası Ceza Mahkemesi üyeliği göz önüne alındığında, savcının müdahale etmesini mümkün kılacaktır.

Bazı uzmanlar, Rammstein'daki ABD Hava Kuvvetleri üssünün rolünün İHA operasyonları için çok önemli olduğuna inanıyor. Çünkü Irak dahil Batı Asya'daki İHA saldırıları veya operasyonları, yerkürenin yuvarlaklığı ve eğriliği nedeniyle doğrudan ABD topraklarından gerçekleştirilemiyor. Bu nedenle, bilgi ve talimatlar Amerika Birleşik Devletleri'nden ardından Rammstein üssü aracılığıyla General Şehit Süleymani suikastına karışan insansız hava araçlarına aktarılmıştır

Uluslararası ilişkiler uzmanı Muhammed Metin şöyle diyor: "Alman ceza hukukuna göre, hileli cinayet halk için bir tehlike kaynağıdır ve kamu çıkarlarını ihlal ederken güvenliği de tehdit ediyor. General  Kasım Süleymani suikastı hileli bir cinayet olarak kabul ediliyor, çünkü ilgili Irak makamlarının resmi daveti üzerine Irak'a seyahat eden General Süleymani ve arkadaşları işgalci güçlerin saldırısını beklemiyordu. Böyle bir durumda, doğal olarak, kendilerini savunmak için hiçbir hazırlıkları veya fırsatları yoktu ve ABD rejiminin gafil avlama ilkesini kullanması aldatıcı bir suikastın ta kendisi idi. "

Alman hükümeti de General Süleymani suikastı sırasında mantıksız bir duruş sergileyerek ABD rejimine desteğini gösterdi. ABD'nin korkakça hareketini "İran'ın provokasyonlarına bir tepki" olarak nitelendirdi. Bu nedenle, Almanya'nın Amerika Birleşik Devletleri ile işbirliğini Rammstein Hava Üssü aracılığıyla kesin olarak kanıtlamak sureti ile, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı, General Süleymani ve arkadaşlarına yönelik suikastı bu Mahkeme anlaşması çerçevesinde ele alıp takip edebilir.

Mahkemenin davaya bakma yetkisini başlatmanın başka yasal yolu da var. Bu  da Irak hükümetinin Uluslararası Ceza Mahkemesinin davaya istisna olarak bakma yetkisini kabul etmesidir. Irak hükümeti Mahkemenin yargı yetkisini kabul ederek, bu suikastı ülkesine yönelik bir saldırı suçu olarak görebilir ve ABD eylemini kovuşturabilir. Roma Anlaşması olarak bilinen Uluslararası Ceza Mahkemesi anlaşmasının 8'inci maddesi uyarınca, Amerika Birleşik Devletleri tarafından güç kullanılması bu ülkenin Irak ile yaptığı anlaşmaya ters düştüğü için Irak'a saldırganlığın örneği sayılır. 

Tabii ki uluslararası toplumda cezai kovuşturmanın önündeki engellerden biri, devlet başkanlarının, içişlere karışmama ilkesine dayalı olarak dokunulmazlık haklarının olmasıdır. Neyse ki, Roma Anlaşmasında liderlerin cezai kovuşturulma dokunulmazlığı ilkesi kaldırılmıştır.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Anlaşmasının 27'inci maddesi, devlet başkanlarının ister ulusal ister uluslararası hukukta varsayılan dokunulmazlığının bu mahkemede, söz konusu olmadığını belirtmiştir.  Bazı hukuk uzmanları, siyasi liderlerin veya yetkililerin göreceli dokunulmazlığının, görev süresi sona erer ermez kaybolacağına ve suçlu liderlerin kovuşturulabileceğine inanmaktadır. Bu arada, dönemin Sudan Cumhurbaşkanının tutuklanması, Sırbistan Cumhurbaşkanının tutuklanması, Liberya Cumhurbaşkanının tutuklanması ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti Dışişleri Bakanının Belçika mahkemesi tarafından tutuklanması gibi bazı uluslararası davalarda da suçlu liderlerin yargılanabileceğini gösteriyor.  Buna göre, eski ABD Başkanı Donald Trump tarafından General Süleymani'ye suikast talimatı verilmesi ve bu suikastın düzenlenmesi suçu da artık yargılanabilir.

General Süleymani ve arkadaşlarına yapılan suikast, diğer uluslararası suçlar gibi, evrensel yargı ilkesi temelinde tüm ülkeler tarafından ele alınabilir. Uluslararası suçlar, doğasında bulunan kötülüğü veya çeşitli olumsuz sonuçlarından dolayı uluslararası topluma zarar veren ve uluslararası toplumun evrensel vicdanını etkileyen durum olarak kovuşturulabilir. Tanınmış bir hukukçu olan Antonio Cassese'ye göre, uluslararası suçların üstesinden gelmek için "evrensel yargı ilkesi" üzerinden harekete geçmek gerekir.

Evrensel yargı ilkesine göre, suçun yeri ve sanık ile mağdurun uyruğu ne olursa olsun, tüm ülkeler uluslararası toplumun temel ve önemli çıkarlarına zarar veren kişileri yargılayabilir. Buna esasen, General Süleymani, Ebu Mehdi Mühendis ve arkadaşlarının suikastı kovuşturulabilir. Çünkü Batı Asya'da ve dünyanın başka yerlerinde pek çok kişi, IŞİD gibi terörist grupları kendi alçakgönüllülüğü ve cesaretiyle ortadan kaldırabilen tekfirci terörüne karşı mücadelenin bayraktarı olarak General  Süleymani'yi görüyor.