Eylül 22, 2021 08:45 Europe/Istanbul

Bu bölümde Şehit Kasım Süleymani suikastını uluslararası düşünce kuruluşları açısından ele alıp sohbetimizi toparlamaya çalışacağız.

Bugünkü programda, önceki programda olduğu gibi, General Süleymani suikastının uluslararası hukuki boyutlarını, uluslararası düşünce kuruluşları perspektifinden inceliyoruz. Avustralya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, Alman Dış İlişkiler Konseyi ve New York Times'ın görüşleri buna göre sohbetimizin devamında inceleyeceğiz. 

Alon Ben-Meir, 21 Ocak 2020'de Avustralya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde "General Süleymani Suikastı: Dünya Düzenini Bozmak" başlıklı bir makale yayınladı. Ben Meir makalesinde şu ifadelere yer verdi:  "Son üç yıla bakarsak, Trump adaleti engellemekten, aldatmaktan, yalan söylemekten, yanıltıcı açıklamalarda bulunmaktan, korkutmaktan, rüşvet vermekten ve diğer ülkelerin liderlerine suikast yapmaktan başka bir şey yapmadı. Trump'ın General Süleymani'ye suikast düzenlemeye yönelik küstah talimatı, Amerika Birleşik Devletleri'ne liderlik etme konusundaki diktatörce yaklaşımının bir göstergesiydi. Aynı zamanda siyasi suikastlar için tehlikeli bir örnek teşkil ediyor. General Süleymani suikastı, dünya liderleri birbirini ortadan kaldırırsa, bizim için nasıl bir dünya düzeni kalacağı sorusunu gündeme getiriyor. Böyle bir eylemin sonucu küresel kaostan başka bir şey olmayacak ve bağımsız ülkelerin birbirlerine karşı davranışlarını yöneten uluslararası düzen fikrini yok edecektir. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler'in kurucu ilkelerini de göz ardı ediyor ve uluslararası toplumun ikili ve çok taraflı sorunları ele almak ve dünyayı daha güvenli hale getirmek için birlikte çalışmasını son derece zorlaştırıyor. "

Avustralya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü uzmanı olan Alon Ben Meier sözlerine şunları da ekliyor: "İran askeri komutanının hedef alınması, Birleşmiş Milletleri oluşturan ilkelere aldırış etmemek ve durumu uluslararası toplum için son derece zorlaştıran bir girişimdi. Trump yönetimi, General Süleymani'nin yarattığı tehlikeler hakkında herhangi bir bilgi vermedi ve bu oldu bitti girişiminde bulunarak ABD'nin ulusal güvenliğini yalnızca kendi siyasi gündemi için tehlikeye attı. Trump, General Süleymani'ye suikast düzenleyerek, kamuoyunun dikkatini yönetiminin siyasi hastalıklarından başka yöne çekmeye çalıştı. Bu eylem bizi savaşın eşiğine getirdi. Bu savaş Irak savaşının bir çocuk oyuncağı olduğunu gösterecekti. İran'la çok farklı bir savaş.  Astronomik mali maliyetlere yol açacak  binlerce Amerikalının öldürülmesi ile  sonuçlanacak bir savaş. Buna ek olarak, Batı Asya'yı, bölgedeki Amerika'nın müttefiklerinin ve arkadaşlarının hiçbirinin dokunulmaz olmayacağı, yaygın ve bitmeyen bir çatışmaya sürükleyecektir. Trump diktatör gibi davrandı ve Trump'a daha sadık olan Cumhuriyetçi Kongre Partisi üyeleri bu hain eylemin suç ortağı oldu. "

Inna Rudolf, 21 Ocak 2020'de Alman Dış İlişkiler Konseyi tarafından yayınlanan bir makalede, ABD saldırganlığını ve ülkenin Irak ile güvenlik anlaşmasının yasadışı ihlalini anlattı. Bu bağlamda Rudolph, İran Kudüs Gücü komutanı General Süleymani ve Irak'ın halk seferberlik güçleri Haşdi Şabi başkan vekili Ebu Mehdi el-Mühendis'in suikastını meşruiyetten yoksun ve Irak egemenliğini baltalayan bir saldırı eylemi olarak nitelendirdi. Hem Ebu Mehdi el-Mühendis suikastı hem de silahlı çatışmalarda korunma yasasına esasen halk seferberlik üslerine saldırı yani Irak ordusunun ve güvenlik güçlerinin ayrılmaz bir parçasına yönelik saldırı  uluslararası kurallara aykırıdır.

Rudolf makalesinin bir başka bölümünde ise şöyle diyor:  "Silahlı Çatışmaya İlişkin Cenevre Sözleşmelerinin Ek Protokol'ün 43'üncü maddesi, bir ülkenin ordusunun sorumlu tüm silahlı kuvvetler ve birimlerden oluştuğunu belirtir. Bu tür silahlı kuvvetler, uluslararası hukukun silahlı çatışmaya ilişkin hükümlerine bağlı kalan bir iç disiplin sistemine tabi olmalıdır. Irak, Cenevre Sözleşmelerinin Ek Protokol'üne taraf olduğu için, Irak hükümet ABD operasyonlarına karşı dava açabilir. Çünkü bu terör operasyonları  Cenevre Sözleşmelerinde belirtilen haklar ve hükümlere aykırı olarak  gerçekleştirilmiştir. 

Alman Dış İlişkiler Konseyi'nde uzman olan Rudolf yazısının devamında şu ifadelere yer veriyor: "Haşdi Şabi Irak halkı arasında popüler bir örgüt olup zaten IŞİD ile mücadele yoluyla meşruiyet kazanan bir örgüttür.  Bu arada, Irak ile ABD arasındaki güvenlik anlaşması, ABD'nin Irak denizini, karasını ve uzayını diğer ülkelere saldırmak  veya saldırı amaçlı  transit için kullanmaması gerektiğini öngörüyor. Anlaşma, ABD'nin Irak topraklarında üst düzey askeri komutana suikast düzenlemesi bir yana, Irak topraklarında İran'ı gözetlemesini bile yasaklıyor. Washington'un ABD-Irak güvenlik anlaşmasını ihlal etmesi, güvenlik anlaşmasına karşı çıkan ve ABD'nin Irak'tan çıkarılması çağrısı yapan kişi ve grupların dikkatle izlediği bir husustur. Aslında Irak parlamentosunun Amerikan askerlerini ülkeden çıkarma kararı, Trump'ın kısa görüşlü eylemlerinin onun aleyhine dönüştüğünü gözler önüne serdi. 

New York Times'da yayımlanan Jonathan Stevenson'un 4 Ocak 2020 tarihli "Savaş Suçları ve ABD Dış Politika Bozukluğu" başlıklı yazısında  General Kasım Süleymani ve diğer dört İran askerinin Bağdat'ta hedef alınmasının Amerika için pek stratejik mantık doğurmadığı ifadeleri yer almaktadır. 

Stevenson şu ifadelere yer veriyor: " "ABD Ulusal Güvenlik Konseyi doğru davranmış olsaydı, Kasım Süleymani'nin suikasta kurban gitmesine asla izin vermezdi.  Donald Trump doğrudan saldırı emrini verdi ve kongre yetkililerine danışmaya bile yanaşmadı.  Diğer askeri talimatlar gibi Trump'ın acil nedeni muhtemelen liberal iç izleyiciyi şok etmek, kendi içinde güç duygusu uyandırmak ve yürütme gücünü göstermekti. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı, General Süleymani'nin güçlü ve saygın bir şahsiyet olduğunu söylemeliydi. Bu nedenle, suikastın hedefi bu kadar yüksek rütbeli ve değerli bir askeri komutan olduğunda, yurttaşları da muhtemelen onu hedef almayı bariz bir suikast olarak değerlendireceklerdi. Dışişleri Bakanlığı, General Süleymani suikastının açık bir savaş ilanı veya savaşı kışkırtması olduğunu vurgulamalıydı."

ABD kurumları tarafından Süleymani'nin hedef alınmasından önce öngörü eksikliği üzerine yazdığı makalede, Jonathan Stevenson şöyle yazıyor:"  Birleşik Amerika Devletleri Ulusal Güvenlik Konseyi, istihbarat topluluğundan İran'ın olası yanıtlarının ayrıntılı bir değerlendirmesini istemeliydi. Görünüşe göre güvenlik noktalarının hiçbiri dikkatlice düşünülmemiştir. Bu da Trump yönetiminin hatalı performansını gösteriyor. General Süleymani suikastı, tutarlı bir siyasi bağlamın dışındaydı ve kısa veya uzun vadeli stratejik sonuçları hakkında yeterli bilgilerden ve öngörülerden yoksundu. Trump'ın bu girişimi, iç siyasi sorunlarını gömmek için planlı bir girişimdi. Bu eylemin kesin nedeni ne olursa olsun, geri döndürülemez bir eylemdi. Hem de ciddi sonuçları olacak bir eylem. Tam da bu nedenle, açıkça gerçekleşmeyen sistematik danışma ve istişareye ihtiyaç vardı. "

 12 bölümlük bu sohbetimizde, 3 Ocak 2020 tarihinde Bağdat Havalimanı'nda General Süleymani, Ebu Mehdi el-Mühendis ve yanındakilerine yönelik suikastı ve bu suikastın uluslararası prosedürlere ve süreçlere uygun düşecek şekilde ele almaya çalıştık.   Sonuçta  Şehit Süleymani ve arkadaşlarının  suikasta uğramasının  açık bir şekilde uluslararası hukukun ihlali ve devlet terörizminin örneği olduğu  kesindir.