Eylül 20, 2021 07:09 Europe/Istanbul

Bu bölümde İran'ın meşru savunma hakkı çerçevesinde Irak'taki Amerikan üslerine füze saldırısının haklılığını ve meşruiyetini ele alacağız.

Amerika'nın General Süleymani ve dava arkadaşlarını kalleşçe şehit düşürme eylemi, uluslararası hukukun ve Amerika'nın İran ve Irak'a karşı uluslararası yasal yükümlülüklerinin açık bir ihlaliydi ve sonuçta uluslararası sorumluluğa da yol açtı. Cambridge Üniversitesi'nde hukuk araştırmacısı olan Dr. Federica Paddeu şöyle diyor: "Karşılık verme ve misilleme ilkesi, suçlu amelin vasfının giderilmesinin önemli nedenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu ilke, mağdur olan ülkenin haklarının başka bir hükümet tarafından ihlal edilmesine cevaben tek taraflı eylemi anlamına gelir. Bu girişim , mağdur hükümet tarafından suç işleyen hükümeti durdurmaya veya hasarları telafi etmeye zorlamayı amaçlamaktadır. "

Bu nedenle, 2001 yılında BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen Hükümetlerin Uluslararası Sorumluluk Taslağının 24'üncü ve 25'inci maddelerine göre, İran ve Irak, Amerika devlet terörizmine karşı "karşılıklı eylem ve misilleme" yapma hakkına sahiptir.

General Kasım Süleymani'nin şehit edilmesinin ardından İranlı yetkililer derhal tepki gösterdi ve intikam sözü verdi. İran İslam İnkılabı  Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei, General Süleymani'nin şehit düşürülmesinden bir kaç saat sonra 3 Ocak 2020 Cuma günü yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:" Kirli ellerini Kasım Süleymani ve dün geceki olayda şehit düşenlerin kanına bulandıran cinayet işleyenleri ağır bir intikam bekliyor. "  Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, "Büyük İran milleti bu feci suçun intikamını alacak" diye tweet attı. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif de ABD saldırısını "bir devlet terörü eylemi ve Irak egemenliğinin ihlali" olarak nitelendirdi.

İran'ın Birleşmiş Milletler  Teşkilatı'ndaki Büyükelçisi, BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi Başkanı'na yazdığı mektuplarda General Süleymani ve arkadaşlarına düzenlenen suikastın uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtti. İranlı yetkililerin bu uyarıları ve mesajlarının ardından, Amerika'nın İran'ın üst düzey askeri komutanı ve arkadaşlarına suikast düzenlemesinden beş gün sonra, 8 Ocak şafağında, Irak'ın Erbil ve Anbar eyaletlerindeki iki ABD üssü İran balistik füzelerince vuruldu ve  saldırıya uğradı. Bu girişim ise karşılıklı eylem ve misilleme,  meşru savunma eylemi olarak anılmaktadır. 

Meşru savunma ilkesi veya nefsi müdafaa  ilkesi, Birleşmiş Milletler Anlaşmasının hazırlanmasından sonra kaba kuvvet tehdidi veya kullanımını yasaklayan kuralın en önemli istisnasıdır. Bu durum, güç ve kaba kuvvet kullanımının yasaklanması ilkesine bir istisna olarak insancıl hukuk sisteminde büyük öneme de sahiptir.  Tabii ki, meşru savunmanın koşulları vardır ve uluslararası hukuk, bu durumun meşruiyeti için koşullar belirlemiştir. Kendini savunmanın dört koşulu vardır: Silahlı saldırı ve saldırganlığın meydana gelmesi, zorunluluk koşulunun söz konusu olması, saldırganlıkla orantılı savunma ilkesinin söz konusu olması ve aciliyet durumunun söz konusu olmazı. 

İran'ın Irak'taki ABD askeri üslerine füze saldırısı başlatma eylemi bu dört koşulu karşıladığı için meşru bir savunma girişimi  olarak kabul görüyor. Sohbetimizin devamında bu koşulları inceleyeceğiz.

Silahlı saldırı ve saldırganlığın vuku bulması ilkesine göre, bir hükümet bir saldırı ile karşı karşıya kaldığında, toprak ve ulusal bütünlüğünü savunmak hakkına sahiptir. Bu nedenle, saldırganlık ve diğer koşulların ortaya çıkmasıyla, mağdur hükümetin savunma yönündeki girişimleri kınanmayacak, aynı zamanda kabul görecektir de. 

Amerika'nın eylemi de bir saldırganlık eylemi olduğu için, uluslararası teamül hukukunu açık bir şekilde ihlal ettiği için , BM Anlaşmasının büyük bir ihlali sayılıyor. Bu nedenle, bu eylem İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı silahlı bir saldırı olarak kabul edilir ve bu da İran İslam Cumhuriyeti için meşru savunma hakkını doğurur.

Ayrıca meşru savunma hakkının kullanılmasının temel koşullarından biri de zorunluluk koşulunun görülmesidir. Meşru müdafaa hakkını kullanmak için, acil savunmaya ve saldırganlığa karşı koymak için güç kullanımına ihtiyaç vardır. General Süleymani'nin şehit düşürülmesinin ardından İran-Amerika ilişkileri, ABD dönem Başkanı'nın İran'a yönelik tehditleri nedeniyle İran'a yönelik bir ABD saldırısı tehlikesi hissettirecek kadar gerginleşti. Buna göre, genel duruma bağlı olarak İran'ın saldırısı gerekli, akıllıca ve Amerika Birleşik Devletleri'nin gelecekteki olası saldırılarına karşı koymanın tek yolu olarak görüldü. Özellikle General Süleymani'nin şehit düşürülmesinden sonra Amerikalı yetkililer eylemlerinin sorumluluğunu üstlendi ve İran'a bir askeri tehdit daha meydana getirdi.

Meşru savunmanın koşullarından biri de, savunmanın saldırganlıkla orantılı olmasıdır. Colombia Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Dr. George Fletcher, savunmanın saldırganlıkla orantılı olması koşuluyla ilgili şöyle diyor:  "Bu durum, çıkarların orantılı olması anlamına gelir. Yani, saldırganlık sonucu tehlikeye giren menfaatler ile meşru savunma arayışında kaybedilen menfaatlerin dengelenmesi gerekir. " Bu nedenle, meşru savunma bağlamında bulunulan eylemler, saldırıyı püskürtmek veya saldırıyı ortadan kaldırmak için gerekenden ve uygun olandan daha fazla olmamalıdır. Bu arada İran füze saldırısında sadece askeri üs olan ABD hava üssüne saldırıldı. Buradan hareketle İran'ın oran ve nitelik açısından orantılılık ilkesine uygun olarak güç kullanımını tehdidi durdurmak amacıyla göz  önünde bulundurduğu söylenebilir.

Meşru savunmanın bir diğer şartı da aciliyet durumuna uymaktır. Silahlı bir saldırıyı kanıtladıktan sonra, meşru misillemeyi ve meşru savunmayı haklı duruma getirmek için gerekli olan diğer bir özellik, eylemin aciliyetidir. Bu da, silahlı saldırı ile ona verilen yanıt ve tepki arasında çok uzun ve mantıksız bir süre olmaması gerektiği anlamına gelir. İran'ın Amerika üssüne yaptığı füze saldırısının suikasttan sadece 5 gün sonra gerçekleştiğini düşünürsek, İran'ın füze saldırısında aciliyet şartının var olduğu söylenebilir. 

Uluslararası hukukta ve insani hukukta, bir ülkenin asker ve görevlilerine başka bir ülkenin saldırması, o ülkeye yönelik askeri saldırı ve saldırganlığın açık bir örneğidir ve meşru savunma hakkını doğurur. Donald Trump, askeri  üst düzey bir İran askeri yetkilisine yönelik askeri operasyon ifadesini kullanarak suikast düzenlemesi için şahsen talimat verdiğini itiraf etti. Bu nedenle, bu açık kabul ve itirafla, bireysel olarak İran ya da Irak ve Direniş Ekseni ülkelerinin topluca  meşru müdafaa hakkına baş vurmasında ve misilleme yapma hakkına sahip olmasında bir şüphe de kalmadı.  Bu arada, İran İslam Cumhuriyeti'nin Aynel Esad üssüne saldırmasındaki amacı sadece cezalandırmak değil savunmayı da sağlamaktı.  Buna esasen  bu eylem meşru savunma hakkı çerçevesinde değerlendirilmelidir.