Eylül 24, 2021 13:01 Europe/Istanbul

Bu bölümde Maide suresinin 55'inci ayeti ve Nahl suresinin 83'üncü ayetinin sebeb-i nüzulünü ele alacağız.

İbni Abbas, Zemzem kuyusunun yanında oturuyordu ve Peygamber Efendimiz'den naklen halka bir hadis anlatıyordu. Birden bire  sarıklı ve yüzünü poşu ile örten biri  yaklaştı ve İbni Abbas'ın İslam Paygamberi'nden   hadis rivayet ettiği her defasında ardından hemen   "Resulullah şöyle buyurdu " diye bir rivayet de kendisi anlatmaya başladı.

Bu yeni şahıs hadisi o kadar güzel ve çekici bir şekilde rivayet etti ki, İbn Abbas dayanamadı ve  ve kendisini tanıtmasını istedi ve buna ısrar etti. Adam yüzünü açtı. Sonra yüksek sesle şöyle söyledi: " Ey insanlar! Beni tanımayan herkes bilmeli ki, ben Cündeb bin Cünâde  Ebuzer Gaffari'yim. "

Ey insanlar! Kulaklarımla Reslullah'tan duydum. Yalan söylersem iki kulağım da sağır olur. Ey insanlar! Anlatılanları kendi gözlerimle gördüm. Eğer yalan söylersem ikisi de kör olsun. Peygamber Efendimiz  şöyle buyurmuştu:  "Ali iyilerin öncüsüdür. Ona kim yardım ederse, Allah ona yardım edecek ve kim ona yardım etmeyi bırakırsa, Allah ona yardım etmeyi bırakacaktır." diye.

Ebuzer bunları söyledi ve duraksadıktan sonra  şöyle devam etti:" Ey insanlar! Günlerden bir gün öğle vaktinde  Müslümanlar camide cemaat namazı için hazırlanıyorlardı. Bazıları abdest alırken, bazıları cami köşelerinde ibadete çekilmişlerdi. Biri Kur'an okuyordu, diğeri dua ediyordu ve bazıları mustahap namazlarını kılıyordu.  Bu sırada tuhaf bir adam yardım talep ederek camiye girdi. Şöyle dedi:"Zavallının tekiyim. Sığınacak yerim yok ve açım. Allah'ın rızası için bana bir şeyler verin.  " Ancak camidekiler hiçbir tepki göstermedi. Sanki kimse camiye ayak basmamış gibi. Herkes tekrar ibadete daldı.  Belki de adamın zamansız gelip ibadetlerini bozmasına üzüldüler. Neyse, kimse tepki göstermedi. Caminin her köşesinden sadece Kur'an fısıltıları ve dualar duyulabiliyordu. 

Bir süre sonra istediği cevabı alamayan dilenci, tek tek herkesin yanına gitti ve şahsen onlardan yardım istedi, ancak yine de kimse onunla ilgilenmedi. Zaten hayal kırıklığına uğramıştı. Etrafına baktı, böylece belki son anda birisi ona yardım edebileceğini düşündü.  Ali as, zavallı adamın hüzünlü sesini fark edince adama işaret ettiğinde namazının rükusunda idi. Zavallı adamın şaşkınlığı içerisinde Ali as yüzüğünü çıkarıp ona verdi.  Tam o anda adamın gözlerinde mutluluklar görülmeye başlandı.  Bilinçsizce elindeki yüzüğü sıktı ve etrafına bakmadan kalabalığın arasından geçerek camiden çıktı.

 Allah Resulü bu durumu gözlemledi ve namazını bitirince başını göğe kaldırarak: “Ey Allahım! Kardeşim Musa  senden ruhunu ferahlatmasını,işlerini kolaylaştırmanı ve dilinin düğümünü çözmeni böylece insanların konuşmasını anlamalarına neden olmanı istedi, ayrıca kardeşi Harun'u da veziri ve yardımcısı yapmanı istedi. Böylece onun aracılığıyla gücünü arttırmanı ve çalışmalarına ortak etmeni istedi! Allah'ım sen ise Kuran'da şöyle buyurmuşsun: (Kısas Suresi 35 ayet) سَنَشُدُّ عَضُدَکَ بِأَخِیکَ وَنَجْعَلُ لَکُمَا سُلْطَانًا فَلَا یصِلُونَ إِلَیکُمَا بِآیاتِنَا أَنتُمَا وَمَنِ اتَّبَعَکُمَا الْغَالِبُونَ:

": "Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir güç vereceğiz ki, bu sayede size erişemeyecekler, mûcizelerimizle siz ve size tâbi olanlar üstün geleceksiniz."

Şimdi de Ey Allahım! Ben; Muhammed, senin peygamberinim ve seçilmiş kişi olarak senden göğsümü ferahlatmanı ve işimi benim için kolaylaştırmanı ve ailemden Ali'yi vekilim yapmanı böylece sırtımı güçlendirmeni istiyorum. ",

Ebuzer bu durumu şöyle anlatmaya devam etti:" Allah Resulünün sözleri bitmezken Cebrail indi ve Maide suresinin  55'inci ayetini Peygamber Efendimiz'e indirdi. Bu ayette Allahu Teala şöyle buyurdu: "«إِنَّما وَلِیُّکُمُ اللَّهُ وَ رَسُولُهُ وَ الَّذینَ آمَنُوا الَّذینَ یُقیمُونَ الصَّلاةَ وَ یُؤْتُونَ الزَّکاةَ وَ هُمْ راکِعُون:

"﴾55﴿   Sizin velîniz ancak Allah’tır, peygamberidir, bir de Allah’ın emrine boyun eğerek namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren müminlerdir."

Sp6

Ali as zavallı adama yüzüğünü verdikten sonra ise "Hassân bin Sabit şu şiirleri söyledi: "

-Ali, Emirelmüminin, Ali hidayetin yar yaveri

-Ali tüm ahlaki faziletlerin sahibi, Ali ister çıplak ayaklılara ister çıplak ayaklı olmayanlara faziletli davranandır

-Ali, kendi eli ile zekat ödeyen ilk kişi, Namaz kılan ilk kişi 

-Ali, aç karın  oruç tutan kişidir

-Dilenci yanına gelince, elini ona uzatıp cimrilik yapmayan ona cefa etmeyen de Ali'dir

-Gizli olarak rükuda olduğu sırada dilenciye yüzüğünü veren de Ali'dir

 

 -Ali, her daim Allah'a döner ve onun için ağlayıp, hayır ve iyiliğe çağırırdı

 

-Bu yüzdendi ki Cebaril Muhammed'i müjdeledi, 

-Bu müjde, yüzüğün verilmesi için açık ve net bir şekilde indirildi

 

-Allah Resulü de yüksek sesle şunları söyledi: " Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Ey Allahım, onu sevenleri sev, ona düşman olanlara da düşman ol."

 Peygamber Efendimize indirilen Maide suresinin 55'inci ayeti ise  münafıkları dehşete düşürdü ve nefeslerini tıkadı.  Dünya onların gözleri önünde daraldı ve karardı. Tüm hesaplamalarının boşa gittiğini gördüler. Maide suresinin 55'inci ayetinde Allahu Teala şöyle buyurdu: " ﴾55﴿ Sizin velîniz ancak Allah’tır, peygamberidir, bir de Allah’ın emrine boyun eğerek namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren müminlerdir."

Bu ayet Ali as hakkında  indirildi.Kimse bu ayetin kimin hakkında olduğu hususunda kuşkusu yoktu.  Ali'nin camide rükuda yüzüğünü fakire verdiğini herkes biliyordu. Buna göre pek çok Müslüman, Hz.Ali'yi  takip etmeyi Peygamberimizden sonra bir görev olarak görmüştür. Bu arada Peygamber Efendimizin haleflik konumunu ele geçirmek isteyenler de devreye girdi.  Bu iktidar hırslısı olanlar bu süreçle başa çıkmanın bir yolunu bulmak ve bu ayeti etkisiz hale getirmek için gizli toplantılar düzenledi. Bazıları, "Bu ayeti tamamen inkâr etmek daha iyidir" dedi. Başka bir grup, bu girişimi yararsız olarak nitelendirerek, "Bu ayetin kime indirildiğini herkes bilir. Yani inkar edemeyiz. İnkar ettiğimizi varsayarsak, tüm Müslümanların gözünde mürted sayılırız. Bu nedenle, bu ayete boyun eğip Ali'nin meşruiyetini kabul etmekten başka seçeneğimiz yok." dediler. 

Ümitsizliğe kapılan münafıkların toplantılarından birinde ise  onlardan biri öfke ve üzüntü ile şöyle dedi: "   Ali'yi imamet ve vilayete kabul etmek, onu kendimize musallat etmek ayıptır. " 

Bu kişinin sözü bitmediği sırada  bir başka yüzünde münafıklığı belli olan isim şöyle dedi: " Biz Ali'nin vilayetini şimdilik  kabul ediyoruz. Ancak zamanında  icraatta ona uymayacağız. "

İşte bu sırada  Nahl suresinin 83'üncü ayeti indirildi: "« یَعْرِفُونَ نِعْمَتَ اللَّهِ ثُمَّ یُنکِرُونَهَا وَ أَکْثَرُهُمُ الْکَفِرُونَ:

"Onlar Allah'ın nimetini bilirler ancak yine de bu nimetleri inkar ederler. Çünkü birçokları kafirlerdendir. "