Ayetlerin Hikayesi-47
Bu bölümde Maide suresinin 59 ve 60'ıncı ayetleri ile ilgili konuşacağız.
Günlerden bir gün Medine halkından Maad isimli biri Allah Resulünden Nebe suresinin 18'inci ayeti ile ilgili soru sordu. Bu ayette Allahu Teala şöyle buyurmuştur: "«یَوْمَ یُنْفَخُ فِى الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْواجاً:"
"﴾18﴿ Sûra üflendiği gün, bölük bölük Allah’a gelirsiniz;"
İşte bu şahıs ayetin anlamını neye işaret ettiğini Allah Resulüne sordu.
Allah Resulü ise şöyle buyurdu: " Çok büyük bir soru sordun. " Ardından mübarek gözlerinden yaş akarken şöyle buyurdu:" Ümmetimden olan 10 kesim diğerlerinden farklıdırlar ve sonuçta mahşer gününde de farklı şekillerde ayağa kalkarlar: Kimileri insansı maymunlar, kimileri ise domuz şeklinde olurlar. Kimileri ayakları yukarıda yüzleri aşağıda,omuzları yerlerde sürülerek kimileri de sağır ve kör olarak mahşerde kaldırılırlar. Bunlar hiçbir şey anlamazlar. Kimileri dilleri göğüslerine asılı olduğu halde dillerini ısırıp dururlar. Bunlar sözleri icraatlarına uymayan kişilerdirler. Elleri, kolları ve yakaları kesilen kişiler ise komşularını rahatsız ve eziyet edenlerdirler. Ateşten dar ağaçlarına asılı olanlar ise halka karşı zalim hükümdarlara casusluk hizmeti verenlerdir. Murdardan daha beter kokanlar ise gayrı meşru istekleri ve keyiflerinden ele çekemeyen, Allah'ın hakkını ve ihtiyaç sahiplerinin haklarını vermeyenlerdir. Kirli ve çirkin elbiseliler ise kibirli ve bencil insanlardırlar. "
Allah Resulü ardından şöyle buyurdu: " Kibirli insanlar kıyamet gününde karıncaya benzerler. Mahşer ehli ayakları altında ezilirler. Hesap yapılana kadar böyle olurlar. "
Bu hadisten ve onlarca benzer hadisten kimi insanların kıyamet gününde hayvan şeklinde ayağa kalkacağı söylenebilir. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta bu kesimlerin dünyevi vücutlarının aynı şekilde kıyamete dahil olmasıdır. Yani bu kesimin vücutları hayvana dönüşmez. Böylece herkes dünyada tanıdığını görünce onu tanır.
İmam Muhammed Bakır as ise Ebu Basir isimli yarenlerinden birine bu tür kıyametteki gerçek yüzlerin bir örneğini gösterdi. Görme engelli biri olan Ebu Basir ise bu durumu şöyle anlattı: " Mekke'ye gittiğimde İmam Muhammed Bakır as da orada idi. İmam'a şöyle dedim: " Ne kadar da hacı sayısı çok. Ne kadar da gürültülü!"
İmam Bakır as ise şöyle dedi: "Yok hacı azdır ancak gürültü fazladır. " Ardından şöyle buyurdular: " Ebu Basir, istersen söylediklerimi ispatlarım. Gel de kendi gözlerinde söylediklerim gerçek olduğunu gör. "
" Nasıl olur efendim? " dedim. İmam Bakır as " yakına gel ve gör" Yanına yaklaştım. İmam Bakır as mübarek elini gözlerime sürdü ve birkaç dua okudu. Bu sırada gözlerim görmeye başladı.
İmam Bakır as şöyle buyurdu: " Ey Ebu Basir! Şimdi de tavaf yapan hacılara bak. "
Kalabalığa baktığımda insanların birçoğu maymun ve domuz şeklinde idi. Onlar Kabe etrafına dolanıyorlardı. İmanlı ve gerçek hacılar ise kalabalığın arasında, karanlıkta ışık saçan insanlar gibi görünüyorlardı.
" Efendim! Doğru söylediniz. Gerçekleri anlattığınızı anladım. Gerçekten de hacı azmış ve gürültü fazla imiş."
Allahu Teala da birkaç ayette insanların dönüşümü hususunda konuşmuş ve insanların başka mahluklara dönüşebileceğini belirtmiştir. Aslında burada dönüşümden kastedilen husus hilkatte yapılan değişikliklerdir. Bu da şeklen ve görünüşte yapılan değişikliklerdir. Bu da daha çirkin yüzlerin ortaya çıkması demektir. Kuran-ı Kerim açısından bir mahlukun gerçek yüzü ve batınının açığa çıkması ve başka bir varlık veya mahluk şekline girmesi bu dünyada da mümkün olan bir şeydir. Dönüşümün bu şeklinde, insanın batını gören veya melekuti göze ihtiyacı yoktur. Tüm insanlar bu değişimi görebilirler. Ayetlere göre bu durum bir kaç kez farklı gruplar hususunda gerçekleşmiştir. Bu ayetlerden birisi de Maide suresindedir. Sohbetimizin devamında bu ayetin sebeb-i nüzulünü ele alacağız.
İslam'ın başlangıç döneminde Yahudilerin İslam'a karşı kurduğu tüm tezgahlar tek tek bozuluyordu. Zaman geçtikte Yahudilerin de rezil rüsva olma süreci şiddetleniyor ve Müslümanların hakkaniyeti daha da aşikar oluyordu. Ancak onlar yeni komplolar kurup aklı sıra İslam'ın parlak ışıklarını söndürmek istiyorlardı.
Yahudiler bir yandan da Hz. İsa as'a yönelik eski bir kin duygusu içerisinde idiler. Onlar Allah Resulü Hz. Muhammed saa'in Hz. İsa Mesih hakkındaki açıklamalarının ardından tüm Yahudileri İslam'la karşı karşıya bırakmak istiyorlardı. Böylece hiçbir Yahudi'nin İslam'a yönelmemesini hedefliyorlardı.
Bu çerçevede Yahudilerin büyüklerinden bir grup Allah Resulü nezdine gidip geçen peygamberler hakkında görüşlerini bildirmelerini istediler. Allah Resulü ise bu hususta şöyle buyurdu: " Vâhid Allah'a inanıyorum. İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Musa ve İsa'ya indirilene inanmışım. Ben tüm peygamberleri kabul ediyorum. Onları Allah'ın elçisi sayıyorum. Onlar arasında ayrım yapmıyorum. "
Yahudiler bu sözleri duyunca öfkelenip biz İsa diye bir peygamber tanımıyoruz diye haykırmaya başladılar. O, hiçbir zaman tanrının elçisi olmamıştır diye itiraz etmeye başladılar. Yahudiler Allah Resulünün bu sözlerini onun risaletini ve peygamberliğini yalanlamak için bir bahaneye dönüştürdüler ve şöyle dediler: " Senin dininden daha beterini bilmeyiz. "
Bu sırada Allahu Teala Maide suresinin 59'uncu ve 60'ıncı ayetleri indirildi ve Ehli Kitap'tan olanların dönüşüm süreçleri uyarı ve ibret alma amaçlı anlatıldı.
Allahu Teala Maide suresinin 59 ve 60'ıncı ayetlerinde şöyle buyurmuştur:" « قُلْ یا أَهْلَ الْکِتابِ هَلْ تَنْقِمُونَ مِنّا إِلاّ أَنْ آمَنّا بِاللّهِ وَ ما أُنْزِلَ إِلَیْنا وَ ما أُنْزِلَ مِنْ قَبْلُ وَ أَنَّ أَکْثَرَکُمْ فاسِقُونَ / قُلْ هَلْ أُنَبِّئُکُمْ بِشَرّ مِنْ ذلِکَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللّهِ مَنْ لَعَنَهُ اللّهُ وَ غَضِبَ عَلَیْهِ وَ جَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَ الْخَنازیرَ وَ عَبَدَ الطّاغُوتَ أُولئِکَ شَرٌّ مَکاناً وَ أَضَلُّ عَنْ سَواءِ السَّبیلِ:
" ﴾59﴿ De ki: "Ey Ehl-i kitap! Biz yalnız Allah’a, bize indirilene ve daha önce indirilene iman ettiğimiz için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa sizin çoğunuz yoldan çıkmış kimselersiniz." ﴾60﴿ De ki: "Allah katında cezası bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lânetlediği ve gazap ettiği, bir kısmını maymunlara ve domuzlara çevirdiği, tâguta tapan kimselerdir. İşte bunlar, yeri daha kötü olanlar ve doğru yoldan daha fazla sapmış bulunanlardır."
Araf suresinin 179'uncu ayetinde ise Allahu Teala, insanın hayvanlardan bile daha bayağı olabileceğinden söz etmiştir. Bu ayette Allahu Teala şöyle buyurmuştur: "« أُولئِکَ کَالْأَنْعامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ:
"... Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdırlar..."
Bu yüzden yüce insani vasıflardan ve özelliklerden yoksun olan kirli işler yapan insanlar fiziksel olarak hayvana dönüşmeseler de kesin olarak ruhsal ve manevi açıdan bir hayvana dönüşürler. Çünkü insanın karakteri onun ahlaki ve psikolojik vasıflarına bağlıdır. Demek ki vahşi ve yırtıcı hayvanın özelliklerini kendine huy edinen birisi zaten manevi açıdan da dönüşmüş ve ruhu tıpkı bir hayvan gibi olmuştur.