Eylül 24, 2021 13:03 Europe/Istanbul

Bu bölümde Maide suresinin 68'inci bölümünün sebeb-i nüzulünü ele alacağız.

Allahu Teala Maide suresinin  68'inci ayetinde  şöyle buyurmaktadır: " ﴾68﴿  De ki: "Ey Ehl-i kitap! Siz Tevrat’ı, İncil’i ve rabbinizden size indirileni (Kur’an’ı) doğru dürüst uygulamadıkça tuttuğunuz yol yol değildir." Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun azgınlığını ve inkârcılığını kuşkusuz arttıracaktır. Kâfirler topluluğu yüzünden üzülme."

Hz. Davut ve Hz. Süleyman döneminde Yahudiler güçlerinin doruğunda olup  dünyanın önemli bir bölümünü ellerinde bulunduruyorlardı.  Onlar, hiçbir dönemde bu dönemdeki güce ve görkeme sahip olmamışlardı.  Bu iki peygamber dönemi onların doruğu sayılırdı.  İncil'deki krallar kitabına göre " Süleyman, Tefseh'ten Gazze'ye kadar bölgeye hüküm sürürdü. Ayrıca Fırat nehrinin  Batısındaki  tüm topraklar da onun elinde idi.  Tüm Fırat nehri Batısı kralları  ona uyardı ve o da komşu diyarlar ile barış içerisinde idi. " 

Yahudiler bu yüzden de kendilerini  en üstün mahluklar  ve kendi hükümetlerini de tanrının hediyesi olarak biliyorlardı. Kendilerini tanrının yakın dostları bile sayıyorlardı.  Bu yüzden dünyaya hüküm sürmek için her türlü zulüm ve eziyeti, zorbalığı reva görüyorlardı.   Yahud kavminde  üstünlükçü ve seçilmişlik duygusu diğer kavimler ve toplumlara göre daha kabarık bir duygu idi.  Bu durum geçmişten günümüze kadar devam etmiştir.  

Seçkin kavim ve toplum, Tevrat ve Talmud'da  çokça göze çarpan bir ifadedir.  Öyle ki  dünya halkı  bu açıdan İsrailli ve İsrailli olmayan olarak ikiye ayrılır.  Yahudilerin bu düşüncesi ve aslında evhamlı kuruntusu, onların tavırlarına da yansımıştır.  Öyle ki  Allah Resulü Hz. Muhammed saa Yahudilerin bir kesimini İslam'a çağırdığı zaman, onları ilahi ceza hususunda uyardığı zaman,  Yahudiler buna tehditle karşılık verip Mide suresinin 18'inci ayetine göre şöyle dediler: "﴾18﴿  Yahudiler ve Hıristiyanlar, "Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız" dediler."

Yine Maide suresinin 18'inci ayetinin devamında bu evhamlı düşünceye cevaben Allahu Teala şöyle buyurmuştur: "﴾18﴿....De ki: "Öyleyse Allah günahlarınızdan dolayı sizi niçin cezalandırıyor? Doğrusu siz de O’nun yarattığı sıradan insanlarsınız. O, dilediğini bağışlar, dilediğini de cezalandırır. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti Allah’a aittir. Dönüş de yalnız O’nadır."

İslam'ın temel ilkelerinden biri de insanların eşitliğidir.  İnsanın zatından ve kerametinden kaynaklanan bu temel ilkeye göre  hiçbir insan diğerlerinden daha aşağı veya üstün bir şekilde yaratılmamıştır.  Bu yüzden hiçbir grup veya kesim  diğerine göre daha faziletli değildir. İlahi dinlerin kültüründe kimse üstün yaratılmamıştır.  Ancak Yahudiler  hem bu dünyada üstün olduklarını iddia edip bir yandan da  ahirette de, üstün olacaklarını avantajlı durumda olacaklarını iddia etmişlerdir.  Onlara göre günah işleyen Yahudiler diğer ırklardan olan günahkarlara göre daha kısa süreli ve hafif bir şekilde cezalandırılırlar.  Burada kesin olan husus  bu tür  düşüncenin bencillik ve gururdan kaynaklanması ve hakkı kabullenme yolunu engellemesi gerçeğidir. 

Kesin olan mesele, bu kadar gurur ve kibirli bir milletin, kendi kavminden ve kabilesinden olmayan bir peygambere asla razı olmayacağıdır.  İslâm Peygamberi saa'in İslam'ı tebliğ etmesinden önce Yahudiler, kendilerine Hz. Süleyman döneminin ihtişamını yaşatacak ve onları tüm dünya milletlerine ve kavimlerine musallat olmak için yeniden hakimiyete götürecek bir peygamberin zuhurunu bekliyorlardı. Bu nedenle kafirlere, yakın gelecekte bir peygamberin Hicaz'a gelişini söylüyorlardı.  Ancak Arap halkından Hz.Muhammed saa'in zuhur haberini ve İsmail'in çocuklarından birinin peygamberlik için seçildiğini duyduklarında çok üzüldüler ve ciddi şekilde şaşırdılar. Özellikle de peygamber efendimizin Tevrat'ın da değindiği aynı peygamber olduğunu ve Kuran'ın titiz ve ince noktalar ile dolu olduğunu ve Tevrat'ı tamamladığını hissettiklerinde bu kaygı ve üzüntü daha da arttı. 

Gerçek Yahudiler Tevrat'a bağlı kalmak istemeleri halinde , İslam Peygamberine inanmaları gerekirdi. Ancak bu onların sapmaları ve bencillikleri ile bağdaşmazdı. Bu nedenle Peygamber Efendimiz saa'e karşı çıkmak için her türlü çabayı gösterdiler. Dini itibarları, kıyamet dinine karşı isyanları ve düşmanlıkları sonucu ciddi şekilde sarsıldı. Özellikle de Hayber Savaşı'ndaki yenilgileri, durumlarını her zamankinden daha kötü hale getirdi. Ancak bu başarısızlıklardan ders almak ve bunu hakikat dini için bir kanıt olarak görmek yerine, inatçı olmaya devam ettiler.

 Yahudiler yenilgilerini haklı çıkarmak için dediler ki: "Tanrı'nın eli bağlıdır. O, rahmetini ve affını bizden esirgedi."  Aslında, Yahudiler kötü performanslarını ve yenilgi serüvenlerine bakmadan  bunu Tanrı'ya atfettiler.  İşte bu sırada Maide suresinin 64'üncü ayeti indirildi ve Yahudilerin kötü ve çirkin sözlerini kınadı. Bu ayette Allahu Teala şöyle buyurmuştur: " « وَ قالَتِ الْیهُودُ یدُ اللَّهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ أَیدیهِمْ وَ لُعِنُوا بِما قالُوا بَلْ یداهُ مَبْسُوطَتانِ ینْفِقُ کَیفَ یشاءُ وَ لَیزیدَنَّ کَثیراً مِنْهُمْ ما أُنْزِلَ إِلَیکَ مِنْ رَبِّکَ طُغْیاناً وَ کُفْراً وَ أَلْقَینا بَینَهُمُ الْعَداوَةَ وَ الْبَغْضاءَ إِلى‏ یوْمِ الْقِیامَةِ کُلَّما أَوْقَدُوا ناراً لِلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللَّهُ وَ یسْعَوْنَ فِی الْأَرْضِ فَساداً وَ اللَّهُ لا یحِبُّ الْمُفْسِدینَ:

"﴾64﴿ Yahudiler "Allah’ın eli bağlanmış!" dediler. Asıl kendi elleri bağlanmıştır ve söyledikleri yüzünden lânetlenmişlerdir. Aksine O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Rabbinden sana indirilen, onlardan birçoğunun azgınlığını ve inkârcılığını kuşkusuz arttıracaktır. Onların arasına kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş ateşini tutuşturmuşlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için çaba harcarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.

İşin ilginç tarafı, Yahudilerin Allah'ın elini kelimesini tekil olarak kullanmaları,ancak  Allah'ın yanıt olarak çoğul  kullanmış ve şöyle buyurmuştur: " ...O’nun iki eli de açıktır, ...."

Bazı yorumculara göre; yed yani el kelimesi tekil olarak kullanıldığında güçlü olmayı gösterir. Ancak çoğul olarak kullanıldığında gücün tamını ve tamamını gösterir.  Allahu Teala  bu ayette Yahudi halkına Allah'ın gücünün, mükemmelliğin, kabiliyetin zirvesinde olduğunu bildirir ve dilediğine sadaka verdiğini belirtir.

Maide suresinin indirilmesini  Müslümanların rahat ve muzaffer oldukları döneme ait olduğunu belirten kimi yorumcular da  bu ayetin Müslümanların Yahudilere üstünlük kurduğuna işaret eden bir ayet olduğunu belirtip Allah'ın iradesinin bu yönde olduğunu söylüyorlar. 

Yahudiler ırkçılığa ek olarak, baskı ve isyan ruhuna da sahiplerdi. İlahi vahiyleri inkar etmenin yanı sıra, hakikatin peygamberini ve vaizlerini öldürmekte son derece küstah davrandılar ve peygamberlere destek olmak için ayağa kalkan mücahitleri de öldürdüler. Aslında onların temel sorunları, kişisel zevklerini Hz. Musa (as) 'ın kanununa dayatmaları, dine uymamalarıydı, çünkü onların temeli, şehvetli arzularına ve özlemlerine ulaşmaktı. Dolayısıyla dini emirler onların isteklerine uygun olsaydı kabul edilirdi, aksi takdirde İsrail peygamberleri yalan söylemekle suçlanırdı. Bu aşamada yapılan sözlü saldırılar işe yaramazsa, fiziksel bir suikast gerçekleştirirlerdi. Peygamber Efendimiz de bu isyancı ve kalleş girişimden müstesna değildi. Yahudiler, Müslümanları İslam'dan uzaklaştırmak için büyük çaba sarf ettiler, Peygamberimize zulmettiler, Müslümanlara karşı savaşlarında müşrikleri kışkırttılar ve desteklediler.

Maide suresinin 70'inci ayeti de bu hususla ilgilidir.  Bu ayet  Allahu Teala'nın İsrailoğulları'ndan aldığı sözü hatırlatarak  şöyle diyor: "لَقَدْ أَخَذْنا میثاقَ بَنی إِسْرائیلَ وَ أَرْسَلْنا إِلَیْهِمْ رُسُلاً کُلَّما جائَهُمْ رَسُولٌ بِما لاتَهْوى أَنْفُسُهُمْ فَریقاً کَذَّبُوا وَ فَریقاً یَقْتُلُونَ:

"﴾70﴿ Andolsun biz İsrâiloğulları’ndan kesin söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Ne zaman bir peygamber onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir şey getirdiyse, bir kısmına yalancı dediler, bir kısmını da öldürdüler."

Bu da Yahudilerin  hem sözlerini tutmadıkları hem de onların hevesleri ve arzularına karşı gelecek şekilde ilahi dini tebliğ eden peygamberlere karşı koyduklarını ve yalanlayamadıkları peygamberleri de öldürdüklerini  gösteriyor. 

Hz. Yahya ve Hz. Zekeriya  Yahudiler tarafından öldürülen peygamberlerdendir. Bu iki peygamber sırf Yahudileri kötü ve insanlık dışı girişimlerden ve amellerden sakındırdıkları için öldürüldüler.  Nitekim Yahudiler Hz. Musa'nın halefi Harun'u da öldürmek istediler. Ayrıca unutulmamalıdır ki Yahudiler Hz. İsa'nın öldürülmesi için de darağacı hazırladılar.