Eylül 25, 2021 14:50 Europe/Istanbul

Fussilet suresinin 29 ila 30. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Fussilet suresinin 29. ayeti:

 

وَقَالَ الَّذِینَ کَفَرُوا رَبَّنَا أَرِنَا الَّذَیْنِ أَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ أَقْدَامِنَا لِیَکُونَا مِنَ الْأَسْفَلِینَ (41:29)

Yani:

Kâfirler cehennemde: Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster de aşağılanmışlardan olsunlar diye onları ayaklarımızın altına alalım! diyecekler.

 

Geçen bölümde insanların Kur'an'ı Kerim ayetlerini duymalarına mani olan kafirlerden ve müşriklerden söz etmiştik. Bu ayet ise şöyle buyurmakta:

Bu insanların yüzünden doğru yoldan sapanlar kıyamet gününde onları şikayet etmeye başlar. Bunlar yüce Allah’tan onları kandıran ve doğru yoldan saptırarak bedbaht eden söz konusu şeytan sıfatlı kişileri cehennemin en alçak ve en kötü yerine yerleştirilmesini, ayrıca bu zümreyi ayakları altına alarak ezmelerine izin vermesini ve fani dünyada belli makam ve mevkileri olan bu şeytan sıfatlı sapkınları aşağılamayı talep eder.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

1 – Kafirler kıyamet gününde küfür ve sapkınlıklarından başkalarını sorumlu tutmaya ve sapmalarının etkeni olarak başkalarını göstermeye çalışır.

2 –İnsanların sapmalarına sebebiyet veren bir zümre de sahtekar ve şeytan sıfatlı kişilerdir.

3 – Fani dünyada başkaları üzerinde sulta kurarak doğru yoldan saptıran küfür ve sapkınlık elebaşıları için kıyamet gününde onları izleyenler hepsini ayaklar altına alarak ezmeyi arzu eder.

 

Fussilet suresinin 30. ayeti:

 

إِنَّ الَّذِینَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَیْهِمُ الْمَلَائِکَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِی کُنْتُمْ تُوعَدُونَ (41:30)

 

Yani:

Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.

 

Fani dünyada onları dünyevi zevklere ve çıkarlara davet eden her türlü çağrıya olumlu cevap veren kafirlerden ve sapkınlardan başka, bazı insanlar sadece ilahi peygamberlerin davetini icabet eder. Bu insanlar ancak yegane Allah’a iman eder ve artık hiç bir sese ve çağrıya cevap vermez. Allah’a iman eden bu insanlar, bizim Rabbimiz yegane Allah’tır, diyerek yollarını kafirlerden ve sapkınlardan ayırır. Allah’a iman eden insanlar hak sözün üzerinde ısrarla durur ve doğru yoldan asla sapmaz. Bu insanlarda kıyamet gününe ve ilahi vaatlere yönelik inanç, dünyevi geçici vaatlerin yerine ilahi kesin ve kalıcı vaatlere gönül verecek kadar güçlüdür ve bu yüzden hiç bir ekten onları dini görev ve yükümlülüklerini yerine getirme konusunda etkileyemez.

Gerçi bu arada Allah’a iman ettiklerini iddia edenlerin sayısı da çoktur. Ancak bu zümre pratikte ilahi doğru yolda direnmez. Bunlar şehvet fırtınası ile karşılaştıklarına veya dünyevi çıkarları tehlikeye girdiğinde, zaten zayıf olan imanını da kaybeder.

Gerçekte nefsani heva ve hevesleri veya yakınları ve dostlarının yersiz isteklerine karşı direnebilen insanların sayısı azdır. Yine seyrek sayıda insan düşman tehditleri ve saldırıları karşısında direnerek pasif davranmaz.

Her halükarda ilahi sünnet hakiki müminlere yardım etmeye yöneliktir. İlahi yardımın yollarından biri meleklerin müminlerin kalbine nazil olmaları ve onlara umut ve güç telkin etmeleridir; böylece bu insanlardan düşmandan ve tehlikelerden korkma duygusu uzaklaşır ve geçmişleri için üzülmezler. Melekler bu tür insanlara cenneti müjdeler. Kuşkusuz ilahi meleklerin müjdeleri mümin insanların kalbini daha da aydınlatır ve hayatın zorlu günlerinde güçlü olmalarına ve doğru yoldan sapma durumlarında korunmalarına vesile olur. Bunun sebebi ise, fani dünyada müminlerin görevi nefislerini kontrol etmek ve nefsani asi heva ve heveslerinin peşinden gitmemektir. Zira nefsani heva ve heveslerin peşinden gitmek onları fesada ve helak olmaya sürükler. Ahiret aleminde ise yüce Allah onların fani dünyada katlandıkları yasakları ve mahrumiyetleri telafi eder ve onlara istedikleri her şeyi verir. Zira cennet fesat ve helak olma yeri değildir. Bu insanlar ebedi cennette yüce Allah’ın düzenlediği ziyafetin konuklarıdır. Bu ziyafetin ev sahibi Allah teala ve konukları da pak ve temiz insanlardır.

 

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Eğer mümin kulların fani dünyada dostları az ise, bunun yerine melekler onların semavi dostlarıdır ve dünya ahiret onlara destek verir.

2 – Cennet lezzetleri sadece maddi ve fiziksel lezzetlerle sınırlı değildir. Cennette insanların zevk aldığı her şey vardır. Kuşkusuz cennet halkı için manevi lezzetlerin zevki maddi lezzetlerden daha az değildir.

3 – Allah tealanın cennet halkına yaklaşımı rahmet ve mağfiret temelindedir ki bu da yüce Allah’ın mümin kullarına yönelik sonsuz kerem ve merhametinin işaretidir.