Nur’a giden yol
Fussilet suresinin 31 ila 36. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Fussilet suresinin 31 ve 32. ayetleri:
نَحْنُ أَوْلِیَاؤُکُمْ فِی الْحَیَاةِ الدُّنْیَا وَفِی الْآَخِرَةِ وَلَکُمْ فِیهَا مَا تَشْتَهِی أَنْفُسُکُمْ وَلَکُمْ فِیهَا مَا تَدَّعُونَ (41:31)
نُزُلًا مِنْ غَفُورٍ رَحِیمٍ (41:32)
Yani:
Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.
Gafûr ve rahîm olan Allah'ın ikramı olarak.
Geçen bölümde ilahi meleklerin gerçek müminlerin kalbine nazil olduğunu beyan eden ayetlerin devamında bu ayetler şöyle buyurmakta:
Onlar sadece dünyada müminlerin yar ve yardımcısı değil, ahirette de vefakar dostlar gibi onlara yardımcı oluyor ve cennete doğru yönlendiriyor. Fani dünyada melekler, direniş ehli olan müminlere hakkın batıla galip geleceğini müjdeliyor; ahiret aleminde de onları cennette serilen ilahi geniş sofraya davet ediyor. cennette insanlar nimetlerden ne arzu eder veya talepte bulunursa, önceden hazırlanmıştır. Burada sadece maddi nimetler değil, manevi nimetlerden de ne varsa onların hizmetindedir.
Bunun sebebi ise müminlerin fani dünyada nefsini kontrol etmiş olmaları ve nefsani asi heva ve heveslerin peşinden gitmemeleridir; zira gitselerdi fesada sürüklenmeleri kaçınılmazdı. Ancak ahiret aleminde Allah teala tüm bu yasakları ve mahrumiyetleri telafi ederek müminler ne arzu ederse onlara sunuyor; zira cennet fesat yeri değildir. Müminler ebedi cennette yüce Allah’ın verdiği ebedi ziyafetin konuklarıdır. Bu ziyafetin ev sahibi rahman ve rahim olan Allah ve konukları da pak ve cennetlik insanlardır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Eğer mümin insanlar bu dünyada seyrek sayıda dostu varsa, bunun yerine semavi melekler onların dostudur ve dünya ahiret onlara destek verir.
2 – Cennet lezzetleri sadece maddi ve fiziksel lezzetlerle sınırlı değildir. Bu mekanda insanların zevk aldığı her şey hazırdır. Kuşkusuz cennet halkı için manevi lezzetlerin yeri ve tadı, maddi lezzetlerden farksızdır.
3 – Allah tealanın cennet halkına karşı davranışı rahmet ve mağfiretle beraberdir ki bu da ilahi sonsuz lütuf ve merhametin işaretidir.
Fussilet suresinin 33. ayeti:
وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِی مِنَ الْمُسْلِمِینَ (41:33)
Yani:
(İnsanları) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve "Ben Müslümanlardanım" diyenden kimin sözü daha güzeldir?
İnsanları peygamberlerin sözünü ve Kur'an'ı Kerim ayetlerini duymaktan men eden ve hak sözün onlara ulaşmasına engel olanlara karşı bu ayet şöyle buyurmakta:
Bazı insanlar ise iyi söz ve amelleri ile başkalarını yegane Allah’a davet ediyor. bunlar Müslüman olduklarını ve Müslüman olmaktan onur duyduklarını söyleyen insanlardır.
Bu ayete göre, hiç kimsenin sözü, insanları Allah’a ve tevhid habercilerine davet eden insanların sözünden daha güzel değildir. Bu insanlar iyi ve şayeste amelleri ile sözlü davetlerini güçlendiriyor. Kuşkusuz insan sırf kendisi hakkı tanıması ve ona amel etmesi yeterli değildir ve bunun yanında başkalarını da Allah’a davet etmesi ve pratikte O’nun emirlerine karşı teslim olduğunu ve tealimini yerine getirmesi gerekir.
Bu bağlamda bazı insanlar dini tanıtmak ve tebliğ ederek yaygınlaştırmak üzere uzmanlık çerçevesinde faaliyet yürütmeleri gerekir. bunlar din adamlarıdır ve görevleri Allah’ın kullarını aydınlatmak ve kuşkulardan arındırmak ve dini savunmaktır.
Kuşkusuz din adamlarının faaliyetleri başkalarının sorumluluklarını kaldırmaz. Her insan gücü yettiği kadar başkalarını Allah’ın dinine davet etmeli ve tevhidi tanıtmak ve yaygınlaştırmak için çalışmalıdır.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – En güzel söz, insanları Allah’a davet etmektir. Ancak bu daveti yapan insan kendisi de Allah’a karşı teslim olduğunu pratikte ispat etmesi gerekir.
2 – Ezan okumak, insanları Allah’a davet etmenin en sade ve en genel yoldur.
3 – Müslüman olduğumuz ve Allah’a karşı teslim olmaktan onur duymalı ve düşmanların aşağılamaları ve alayları karşısında zafiyet ve korkuya kapılmamalıyız.
Fussilet suresinin 34 ve 35. ayetleri:
وَلَا تَسْتَوِی الْحَسَنَةُ وَلَا السَّیِّئَةُ ادْفَعْ بِالَّتِی هِیَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِی بَیْنَکَ وَبَیْنَهُ عَدَاوَةٌ کَأَنَّهُ وَلِیٌّ حَمِیمٌ (41:34)
وَمَا یُلَقَّاهَا إِلَّا الَّذِینَ صَبَرُوا وَمَا یُلَقَّاهَا إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِیمٍ (41:35)
Yani:
İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.
Buna (bu güzel davranışa) ancak sabredenler kavuşturulur; buna ancak (hayırdan) büyük nasibi olan kimse kavuşturulur.
Hak karşıtları kötü söz etmeye, iftira atmaya, ala etmeye ve türlü baskıları ve tehditleri savurmaya yönelir. O zaman muhalifleri doğru yola davet etmek için sabırlı olmak gerekir. bu yüzden yüce Allah bu ayetlerde şöyle buyurmakta:
Gerçi muhalifler size karşı çıkmak için yanlış yolları seçer, fakat sizler onlar gibi davranamazsınız. Sizler hak temelinde davranmalı ve asla kötülüğe kötülük ve çirkinliğe çirkinlikle cevap vermemelisiniz. Sizin yönteminiz esnek ve sevgiye dayanmalıdır. Buna göre muhaliflerin çirkin sözlerine iyi ve mantıklı sözlerle karşılık verin. Doğal olarak bu tür davranış karşısında başkaları içten değişmeye başlar ve kin ve düşmanlıkları sevgi ve dostluğa dönüşür. Nitekim Allah Resulü -s- ve pak Ehl-i Beyti -s- de aynı siyeri izledi ve Kur'an'ı Kerim’in bu öğretisine uydu. Onlar her zaman muhaliflerine karşı onları utandıracak şekilde davranıyordu. Örneğin Mekke fethinde bazı Müslümanlar intikamdan söz etmeye başladı, ancak Allah Resulü -s- genel af ilan etti. İslam Peygamberi’nin -s- bu ilginç ve muhteşem davranışı kafirleri ve müşrikleri derinden etkiledi.
Gerçi muhaliflere karşı bu şekilde davranmak kolay bir iş olmadığı ve büyük bir ruh, sabır gücü gerektirdiği belirtilmelidir. Gerçekte her insan iman nuru ve kendini yetiştirme sayesinde içinde intikam hissi kolay kolay alevlenmeyecek ve kötülüklere iyilikle karşılık verecek şekilde hareket edebilmelidir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İnsanları Allah dinine çağırmanın pratik yollarından biri, onların kötülüklerine iyilikle karşılık vermektir.
2 – Düşmanla savaş meydanında karşı koymak ve mücadele etmek kabul edilebilir bir durumdur; ancak sosyal ilişkilerde intikam ve misilleme yapmak, sabırsızlık işaretidir. Misilleme yapmak toplumda gerilimi arttırır.
3 – Başkalarının uygunsuz sözleri ve davranışlarına karşı sabırlı olmak için insan güçlü iman ve iyi ahlaktan yararlanıyor olması gerekir.
وَإِمَّا یَنْزَغَنَّکَ مِنَ الشَّیْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِیعُ الْعَلِیمُ (41:36)
Yani:
Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işiten, bilendir.
Bilindiği üzere şeytan vesveseleri türlü şekillerde insanları etkiler. Bu durumun mısdaklarından biri, şeytanın sürekli insanların arasında kin ve düşmanlık saçması ve aralarında barış, safa ve dostluğun kurulmasından rahatsız olmasıdır. Bu yüzden Allah teala bu ayette peygamberine ve tüm müminlere şöyle buyurmakta:
Ne zaman insanları Allah dinine davet uğruna haksız sözlere katlanıp onlara sevgi ile yaklaşırsanız, şeytan sıfatlılar muhaliflere karşı asla geri adım atılmamasını ve onlar gibi davranılmasını ve ezici karşılık verilmesini telkin etmeye çalışır. Dikkatli olun, bunlar şeytanın telkinleridir, gerçi bazı dostların dilinden ifade edilebilir. Bu yüzden bu tür sözleri asla umursamayın. İnsanları hidayete erdirmek olan hedefinize ulaşmak için nefsinizi ayaklar altına almalı ve haksız sözlere öfkelenmek yerine insanlara açık yüz ve hoş sözle davranmalısınız. Kendinizi Allah’a emanet edin, O’nun merhametine sığının ve ancak O’na güvenin, zira Allah duyan ve bilendir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Başkalarının kötü amellerinin intikamını almak, şeytan telkini ve bu tür amellere yumuşak ve hoş karşılık vermek, ilahi tavsiyedir.
2 – Kim insanı kötü amellere vesvese ediyorsa, insan kılığında olsa bile, şeytandır.
3 – Şeytan vesvesesinden kurtulma yolu, Allah tealaya sığınmak ve tevbe etmektir.