Nur’a giden yol
Fussilet suresinin 41 ila 44. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Fussilet suresinin 41 ve 42. ayetleri:
إِنَّ الَّذِینَ کَفَرُوا بِالذِّکْرِ لَمَّا جَاءَهُمْ وَإِنَّهُ لَکِتَابٌ عَزِیزٌ (41:41)
لَا یَأْتِیهِ الْبَاطِلُ مِنْ بَیْنِ یَدَیْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِ تَنْزِیلٌ مِنْ حَکِیمٍ حَمِیدٍ (41:42)
Yani:
Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler (şüphesiz bunun sonucuna katlanacaklardır). Halbuki o, eşsiz bir kitaptır.
Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah'tan indirilmiştir.
Geçen bölümde güzel sözlerle insanları kandıran ve dini tahrif ederek insanları saptıran ve onları dinden ve Kur'an'ı Kerim’den soğutmaya çalışanlardan söz etmiştik. Bu ayetler ise şöyle buyurmakta:
Bu kitap (Kur'an'ı Kerim)insanları gaflet uykusundan uyandırmak ve ilahi pak fıtratlarına geri dönmeleri için ikazda bulunmak üzere nazil olmuştur. Ama maalesef bazı insanlar bu kitaba kafir olur ve din hakikatlerini inkar etmeye kalkışır; oysa bunlar inkar etmeleri ile bu semavi kitabın değerinden hiç bir şey eksiltemezler.
Ayetler Kur'an'ı Kerim’in azametini ifade etmek üzere bu kitap, tüm işleri hikmet yüzünden ve en mükemmel ve en doğru işleri yapan Allah teala tarafından nazil olduğunu buyurur. Doğal olarak hikmetli ve alim Allah tarafından nazil olan bir kitap her türlü batıl ve boş söze kapalıdır. Bu semavi kitabın ayetlerinde hiç bir türlü çelişki bulamazsınız; yasaları, maarifi ve tealimi kusursuzdur ve hiç kimse onu tahrif edemez. Bundan başka, hiç kimse bu kitapta yer alan hakikatleri değiştiremez, nitekim gelecekte de hiç bir beşeri bilim veya ilerleme bu kitapta en ufak kusur bulamaz, onu etkileyemez.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Günümüz gergin dünyada sapkınlıktan ve gafletten uzak durmanın en doğru yolu hakikatleri bize hatırlatan ve ikazda bulunan Kur'an'ı Kerim tilavet etmektir.
2 – Kur'an'ı Kerim kendi geleceğinden de haber verir ve hiç bir şekilde tahrif edilemeyeceğini ve içine hiç bir batılın sızmayacağını buyurur.
3 – Kur'an'ı Kerim’e hiç bir komplo işlemez; dolaysıyla düşmanlar her ne kadar çaba harcarsa bu semavi kitabı toplumda marjinalleştiremez.
4 – Kur'an'ı Kerim ayetleri ilahi ilim ve hikmetin tecellisi olduğundan doğru ve hikmetli ve İslam dini için en sağlam temeldir.
Fussilet suresinin 43 ve 44. ayetleri:
مَا یُقَالُ لَکَ إِلَّا مَا قَدْ قِیلَ لِلرُّسُلِ مِنْ قَبْلِکَ إِنَّ رَبَّکَ لَذُو مَغْفِرَةٍ وَذُو عِقَابٍ أَلِیمٍ (41:43)
وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآَنًا أَعْجَمِیًّا لَقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آَیَاتُهُ أَأَعْجَمِیٌّ وَعَرَبِیٌّ قُلْ هُوَ لِلَّذِینَ آَمَنُوا هُدًى وَشِفَاءٌ وَالَّذِینَ لَا یُؤْمِنُونَ فِی آَذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَیْهِمْ عَمًى أُولَئِکَ یُنَادَوْنَ مِنْ مَکَانٍ بَعِیدٍ (41:44)
Yani:
(Resûlüm!) Sana söylenen, senden önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir. Elbette ki senin Rabbin, hem mağfiret sahibi hem de acı bir azap sahibidir.
Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab'a yabancı dilden (kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur'an'da ne söylendiğini anlamıyorlar.)
Muhaliflerin inkar etmelerine işaret eden önceki ayetlerin devamında bu ayetler şöyle buyurmakta:
Muhalifler sadece Kur'an'ı Kerim ile muhalefet etmekle kalmaz, İslam peygamberine da haksız iftiralar atar ve onu büyücü, şair ve mecnun hitap ederdi.
Allah teala bu ayetlerde peygamberine şöyle buyurmakta: Önceki peygamberler de benzer iftiralar ve haksız suçlamalarla karşılaşır ve bu tür insanlarla mücadele etmek zorundaydı. o zaman onları sözünü umursama ve sabırla risaletini izle.
Doğal olarak Allah teala cahil ama suçsuz insanlara karşı affedicidir. Ancak bilinçli ve kasıtlı olarak iftira atan ve Kur'an'ı Kerim ve peygamberle mücadele edenlere karşı cezası çok ağır olur.
İslam Peygamberi -s- karşıtlarının ileri sürdükleri bahanelerden biri, neden Kur'an'ı Kerim’in Arapça olmasıydı. Muhalifler şöyle diyordu: Eğer sen peygambersen, mucizen bize Arapça olmayan bir kitap getirmek olmalı, işte o zaman senin Allah’ın peygamberi olduğunu anlarız.
Yüce Allah bu zümrenin bahane arayışlarına şöyle cevap veriyor: Eğer Kur'an'ı Kerim’i Arapçadan başka bir dille nazil etseydik, bu kez biz Arapça konuşuyoruz, bu kitabın ayetleri anlaşılır gibi değil, biz anlamıyoruz, diyecektiniz. Oysa şimdi bu kitap Arapçadır ve muhtevasını anlıyorsunuz, fakat beyhude sözlerle ve yaygara kopararak insanların duymasına mani olmak istiyorsunuz.
Ayetler şöyle devam etmekte:
Kur'an'ı Kerim iman edenler için şifa ve hidayet kaynağıdır; amacı insanları dünya ahiret pak ve tertemiz bir yaşama yöneltmektir; sizin kalplerinize şifa olmak ve ahlakınızı her türlü kötülükten temizlemek ve kemale erdirmek ister. Ama maalesef bazıları ne hakkı görmek ve ne de onu duymak ister; sanki gören gözleri ve duyan kulakları yokmuş gibi kör ve sağırdırlar. Eğer onlar da iman ve haktaleplik ruhu ile Kur'an'ı Kerim’e gelselerdi, bu semavi kitabın nurani ışığıyla hidayete ererek ve ruhi ve ahlaki hastalıkları şifa bulurdu, ancak bu insanlar adeta sağır ve kör insanlar gibidir ve sanki onlara uzak bir noktadan seslenildiği halde bu sesi duymazlar.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Din alimleri ve önderleri muhaliflerin hakaretleri ve çirkin sözlerine katlanmaları gerekir.
2 – Hem ilahi af ve hem ilahi ceza, her ikisi hikmet yüzündendir ve her biri yerinde kötüleri cezalandırdığı gibi, iyileri mükafatlandırır; gerçi Allah tealanın rahmeti gazabından önce gelir.
3 – Düşmanların bahane aramasının sonu yoktur. Müslümanlar ne yaparsa yapsın, yine bir bahane bulup lafını sokuşturur.
4 – Kur'an'ı Kerim hidayet kitabıdır. Kur'an'ı Kerim ruhi, ahlaki, sosyal,... hastalıkların tedavisidir; tabi bu hidayet nurundan yararlanmak isteyen ve gözünü kulağını ona kapatmayanlara.