Nur’a giden yol ( 885 )
Şura suresinin 1 ila 6. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Şura suresinin 1 ila 4. ayetleri:
حم (42:1)
عسق (42:2)
کَذَلِکَ یُوحِی إِلَیْکَ وَإِلَى الَّذِینَ مِنْ قَبْلِکَ اللَّهُ الْعَزِیزُ الْحَکِیمُ (42:3)
لَهُ مَا فِی السَّمَاوَاتِ وَمَا فِی الْأَرْضِ وَهُوَ الْعَلِیُّ الْعَظِیمُ (42:4)
Yani:
Hâ. Mîm.
Ayn. Sîn. Kaf.
Azîz ve hakîm olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur.
Şura suresi, Kur'an'ı Kerim’de yer alan diğer 28 sure gibi kesik harflerle başlıyor. Bundan önce de belirtildiği üzere bu kesik harflerden sonra Kur'an'ı Kerim’den söz ediliyor. Güya yüce Allah şöyle buyurmak istiyor:
Bu kitap sizin elinizde olan şu harflerle düzenlenerek telif edilmiştir. Eğer siz de yapabiliyorsanız, onun gibi bir kitap getirin. Gerçekte Kur'an'ı Kerim’in mucize oluşunun bir nedeni de Allah tealanın herkesin bildiği basit harflerle hiç kimsenin benzerini kuramayacağı cümleleri kurmuş olmasıdır.
Bu surede kesik harflerden sonra şöyle buyurmakta: Sana vahyettiğimiz gibi, senden önceki peygamberlere de vahyettik ve tarih boyunca insanları hidayete erdirmek üzere geçmiş peygamberlere vahyeden Allah Kur'an'ı Kerim’i sana vahyetti. Buna göre vahiy kaynağı her yerde birdir ve vahyin genel muhtevası ilke ve genel hatları bakımından tüm peygamberler için aynı olmuştur. Kuşkusuz ilahi hikmet gereği vahiy, her açıdan hikmetli ve beşerin ihtiyaçlarına uygun olarak ve gelişmesine cevap verecek şekildedir.
Ayetlerin devamında yerde ve göklerde ne varsa Allah tealaya ait olduğuna işaret ediliyor. Allah varlık alemini yaratan ve yerin ve göklerin ve tüm mahlukların sahibi olan ve insanları hidayete erdirmek ve işlerini tedbir etmek üzere kitap ve şeriat gönderen yegane yaratandır. Buna göre şeriat ve doğanın kaynağı birdir ve tekvin ile teşri arasında bir tezat yoktur.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Tüm peygamberler aynı kaynağa bağlıdır ve bir tek kaynaktan vahiy onlara nazil olur; dolayısıyla hepsinin davet ilkeleri birdir ve bu açıdan ilk ve son peygamber arasında hiç bir farklılık yoktur.
2 – Vahiy, aziz ve hekim olan Allah’tandır ve öğretilerine uymak, insanın izzetine vesile olur.
3 – Vahiy kaynağı, ilahi ilim ve hikmettir; dolayısıyla Kur'an'ı Kerim muhtevası sağlam, kalıcı ve sarsılmazdır.
4 – Beşerin yaşamı için teşri ve yasa belirlemek, ancak insanı ve varlık alemini yaratan Allah’a yakışır.
Şura suresinin 5 ve 6. ayetleri:
تَکَادُ السَّمَوَاتُ یَتَفَطَّرْنَ مِنْ فَوْقِهِنَّ وَالْمَلَائِکَةُ یُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَیَسْتَغْفِرُونَ لِمَنْ فِی الْأَرْضِ أَلَا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِیمُ (42:5)
وَالَّذِینَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ أَولِیَاءَ اللَّهُ حَفِیظٌ عَلَیْهِمْ وَمَا أَنْتَ عَلَیْهِمْ بِوَکِیلٍ (42:6)
Yani:
Neredeyse yukarılarından gökler çatlayacak! Melekler de Rablerini hamd ve tesbih ediyorlar ve yerdekiler için mağfiret diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Allah'tan başka dostlar edinenleri Allah daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.
Önceki ayetlerde ilahi vahiyden söz edildi. Bu ayetler ise şöyle buyurmakta:
Allah’ın kelamı ve vahiy azameti, göklere nazil olsaydı çatlayarak yarılır ve param parça olurdu. Nitekim Haşr suresinin 21. ayetinde de eğer Kur'an'ı Kerim dağlara nazil olsaydı, Allah korkusundan dağılırdı, diye buyurmuştur.
İlahi melekler Allah tealaya insanları hidayete erdirme vesilesi olan peygamberlerine vahiy nazil ettiği için sürekli hamd ve tesbih eder ve O’nun her türlü kusur ve eksiklikten münezzeh olduğunu arz eder. Melekler hata yapan veya doğru yoldan sapan insanlar için mağfiret dileğinde bulunur, zira Allah tealanın bağışlayan ve esirgeyen olduğunu ve kullarının hatalarını affederek kendisine dönmeleri için yolu açık tuttuğunu bilirler. Kuşkusuz ancak bilinçli bir şekilde ve kasıtlı olarak hata işlemeyen kullar affedilir, yoksa inatçı ve asi kulların affedilmesi söz konusu değildir.
Ayetler aynı noktaya işaretle şöyle devam etmekte:
Bazı insanlar Allah teala ve peygamberine itaat etmek yerine başkalarına itaat eder ve Allah’tan başkasını ilah edinir ve onların hakimiyetini benimser. Bu insanlar gerçekte küfür ve şirke sapmış ve peygamberlerin davetini reddetmiş insanlardır. Doğal olarak peygamber kendisini insanları hidayete erdirmekle sorumlu bilir ve tüm insanları Allah tealaya doğru hidayete erdirmek ister, fakat bazı insanların Allah yoluna itina etmediklerini görünce üzülür. Bu yüzden Allah teala bu ayetlerde peygamberine hitaben şöyle buyurur: Sen zannetme ki insanların vekilisin ve onlar da senin davetini kabul etmek zorundalar. Sen onların amellerinden sorumlu değilsin ve onları zorla inandırmak üzere seçilmedin. Allah insanları hür yarattı ve kendi yolunu seçmeleri için irade sahibi yaptı. Buna karşın her insan kendi seçiminin sonucunu görecektir, zira onları yaratan Allah tüm insanların amellerini gözetlemektedir. Kuşkusuz kim kötü amellere ve yanlış yollara yönelirse, dünya ahiret amellerinin sonucuna katlanacaktır ve kim doğru yola ve iyi amellere yönelirse, tabi ki mükafatını görecektir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Bazı insanların kalbi taştan bile daha serttir. Eğer Kur'an'ı Kerim göklere nazil olsaydı, çatlardı, oysa inatçı insanlar ilahi kelamdan etkilenmez ve karşısında eğilmez.
2 – Dua ederken yeryüzünde yaşayan tüm insanlar için dua edelim; melekler onlar için dua ettiği gibi.
3 – Allah’a iman etmek, Allah’tan başkasının hakimiyetini ve velayetini kabul etmekle bağdaşmaz.
4 – Peygamberler vahiyi insanlara bildirmek ve onları irşad etmekle görevliydi. Peygamberler insanları hakkı kabul etmeye zorlamakla yükümlü değildi.