Ekim 18, 2021 14:07 Europe/Istanbul

Şura suresinin 29 ila 35. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Şura suresinin 29. ayetine kulak veriyoruz:

 

وَمِنْ آَیَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَثَّ فِیهِمَا مِنْ دَابَّةٍ وَهُوَ عَلَى جَمْعِهِمْ إِذَا یَشَاءُ قَدِیرٌ (42:29)

Yani:

Gökleri, yeri ve bunların içine yayıp ürettiği canlıları yaratması da O'nun delillerindendir. O dilediği zaman bunları bir araya toplamaya da kadirdir.

 

Geçen bölümde yeryüzünde hayatın kaynağı ve ilahi rahmet işareti olan yağmurun yağmasından söz ettik. Bu ayet ise yerin ve göklerin yaratılışı ve içinde irili ufaklı her türlü canlının varlığı ilahi ilim ve gücün en iyi işareti olduğunu belirtiyor.

İnsanları hayrete düşüren ve düşünmeye zorlayan milyarlarca yıldızı ve devasa galaksileri ile gökyüzü, türlü bitkiler ve diğer muhibetlerle dolu olan yeryüzü, hepsi yüce Allah’ın ayetleri ve işaretleridir. Yine yerde ve göktü tüm canlılar, türlü kuşlar, yaban ve evcil hayvanlar, ufacık balıklardan devasa balinalara kadar ve özetle bu mahlukları her birinin yapısında yer alan acayip incelikler, hepsi ve hepsi yüce Allah’ın ayetleri sayılır. Kuşkusuz varlık alemini bunca azameti ile yaratan Allah kıyamet gününü de inşa edebilir ve orada bu mahluklardan istediğini bir araya getirebilir.

Bu ayette iki ilginç nokta dikkat çekiyor. İlkin yerküremizden başka semavi gezegenlerde de mahlukların varlığından haber veriyor. İkincisi da tüm canlıların kıyamet gününde toplanacağını beyan ediyor. bunun iki amacı olabilir. İlkin ceza ve mükafat vermek içindir, tabi eğer onlar için bir nevi şuur ve idrak gücünün varlığını kabul edersek. İkincisi de, bu mahlukların ahirette de hayat hakkına sahip oldukları, fakat bu hayat içgüdüsel olduğu ve ceza veya mükafat söz konusu olmadığıdır. Zira Kur'an'ı Kerim çeşitli ayetlerde sadece başka mahlukların toplanmasından söz etmiş, ama ceza veya mükafat verilmesinden söz edilmemiştir.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Mahlukların ilkel yaratılışı, kıyamet gününde yeniden yaratılmalarının işaretidir.

2 – Canlı mahluklar sadece bizim yeryüzünde gördüklerimizle sınırlı değil, göklerde da canlı mahluklar vardır.

3 – Mahlukların yayılması veya toplanması ilahi iradeye bağlıdır ve insan bu konuda hiç bir rolü yoktur.

 

Şura suresinin 30 ve 31. ayetleri:

 

وَمَا أَصَابَکُمْ مِنْ مُصِیبَةٍ فَبِمَا کَسَبَتْ أَیْدِیکُمْ وَیَعْفُو عَنْ کَثِیرٍ (42:30)

وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِینَ فِی الْأَرْضِ وَمَا لَکُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ وَلِیٍّ وَلَا نَصِیرٍ (42:31)

 

Yani:

Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.

 

Yeryüzünde (O'nu) âciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz ve bir yardımcınız da yoktur.

 

Bir önceki ayet kıyamet gününde mahşur olmaktan söz etmişti. Bu ayetler ise şöyle buyurmakta:

Fani dünya da da ceza ve mükafat söz konusudur, yani insanlar istedikleri gibi davranıp hiç bir ceza ile karşılaşmayacakları söz konusu olamaz. İnsanların kendi iradeleri ve seçimleri ile yaptıkları birçok amel, cezayı hakeden amellerdir ve bu ceza bu dünyada verilir ve insanlar kötü amellerinin acı sonuçları ile karşılaşır. Bu acı sonuçlar aslında fani dünyada ilahi cezaların ta kendisidir ve Allah teala bu doğal kanunları uygulayarak gereken cezayı verir.

Buna göre, insanların amelleri uhrevi sonuçlarının yanı sıra dünyevi ve maddi sonuçları da vardır ve bu sonuçlar bu dünyada etkisini gösterir. Nitekim Rum suresinin 41. ayetinde şöyle buyurur:

İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.

Ayetler şöyle devam etmekte:

Bazı insanlar bu dünyada amellerinin sonuçlarından kaçabileceklerini, ilahi kanunları ve sünnetleri hiçe sayabileceklerini ve üstelik hiç bir musibetle karşılaşmayacaklarını ve gönülleri istediği gibi hareket edebileceklerini zanneder. Oysa bunlar ister yerde ister gökte, nerede olurlarsa olsunlar, ilahi sünnet her yerde hakimdir ve bu alemin Allah’tan başka hakimi yoktur.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – İnsanların yaşamlarında karşılaştıkları birçok acı durum onların kendi amelleri ve uygulamalarının sonucudur.

2 – İnsanların sorunları sadece hatalarının bir bölümünün sonucudur, zira Allah teala onların birçok hatasını affeder.

3 – İnsanoğlu Allah’ın gücü karşısında mutlak acizdir ve ilahi hakimiyetten kaçamaz.

 

Şura suresinin 32 ila 35. ayetleri:

 

وَمِنْ آَیَاتِهِ الْجَوَارِ فِی الْبَحْرِ کَالْأَعْلَامِ (42:32)

إِنْ یَشَأْ یُسْکِنِ الرِّیحَ فَیَظْلَلْنَ رَوَاکِدَ عَلَى ظَهْرِهِ إِنَّ فِی ذَلِکَ لَآَیَاتٍ لِکُلِّ صَبَّارٍ شَکُورٍ (42:33)

أَوْ یُوبِقْهُنَّ بِمَا کَسَبُوا وَیَعْفُ عَنْ کَثِیرٍ (42:34)

وَیَعْلَمَ الَّذِینَ یُجَادِلُونَ فِی آَیَاتِنَا مَا لَهُمْ مِنْ مَحِیصٍ (42:35)

 

Yani:

Denizde dağlar gibi akıp gidenler (gemiler) de O'nun (varlığının) delillerindendir.

 

Dilerse O, rüzgârı durdurur da, onun (denizin) üstünde kalakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

 

Yahut yaptıkları yüzünden onları helâk eder. Birçoğunu da affeder (kurtarır).

Böylece âyetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.

 

İlahi güç, ilim ve rahmetin işaretleri olan yağmur gibi bazı işaretlerden söz eden geçen ayetlerin devamında bu ayetler en başta insan yaşamında rüzgarın etkisinden söz ederek şöyle buyurmakta:

Denizlerde yüzen büyük yük veya yolcu gemilerinin suya batmaması ilahi gücün işaretidir, zira Allah teala gemilerin suyun yüzeyinde kalmaları ve batmamaları için bu özelliği belirlemiştir. Ayrıca gemilerin denizlerde rüzgarın yardımıyla ilerlemesi de ilahi rahmetin işaretlerinden biridir.

Günümüzde devasa gemiler devasa motorların gücüyle okyanuslarda binlerce kilometre yol katederek yük ve yolcu taşıyor. Bu gemiler de Allah tealanın doğaya hakim kıldığı ve insanların keşfettiği kanunların sayesinde denizde seyredebiliyor, yoksa insanların kendileri doğa için hiç bir yasa belirleyememiştir ve bu benim işim, diyemez.

Ayetler şöyle devam etmekte:

Eğer Allah irade buyurursa rüzgarı durdurur ve böylece gemiler denizlerde hareket edemez hale gelir. Bunda da sabreden ve şükredenler için işaretler vardır.

Her halükarda küçük büyük, her türlü geminin hareket etmesi ve sağ salim varacağı yere varması Allah’ın elindedir. Zira Allah teala irade buyurduğu takdirde gemiyi tüm yolcuları ile birlikte batırabilir ve bu da onların işledikleri suçları yüzünden olur. Ancak Allah teala insanların birçok hatasını ve günahını gözardı ederek affeder, zira eğer insanlar hataları yüzünden cezalandırılsaydı, yeryüzünde artık hiç kimse kalmazdı. Gerçi inatçı insanlar yine de ilahi gücü kabul etmez ve sürekli ilahi ayetleri inkar ederek müminlerle tartışır. Ancak onların da ilahi güçten kaçışı yoktur.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Sadece mahlukları yaratmak değil, doğaya hakim olan kanunlar da ilahi güç ve rahmetin işaretidir. Bu kanunlardan biri, devasa gemilerin suyun yüzeyinde kalmalarıdır.

2 – İlahi nimetlere karşı hem şükretmeli, hem sabırlı olmalı. Bazen ilahi hikmet sabretmeyi gerektirebilir, bazen de refah ve rahat için şükretmeliyiz.

3 – Bizi felakete sürükleyen şey kendi amellerimizdir. Ancak sağ salim kurtuluyorsak, bu ilahi lütuftur.