Nur’a giden yol ( 903 )
Zuhruf suresinin 49 ila 56. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Zuhruf suresinin 49 ve 50. ayetleri:
وَقَالُوا یَا أَیُّهَا السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّکَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَکَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ (43:49)
فَلَمَّا کَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ یَنْکُثُونَ (43:50)
Yani:
Bunun üzerine dediler ki: Ey büyücü! Sana verdiği ahde göre bizim için Rabbine dua et; çünkü biz artık doğru yola gireceğiz.
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.
Geçen bölümde Hz. Musa’nın Firavun ve adamlarını hidayete erdirmeye çalıştığını ve bunun için bazı mucizeleri gerçekleştirdiğinden söz ettik. Bu ayetler ise şöyle buyurmakta:
Onlar Musa’nın tevhide ve alemleri yaratan Allah’a itaat etmeye yönelik davetini kulak vermiyordu. Ancak büyük acılar ve afetlerle karşılaştıklarında Musa’dan Rabbine dua etmesini ve onların acılarını ve başlarına gelen musibetleri hafifletmesini ve bu durumda ona iman ederek davetini benimseyeceklerini söylediler.
Burada ilginçtir ki onlar Musa’dan yardım talep etmelerine rağmen yine de onu büyücü olarak hitap etmeleridir. Onlar peygamberler de insanları kendilerine çekmek için büyücüler gibi olağanüstü işler yaptıklarını zannediyordu. Bu ise başlı başına kibirli insanların iman etme sözleri yalan olduğunu ve sadece çaresizlik durumlarında ve baskılardan ve zorluklardan kurtulmak için iman edeceklerini söylediklerini ve aslında hidayete ermek gibi bir sıkıntıları olmadığını gösteriyor. Bu yüzden ayetler şöyle devam etmekte: Fakat ne zaman biz zorlukları o zalimlerin üzerinden kaldırdıysak, sözlerinden döndüler ve iman etmediler.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İnsanlar sıkıntı durumlarında evliyalara sığınır ve onların kurtuluşu için dua etmelerini ister.
2 – Sıkıntı ve tehlike durumunda insanlar Allah’ı hatırlamaya başlar, fakat sıkıntılar geçince tekrar gaflete kapılır ve Allah’ı unuturlar.
Zuhruf suresinin 51 ila 53. ayetleri:
وَنَادَى فِرْعَوْنُ فِی قَوْمِهِ قَالَ یَا قَوْمِ أَلَیْسَ لِی مُلْکُ مِصْرَ وَهَذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِی مِنْ تَحْتِی أَفَلَا تُبْصِرُونَ (43:51)
أَمْ أَنَا خَیْرٌ مِنْ هَذَا الَّذِی هُوَ مَهِینٌ وَلَا یَکَادُ یُبِینُ (43:52)
فَلَوْلَا أُلْقِیَ عَلَیْهِ أَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ جَاءَ مَعَهُ الْمَلَائِکَةُ مُقْتَرِنِینَ (43:53)
Yani:
Firavun kavmine seslendi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Mısır mülkü ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hâla görmüyor musunuz?"
"Yoksa ben, kendisi zayıf ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?"
"Ona altın bilezikler verilmeli veya yanında ona yardımcı melekler gelmeli değil miydi?"
Firavun ve kavmi bir yandan Hz. Musa’nın mucizelerini görmüş ve öbür yandan onun duaları ile acılardan ve musibetlerden kurtulmuştur. Bu gelişmeler insanların üzerinde büyük etkisi oldu ve Firavun’a yönelik düşüncelerini sarstı. Ancak buna karşın Firavun ve adamları Hz. Musa’nın davetini kabul etmek istemiyordu.
Firavun saraydakiler ve kavmi Hz. Musa’nın mantıklı sözleri ve mucizelerinden etkilenmemesi için kamuoyu üzerindeki nüfuzunu önlemeye karar verdi. Dolayısıyla Firavun Hz. Musa’yı aşağılamaya ve kendisini büyük göstermeye kalkıştı. Firavun kavmine şöyle dedi: Acaba Mısır toprakları benim mülküm değil midir? Acaba bu ırmaklar benim emrimin altında değil midir ve benim sarayım ve bahçelerimde akmaz mı? peki Musa’nın nesi var? Onun ne konuşan bir dili vardır, ne de yanında bir melek, ne de toplumun önde gelen büyükleri gibi ziynetleri ve muhteşem köşkleri veya elbiseleri vardır. Siz ne isterseniz bende vardır, ama onun hiç bir şeyi yoktur. O zaman neden onun peşinden gidelim ve onu izleyelim.
Nil ırmağı Mısır’ın diğer ırmaklarının ana kaynağıydı ve bu ülkenin imarında büyük rol ifa ediyordu. Mısır’ın tarım ve içme suyunu temin eden Nil ırmağının suyu Firavun’un gözetiminde dağıtılıyordu ve böylece halkın geçimi onun elindeydi ve o da gerçekten insanların tanrısı olduğunu ve hiç kimse ondan daha üstün olamayacağını zannediyordu.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Tağutlar ve müstekbirler akıl ve mantıktan anlamaz. Bu zümre sadece gücünü ve servetine güvenir ve bunları haklı olduğunun sebebi zanneder.
2 – Başkalarını sırf dış görünüşleri yüzünden aşağılamak veya şiveleri ile alay etmek Firavunvari davranıştır.
3 – Kim kendisini başkalarından üstün görürse, Firavun huyludur.
Zuhruf suresinin 54 ila 56. ayetleri:
فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ إِنَّهُمْ کَانُوا قَوْمًا فَاسِقِینَ (43:54)
فَلَمَّا آَسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِینَ (43:55)
فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِلْآَخِرِینَ (43:56)
Yani:
Firavun kavmini aldattı; onlar da kendisine boyun eğdiler. Onlar yoldan çıkmış bir kavimdir.
Böylece bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık, hepsini suda boğduk.
Onları, sonradan gelenlerin geçmişi ve bir ibret örneği kıldık.
Firavun kendi gücünü büyük göstermek ve Hz. Musa’yı aşağılamakla aslında kendi kavmini kandırdı ve onlara akıllarını kullanmalarına ve hakikati anlamalarına müsaade etmedi. Aslında Firavun kendi kavmini aptal yerine koydu ve para pulla gözlerini kör etti ve sonuçta hepsi ona karşı boyun eğdi ve kayıtsız şartsız itaat etmeye başladı.
Gerçekte bu durum, tüm zalim ve fasık iktidarların yöntemidir. Bu zümre iktidarını sürdürmek için insanları kandırır ve onları habersiz bırakır ve sahte değerleri hakiki değer olarak gösterir. Zira milletlerin uyanması ve fikri açıdan gelişmesi zalim iktidarlar için en büyük tehlikedir.
Günümüzde de istikbar güçleri uydu kanalları, sanal ortam ve diğer kitle iletişim araçlarını kullanarak milletlerin aklını çalıyor ve insanların beynini yıkayarak onları habersizlikte bırakıyor ve sonuçta itaat etmeye zorluyor. İstikbar güçleri insanların hakikati görmelerine müsaade etmeyerek onlara rahatça hükmediyor.
Bu arada Firavun çağında insanlar da suçsuz değildi. Bu insanlar aralarında yaygın olan fesat yüzünden rahatça Firavun’un sahte değerlerini benimseyerek sapkınlık yolunu izledi ve bu yüzden Hz. Musa’nın davetini kabul etmeye yanaşmadı. Doğal olarak Firavun gibi zalimlerin iktidarına boyun eğen insanlar sonunda Firavun’un başına gelen ilahi gazapla cezalandırılacakları kesindir. Kuşkusuz Firavun macerası ve onun ve adamlarının acı kaderi gelecek kuşaklar için büyük ibret konusudur.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Fasık rejimler insanları hor tutar. Bu tür zalimane iktidarlarda insanlar kendi kimliklerini kaybederek, zalimlere teslim olmaya sebebiyet verir.
2 – Allah’a itaatsiz eden bir toplum sonunda zalim hakimlere teslim olur.
3 – Bazen ilahi gazap ve öfke bu dünyada bir kavmi helak ederek başka kavimlere ibret konusu yapmıştır.