Nur’a giden yol ( 905 )
Zuhruf suresinin 63 ila 69. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Zuhruf suresinin 63 ve 64. ayetleri:
وَلَمَّا جَاءَ عِیسَى بِالْبَیِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُکُمْ بِالْحِکْمَةِ وَلِأُبَیِّنَ لَکُمْ بَعْضَ الَّذِی تَخْتَلِفُونَ فِیهِ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِیعُونِ (43:63)
إِنَّ اللَّهَ هُوَ رَبِّی وَرَبُّکُمْ فَاعْبُدُوهُ هَذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِیمٌ (43:64)
Yani:
İsa, açık delillerle geldiği zaman demişti ki: Ben size hikmet getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyleyse Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Çünkü Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.
Geçen bölümde Hristiyanların Hz. İsa -s- hakkında yanlış düşüncelerini ve onu Allah’ın oğlu olarak kabul ettiklerini ve onu kutsayarak taptıklarını anlattık. Bu ayetler ise o hazretin yaptığı çağrının muhtevasına işaret ederek şöyle buyurmakta:
Mesih de diğer ilahi peygamberler gibi hakkaniyetini ispat etmek ve risaletine şahit olmak üzere bazı mucizeleri gerçekleştirdi. Mesih insanları hikmete davet ediyordu; yani hak inançlarını doğru mantığa dayanarak beyan ediyor ve böylece herkesin anlamalarını ve benimsemelerini ve düşünce ve inançta her türlü sapmadan korunmalarını istiyordu. Kuşkusuz hikmet alanı amel alanını da kapsar ve insan ahlakını arındırarak rezilliklerden uzak durmasına ve faziletlere bürünmesine vesile olur.
Yine doğal olarak insanların arasında çeşitli konuların üzerinde ihtilaf yaşanıyorsa, hikmete dayanarak hükmetmek ve doğru ve savunulması mümkün olan hükümler vermek de mümkündür.
Ayetler daha sonra Hz. İsa’nın mabut olduğu yönündeki her türlü iddiayı reddetmek üzere şöyle dediğini buyurur: Kuşkusuz Allah hem benim ve hem sizin Rabbinizdir.
Gerçekte Hz. İsa bu açık tabirle hepimiz aynı olduğumuzu ve Rabbimiz de bir olduğunu beyan ediyor. Hz. İsa şöyle diyor: Ben de sizin gibi varlığımız tüm boyutlarında yaratan ve tedbir eden Allah’a muhtacım ve Allah bana yol gösterendir. Allah hepimizin Rabbidir. Ancak O’na tapın ve O’ndan başkasına tapmayı.
Hz. İsa sözümü tamamlamak üzere şöyle devam ediyor: Doğru yol Allah tealaya kulluk etmektir. Bu yolda hiç bir sapma söz konusu değildir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Peygamberlerin daveti hikmet ve açık delillere dayanmış ve böylece insanlar akıl ve düşünceleri ile bu davetin doğruluğu ve sarsılmaz olduğunu anlayarak benimsemiştir.
2 – Dini ve sosyal ihtilafları gidermenin yolu, ilahi peygamberlerin değerli tealimine başvurmak ve her türlü kişisel veya sosyal tercihleri uygulamaktan kaçınmaktır.
3 – Hz. İsa’nın en temel mesajı, tevhide davettir. Tapmak, ancak tüm işleri tedbir eden Allah’a mahsustur ve Allah’tan başkasına tapmak, doğru yoldan sapmak sayılır. Dolayısıyla hiç kimse Allah’tan başka, velev ki peygamber olsun ve doğuşu da bir mucize sayılsın, tapılmaya layık değildir.
Zuhruf suresinin 65 ila 67. ayetleri:
فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِنْ بَیْنِهِمْ فَوَیْلٌ لِلَّذِینَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ یَوْمٍ أَلِیمٍ (43:65)
هَلْ یَنْظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَنْ تَأْتِیَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا یَشْعُرُونَ (43:66)
الْأَخِلَّاءُ یَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِینَ (43:67)
Yani:
Ama aralarından çıkan guruplar, bir ihtilâfa düştüler. Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!
Onlar farkında değillerken kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?
O gün, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar (bile) birbirlerine düşman kesilirler.
Hz. İsa İsrailoğulları kavminden peygamberliğe seçildi. ancak İsrailoğullarından bir grup onu yalancı ilan ederek risaletini reddetti. Bir grup ise Hz. İsa hakkında abartmalarda bulunarak onun makamını peygamberlik makamından yükselterek ilah yaptı. Bu kesim Hz. İsa’yı gökten yere inan ve insan kılığına giren ilah zannetti. Bazıları ise o hazreti üç tanrıdan biri ilan etti.
Sonunda teslis adı verilen üç tanrılı inanç Hristiyan alemine hakim oldu ve günümüzde şahit olduğumuz üzere Hristiyanların büyük bir bölümü teslis inancındadır.
Hz. İsa hakkındaki tüm bu ifrat ve tefrit durumları o hazret kendisini Allah’ın kulu ilan ettiği ve insanları sadece yegane Allah’a tapmaya davet ettiği halde gündeme geliyordu. Dolayısıyla ayetler şöyle devam etmekte: Zulmeden ve doğru yoldan sapanların vay haline. Bunlar nübüvvet makamına zulmettiler ve kıyamette cehennem ateşinde yanacakları kesindir. Acaba bunlar Allah’ın peygamberine yanlış şeyleri mal etmekten ne bekliyor? Acaba ansızın kopacak ve onları saracak kıyamet gününden başka bir beklentileri mi var?
Evet, ölüm ve kıyamet günü insanları hiç ummadıkları bir anda sarar.
Bu ayetlerden anlaşıldığı üzere, çok çetin ve ağır olan kıyamet günü iki özellikle beraberdir. Bu özelliklerden biri ansızın kopması ve diğer ise insanların gafil avlanması ve bu duruma hazırlıklı olmamasıdır.
Ayetler kıyamet günü hakkında şöyle buyurmakta:
O gün ilahi olmayan tüm bağlar kopar, zulüm, fesat ve günah yolunda birlikte hareket eden dostlar düşman kesilir. Herkes içine düştüğü durumdan ve sapkınlıktan başkasını sorumlu tutar ve ona şöyle der: Sen beni yanlış yola saptırdın, dünyayı gözümde güzel gösterdin ve ben senle dost olduğum için bu şom kadere düştüm.
Ancak dünyada dostlukları ve düşmanlıkları ilahi değerlere dayanan insanların dostluğu kıyamet gününde de devam eder ve birbirini suçlamaya ve lanetlemeye dönüşmez. Muttaki insanların dostluğu ebedi değerlerin ekseninde geliştiğinden bu bağlar ebedi olur. Kuşkusuz bu tür dostlukların sonuçları kıyamet gününde daha da belirgin hale gelir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Kıyamet günü ansızın kopar. Bu olayın zamanını hiç kimse, hatta peygamberler bile bilmez ve ancak Allah teala bilir.
2 – Dünyevi bağlar uhrevi kriterlere göre olmazsa, kıyamet gününde düşmanlığa dönüşür.
3 – Mümin insanlarla dostluk ebedi ve kalıcı, başkaları ile dostluk geçici ve güvenilmez olur.
Zuhruf suresinin 68 ve 69. ayetleri:
یَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَیْکُمُ الْیَوْمَ وَلَا أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ (43:68)
الَّذِینَ آَمَنُوا بِآَیَاتِنَا وَکَانُوا مُسْلِمِینَ (439:6)
Yani:
Ey kullarım! Bugün size korku yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de.
Onlar âyetlerimize inanan ve Müslüman olan (kullarım)idiler.
Bu dünyada muttaki insanlar inanç bakımından güçlü ve sağlam imandan yararlanır ve pratikte de ilahi emirlere tam olarak itaat eder. Bu insanlar ne ilahi ayetlerden kuşku duyar, ne de asi nefislerine teslim olur. İşte bu yüzden Allah teala bu insanları kıyamet gününde hiç bir şeyden korkmayacaklarını ve geçmişleri için üzülmedikleri gibi geleceklerinden de kaygı duymayacaklarını müjdeler. Bu ilginç müjde doğrudan yüce Allah tarafından verilmiştir ve mümin insanların gelecekle ilgili kaygılarını giderir.
Evet eğer insan sadece görevini yerine getirmeye çalışırsa, sonuca ulaşmasa bile, yenildiğini düşünmüz, korku ve ızdıraba da kapılmaz ve sadece ilahi inayete gönül verir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Hakiki huzura kavuşmak ve kıyamet gününün korkunç gelişmelerinden korkmamanın tek yolu, Allah’a kulluk etmek ve O’na teslim olmaktır.
2 – İman tek başına yeterli değil, aynı zamanda amel de gereklidir. Hepimiz Allah’ın emirlerine itaat etmeliyiz.