Yüz Yılda Yüz Gelişme-19
Bu bölümde İkinci Dünya Savaşının önemli sonuçlarından olan BMT'nın kuruluşunu ele alacağız.
İkinci Dünya Savaşı, 1 Eylül 1939 ila 2 Eylül 1945 arasında topyekûn ve kanlı bir savaştı. Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra,bir başka dünya savaşını önlemek için Milletler Cemiyeti kuruldu. Ancak pratikte bu uluslararası kuruluş, o günkü dünya ve bölgesel güçler arasındaki rekabet ve gerilimleri yönetmek için etkin bir adım atamadı. Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden yirmi bir yıl sonra, Eylül 1939'da Nazi Almanya'sının Polonya'yı işgal etmesiyle daha geniş ve daha yıkıcı bir savaş daha patlak verdi
İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi, yıkıcı bir iç savaşı önlemede uluslararası bir örgüt olarak Milletler Cemiyeti'nin zayıflıklarını ve eksikliklerini bir şekilde ortaya çıkardı. Bu, geçmişin zayıflıklarına sahip olmayan, daha verimli bir uluslararası örgüt kurma girişimine yol açtı. 1944 yılında Ağustos ayından Ekim ayına kadar Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği, İngiltere, Fransa ve Çin Cumhuriyeti temsilcileri Washington DC'deki Dumbarton Oaks Konferansı'nda BM planları üzerinde çalıştılar. Bu konferanstaki tartışmaların çoğu, örgüt üyelerinin rolü ve onları davet etme koşulları hakkındaydı.
Daha sonra, Nisan 1945'te San Francisco Konferansı'nda Güvenlik Konseyi'nin beş üyesine veto hakkı verildi. Son olarak, 24 Ekim 1945'te, Birleşmiş Milletler Anlaşması, bir giriş, 111 madde ve Uluslararası Adalet Divanı Statüsü adı altında olan 70 maddelik bir ekle Birleşmiş Milletler (BM) 50 ülke tarafından imzalandı. Böylece Birleşmiş Milletler Teşkilatı resmen kuruldu. 24 Ekim günü ise Birleşmiş Milletler Günü olarak adlandırıldı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun ilk toplantısına 51 üye katıldı ve Güvenlik Konseyi'nin ilk toplantısı 17 Ocak 1946'da Londra'daki Westminster kilisesinde yapıldı. New York, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun merkezi olarak seçildi. Norveç Dışişleri Bakanı Trygve Lie, Birleşmiş Milletler'in ilk Genel Sekreteri seçildi.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Statüde değinildiği gibi şu organlardan oluşmaktadır: Genel Kurul; Güvenlik Konseyi; Sekreterlik; Ekonomik ve Sosyal Konsey; Mütevelli Heyeti ve Uluslararası Adalet Divanı. Birleşmiş Milletler'in amaçları geneldir. Kuruluşun ana ve alt amaçları, Statünün 1'inci maddesinde listelenmiştir. BM Anlaşmasının birinci amacı, uluslararası barış ve güvenliği korumaktır. Birleşmiş Milletler'in kuruluşunun ikinci amacı, hukuksal eşitlik ilkesine ve devletlerin özerkliğine saygıya dayalı olarak milletler arasında dostane ilişkiler geliştirmektir. Ekonomik ve sosyal işbirliği ve insan haklarına ve herkes için temel özgürlüklere saygının geliştirilmesi, Birleşmiş Milletler'in kuruluşunun üçüncü amacıdır.
Birleşmiş Milletler'in kurulmasından sonra çeşitli bilimsel, ekonomik, sosyal, kültürel, ticari, bölgesel, bilimsel ve sağlık alanlarında uluslararası işbirliği fırsatları doğmuştur. Birleşmiş Milletler himayesinde uzmanlaşmış uluslararası kuruluşlar kurulmuştur. Birleşmiş Milletler'in kuruluşundan bu yana yetmiş altı yıl geçti. Birleşmiş Milletler son yetmiş yılda birçok inişli çıkışlı süreçler yaşadı. Bu dönemde Birleşmiş Milletler, özellikle bölgesel ve küresel işbirliğini genişletme çağında, çeşitli alanlarda başarılar elde etti. Ancak Birleşmiş Milletler, tüm dünya ulusları için barış ve güvenlik getirme hedefinde başarılı bir sicile sahip olmamıştır.
Bu başarısızlık ise en başından beri Birleşmiş Milletler anlaşmasında ekilen tohumlardan kaynaklanıyor. İkinci Dünya Savaşı'nın galip gelen güçleri, Birleşmiş Milletler'in temel direklerinden biri olan Güvenlik Konseyi'nde kendilerine özel bir hak, Güvenlik Konseyi'ne daimi üyelik ve Güvenlik Konseyi kararlarını veto etme hakkı tanıdılar. Bu özel hak, Birleşmiş Milletler Statüsünün, Devletlerin yasal eşitlik ve özerklik ilkesine saygı gösterilmesini talep eden ikinci amacına aykırıdır. Bu veto hakkı bir yandan da, Birleşmiş Milletler'in kurucu üyeleri Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa gibi güçlerin elinde bir araç haline getirdi. Bu vetoya paralel olarak, beş büyük güç birçok ulusun haklarını ihlal etmiş, savaş ve krizler ile dünyanın birçok yerine sorunlar yaymışlardır. Birleşmiş Milletler'in milletlerin haklarını ihlal etmek için attığı ilk adımlardan biri Filistin halkının haklarını yok saymak ve Siyonistlerin Filistin'in işgalindeki suçlarına aldırmamak ve sahte İsrail rejimini tanımaktır.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı, son yetmiş altı yılda dış politikasını ilerletmede ABD'ye en fazla hizmeti yaptı. Kudüs'teki işgalci rejim ile ABD arasındaki bağlar nedeniyle ABD'nin vetosundan en çok Siyonist rejim yararlandı. ABD şimdiye kadar Güvenlik Konseyi'nde Siyonist rejimin suçlarını ve saldırganlığını kınayan İsrail'e karşı önerilen yaklaşık 50 kararı veto etti. ABD tarafından Siyonist rejime karşı önerilen kararların vetosu, rejime işgalini, saldırganlığını ve cinayetlerini sürdürmesi için yeşil ışık mahiyeti taşımıştır
Amerika Birleşik Devletleri ve Batılı hükümetlerin BM Güvenlik Konseyi'nin de yardımıyla büyük baskı ve zarara uğrattığı dünya milletleri arasında İran halkı da yer almıştır. İran İslam Devrimi'nin zaferinden sonra, Batı'nın ve Doğu'nun iki süper gücü İran'a karşı yazılı olmayan bir anlaşmaya vardı çünkü İran İslam Devrimi'nin zaferi, her iki tarafın çıkarlarını tehlikeye attı. ABD ve Sovyetlerin, İran'ı işgal etmede ve yaygın yıkıma neden olan sekiz yıllık bir savaşı dayatmada Saddam rejimine verdiği destek, iki süper gücün İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı işbirliğinin doruk noktasıydı. Bu arada, ABD'nin İran düşmanlığı daha açık ve yaygındı
İslam Devrimi'nin zaferinden bu yana kırk yıldan fazla bir süredir ABD hükümeti, İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı herhangi bir düşmanlıktan kaçınmadı. Bu arada ABD ve Avrupalı müttefikleri, Güvenlik Konseyi'ni İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı küresel bir konsensüs aracı olarak en iyi şekilde yararlanmaya çalışıyorlar. Sekiz yıllık empoze edilen savaş sırasında, Irak'ta Saddam rejimini savaşın başlatıcısı olarak tanıtmayı hep reddettiler. Tüm açıklamalarında ve kararlarında sadece ateşkes çağrısında bulundular.
Dayatılan sekiz yıllık savaşın sona ermesinden bu yana Güvenlik Konseyi ve İnsan Hakları Komisyonu aracılığıyla İran'a yönelik baskılar çeşitli bahanelerle devam ediyor. Barack Obama'nın iki dönem görev süresi boyunca, altı kararla İran'a en sert yaptırımlar uygulandı. Aslında BM Güvenlik Konseyi, Amerikan dış politikasının bir aracı haline geldi. Amerika Birleşik Devletleri, dünya çapında müdahaleci politikalarını meşrulaştırmak için bu aracı kullanmakta başarısız olduğunda, Birleşmiş Milletleri kolayca görmezden geliyor.
Mart 2003'te ABD önderliğindeki Irak işgalinden önce, ABD hükümeti bir dizi uydu görüntüsünü kullanarak Güvenlik Konseyi üyelerinin Irak'ı işgali hususunda desteğini aldı, ancak Fransa, Almanya ve Rusya buna karşı çıktı. Sonunda, ABD hükümeti Irak'ı BM'nin izni olmadan tek taraflı olarak işgal etti. Beş gücün BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkı olduğu sürece, BM'nin tüm kriz alanlarında tüm dünya ulusları için barış ve güvenliğin sağlanmasında bağımsız ve tarafsız bir rol oynayabilmesi beklenmemelidir.