Nur’a giden yol ( 914 )
ed Duhan suresinin 51 ve 59. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
ed Duhan suresinin 51 ila 55. ayetleri:
إِنَّ الْمُتَّقِینَ فِی مَقَامٍ أَمِینٍ (44:51)
فِی جَنَّاتٍ وَعُیُونٍ (44:52)
یَلْبَسُونَ مِنْ سُنْدُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُتَقَابِلِینَ (44:53)
کَذَلِکَ وَزَوَّجْنَاهُمْ بِحُورٍ عِینٍ (44:54)
یَدْعُونَ فِیهَا بِکُلِّ فَاکِهَةٍ آَمِنِینَ (44:55)
Yani:
Müttakîler ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar.
Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.
İşte böyle. Bunun yanısıra biz onları, iri gözlü hûrilerle evlendiririz.
Orada, güven içinde (canlarının çektiği) her meyveyi isterler.
Geçen bölümdeki ayetlerde cehenneme giren zalimlerin ve günahkar insanların durumu anlatıldı. Bu ayetler muttaki insanların cennete girdikten sonra durumlarını beyan ederek şöyle buyurmakta:
Onların konumu tam güven içindedir; her türlü acı, elem, keder ve musibetten bağımsız ve güven içinde olurlar. Şu güvenlik ve selamette yaşama duygusu Allah tealanın en büyük nimetidir; nitekim bu dünyada da kim bu nimetten yararlanıyorsa, huzur içinde yaşar. Cennet halkının yaşadığı mekan, bahçelerde, bostanlara ve bol çeşmelerin ve şelalelerin yanı başındadır ki her biri başlı başına insanı neşelendirerek mutlu eder ve çok değişik olduklarından cennet halkı böyle bir mekanda asla canı sıkılmaz, yorulmaz.
Fani dünyada ipek giysiler yumuşaklık, güzellik ve latif olmakla ünlüdür. Yüce Allah cennet halkına ahiret aleminde ipekten giysiler vadetmiştir. Üstelik bu elbiseler çeşitli renklerde ve türlü motiflerdedir, öyle ki sürekli güzel, taze ve cazip gibi durur ve gözleri adeta kamaştırır.
Öte yandan cennet halkı arasında sürekli dostluk, sevgi ve kardeşlik duygusu hakimdir. Onlar cennette bir araya geldiklerinde her taraf safa, samimiyet ve maneviyatla dolup taşar. Onlar birbirine karşı hiç bir türlü üstünlük taslamadan karşılıklı oturur muhabbet eder.
İnsanların cismi ve fiziksel içgüdüleri kıyamet gününde de söz konusu olduğundan, Allah teala bu dünyada hayal bile edemediğimiz güzel eşleri cennet halkına sunar. Böylece fani dünyada gözlerini namahremlerden saklayan ve elleri harama buluşmayan insanların bu takvaları en iyi şekilde telafi edilmiş olur.
Öte yandan beşerin fiziksel isteklerinden biri de iyi yiyecekler ve içeceklerden yararlanmaktır. Buna göre cennet halkı burada talep ettikleri her şey onlar için anında tedarik görülür. Burada meyveler sadece yılın belli mevsimlerinde değil, istenilen her an ağaçlarda toplanmaya ve tüketilmeyi hazırdır. Cennette her türlü meyve her zaman taptaze hazırdır ve toplamaları hiç bir zahmete sebebiyet vermez.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Mutlak huzur ve emniyet, cennette en önemli ilahi nimetlerdir ve diğer nimetlerden önce beyan edilmiştir. Cennette tehlikelerden ve zararlardan korku, ölüm kaygısı veya nimetleri kaybetme korkusu söz konusu değildir.
2 – İnsanları cennete kavuşturan şey, bu dünyada takvalı olmak ve haramdan ve günahtan uzak durmaktır.
3 – Bu dünyada insanlar, zararları ve afetleri yüzünden men edilen şeylerden uzak durdukları takdirde, bu amelleri cennette en iyi şekilde telafi edilir.
4 – Cennet halkının dostane mahfilleri vardır ve bir araya gelmekten mutlu olurlar.
ed Duhan suresinin 56 ve 57. ayetleri:
لَا یَذُوقُونَ فِیهَا الْمَوْتَ إِلَّا الْمَوْتَةَ الْأُولَى وَوَقَاهُمْ عَذَابَ الْجَحِیمِ (44:56)
فَضْلًا مِنْ رَبِّکَ ذَلِکَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِیمُ (44:57)
Yani:
İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur (sürekli hayata kavuşmuşlardır).
(Bunlar) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur.
İnsanların fani dünyada her daim duydukları kaygılardan biri ölüm meselesidir. Ölüm insanı yakınlarından, eşinden dostundan ve diğer bağlarından koparır. Ancak ahiret aleminde insanlar cennette bir daha ölmez ve ebedileşir. Cennet halkının ebediyen yaşadıkları Kur'an'ı Kerim’in birçok ayetinde gündeme gelmiş ve “Halidine Fiha” tabiri ile tekrarlanmıştır. Bir başka ifade ile ölüm cennet halkını bu mekandan ayırmaz ve yine asla cennetten cehenneme atılmaz. Bazı insanlar işledikleri bazı günahlardan ötürü ilkin cehenneme girebilir, fakat ruhu ve gönlü günah pasından arındıktan sonra cennete getirilir; ancak bunun aksi asla yaşanmaz.
Her halükarda cennete giren insanları Allah teala keremi ve lütfu yüzünden bağışlamış ve onları cehennem azabından korumuştur. Dolayısıyla cennet halkı ardık azap veya cezadan kaygı duymaz. Kur'an'ı Kerim ayetlerin devamında önemli bir noktaya temas ederek şöyle buyurmakta: Tüm bu nimetler ilahi fazl ve lütuf sayesindedir; zira doğal olarak kullar kısıtlı ve seyrek sayıda iyi amelleri ile bunca sınırsız ve ebedi nimeti haketmemiştir. Ancak Allah teala keremi ve lütfu ile pak ve dürüst insanlara bunca nimeti sunar ve onları bu dünyada hayal bile edemedikleri mutluluğa kavuşturur. Her halükarda bunca mükafat cennet halkı için büyük bir zaferdir ve bu da ancak ilahi lütuf sayesinde elde edilebilir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Kim cennete girerse, bir daha oradan çıkarılmaz, bilakis ebediyen orada yaşar.
2 – Kim bu dünyada nefsine hakim olur ve günahtan sakınırsa, Allah teala da onu ahiret aleminde cehennem ateşinden korur.
3 – Bizim fani dünyada iyi amellerimiz kısıtlı ve seyrektir ve asla yüce Allah’ın cennette belirlediği nimetlerle kıyaslanamaz. Buna göre cennet ve oradaki insanların yararlandığı nimetlerin tümü Allah tealadan alacaklarımız değil, O’nun lütuf ve kereminin sonucudur.
ed Duhan suresinin 58 ve 59. ayetleri:
فَإِنَّمَا یَسَّرْنَاهُ بِلِسَانِکَ لَعَلَّهُمْ یَتَذَکَّرُونَ (44:58)
فَارْتَقِبْ إِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَ (44:59)
Yani:
Biz onu (Kur'an'ı), öğüt alırlar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
(Yine de inanmayanların başlarına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler.
Ed Duhan suresinin son ayetleri olan bu ayetler surenin sonunda İslam Peygamberi’ne -s- şöyle buyurmakta:
Vahiy kelamının nazil oluşunun amacı insanları uyarmak ve ikaz etmektir; böylece gafil insanlar gaflet uykusundan uyanır ve amellerine dikkat eder.
Sıradan insanların pek yararlanamadığı bilimsel kitapların aksine, Kur'an'ı Kerim muhtevasının derinliğine karşın sade, akıcı ve tüm insanların idrak edebileceği şekildedir. Bu kitabın noktaları eğitici, beyanı açık ve delilleri aydın ve güçlüdür. Bu yüzden ayetleri hakkı benimsemeye hazır olan kalplere nüfuz ederek onları uyandırır.
Ancak inat ve muhalefet etmenin üzerinde ısrarla duran insanlar her ne kadar bu ayetler onlara okunsa bile fayda etmez ve ibret almazlar; zira bu insanlar hakkı kabul etmek istemez. Bu durum uyku numarası yapan ve ona seslendiğimiz zaman hiç bir tepki vermeyen birinin durumuna benzer. Kafirler ve inkar edenler de İslam Peygamberi -s- ve getirdiği dinin başarısız olmasını beklemektedir. Allah teala bu yüzden peygamberine şöyle buyurmakta: Sen de hak dininin inatçı kafirlere karşı zafer kazanması ve şirk ve küfrün yol olması yönündeki ilahi vaatlerin gerçekleşmesini bekle.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Kur'an'ı Kerim maarifi, sıradan insanların da anlayabileceği şekilde sade ve akıcı bir dille beyan edilmelidir; zira bu kitabın amacı belli bir kesimi veya grubu değil, tüm insanları hidayete erdirmektir.
2 – Allah teala semavi kitapları nazil etmek ve peygamberi göndermekle insanlara hücceti tamamlamıştır. Bu yüzden eğer biri kasıtlı olarak hakkı kabul etmeyecek olursa, ilahi cezayı beklemesi gerekir.