Nur’a giden yol ( 919 )
el Casiye suresinin 26 ila 32. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
el Casiye suresinin 26 ve 27. ayetleri:
قُلِ اللَّهُ یُحْیِیکُمْ ثُمَّ یُمِیتُکُمْ ثُمَّ یَجْمَعُکُمْ إِلَى یَوْمِ الْقِیَامَةِ لَا رَیْبَ فِیهِ وَلَکِنَّ أَکْثَرَ النَّاسِ لَا یَعْلَمُونَ (45:26)
وَلِلَّهِ مُلْکُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَیَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ یَوْمَئِذٍ یَخْسَرُ الْمُبْطِلُونَ (45:27)
Yani:
De ki: Allah sizi diriltir, sonra öldürür. Sonra sizi şüphe götürmeyen kıyamet gününde biraraya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyametin kopacağı gün var ya, işte o gün bâtıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.
Geçen bölümde Maad gerçeğini inkar eden ve bunu kabul etmek için İslam Peygamberi’nden -s- atalarını diriltmelerini talep eden müşriklerden söz etmiştik. Bu ayet ise bu zümreye şöyle cevap veriyor: zaten şu anda hayatta olan sizleri kimin yarattığını ve size hayat kazandırdığını zannediyorsunuz? Acaba sizi yaratan Allah’ı da mı inkar ediyorsunuz? Eğer sizi biri yarattığına inanıyorsanız, o zaman neden o yaratanın sizi tekrar diriltebileceğine inanmazsınız? Neden biraz düşünmek yerine her şeye kapalı gözlerle bakmaya çalışıyorsunuz?
Ayetler daha sonra da müşriklere hitaben, eğer Allah’ın onları yeniden yaratabilecek gücünden kuşkuları varsa, yerin ve göklerin yaratılışındaki azamete bakmalarını ve böylece bu denli muazzam bir alemi yaratan ve varlık alemine hükmeden Allah için onları yeniden diriltmenin basit bir iş olduğunu anlamalarını buyuruyor. Ayetler müşrikleri hak yerine batıla uymaları ve sonuçta kıyamet gününde hüsrana uğramaları konusunda uyarıyor; zira kıyamet koptuğu zaman artık onlar için hasret ve pişmanlıktan başka hiç bir şey geride kalmamıştır.
Kuşkusuz insan ömrü, aklı, zekası ve yetenekleri, onun bu dünyada en büyük sermayeleridir. Ancak ne var ki batıla sapanlar bunları çok geçici şeylerle değişiyor ve bu yüzden bir tek iman ve salih amellerin işe yaradığı kıyamet gününde ne denli zarara uğradıklarını anlıyorlar.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İnsanın bu dünyada ilk hayatı, kıyamet gününde yeniden dirileceğinin delilidir.
2 – Birçok insan yaratılış ayetleri üzerinde düşünmek yerine her şeyi kendi gözleri ile görmek ve ancak bu durumda kabul etmek ister.
3 – Kıyamet gününü inkar edenler, kıyamet kopunca ne büyük hüsrana uğradıklarını ancak o gün anlar.
el Casiye suresinin 28 ve 29. ayetleri:
وَتَرَى کُلَّ أُمَّةٍ جَاثِیَةً کُلُّ أُمَّةٍ تُدْعَى إِلَى کِتَابِهَا الْیَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا کُنْتُمْ تَعْمَلُونَ (45:28)
هَذَا کِتَابُنَا یَنْطِقُ عَلَیْکُمْ بِالْحَقِّ إِنَّا کُنَّا نَسْتَنْسِخُ مَا کُنْتُمْ تَعْمَلُونَ (45:29)
Yani:
O gün her ümmeti, diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağırılır, (onlara şöyle denilir:) "Bu gün, yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız!"
"Bu, yüzünüze karşı gerçeği söyleyen kitabımızdır. Çünkü biz, yaptıklarınızı kaydediyorduk."
Bu ayetler kıyamet mahkemesinde insanların korku ve kaygı ile diz çöktükleri ve kaderlerinin ne olacağını bekledikleri anları anlatıyor. Ayetler kıyamet meydanını anlatırken, her ümmet kendi kitabına çağrıldığını, herkesin amel karnesi önceden hazırlandığını, zira ilahi melekler her insanın ömrü boyunca işlediği iyi kötü tüm amellerini kaydettiğini ve hiç bir şeyi es geçmediklerini ve şimdi kıyamet mahkemesinde amel karnelerinin bir kopyası onlara verildiğini ve böylece hesapsız yere ceza veya mükafatlandırılmadıklarını öğrenmeleri sağlandığını buyuruyor.
Daha sonra yüce Allah tarafından onlara şöyle hitap ediliyor: Bu bizim kitabımızdır ve hak temelinde sizin hakkınızda konuşur ve amellerinizi anlatır. O günlerde siz istediğiniz her şeyi yaptınız ve amelleriniz bir yerde kaydedildiğine asla inanmadınız; ancak biz hepinizin amelleri kayda alınması için emretmiştik.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Varlık alemi hak ve adalet temelinde yönetilir ve her şeyin hesabı tutulur ve insanların tüm amelleri kayda alınır.
2 – İnsanların kıyamet gününde ceza ve mükafatlarının kriteri, fani dünyada iyi kötü amelleridir.
3 – Her insanın bir dosyası vardır ve tüm amelleri titizlikle ve gerçeğe uygun olarak kaydedilir. Kuşkusuz bu konuya iman etmek insanı çirkin amellerden ve günahlardan sakındırır.
el Casiye suresinin 30 ve 31. ayetleri:
فَأَمَّا الَّذِینَ آَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَیُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فِی رَحْمَتِهِ ذَلِکَ هُوَ الْفَوْزُ الْمُبِینُ (45:30)
وَأَمَّا الَّذِینَ کَفَرُوا أَفَلَمْ تَکُنْ آَیَاتِی تُتْلَى عَلَیْکُمْ فَاسْتَکْبَرْتُمْ وَکُنْتُمْ قَوْمًا مُجْرِمِینَ (45:31)
Yani:
İnanıp iyi işler yapanlara gelince, Rableri onları rahmetine kabul eder. İşte apaçık kurtuluş budur.
Ama inkâr edenlere gelince onlara: Âyetlerim size okunmuş, siz de büyüklenip suçlu bir toplum olmuştunuz, değil mi? denilir.
Kıyamet mahkemesinin sonunda insanlar iki gruba ayrılır ve her biri amellerinin karşılığını bulur. Bunlar salih müminler ve fasık kafirlerdir. İman ehli olanlar ilahi lütuf ve rahmetten yararlanır ve dünya ahiret saadet içinde yaşar, ki bu da onların açık zaferidir. Kuşkusuz insanların amellerine bakıldıktan sonra ancak iman etmekten başka salih amellerden bulunan insanlar bu büyük muhibetten yararlanır ve hak rahmetine kavuşur.
Kafirlere gelince, onlara sorulur: Yoksa size benim ayetlerim okunmadı mı!? oysa siz kibirlendiniz ve isyankar oldunuz.
Evet bu zümre ilahi rahmetten mahrum kalır ve sonları helak olmaktır; zira bunlar hak sözü kabul etmek yerine ilahi söze karşı çıkarak isyan ettiler ve amel bakımından da her türlü suçu ve günahı işlediler.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İman ve salih amel birbirinden ayrı değildir ve hiç biri tek başına insanların saadetine vesile olmaz. Gerçekte ancak salih amelle beraber olan iman insanı ve toplumu saadete kavuşturur.
2 – Küfürün kökleri, hak karşısında isyan etmek ve kibirlenmektir.
3 – Suç ve günahın kökleri de Allah’a karşı isyan etmek ve küfüre sapmaktır.
el Casiye suresinin 32. ayeti:
وَإِذَا قِیلَ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَالسَّاعَةُ لَا رَیْبَ فِیهَا قُلْتُمْ مَا نَدْرِی مَا السَّاعَةُ إِنْ نَظُنُّ إِلَّا ظَنًّا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَیْقِنِینَ (45:32)
Yani:
"Allah'ın vâdi gerçektir, kıyamet gününde şüphe yoktur" dendiği zaman: Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz; onun bir tahminden ibaret olduğunu sanıyoruz, (onun hakkında) kesin bir bilgi elde etmiş değiliz, demiştiniz.
İlahi ayetlere karşı kibir ve inattan söz eden önceki ayetlerin devamında bu ayet şöyle buyurmakta:
Sizin kibirli olmanızın işareti, ne zaman kıyametten söz edildiğinde ve ikaz edildiğinizde, üzerinde düşünmek yerine kıyameti inkar etmeniz oldu. Siz kıyamet de nedir? kim görmüş ki inanalım? Siz müminlerin sözü tamamen tahmin üzerine ve bizim için değeri yok; bu yüzden kıyametin olacağına inanmayız, diyordunuz.
İlginçtir ki eğer aynı kişilere eviniz yanıyor, denseydi, hemen tepki verir ve yangın tehdidini bertaraf etmeye çalışırdı; ancak kıyamet konusunda hatta muhtemel olabileceğine bile inanmak istemediler.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Mümin insanlar hak sözü herkese söylemeli ve böylece hücceti tamamlamalıdır; gerçi birçok insan hak sözü kabul etmeyebilir.
2 – Kıyamet gününe yakin gerekli değildir; hatta böyle bir günün olacağını düşünmek veya zannetmek bile insanı günah ve suç işlemekten alıkoyabilir.