Nur’a giden yol ( 920 )
el Casiye suresinin 33 ila 37. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
el Casiye suresinin 33. ayeti:
وَبَدَا لَهُمْ سَیِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا کَانُوا بِهِ یَسْتَهْزِئُونَ (45:33)
Yani:
Yaptıklarının kötülükleri onlara görünmüş, alay edip durdukları şey onları kuşatmıştır.
Geçen bölümde Maad hakikatini inkar edenlerden söz etmiştik. Bu zümre alaylı ifadelerle kıyametin ne olduğunu bilmediklerini ve hakkında hiç bir düşünceleri olmadığını ileri sürüyordu. Bu ayet ise onlara şöyle cevap vermekte:
Kıyamet günü geldiğinde onların ellerine amel karneleri veriler ve bu karnelerde her şey kayda alındığını ve hiç bir şeyi inkar edemeyeceklerini anlarlar. Ve işte o sırada çirkin amelleri gözlerinin önüne geldiğinde, alay ettikleri şeyin bugün onların yakasına yapıştığını ve bundan kurtuluş olmadığını da fark ederler.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Kıyamet günü, insanların iyi kötü amelleri yeniden zuhur ettiği ve görünmeyen sonuçları göründüğü gündür.
2 – İlahi ahkamla alay etmeyelim; zira gün gelir sonucu yakamızı bırakmaz.
el Casiye suresinin 34. ayeti:
وَقِیلَ الْیَوْمَ نَنْسَاکُمْ کَمَا نَسِیتُمْ لِقَاءَ یَوْمِکُمْ هَذَا وَمَأْوَاکُمُ النَّارُ وَمَا لَکُمْ مِنْ نَاصِرِینَ (45:34)
Yani:
Denilir ki: Bu güne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi biz de bugün sizi unuturuz. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur!
Kur'an'ı Kerim kültüründe unutkanlık doğal ise hiç bir sorumluluğu yoktur; zira insan bazen doğal olarak bazı konuları unutabilir; örneğin bir insan namazı kılmayı unutabilir. Ancak eğer bu unutkanlığı ilahi hükme karşı duyarsızlık ve umursamazlık yüzünden ise cezayı hak eder; zira bu gerçekte unutkanlık değil, unutmak istemektir.
Bazı insanlar kıyamet gününü inkar eder ve bu inkarın üzerinde de ısrarla durur. Bazıları da böyle bir tavır sergilemez, fakat pratikte kıyamet gününü umursamaz ve sanki kıyamet gününü unutmuş gibi davranır. Kıyamet gününde ise her iki kesime amel ve inançlarına uygun biçimde ceza verilir ve Allah teala onlara, sonsuz nimetinden mahrum bıraktığını unutmuş gibi davranır. Kuşkusuz yüce Allah’ın birini unutması ve tüm nimetlerinden ve merhametinden mahrum bırakması her insan için oldukça acı ve üzücü bir durumdur.
Ayet daha sonra bu tür insanların yeri cehennem olduğunu ve hiç bir yar ve yardımcıları da olmadığını vurguluyor.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Kim inanç ve amellerinde kıyamet gününü unutursa, kıyamet gününde ona unutulmuş insanlar gibi davranılır ve Allah teala onu kendi haline bırakır.
2 – Sadece Maad hakikatine inanmak de yeterli değildir. Mümin insan her daim ve her yerde Maad hakikatini hatırlaması gerekir.
el Casiye suresinin 35. ayeti:
ذَلِکُمْ بِأَنَّکُمُ اتَّخَذْتُمْ آَیَاتِ اللَّهِ هُزُوًا وَغَرَّتْکُمُ الْحَیَاةُ الدُّنْیَا فَالْیَوْمَ لَا یُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ یُسْتَعْتَبُونَ (45:35)
Yani:
Bunun böyle olmasının sebebi şudur: Siz Allah'ın âyetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. Artık bugün ateşten çıkarılmayacaklardır ve onların (Allah'ı) hoşnut etmeleri de istenmeyecektir.
Önceki ayetlerin devamında bu ayet insanların cehennemlik olmalarını iki konuya bağlıyor; birincisi bu dünyaya aldanmak ve ikincisi ilahi ayetlerle alay etmek.
Gerçekte fani dünyaya aşırı gönül vermek insanın ölümden sonraki ahiret alemini ve kıyamet mahkemesini inkar etmesine ve gönlü rahat bir şekilde nefsani isteklerine uymasına sebebiyet verir. Bu tür insanlar cehennem azabını hatırlatanlara da alaylı bir ifade ile şöyle der: Kim o dünyadan haber getirmiş ki, siz bizi ondan korkutursunuz? Hangi cennet? Hangi cehennem? Bunların hepsi içi boş vaatlerdir. Biz nakite bakar, veresiyeye bakmayız.
Kuşkusuz bu tür düşünen insanlar hiç bir zaman tevbe etmeyi ve yanlış yoldan geri dönmeyi düşünmez ve aynı vaziyette bu dünyadan ayrılır. Ancak bunlar kıyamet gününde cehennemden başka bir yol bulamazlar, üstelik cehennem ateşinden kurtulabilmek için de hiç bir özür ve bahaneleri kabul edilmez.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İnsanın sonunu kötüye bağlayan şey, fani dünyanın şatafatına, mal ve serveti ve lezzetlerine gönül vermektir.
2 – Allah teala hücceti tüm kullarına tamamlamış ve her türlü özür ve bahane yolunu kapatmıştır; böylece kıyamet gününde hiç kimse, ben bilmiyordum, iddiasında bulunamaz.
el Casiye suresinin 36 ve 37. ayetleri:
فَلِلَّهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَرَبِّ الْأَرْضِ رَبِّ الْعَالَمِینَ (45:36)
وَلَهُ الْکِبْرِیَاءُ فِی السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِیزُ الْحَکِیمُ (45:37)
Yani:
Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
Göklerde ve yerde azamet yalnız O'nundur. O, azîzdir, hakîmdir.
Cesiye suresinin son ayetleri olan bu ayetler yüce Allah’ın varlık aleminde eşsiz ve emsalsiz konumuna işaretle şöyle buyurmakta:
Azametli ve dipsiz uzayın ve galaksilerin tedbiri yüce Allah’ın elindedir; nitekim varlık aleminin azametine karşın küçücük bir zerre gibi duran yeryüzü ve içindeki tüm mahlukların tedbiri de Allah’a aittir. Allah sınırsız ve yenilmez gücü ve sağlam ve dipsiz ilim ve hikmeti ile varlık alemini yönetir. Dolayısıyla biz insanların görevi yüce Allah’ı, konumunu ve varlık aleminde rolünü doğru tanımaktır, nitekim bu tanım O’nu hamd etmekle sonuçlanır; zira her türlü hayır ve bereket Allah’tandır ve tüm hamd ve şükranlar da O’na mahsustur.
Surenin son ayetinde yüce Allah’ın azameti varlık aleminin her yerinde aşikar olduğu ve yerde ve göklerde azamet ve ihtişam ancak O’na mahsus olduğu vurgulanmıştır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Varlık alemi yegane Allah tarafından yönetilir ve bu konuda yer ve göklerin yönetiminde hiç bir farklılık söz konusu değildir.
2 – İzzet ve iktidar ancak ilim ve hikmetle beraber olursa etkili olur.
3 – Allah’a ibadet etmek için O’nu tanımak gerekir ve ancak Allah hamd edilmeye layıktır.