Şubat 22, 2022 17:38 Europe/Istanbul
  • Nur’a giden yol ( 925 )

el Ahkaf suresinin 19 ila 23. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

el Ahkaf suresinin 19. ayeti:

 

وَلِکُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُوا وَلِیُوَفِّیَهُمْ أَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا یُظْلَمُونَ (46:19)

 

Yani:

Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah, onlara yaptıklarının karşılığını verir, asla kendilerine haksızlık yapılmaz.

 

Geçen bölümde halktan iki kesime işaret edildi. Bunlardan bir grup ebeveynine ihsan eden ve Allah’a inanan ve diğeri Allah'ı inkar etmekle beraber ebeveyninin haklarını umursamayan gruptu. Bu ayet ise şöyle buyurmakta:

Allah teala kıyamet gününde her iki kesime amel ve davranışlarına uygun biçimde mükafat ve ceza verecek ve her birine saikleri ve amellerine göre farklı dereceler sunacaktır.

Ayet ayrıca ceza düzeninde ilahi adalete vurgu yaparak şöyle buyurmakta:

Her insan amelinin karşılığını tam olarak alacak ve hiç kimseye zerre kadar zulüm reva görülmeyecektir.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Her insanın dünya ahiret kaderi kendi elindedir ve kıyamet gününde konumu da saikleri ve amellerine göre belli olur.

2 – Zamanla insanların amelleri yok olmaz. Her insanın ameli ve sonuçları amel mektubunda kayda alınır ve kıyamet gününde bu ameller tam olarak açıklanır. Nitekim bu ameller, insanların kıyamet gününde ceza veya mükafatlarının temelini oluşturur.

 

el Ahkaf suresinin 20. ayeti:

 

وَیَوْمَ یُعْرَضُ الَّذِینَ کَفَرُوا عَلَى النَّارِ أَذْهَبْتُمْ طَیِّبَاتِکُمْ فِی حَیَاتِکُمُ الدُّنْیَا وَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهَا فَالْیَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا کُنْتُمْ تَسْتَکْبِرُونَ فِی الْأَرْضِ بِغَیْرِ الْحَقِّ وَبِمَا کُنْتُمْ تَفْسُقُونَ (46:20)

 

Yani:

İnkâr edenler ateşe arzolunacakları gün (onlara şöyle denir): Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz!

 

Fani dünyada İlahi lütuf ve rahmet tüm insanları, ister kafir ister mümin olsan, kapsar. Allah teala maddi ve dünyevi nimetleri kafirlerden ve müşriklerden de esirgemez.

Bu ayet ise şöyle buyurmakta:

Kafirler ve günahkar insanlar fani dünyada ilahi nimetlerden ve maddi zevklerden yeteri kadar yararlandılar ve hiç bir şeyden mahrum bırakılmadılar. Ancak kıyamet günü, ceza günüdür. Bu günde ilahi geniş rahmet ancak pak ve salih insanları kapsar. Fani dünyada hakka karşı çıkan ve inat ve kibirleri yüzünden hakkı kabul etmeyenleri şimdi ağır ceza beklemektedir.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Fani dünyada ilahi nimetlerden yararlanmak, Allah’a iman etmeye bağlı değildir. Bu nimetler Allah teala başta insanlar olmak üzere tüm mahluklarına verdiği rızktır.

2 – Asilik ve istikbar pratikte hak yolundan sapmaya ve fesat yoluna girmeye sebebiyet verir.

3 – Kıyamet gününde aşağılanmak ve zillet, fani dünyada kibirlenen ve büyüklük taslayanlara verilen cezalardan biridir.

 

el Ahkaf suresinin 21 ila 23. ayetleri:

وَاذْکُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنْذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتِ النُّذُرُ مِنْ بَیْنِ یَدَیْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّی أَخَافُ عَلَیْکُمْ عَذَابَ یَوْمٍ عَظِیمٍ (46:21)

قَالُوا أَجِئْتَنَا لِتَأْفِکَنَا عَنْ آَلِهَتِنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ کُنْتَ مِنَ الصَّادِقِینَ (46:22)

قَالَ إِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللَّهِ وَأُبَلِّغُکُمْ مَا أُرْسِلْتُ بِهِ وَلَکِنِّی أَرَاکُمْ قَوْمًا تَجْهَلُونَ (46:23)

 

Yani:

Ad kavminin kardeşini (Hûd'u) an. Zira o, kendinden önce ve sonra uyarıcıların da gelip geçtiği Ahkaf bölgesindeki kavmine: Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum, demişti.

 

"Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir" dediler.

 

Hûd da! Bilgi ancak Allah'ın katındadır. Ben size, bana gönderilen şeyi duyuruyorum. Fakat sizin cahil bir kavim olduğunuzu görüyorum, dedi.

 

Bu ayetler Hz. Hud ve kavminin öyküsünü anlatarak şöyle buyurmakta:

Hud da diğer ilahi peygamberler gibi insanları şirk ve putperestlik ve diğer çirkin amelleri konusunda uyarıyordu. Ancak Hud kavmi yanlış işlerini düşünmek ve onları düzeltmek ve putlara tapmaktan el çekmek yerine peygamberlerinden sözünü ettiği azabı bu dünyada başlarına getirmesini istiyordu. Oysa ceza vermek ancak Allah’a mahsustur ve peygamberlerin azabın bu dünyada veya ahiret aleminde nazil olmasında hiç bir etkileri yoktur.

Bu yüzden Hz. Hud kavmine şöyle dedi:

Sizin benden istediğiniz şey benim yetki ve irademin kapsamında değildi ve ilmi, ancak Allah tealanın elindedir. Ben sadece yüce Allah’ın emirlerini tebliğ etmek ve sizi tevhide davet etmekle görevlendirildim. Ben ne sizi sözümü dinlemeye zorlayabilir, ne de kimseye ceza verebilirim. Sizin şu inadınız ve hakka karşı direnmenizin köklerini de hakkı anlamanıza ve iman etmenize mani olan cahilliğinizde görüyorum.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Peygamberlerin müşrik ve kafir kavimlere karşı ilk görevi onları uyarmak ve karşılaşacakları tehlike hakkında ikaz etmekti.

2 – Tarih boyunca tüm ilahi peygamberlerin hedefi ve görevi insanları tevhide davet etmek ve şirk ve küfürden sakındırmak olmuştur.

3 – Eğer insan kıyamet gününe inanırsa, bu dünyada amelleri ve davranışları düzelir.

4 – Peygamberlerin görevi insanları Allah’a tapmaya zorlamak değil, ilahi risaleti tebliğ etmek olmuştur.

5 – Etnik yanlış gelenek ve göreneklerin üzerinde bağnazlıkla ısrar etmek, cahilliğin ve hakikati idrak etmekte acizliğin işaretidir.