Nur’a giden yol ( 928 )
Muhammed suresinin 1 ila 6. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Adını Peygamberimizin -s- isminden alan bu sureye aynı zamanda Kıtâl suresi de denmiştir. Sure Medine'de inmiş ve 38 ayetten ibarettir. Surede müminler ve kafirler olmak üzere iki grup karşılaştırılıyor. Bu iki grup tarih boyunca var olmuş ve gelecekte de var olacaktır. Kuşkusuz müminlerin görevi başkalarını Allah’a ve ilahi peygamberlere inanmaya davet etmektir; ancak bunu yaparken hiç kimseyi zorlamaya hakkı olmadıkları da kesindir. Kafirler ise batıl yolundadır ve müminleri Allah yolundan vazgeçirmeye çalışır. Bu zümre hedefine ulaşmak için hatta zora bile başvurabilir. Bu durumda iki grup arasında çatışma kaçınılmaz olur. Surede Allah tealanın bu tür durumlarda müminlerin nasıl davranmaları gerektiği açıkça beyan edilmiştir.
Muhammed suresinin 1 ila 3. ayetleri:
الَّذِینَ کَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِیلِ اللَّهِ أَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ (47:1)
وَالَّذِینَ آَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَآَمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّهِمْ کَفَّرَ عَنْهُمْ سَیِّئَاتِهِمْ وَأَصْلَحَ بَالَهُمْ (47:2)
ذَلِکَ بِأَنَّ الَّذِینَ کَفَرُوا اتَّبَعُوا الْبَاطِلَ وَأَنَّ الَّذِینَ آَمَنُوا اتَّبَعُوا الْحَقَّ مِنْ رَبِّهِمْ کَذَلِکَ یَضْرِبُ اللَّهُ لِلنَّاسِ أَمْثَالَهُمْ (47:3)
Yani:
İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların işlerini Allah boşa çıkarmıştır.
İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.
Bunun sebebi, inkâr edenlerin bâtıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara kendilerinden misallerini anlatır.
Küfür ve şirk elebaşıları kendi konumlarını pekiştirmek için sürekli küfür ve şirk nüfusunu arttırmaya çalışır. Onlar çeşitli yöntemlerle başkalarını kendi inançlarına çekmeye çalışır ve hatta muhtaç insanlara infak yolu ile ve bazı hayır işlerine girişerek bu hedeflerine ulaşmak ister. Bu zümrenin tek amacı, kendi yandaşlarının sayısını korumak ve başkalarını batıl inançlarına cezbetmektir.
Ancak kafirler ve müşriklerin bu tür işleri hiç bir işe yaramaz ve Allah teala onların bu amaç doğrultusunda yaptıkları iyi amelleri kabul etmez; zira bu zümrenin hedefi kutsal olmayan bir hedeftir. Bunlar örneğin sırf şöhret olmak veya sosyal açıdan daha üstün konum kazanmak için hastane yapar ve yoksul insanların hizmetine sunar. Gerçi yoksul ve muhtaç insanlar bu bağıştan yararlanır, fakat bu tür infakta bulunanlar bu amellerinden hiç bir fayda görmez. Oysa Hakkı tanıyan ve iman eden ve Hakkı getirene, yani İslam Peygamberi’ne -s- iman eden insanların iyi amelleri yüce Allah katında kabul görür. Allah teala lütuf ve merhameti ile bu tür insanların günahını bağışlar ve işlerini düzeltir.
Kur'an'ı Kerim ayetlerin devamında küfürle iman arasındaki fark, Hakla batıl arasındaki farkın temeline dayandığını buyuruyor. Bir grup Hakkı tanımaya ve izlemeye çalışıyor, ancak bir başka grup Hakkı tanımaya rağmen izlemek istemiyor ve hatta hakla mücadele etmeye kalkışıyor. Dünya halkı bu iki grubun dışında değildir; yani ya Hakkı benimser, ya da Hakla savaşır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İslam düşmanları bu din ile mücadele için planı vardı ve bu uğurda çaba harcar; ancak çabaları sonuç vermez ve İslam dini günden güne gelişmeye devam eder.
2 – Sadece Allah’a iman etmek yeterli değildir. Bunun yanında son ilahi peygambere iman etmek ve onun tealimi ile Allah yolunu izlemek de şarttır.
3 – Allah’a, peygamberine ve semavi kitabına iman etmek de yeterli değildir ve bunun yanında iyi ve salih amel de gerekir.
4 – Her insanın iyi kötü, kaderi onun düşünceleri ve amellerine bağlıdır; yani düşüncede ve amelde Hakka mı yoksa batıla mı uyduğuna bakılır.
Muhammed suresinin 4 ila 6. ayetleri:
فَإِذا لَقِیتُمُ الَّذِینَ کَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ حَتَّى إِذَا أَثْخَنْتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ فَإِمَّا مَنًّا بَعْدُ وَإِمَّا فِدَاءً حَتَّى تَضَعَ الْحَرْبُ أَوْزَارَهَا ذَلِکَ وَلَوْ یَشَاءُ اللَّهُ لَانْتَصَرَ مِنْهُمْ وَلَکِنْ لِیَبْلُوَ بَعْضَکُمْ بِبَعْضٍ وَالَّذِینَ قُتِلُوا فِی سَبِیلِ اللَّهِ فَلَنْ یُضِلَّ أَعْمَالَهُمْ (47:4)
سَیَهْدِیهِمْ وَیُصْلِحُ بَالَهُمْ (47:5)
وَیُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ عَرَّفَهَا لَهُمْ (47:6)
Yani:
(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Durum şu ki, Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.
Allah onları muratlarına erdirecek, gönüllerini şâdedecek .
Onları, kendilerine tanıttığı cennete sokacaktır.
Önceki ayetlerde belirtildiği üzere, İslam düşmanları türlü yollardan İslam dinini ve Müslümanları zayıflatmaya çalışır ve bu uğurda izledikleri yöntemlerden biri de savaş ve çatışma dayatmaktır. Allah teala bu ayetlerde açık ve kesin bir ifade ile şöyle buyurmakta:
Düşmanla savaş meydanında sıkı durun, cesurca savaşın ve düşmanı dize getirin. Ancak onlardan herhangi biri size teslim olduğunda, onu öldürmeyin ve sadece esir alın ve savaşın sonunda ya merhametle ya da fidye karşılığında azat edin. Düşmana karşı tavrınız onu aciz edecek ve dize getirecek şekildi olmalı ve bu savaş yöntemi düşmana musallat oluncaya dek devam etmelidir. Kuşkusuz bu tür savaşlarda ve çatışmalarda bazıları öldürülür. Eğer ölenler Hak yolunda ölmüşse, Allah teala onlara ahirette büyük mükafat verir ve eğer batıl uğruna ölmüşse canı heba olmuş olur ve kıyamet gününde de cezalandırılır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Müslümanlarla savaşmak istemeyen kafirlere karşı barışçıl bir şekilde davranmalı, fakat savaşmak isteyenlere karşı kendileri gibi sert ve şiddetle davranmalıyız.
2 – Savaş meydanında düşman karşısında sıkı durmak gerektiği gibi savaş esirlerine merhametli davranmak da İslam’ın tavsiyesidir.
3 – Savaş ve cihat müminlerin ilahi sınav alanıdır. Bu sınavda kimin cihat ettiği ve kimin cihattan kaçtığı belli olur.
4 – Şehitler gerçi görecede öldürülmüş ve bu dünyadan ayrılmıştır; fakat Allah yolunda canını feda ettikleri için emekleri asla heba olmaz ve Allah teala onların hedeflerini gerçekleştirir. Dolayısıyla her savaş meydanında gerçek zaferi kazananlar, şehitlerdir.