Mayıs 28, 2016 16:07 Europe/Istanbul

Aslında bugün Arabistan ve korsan İsrail’in ilişkileri geçmiş yılların aksine gizlenen bir konu değil ve bu ilişkiler yavaş yavaş gün ışığına çıkma noktasına doğru ilerliyor.

Bu çerçevede son altı ayda Arabistan ve siyonist rejim İsrail’in siyasi ve güvenlik yetkilileri bölgesel gelişmeleri ve özellikle İran meselesini tartışmak üzere bir çok kez bir araya geldi.

Bazı gözlemciler Arabistan kralı Salman’ın geçen ay Mısır’ın başkenti Kahire’yi ziyaret etmesini ve Mısır yönetiminin Tiran ve Sanafir gibi iki stratejik adanın egemenlik hakkını Arabistan’a devretmesini de Riyad ve Tel aviv arasında yakın işbirliğinin işareti şeklinde yorumluyor, çünkü bu kesime göre söz konusu adaların hakimiyet hakkının Arabistan’a verilmesi korsan İsrail’in onayı olmaksızın asla mümkün değildi. Bu gelişme söz konusu gözlemciler tarafından Arabistan ve İsrail arasındaki ikili ilişkilerin geliştiği işareti şeklinde algılandı ve şimdi de herkes bu iki rejimin ilişkilerini açığa vurmak istediğinden söz ediyor.

Öte yandan Arap medyası da Arabistan ve korsan İsrail arasındaki yakınlaşmanın yankılarını irdelemeye ve bu bağlamda farklı yorumlara yer vermeye başladı.

Mısır’ın El Bedil sitesi, Cezayir’in El Haber gazetesi ve Mısır’ın El Yom El Sabe gazetesi, Arabistan ve korsan İsrail’in doğrudan ilişki kurma çabalarını ele alan bazı Arap medya organlarıdır.

El Bedil sitesi Hadir Mahmut kaleminden yayımladığı raporda şu ifadelere yer verdi:

Bu görüşmler, ikili anlaşmalar ve tebessümlerle beraber Arabistan ve siyonist rejimi arasında bazı alanlarda ilişkilerin normalleştiği açığa çıkmaya başladı. Arabistan ise kendini gaflet uykusuna dalmış gibi yaparak bölgede tüm terör olaylarının gerçek sebebi olan siyonist rejimle işbirliği yapıyor. Oysa bu rejimin eli, Filistin milletinin kanına bulaşmıştır.

El Bedil sitesinin raporuna göre, Arabistan’ın eski istihbarat şefi Türki Faysal’ın son açıklamaları da Riyad’ın Tel aviv ile ilişkilerini normalleştirmeye başladığını gösteriyor. Türki Faysal defalarca korsan İsrail hakkında gerçekten düşündürüce sözler sarf etti, öyle ki bu sözler yüzünden Arabistan ve İsrail ilişkilerinin normalleşme sürecinin bir numaralı adamı lakabını kazandı. Yine geçen Şubat ayında Münih’te düzenlenen güvenlik konferansında siyonist rejim savaş Bakanı Moşe Yalon’la Türki Faysal’ın el sıkışması ve birbirine gülmeleri dikkat çekti.

Türki Faysal “Biz siyonist rejimin bölgede münzevi olmasını tercih etmiyoruz” gibi ünlü bir cümleyi sarf eden Arabistanlı yetkilidir.

El Bedil sitesinin raporuna göre, siyonist rejim elebaşıları, Amerika’nın politikasını Tahran ve Moskova’ya yakınlaşmak ve Riyad ve Tel aviv gibi eski müttefiklerine sırt çevirmek şeklinde değerlendirdikten sonra bölgede yeni bir müttefik arayışının önemini hissetti ve bu yüzden İran’la düşmanlık güden Arap ülkelerine yönelerek onlarla İran’a karşı ortak bir dosya açmaya çalıştı. Siyonist rejim bu arayışında başta Arabistan olmak üzere Fars körfezi kıyısında yer alan Arap emirliklerden daha iyi bir müttefik bulamadı. Bu ülkelerin İran’la anlaşmazlıkları ve hepsinin Suriye krizine karşı ortak bir tutum sergilemeleri Tel aviv ile Fars körfezi kıyısında yer alan Arap emirliklerin ortak paydasını oluşturdu.

Cezayir’in El Haber gazetesi de korsan İsrail’de yayımlanan Maariv gazetesinden naklen şu ifadelere yer verdi:

Önümüzdeki günlerde Kahire – Tel aviv – Riyad üçlü ittifakı tamamlanıyor. Yakında İsrail ve Arabistan ilişkileri gizli konumdan çıkıyor ve açık bir konuma kavuşuyor. Mısır’ın Tiran ve Sanafir adalarının hakimiyetinden vaz geçmesi, perde arkasında gerçekleşen gizli anlaşmaların sadece küçük bir bölümüdür. Görünüştü, Mısır’ın iki adasının hakimiyet hakkının Arabistan’a devredilmesi, İsrail ve Mısır arasındaki barış anlaşmasında yaşanan yeni değişikliklerin bir bölümüdür. Amerika Mısır’la İsrail arasındaki barış anlaşmasının baş gözlemcisi olarak bu meseleye asla itiraz etmedi. Çünkü Amerika yönetimi Riyad, Tel aviv ve Kahire’ye üç seçkin müttefiki olarak görüyor ve bu üçlünün ittifakı önümüzdeki günlerde gizli konumdan aşikar ve açık ilişki aşamasına geçecektir.

El Haber gazetesinin raporu şöyle devam ediyor: İsrailli yetkililer defalarca Arabistanlı mevkidaşları ile görüştü. Korsan İsrail’in eski Başbakanı İhud Olmert bir kaç kez Amerika’da Arabistan milli güvenlik konseyi eski Başkanı Bender bin Sultan’la görüştü ve Mısır ve Arabistan’ın Tiran ve Sanafir adaları üzerindeki yeni anlaşması da Arabistan ve İsrail’in ortak çıkarlarını destekleyecektir.

Mısır’ın El Yom El Sabe gazetesi de Sohile Fevzi kaleminden yayımladığı raporunda Mısır’ın Tiran ve Sanafir adalarının hakimiyet hakkının Arabistan’a devredilmesi bu ülkenin korsan İsrail ile ilişkilerini açığa vurup vurmayacağı sorusunu gündeme getirerek şu ifadelere yer verdi:

İsrailli tarafın Tiran ve Sanafir adaları hakkında açıklaması, korsan İsrail ile önceden koordine edilmemiş hiç bir gelişme yaşanmayacağını gösteriyor, öyle ki siyonist rejim savaş Bakanı, İsrailli gemilerin Tiran boğazında serbestçe seyretmeleri, Mısır ve İsrail’in 1979 yılında imzaladıkları barış anlaşmasında yer aldığını belirtti. İki taraf bu anlaşmada İsrailli gemilerin bu bölgede seyri hiç bir kısıtlama olmaksızın gerçekleşmesini kararlaştırdı. Buna göre de Arabistan da İsrailli gemilerin bu bölgede serbest seyriyle ilgili anlaşmaya bağlı kalması gerekiyor.

Siyonist İsrail savaş Bakanı Moşe Yalon’un bu sözleri Tiran ve Sanafir adalarının hakimiyet hakkından Arabistan’a devredilmesi İsrail ile varılan anlaşmaya göre gerçekleştiğini ve Arabistan da bu bağlamda Tel aviv’e bazı güvenceler verdiğini gösteriyor.

Bazı çevreler bu iki adanın özel güvenlik şartları Arabistanlı ve İsrailli tarafların açık koordinasyonu ve işbirliğini gerektirdiğini belirtiyor. Özellikle bu ikilinin İran adında ortak bir düşman konusunda da hemfikir oldukları anlaşılıyor.

El Yom El Sabe gazetesine göre Riyad ve Tel aviv’in ilişkilerini açığa vurma senaryosu Amerika tarafından olumlu karşılanmasına karşın bu mesele Arabistan’ın İslam dünyasında kendisinden sunmak istediği dini muhafazakar imajı gölgeleyeceği kesindir.

Lübnan’ın El Minar dergisi ve Filistin’in Kudüs adlı internet sitesi Arabistan ve korsan İsrail arasındaki güvenlik işbirliğini ele aldıkları yorumlarında bu sürecin Filistin meselesinin arka plana itilmesi ve İslam dünyasının yıkılmasına yönelik tehidetlerine ve zararlarına vurgu yapıyor.

El Minar dergisi şöyle diyor: Arabistan’ın tekfirci rejimi Filistin meselesini marjinalleştirmek için İsrail rejimi ile işbirliği ve koordineli hareket etme doğrultusunda girişimlerini ve temaslarını arttırmaya başladı. Arabistan ve siyonist rejimin Filistin milletine karşın işbirliği gelişirken, vahabilik beşiği Arabistan siyonist rejimin Fars körfezinde öncü karakoluna dönüşüyor. Bugün siyonist rejimin savunma ve güvenlik bakanları, askeri ve güvenlik müsteşarları bu üslerde cirit atıyor. Bundan başka Riyad ile Tel aviv arasında sıkı istihbarat işbirliği yapılıyor ve Arabistan güvenlik teşkilatı korsan İsrail güvenlik sistemine hizmet ediyor.

El Minar, Arabistan bir çok arenada hezimete uğradığı için şimdi bu yoldan kaybettiği onurunu ve haysiyetini korumaya çalıştığını vurguluyor.

Filistin’in Kudüs sitesi ise Jack Yusuf Hazmo kaleminde yayımladığı raporunda şu ifadelere yer verdi.

Arabistan yetkilileri ile İsrail rejimi elebaşıları arasında görüşme zinciri yıllardır devam ediyor. Bu görüşmelersiyonist rejim Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden Dori Gold’la Arabistan güvenlik subaylarından Enver Aşki veya siyonist rejim savaş Bakanı Moşe Yalon’la prens Faysal’ın geçen yılki görüşmesi ile başlamadı. Likud partisinden İsrailli Bakan Del Meridor bazı basın toplantılarında bundan bir kaç yıl önce de prens Faysal’la görüştüğünü ifşa etmişti.

Yusuf Hazmı’nun yazdığına göre Enver Aşki de bir kaç gün önce bir TV programında şöyle demişti: eğer siyonist rejim 2002 yılında gündeme gelen Arap inisiyatifini kabul ederse Arabistan pek yakında Tel aviv’de büyükelçiliğini açacaktır. Bu sözler Arabistan ve İsrail arasında sıkı ilişkilerin bulunduğunu ve iki tarafın ikili ilişkilerini açıklamak için bir bahane aradığını gösteriyor.

Kudüs sitesinin raporuna göre, siyonist rejim medyası yıllar öncesinden beri Arabistan ve İsrail arasında güvenlik oturumları Bender bin Sultan gözetiminde gerçekleştiğini yazıyor. Bu oturumlar Kızıldeniz kıyılarında İlat kentinde düzenleniyordu. Burada Bender binSultan sünni bir güç oluşturmaya özel özen gösteriyordu. Bender bin Sultan şii ve sünni müslümanların arasında fitnenin mimarıdır ve hiç kuşku yoktur ki radikal terör örgütleri de bu Suud prensinin ürünlerinden sayılır.

Kudüs sitesinin belirttiğine göre, bazı çevreler Arabistan’ın siyonist İsrail’le ilişkilerini bir iç mesele olarak yorumluyor. Oysa bu gerekçe asla kabul edilemez bir gerekçedir ve ancak Arabistan bir İslam ülkesi ve bir Arap ülkesi olmadığını ve liderleri de Araplar ve müslümanlarla hiç bir ilişkileri olmadığını ilan ettiği takdirde kabul edilebilir. Arabistan ve siyonist rejim ilişkileri örtbas edilemeyecek gerçekleri yansıtır. Bu gerçeklerin en önemlisi ise, Arabistan’ın başta Suriye milleti olmak üzere Arap dünyasının çektiği acıların başlıca nedeni olduğu gerçeğidir. Arabistan’ın amacı bu tür cinayetleriyle siyonist İsrail’in gönlünü kazanmaktır.


Siyonist rejim Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Filistin meselesi ile ilgili iddiaları ve yine bu rejimin 1967 savaşında işgal ettiği Golan tepeleri hakkında sarf ettiği sözleri ve bu tepelerin İsrail’e ait olduğunu ve artık Suriye’ye iade edilmeyeceğini söylemesi, hepsi Arabistan elebaşılarının bu rejimi Arap dünyasına karşı desteklediğinin işaretidir.

Kudüs sitesi yazarı Yusuf Hazmo’ya göre yanında akrep taşıyan biri, onun tarafından sokulma riskinden korunamayacağı kesindir. Kuşkusuz akrep bir gün Arabistan’ı da sokar, ama o zaman artık pişmanlığın hiç bir faydası yoktur ve akan sular artık geri gelmez. Gerçekte Arap dünyasından terör yüzünden çektiği acılar er geç Arabistan’ı da saracaktır. 015


Etiketler