Nur’a giden yol ( 929 )
Muhammed suresinin 7 ila 14. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Muhammed suresinin 7 ila 9. ayetleri:
یَا أَیُّهَا الَّذِینَ آَمَنُوا إِنْ تَنْصُرُوا اللَّهَ یَنْصُرْکُمْ وَیُثَبِّتْ أَقْدَامَکُمْ (47:7)
وَالَّذِینَ کَفَرُوا فَتَعْسًا لَهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ (47:8)
ذَلِکَ بِأَنَّهُمْ کَرِهُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ (47:9)
Yani:
Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.
İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.
Bunun sebebi, Allah'ın indirdiğini beğenmemeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.
Geçen bölümde İslam düşmanları ile savaş meydanlarında mücadeleden söz edildi. Bu ayetler önceki ayetlerin devamında müminlere hitaben şöyle buyurmakta:
Savaş meydanı, mücadele ve çatışma meydanıdır ve kendine özel zorlukları ve sıkıntıları söz konusudur. O zaman mümin kullar dinini ve topraklarını savunmak için sabırlı olmalı, direnmeli ve savaş meydanından kaçmamalıdır. Eğer sizler din düşmanlarına karşı direnirseniz, hiç kuşkusuz Allah teala da size yardımcı olur ve düşman karşısında zafer kazandırır; zira yüce Allah düşmanın yok edilmesini ve devrilmesini irade buyurmuş ve onların planlarını suya düşürecektir. Ancak düşmanlar Allah’ın ve peygamberinin hayat veren tealimine karşı teslim olmak yerine ilahi ahkama karşı savaşa kalkışmıştır. Dolayısıyla düşmanların helak olmaktan başka sonu olmayacak ve amelleri istedikleri hedeflere ulaşmayacaktır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Sadece iman etmek tek başına yeterli değildir. Mümin insan Allah’ın dinini yaygınlaştırmak için çaba harcamalı ve toplumu dinden saptıracak etkenlerle mücadele etmelidir.
2 – Allah tealanın dinine nasıl yardım edileceği, zaman ve mekanın şartlarına göre değişir. Bazen din hakikatlerini yaygınlaştırmak için sözlü faaliyet gerekirken, bazen de mali yardımlar ve bazen de fedakarlık ve canını feda etmekle dine yardımda bulunulur.
3 – İlahi tealimden kalben nefret etmek, insanda bir nevi küfür işaretidir ve tüm iyi amellerini heba eder.
4 – Hakla savaşmanın sonu helak olmaktan başka bir şey olamaz ve insanı çok tehlikeli uçurumlara doğru sürükler.
Muhammed suresinin 10 ve 11. ayetleri:
أَفَلَمْ یَسِیرُوا فِی الْأَرْضِ فَیَنْظُرُوا کَیْفَ کَانَ عَاقِبَةُ الَّذِینَ مِنْ قَبْلِهِمْ دَمَّرَ اللَّهُ عَلَیْهِمْ وَلِلْکَافِرِینَ أَمْثَالُهَا (47:10)
ذَلِکَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِینَ آَمَنُوا وَأَنَّ الْکَافِرِینَ لَا مَوْلَى لَهُمْ (47:11)
Yani:
Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır. Kâfirlere de onların benzeri vardır.
Bu, Allah'ın, inananların yardımcısı olmasından dolayıdır. Kâfirlere gelince, onların yardımcıları yoktur.
Önceki ayetlerin devamında bu ayetler Müslümanlara karşı düşmanlık güden kafirleri ve müşrikleri seyahat ettikleri ve gittikleri yerlerde geçmiş kavimlerden geriye kalan enkazlara ve kalıntılara bakarak nasıl yok olduklarını ve artık onlardan ne bir ad ve ne bir iz kaldığını görecekleri konusunda uyarıyor.
Ayetler kafirlere ve müşriklere hitaben şöyle buyurmakta:
Zannetmeyin ki bu son sadece geçmiş kavimlere özeldir ve sizleri kapsamayacaktır. Hayır, eğer siz de onların gittiği yola giderseniz, onların kaderini paylaşır ve yok olursunuz. Gerçekte yanlış yola devam ettiğiniz takdirde size kurtaracak hiç kimse olmaz, zira Allah teala düşmanlarını desteklemez, onlara yardımda bulunmaz.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Geçmiş kavimlerin tarihini okumak ve yaşadıkları yerleri yakından seyretmek ve geçmiş kavimlerin kaderinden ders almak, İslam dininde seyahat etme ve dünyayı gezmenin amaçlarından biri olduğunu vurguluyor.
2 – Kafirlerin bugünkü refahı ve rahatı bizi kandırmaması gerekir; zira onların sonu asla hayırlı olmayacaktır.
3 – Allah’a iman etmek, dünya ahiret ilahi rahmet ve yardımı kazanma vesilesi iken, küfür ve şirk onları kaybetme etkenidir.
Muhammed suresinin 12. ayeti:
إِنَّ اللَّهَ یُدْخِلُ الَّذِینَ آَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِی مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَالَّذِینَ کَفَرُوا یَتَمَتَّعُونَ وَیَأْکُلُونَ کَمَا تَأْکُلُ الْأَنْعَامُ وَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْ (47:12)
Yani:
Muhakkak ki Allah, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar; inkâr edenler ise (dünyadan) faydalanırlar, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir.
9s
Fani dünyada kafirlerle müminlerin karşılaştırıldığı ayetlerin devamında bu ayet iki kesimin kıyamet gününde konumlarını karşılaştırarak şöyle buyurmakta:
Bu dünyada görev ve sorumluluklarını doğru biçimde yerine getiren ve iyi ve salih amellerin peşinden giden mümin kullar kıyamet gününde de nimet, saadet, mutluluk ve bolluk içinde bir konumla mükafatlandırılır. Ancak Hakka karşı olanların konumu cehennem ve yakıcı ateşi olur. Zira onlar dünyevi geçici lezzetlerin ve zevklerin peşinde olmuş ve hayvanlar gibi bir tek karınlarını doyurmak ve şehvetlerini tatmin etmekten başka hiç bir şey düşünmemiş ve ahiretleri için hiç bir şey biriktirmemiştir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Bu dünyanın zevklerinden yararlanmak, ister az ister çok olsun, fani ve geçicidir. Bu dünyada yaşarken asıl baki ve ebedi olan ahiret alemi için bir şeyler biriktirmenin peşinde olmalıyız.
2 – Kur'an'ı Kerim, insanların bu dünyadan ve nimetlerinden yararlanmayı caiz görmekte, ancak hayvan gibi yaşamaya karşı çıkmaktadır.
3 – Yaşam yolunu seçerken, nihayetinde varacağımız yeri düşünmeliyiz, zira yol kenarındaki güzellikler çok fani ve geçicidir.
Muhammed suresinin 13 ve 14. ayetleri:
وَکَأَیِّنْ مِنْ قَرْیَةٍ هِیَ أَشَدُّ قُوَّةً مِنْ قَرْیَتِکَ الَّتِی أَخْرَجَتْکَ أَهْلَکْنَاهُمْ فَلَا نَاصِرَ لَهُمْ (47:13)
أَفَمَنْ کَانَ عَلَى بَیِّنَةٍ مِنْ رَبِّهِ کَمَنْ زُیِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ (47:14)
Yani:
Senin şehrinden -ki ora (halkı) seni çıkardı daha kuvvetli nice şehirleri yok ettik; onlara bir yardım eden de çıkmadı.
Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işi kendisine güzel görünen ve heveslerine uyan kimse gibi olur mu?
Bu ayetler inatçı kafirlerin çirkin özelliklerine işaret ederek şöyle buyurmakta:
Onlar güç ve servetleri ile böbürlenir ve hiç kimsenin gücü onlara yetmeyeceğini zanneder; oysa geçmiş kavimlerin kaderi, hepsi ilahi irade ile yok olduklarını ve hiç kimse de onlara yardım edemediğini göstermektedir.
Kafirlerin bir başka çirkin sıfatı, heva ve hevesleri ve zevk düşkünlüğü ve menfaatçiliği, her türlü çirkin ve kötü amellerini güzel ve iyiymiş gibi görecek kadar ilerlemiştir. Bu zümre Hak olan ve Allah teala tarafından gelen her şeyi kötü zanneder ve benimsemek istemez.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Mümin insan Allah düşmanlarının görece gücünden korkmamalıdır; zira Allah’ın gücü tüm beşeri güçlerin üstündedir.
2 – Düşmanlar türlü yollara başvurarak müminleri taciz ve eziyet eder. Ancak iman ehli olan mümin insanlar hiç bir zaman imanından el çekmez ve mücadelelerini sürdürür.
3 – İmanın temeli, delil ve burhandır; ancak küfür batıl düşüncelere ve nefsani heva ve heveslere dayanır.
4 – İnsan ilahi fıtratı ile çirkin amelleri idrak eder, fakat bazıları nefsani heva ve hevesleri uğruna kötü amellerini örtbas etmeye ve türlü yöntemlere başvurarak güzel ve iyi gibi göstermeye çalışır.