Nisan 25, 2022 13:42 Europe/Istanbul
  • Nur’a giden yol ( 932 )

Muhammed suresinin 21 ila 24. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Muhammed suresinin 21. ayeti:

 

طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَعْرُوفٌ فَإِذَا عَزَمَ الْأَمْرُ فَلَوْ صَدَقُوا اللَّهَ لَکَانَ خَیْرًا لَهُمْ (47:21)

 

Yani:

(Onların vazifesi) itaat ve güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı olurdu.

 

Geçen bölümde sözde cihat fermanı beklediklerini, fakat ferman yüce Allah tarafından nazil olunca türlü bahanelerle bu fermanı yerine getirmekten kaçınan imanı gevşeklerden ve münafıklardan söz etmiştik. Bu ayet onlara hitaben şöyle buyurmakta:

İmanın gereği, Allah’ın ve peygamberinin emrine itaat etmek ve yersiz konuşma ve yersiz bahanelerden kaçınmaktır; zira sizin bu tür sözleriniz müminlerin moralini olumsuz etkiliyor ve onları cihat meydanına çıkmak ve asi ve inatçı düşmanla mücadele etmekten alıkoyuyor.

Ayet şöyle devam etmekte:

Eğer imanı gevşek olan bu zümre imanında samimi ise, düşmanla cihada katılmaları gerekir, zira bu durum onların dünyada izzeti ve ahirette ilahi mükafatına vesile olur.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – İmanın gereği, iyi ve güzel söz etmek ve Allah tealanın emirlerine uymaktır. Yoksa her istediğimizi söyleyemeyiz, her istediğimizi yapamayız.

2 – Düşmanla cihat etmek Allah tealanın emirlerinden biridir. Bu emri yerine getirmekte samimi olmalı ve bahane getirmekten uzak durmalıyız, zira bu, insanın kendi lehinedir.

 

Muhammed suresinin 22 ve 23. ayetleri:

 

فَهَلْ عَسَیْتُمْ إِنْ تَوَلَّیْتُمْ أَنْ تُفْسِدُوا فِی الْأَرْضِ وَتُقَطِّعُوا أَرْحَامَکُمْ (47:22)

أُولَئِکَ الَّذِینَ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فَأَصَمَّهُمْ وَأَعْمَى أَبْصَارَهُمْ (47:23)

 

Yani:

Geri dönerseniz, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya ve akrabalık bağlarını kesmeye dönmüş olmaz mısınız?

 

İşte bunlar, Allah'ın kendilerini lânetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir.

 

Önceki ayetlerin devamında bu ayetler imanı gevşek olan insanlara hitaben şöyle buyurmakta:

Eğer Allah’ın cihat emrinden kaçacak olursanız, müşrikler size galip gelir ve cahiliye geleneklerine geri dönersiniz. Oysa o gelenekler toplumda aşiret bağnazlığı temelinde fesat, cinayet ve kan akmalarına ve hatta kızları diri diri gömmeye zemin hazırlıyordu.

Ayetler şöyle devam etmekte:

Cihattan kaçmak ve yersiz bahaneleri ileri sürmek, imanı gevşek olanlar ve münafıkların gözü ve kulağı hakkı görmek ve duymaktan mahrum bırakır. Doğal olarak hakkı doğru düzgün göremeyenler ona karşı çıkar ve sonuçta ilahi rahmetten mahrum kalır.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Kur'an'ı Kerim’e göre cihadı terk etmek zemini fesat ve zalimane cinayetlere hazır hale getirir.

2 – İlahi tealime yüz çevirmek, ailevi ve akraba bağları da zayıflatır.

3 – Toplumda fesat yapan ve aile düzenini bozanlar sadece ilahi rahmetten mahrum kalmaz, ayrıca ilahi lanet de üzerinde olur.

4 – Sadece göz ve kulak sahibi olmak yeterli değil, bu organları doğru kullanmak da önemlidir. Nice insanların gözü kulağı vardır, fakat ne hakkı görür ne de duyar.

 

Muhammed suresinin 24. ayeti:

 

أَفَلَا یَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآَنَ أَمْ عَلَى قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا (47:24)

 

Yani:

Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?

 

İmanı zayıf olan insanların özelliklerinden söz eden önceki ayetlerin devamında bu ayet şöyle buyurmakta:

Bu insanların tüm sorunların kökü, Kur'an'ı Kerim ayetleri üzerinde düşünmemeleri veya heva ve heveslerine düşkünlüğü yüzünden anladıkları halde kabul etmemeleri ve karşı çıkmalarına dayanır.

Gerçi bu ayet imanı zayıf olan insanların hakkındadır; ancak Sad suresinin 29. ayeti Kur'an'ı Kerim ayetleri üzerinde düşünmenin tüm müminlerin görevi olduğunu belirterek şöyle buyurur:

Bu mübarek bir kitaptır ki sana ayetleri üzerinde düşünmeleri için nazil ettik.

Buna göre, rivayetlere göre Allah Resulü -s- kıyamet gününde Kur'an'ı Kerim’in mahcur kalmasından şikayet ediyor. Bu şikayet tüm İslam ümmetini kapsıyor ve Müslümanların bu semavi kitaba yeteri kadar ilgi göstermediğini gösteriyor. Bu ilgisizliğin bir kaç çeşidi vardır; bazıları Kur'an'ı Kerim tilavet etmez, bazıları Kur'an'ı Kerim tilavet etmelerine rağmen ayetleri üzerinde düşünmez, bazıları da tilavet ederek ayetlerin üzerinde düşünmeye rağmen hayatta bu semavi kitabın öğretilerini uygulamaz.

Buna göre Kur'an'ı Kerim maarifini doğru idrak etmek ve ona göre amel etmek gerekir. işte o zaman ilahi rahmet toplumda yayılır ve işlerin yoluna girmesine vesile olur. Aksi takdirde ilk önce insanların kalbi kilitlenir ve ardından toplum çeşitli sorunlara sürüklenir ve sonuçta kurtuluş ve saadet yolu tıkanır.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Kur'an'ı Kerim sadece tilavet etmek için değildir. Bu kitap üzerinde düşünmek içindir ve tilavet bunun ön hazırlığıdır. Dolayısıyla Kur'an'ı Kerim ayetleri üzerinde düşünmeyenler yüce Allah tarafından serzeniş edilir.

2 – Tüm Müslümanlar Kur'an'ı Kerim ayetleri üzerinde düşünmek ve idrak etmekle yükümlüdür ve bu iş özel bir kesime özel değildir.

3 – Kur'an'ı Kerim üzerinde düşünmeyi terk etmek insan kalbini ve ruhunu kilitler. Nitekim kilitlenen kalpler Kur'an'ı Kerim ayetleri üzerinde düşünmekten mahrum kalır.