Nur’a giden yol ( 934 )
Muhammed suresinin 29 ila 32. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Muhammed suresinin 29 ve 30. ayetleri:
أَمْ حَسِبَ الَّذِینَ فِی قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ أَنْ لَنْ یُخْرِجَ اللَّهُ أَضْغَانَهُمْ (47:29)
وَلَوْ نَشَاءُ لَأَرَیْنَاکَهُمْ فَلَعَرَفْتَهُمْ بِسِیمَاهُمْ وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ فِی لَحْنِ الْقَوْلِ وَاللَّهُ یَعْلَمُ أَعْمَالَکُمْ (47:30)
Yani:
Kalplerinde hastalık olanlar, yoksa Allah'ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?
Biz dileseydik onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları konuşma tarzlarından tanırsın. Allah işlediklerinizi bilir.
Geçen bölümde Allah tealanın istekleri yerine, ilahi rızaya ve hoşnutluğa aykırı olsa bile, kendi isteklerinin peşinden giden münafıklardan söz edildi. Bu ayetler ise münafıkların bir başka özelliğine işaretle şöyle buyurmakta:
Bunlar peygamberden ve tealiminden de hoşnut değildir ve hatta peygambere ve müminlere karşı kin beslemekteler. Bunlar görecede iman ettiklerini ve müminlerle birlik olduklarını iddia eder, fakat gerçekte düşmanlarla irtibat kurup Müslümanlara karşı hareket eder ve böylece maddi ve dünyevi çıkarlarını elde etmek ister. Bunlar düşman komplolarına karşı direnmek yerine hem sözde ve hem amelde düşmana eşlik ederek müminlerin cephesini zayıflatır.
Gerçi Allah teala irade buyurursa, bunları yüzlerinde bir işaretle aşikar edebilir ve böylece tüm insanlar onları yüzlerinde yer alan işaretle tanıyabilir, fakat insanların iç yüzünü ifşa etmek, yüce Allah’ın programında yer alan bir konu değildir. Ama yine de zeki müminler bu tür insanları konuşma tarzlarından tanıyarak nifak durumlarını anlayabilir. Örneğin bu zümre cihat fermanı çıkınca sarf ettikleri olumsuz sözlerle müminleri cihattan vazgeçirmeye ve düşman gücünü ve imkanlarını abartarak insanları cihat meydanına katılmaktan korkutmaya çalışır. Ancak münafıklar çok zeki olduklarını zannetmemeli, zira yüce Allah onların iç yüzünü ve Müslümanlara karşı komplolarının bilincindedir ve uygun zamanda hepsini cezalandırır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Kalbimizi ve ruhumuzu çok iyi korumalı ve kirli niyetler ve saiklerin ebediyen saklı kalacağını düşünmemeliyiz.
2 – Kin ve haset, nifak ve iki yüzlülük hastalığının sebebidir. Müminlere karşı kin beslememeliyiz, zira bu amel, nifak işaretlerindendir.
3 – İnsanın huyu suyu, yüzüne yansır. Bir başka ifade ile, insanın yüzü ve sözü, gizli tutmaya çalışmasına rağmen içindeki niyeti ve saikleri büyük ölçüde dışa vurur.
Muhammed suresinin 31. ayeti:
وَلَنَبْلُوَنَّکُمْ حَتَّى نَعْلَمَ الْمُجَاهِدِینَ مِنْکُمْ وَالصَّابِرِینَ وَنَبْلُوَ أَخْبَارَکُمْ (47:31)
Yani:
Andolsun ki içinizden cihat edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.
Bu ayet insanlar ve özellikle müminlerle ilgili önemli ilahi sünnetlerden birine işaret ederek şöyle buyurmakta:
İman iddiasında bulunanlar çoktur, fakat Allah teala kimler hakiki mümin ve kimler yalancı mümin olduğunu ortaya çıkarmak için insanları çeşitli alanlarda sınamaktadır. Bunun sebebine gelince, zorluklarda ve sıkıntılarda dinden ve imandan el çekenlerle en zorlu ve en sıkıntılı şartlarda imanını koruyanları birbirinden ayırmak içindir. Doğal olarak münafıklar zorlu ve sıkıntılı şartlarda gerçek yüzünü gizleyemiyor ve bu yüzden içlerinde var olan nifak ve iki yüzlülüğü dışa vurarak rezil oluyorlar.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Allah teala iman iddiasında bulunanları sınar, böylece hem onlar iddia ettikleri iman konusunda ne kadar samimi ve dürüst olduğunu anlar, hem başkaları onların ne kadar mümin olduğunu öğrenir.
2 – Din yolunda sabır ve direniş ve sıkıntılara karşı dayanmak, samimi imanın işaretlerinden sayılır.
3 –İman kriteri, zorluklara ve sıkıntılara karşı dayanmaktır, yoksa herkes refah ve rahat içinde yaşarken iman iddiasında bulunabilir.
Muhammed suresinin 32. ayeti:
إِنَّ الَّذِینَ کَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِیلِ اللَّهِ وَشَاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَیَّنَ لَهُمُ الْهُدَى لَنْ یَضُرُّوا اللَّهَ شَیْئًا وَسَیُحْبِطُ أَعْمَالَهُمْ (47:32)
Yani:
İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber'e karşı gelenler, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır.
Münafıkların hakkında olan önceki ayetlerin devamında bu ayet genel bir kurala işaret ederek şöyle buyurmakta:
Küfre kapılan herkes, ister küfrünü diliyle beyan edenler olsun, ister küfürlerini yüreklerinde gizli tutan münafıklar olsun, hepsi Allah ve peygamberi ile düşmanlık etmektedir.
Gerçi münafıklar için Hak aydınlatılmış ve hepsi peygamberin yolu ve inancının Hak olduğunu öğrenmiştir; ancak buna karşın Hakka karşı çıkarlar. Bunlar kendilerince Allah’ın dinine zarar verebileceklerini ve ilerlemesine mani olabileceklerini zanneder, oysa ilahi irade, nurani İslam inancının yayılması ve küfür ve nifak gibi durumların tamamen yok olmasına yöneliktir.
Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Hakka karşı inat ve Allah teala karşısında itaatsizliğin sonu helak olup yok olmaktan başka bir şey değildir.
2 – Allah teala insanları hidayete erdirmek üzere gerekli olan her şeyi göndermiş ve hücceti tamamlamıştır. Dolayısıyla insanlar Hakkı tanımalı ve izlemelidir.
3 – Kafirlerin ve münafıkların tüm çabaları ve komploları hiç bir yere varamaz, bilakis Allah’ın dini her geçen gün daha da yayılır.