İran'ı gezelim, görelim - 8
Şubat 08, 2016 22:11 Europe/Istanbul
Dizi halinde hazırladığımız programımız boyunca her bölümde İran’ın çeşitli yörelerini ve her yörenin bazı kentlerini ve ünlü bölgelerini ele aldıktan sonra her kentin tarihî, kültürel ve doğal cazibelerini tanıtmaya çalışacağız, böylece siz de İran diyarının tarihî ve kültürel çeşitliliği ile tanışmış olursunuz.
İran’da Fars, Kürt, Arap, Lor, Buluç ve Türkmen gibi çeşitli kavimlerin yaşaması bu topraklara özel bir kültürel çeşitlilik kazandırdığını şimdiden belirtmek isteriz.Bu arada İran’da yaşayan çeşitli kavimlerle tanışmanın İran diyarının gelenek ve göreneklerini daha iyi tanımakta yardımcı olabileceğinden, her programın bir bölümünü de bu kavimlerden birinin gelenek ve göreneklerine ayırdık.
Değerli dostlar bugün yine İran’ın Fars eyaletine düzenlediğimiz seyahatimize ve eyaletin merkezi Şiraz’ın güzel tarihî mekanları ile tanışmaya devam ediyoruz.
Seyahatimizin devamında Şiraz kenti ve çevresinde bir çok kutsal mekanın bulunduğunu belirtmeliyiz, öyle ki bazıları bu yüzden Fars diyarını, kutsal mekanlar diyarı olarak adlandırır. Bir çok tarihçi ve seyyah Fars yöresini ve özellikle Şiraz kentini mezhebi açıdan İran’ın ilk Şii kenti ve Dar-ul Müminin, yani müminler diyarı olarak anıyor.
Şiraz kentinde geriye kalan tarihî dinî mekanların mazisi, kameri 2. ve 3. yüzyıllara dayanır ve bu diyarın o dönemde yaşayan insanlarının zengin kültürünü yansıtır.
Şimdi gelin hep birlikte bu değerli dinî tarihî eserleri gözden geçirelim.
Şiraz kentinin en ünlü türbesi, İslam Peygamberi’nin –s– pak torunlarından Hz. Ahmet Bin Musa’nın türbesidir. Şahçırağ lakabı ile ün yapan bu türbe, Ehl-i Beyt –s– hayranlarının uğrak yeridir ve Şiraz kentinin göbeğinde yer alır.
Ahmet Bin Musa kameri 2. yüzyılda Abbasi halife Mamun’un emri üzerine Tus’a doğru yolculuğu sırasında kardeşleri ve yakınları ile birlikte şehit edildi.
Ahmet Bin Musa’nın Tus kentine yolculuğunun sebebi, kardeşi İmam Rıza’yı –s– ziyaret etmekti. İmam Rıza –s– zorla Tus kentine götürülmüştü.
Ahmet Bin Musa’nın mutahhar mezarı kameri 5. yüzyılda bulundu ve üzerine bir türbe inşa edildi. Safevi kralı birinci İsmail döneminde ve kameri 912 yılında bu türbede köklü bir restorasyon çalışması gerçekleşti. 90 yıl sonra bir deprem sonucu türbenin yarısı yıkıldı, ancak bir süre sonra yıkılan bölüm yeniden inşa edildi. Bundan sonra da Şahçırağ türbesi çeşitli dönemlerde restore edildi.
Hş. 1337 yılında türbenin eski kubbesi yıkıldı ve yerine şimdiki kubbe inşa edildi. İslam inkılabı zafere kavuştuktan sonra da Şahçırağ türbesinde geniş çaplı restorasyon çalışmaları gerçekleşti ve türbenin alanı genişletildi.
Şahçırağ türbesinin şimdiki binası bir eyvan ve türbeye bağlı çok sayıda odadan oluşuyor. Bu türbenin mimarisi, ayna işlemeleri, kitabeleri, alçı işlemeleri, revak ve türbenin gümüş kapıları, her biri İslamî sanatın değerli örnekleridir.
Hz. Şahçırağ’ın kardeşi Seyyid Emir Muhammed’in mezarı da türbenin doğusunda yer alıyor ve ayna işlemeleri göz kamaştırıyor. Burada bulunan mezarın üzerindeki parmaklık ise gümüştendir ve İranlı seçkin üstadların ele emeği göz nuru sayılır.
Hz. Ahmet Bin Musa ve kardeşi Seyyid Emir Muhammed’in kutsal mezarları İslam Peygamberi –s– ve Ehl-i Beyt –s– hayranları için muhteşem bir ziyaret mekanı olarak Şiraz kentinin göbeğinde her gün dünyanın dört bir yanından bu mekana gelen ziyaretçileri ağırlamaktadır.
Atik ulu camii de Şiraz kentinin en eski dinî tarihî eserlerinden biridir. Bu cami aynı zamanda Cuma camii olarak da anılır. Cuma camii Şahçırağ türbesinin doğusunda bulunuyor.
Atik ulu camii Saffari Amro Leys’in iktidarı döneminde ve kameri 281 yılında inşa edildi. Caminin altı girişi vardır. Caminin avlusunun ortasında kireçten küp şeklinde bir bina vardır. Bu bina Allah’ın evi olarak adlandırılmıştır. Binanın kitabeleri ise İncuların kralı Şeyh Ebu İshak döneminde ve Süls hattı ile yazılmıştır.
Atik ulu camii binası depremler yüzünden büyük yıkımlar yaşadı, ancak Safeviler ve Gacarlar dönemlerinde yeniden restore edildi.
Şimdi Şiraz’ın bir başka ünlü tarihî camiine, yani Nasir-ul Mülk camiine geçiyoruz. Bu cami Gacarlar döneminin büyük şahsiyetlerinden Mirza Hüseyin Ali Nasir-ul Mülk tarafından inşa ettirildi. Caminin geniş avlusu, Kuzey ve Güney kanatlarında iki eyvanı, Doğu ve Batı kanatlarında ise iki şebistanı ve çok güzel süslenen girişi ve bir de revakı bulunuyor.
Cami fayans ve mukarnes işleme bakımlarından İran’ın en güzel camilerinden biri sayılır. Binanın hemen hemen tüm yüzeyleri bitki motifli yedi renkte güzel fayanslarla kaplıdır. Üzerinde bitki, doğa manzaraları ve hayvanların motifleri bulunan fayanslar, Gacarlar döneminin fayans işleme ustalarının zevk ve yeteneğini yansıtır.
Müşir-ül Mülk camii yine Gacarlar döneminden Şiraz kentinde miras kalan bir başka güzel camidir. Bu cami de Fars valisi Hac Mirza Ebulhasan Ham Müşir-ül Mülk’in talimatı üzerine kameri 1274 yılında inşa edildi. Bu cami dayanıklılık ve mimari bakımından Şiraz’ın Vekil camii gibidir. Caminin mihrabının güzel fayans işlemesi, Gacarlar döneminin en güzel camilerinden biri olarak anılmasına vesile olmuştur.
Şiraz kentindeki bu güzel camilerin yanında “Kur'an kapısı” da kenetin en değerli dinî tarihî binalarından biridir. Bu kapı Şiraz kentinin kuzeydoğusunda bulunuyor. Bu kapıya, binanın çatısında bir cilt Kur'an'ı Kerim yerleştirildiği için bu ad verilmiştir. Bu bina Deylemilerin kralı Azdeddole döneminde inşa edilmiş ve içine bir cilt Kur'an'ı Kerim yerleştirilmiş, böylece yolcuların seyahate başlarken Kur'an'ı Kerim’in altından geçmesi sağlanmıştır.
Bu bina da zamanla yıkılmıştı, ancak Zendiye döneminde kral Kerimhan tarafından yeniden restore edildi. Hş. 1316 yılında Şiraz kentinin kuzeye uzanan caddesinin genişlemesi yüzünden bu bina tekrar yıkıldı, fakat bir kaç yıl sonra yeniden inşa edildi. En son Şirazlı ünlü işadamı Hüseyin İgar hş. 1327 yılında bu binayı restore etti. Binanın üzerinde Süls ve Nush hatları ile fayans üzerine yazılan Kur'an'ı Kerim ayetleri dikkat çekiyor.
Değerli dostlar, Şiraz kenti geçmişlerimizin sanat ve kültür değerlerini yansıtan tarihî eserlerinden başka tarihî medreseleri, kütüphaneleri, müzeleri ve ünlü şairlerin, düşünürlerin ve filozofların mezarları ile de ün yapan bir kenttir. Bu mekanlar her gün binlerce edebiyat ve bilim hayranının uğrak yeridir. İnsanlar İran diyarının kültür ve edebiyatının yıldızları olan bu büyük şair, arif ve filozofların mezarını ziyaret ederek onları saygı ile anmaktadır.
Şiraz kenti Hafız, Sadi ve Hacu Kirmani gibi İran’ın ünlü şairlerinin mezarına ev sahipliği yapıyor. Şimdi Şiraz gezintimizin devamında sizi Hafız’ın mezarına götürmek istiyoruz.
Şiraz kentinin adı, İranlı büyük şair Hafız’la bütünleşmiştir. Lisan-ul Gayb lakabı ile anılan büyük şair ve arif Hoca Şemseddin Muhammed Şirazi kameri 726 yılında Şiraz’da doğdu ve 65 yaşındayken yine aynı kentte vefat etti ve burada toprağa verildi.
Hafız gençlik çağında Kur'an'ı Kerim, Arap edebiyatı ve insani bilimleri öğrenmeye başladı ve tefsir, kelam, hikmet ve edebiyatta çağının seçkin şahsiyetlerinden biri oldu.
Gerçi Hafız kaside, mesnevi ve rübai yazmakta çok yetenekliydi, fakat ünü daha çok gazellerinden ötürüdür ve gazelleri Fars dilinde yazılan gazellerin ruhu sayılır. Hafız’ın yazdığı gazeller çok güzel ve şairane sözcüklere yansıyan derin insani düşüncelerin simgesidir ve adeta ebedileşmiştir.
Günümüzde Hafız’ın ünü İran sınırlarını aşmış ve gazelleri dünyanın bir çok diline çevrilmiş ve dünya edebiyatının önde gelen şahsiyetlerinin takdir toplamıştır.
Hafız’ın mezarı, Şiraz kentinde Hafıziye olarak anılan semtte yer alır. Bu mekan Şiraz kentinin en önemli turistik cazibelerinden biridir ve Hafız ve şiirlerinin hayranlarını uğrak yeri sayılır.
Kameri 856 yılında, yani Hafız vefat ettikten 64 yıl sonra mezarının üzerine bir kubbe inşa edildi. Bu binanın önünde büyük bir havuz yer alıyordu. Kameri 1189 yılında Zendiye hükümdarı Kerimhan da Hafız’ın mezari üzerinde çok güzel bir bina inşa ettirdi. Bu bina dört yüksek ve tek parça taş sütun üzerinde duran çatı altında büyük bir salondan ibaretti ve önünde de büyük bir bahçe vardı. Hafız’ın mezarı üzerine de mermerden bir taş yerleştirildi. Bu taş halen mezarın üzerindedir.
Kerimhan’ın Hafız’ın mezarı üzerinde inşa ettirdiği bu binadan sonraki 160 yıl boyunca bazı hayırsever insanlar bir takım inşaat ve restorasyon çalışması gerçekleştirdi. Sonunda hş. 1315 yılında merhum Ali Asger Hikmet’in çabaları sonucu ve Kerimhan döneminin mimarisinden esinlenerek Fransız tasarımcı Andre Godard şimdiki binayı tasarlayarak uyguladı.
Hafız’ın mezarı üzerindeki yeni binanın çatısının iç kısmı muarrak fayansla işlenmiştir. Çatının dış yüzeyi ise dervişlerin ve kalenderlerin giydiği şapkaları andırır. Bu yüzeyin bakır kaplaması zamanla paslanmış ve çok güzel bir renge bürünmüştür. Bu mekan ta eski zamanlardan beri Hafız hayranlarının uğrak yeridir.
Hafız’ın türesinde diğer bazı şairlerin mezarları de bulunuyor.
Etiketler