İran'ı gezelim, görelim - 9
Dizi halinde hazırladığımız programımız boyunca her bölümde İran’ın çeşitli yörelerini ve her yörenin bazı kentlerini ve ünlü bölgelerini ele aldıktan sonra her kentin tarihî, kültürel ve doğal cazibelerini tanıtmaya çalışacağız, böylece siz de İran diyarının tarihî ve kültürel çeşitliliği ile tanışmış olursunuz.
İran’da Fars, Kürt, Arap, Lor, Buluç ve Türkmen gibi çeşitli kavimlerin yaşaması bu topraklara özel bir kültürel çeşitlilik kazandırdığını şimdiden belirtmek isteriz.
Bu arada İran’da yaşayan çeşitli kavimlerle tanışmanın İran diyarının gelenek ve göreneklerini daha iyi tanımakta yardımcı olabileceğinden, her programın bir bölümünü de bu kavimlerden birinin gelenek ve göreneklerine ayırdık.
Geçen bölümlerde Fars eyaleti ve güzel merkezi Şiraz kenti ve önemli tarihî eserleri ile tanıştık ve en son da, bu eyaletin ve merkezinin dünyaca ün yapan büyük şairlerin, bilginlerin ve ariflerin mezarlarına ev sahipliği yaptığını, bu mezarların her gün dünyanın dört bir yanından gelen bu büyük insanların hayranları tarafından ziyaret edildiğini anlattık.
Geçen bölümde ise en son İranlı büyük şair ve arif Hafız’ın mezarını ziyaret ettik. Şimdi ise seyahatimizin devamında kameri 7. yüzyılın bir başka büyük şairi Şeyh Musliheddin Sadi Şirazi’nin mezarını ziyaret etmek istiyoruz.
Sadiye adıyla anılan Sadi’nin mezarı bir dağın eteğinde ve Şiraz kentinin 4 kilometre kuzeydoğusunda bulunuyor. Gerçi şimdi kentin gelişmesiyle beraber bu mekan kentin içinde yer alıyor. Bu mekan ilkin Sadi’nin dergahı idi ve şair ömrünün son günlerini burada geçirdi ve vefatından sonra da aynı yerde defnedildi.
Sadi’nin mezarı üzerinde ilk kez kameri 7. yüzyılda bir bina inşa edildi. Bu bina kameri 998 yılında ve Fars valisi Yakub Zulkadr’ın emri üzerine yıkıldı, fakat daha sonra kameri 1187 yılında Zendiye kralı Kerimhan’ın emri üzerine mezarın üzerine kireç ve tuğladan çok güzel bir bina inşa edildi.
Hş. 1329 yılında ise Ali Asger Hikmet’in çabaları ve İran Milli Eserler Derneği’nin katkılarıyla şimdiki bina eski binanın yerine inşa edildi. Bu binanın girişi, şairin mezarına uzanan bir yolun üzerinde yer alıyor. Bina Fransız mimar Andre Godar tarafından tasarlandı.
Bina İran mimarisi tarzındadır ve mezarın önünde kahverengi taşlardan 8 sütun yer alıyor. Ana bina ise beyaz taş ve fayansla süslenmiştir. Binanın dış cephesi küp görünümünde, fakat iç yüzeyi sekizgen şeklindedir ve mermerden duvarları ve lacivert renginde kubbesi vardır.
Bu bina bir revakla İranlı diğer ünlü şair Şuride Şirazi’nin mezarına bağlanıyor. Sadi’nin mezarının yeni binası 10 bin 400 metrekarelik bir alanda bulunuyor, ki bunun 260 metrekeresi ana binanın alanıdır. Ana binada birbirine dik iki eyvan bulunuyor ve Şeyh Sadi’nin mezarı iki eyvanın kesiştiği köşede yer alıyor.
Mezar taşı, sekizgen şeklinde bir binanın ortasında bulunuyor ve tavanı firuze renginde fayansla kaplanıyor. Binanın yedi kenarında yedi kitabenin üzerinde Sadi’nin yazdığı bazı şiirler göze çarpıyor.
Bu büyük şairin mezarının çevresinde ise kendi vasiyetlerine göre burada defnedilen bir çok ünlü düşünür ve alimin mezarı yer alıyor.
Değerli dostlar, Şiraz kenti güzel bahçeleri yüzünden İran’da ayrı bir üne ve mevkiye sahiptir. Bu kent eskiden çok büyük ve bol ağaçlı bahçeleriyle ünlüydü, öyle ki yabancı seyyahlar da bu bahçeleri seyahatnamelerinde anlatmıştır.
Kameri 8. yüzyılda Şiraz kentini ziyaret eden Faslı ünlü seyyah İbni Batute şöyle anlatıyor: Doğu diyarında Şiraz’dan başka hiç bir kent çarşıları, bahçeleri, su kaynakları ve insanlarının güzelliği bakımından Şam’a benzemez. Bu kent düz bir ovada yer alıyor ve dört bir yanını bahçeler sarıyor.
Kuşkusuz uygun ve ılıman iklim, bu güzel bahçelerin ortaya çıkmasına neden olan etkendir. Hali hazırda da kameri 12 ve 13. yüzyıllardan bir kaç bahçe Şiraz kentinde geriye kalmıştır ki bunlara Erem, Delgüşa, Cihannima, Nazar ve Kavam bahçelerini örnek verebiliriz.
Şimdi gelin hep birlikte Şiraz’ın ünlü Erem bahçesine şöyle bir uğrayalım.
Erem bahçesi İran’ın en eski tarihî bahçelerinden biri sayılır. Asil ve geleneksel mimarisi, güzel manzaraları, adeta göklere tırmanan sedir ağaçları ile Erem bahçesi, Şiraz kentinin önemli turistik cazibelerinden biridir.
Erem bahçesinin ilk temeli İlhaniler döneminde atıldı ve daha sonra Şirazlı iki usta mimar tarafından restore edildi. Bundan yaklaşık yüz yıl önce ise bu bahçede üç katlı bir bina inşa edildi. Bu bina mimari bakımından Gacarlar döneminin en büyük şaheserlerinden biri sayılır.
Erem bahçesinde yer alan bu binanın giriş katı çok güzel taş kitabelerle süslenmiş ve İranlı iki büyük şair Hafız ve Şuride Şirazi’nin şiirleri duvarların güzelliğine ayrı bir güzelik katmıştır.
Şiraz’ın Erem bahçesini dünyanın diğer bahçelerinden farklı kılan şey, Hz. Süleyman öyküsü ve ziyafet meclisleri gibi konuların güzel fayanslarla işlenmiş olması ve yine İran’ın ünlü şairlerinden Nizami Gencevi’nin öykülerinden bir kaç güzel tablo ile süslenmiş olmasıdır. Erem bahçesinde göze çarpan bu tablolar ve fayans işlemeler, İran milletinin Kur'an'ı Kerim kıssaları ve Firdevsi’nin Şahname adlı eserinde yer alan öyküleri görüntüleme zevkini yansıtır.
Erem bahçesinin tasarımında bahçenin ihtiyacı olan su, Kuzey kanadından ve fayansla döşenen nehirlerden akarak Erem binasının alt katına giriyor ve böylece binanın serinlemesine katkı sağlıyor.
İçinde su dolaşan buradaki salon, Havuzhane odası olarak ün yapmıştır. Binanın önünde ise yine fayansla kaplı büyük bir havuz yer alıyor, öyle ki doğal güzelliklerin ve binanın ve duvarların ve sedir ağaçlarının görüntülerinin yansıması, ziyaretçileri adeta büyülüyor.
Bu bahçede, ününe ün katan çok eski sedir ağaçları bulunuyor. bu ağaçların arasında 36 metre boyu ve 250 yıllık yaşı olan bir sedir ağacı dünyaca ünlüdür. Bu ağaç Erem binasının önünde ve büyük havuzun güneyinde yer alıyor.
Bugün Erem bahçesi botanik bahçesi olarak Şiraz üniversitesinin elindedir ve her yıl yerli yabancı bir çok öğrenci ve turist bu bahçeyi ziyaret ediyor. Bahçede eşinde çok ender rastlanan 500 kadar çiçek ve nadide bitki yetiştiriliyor.
Kavam bahçesi, Şiraz kentinin bir başka eski ve güzel bahçesidir. Bu bahçe ve içindeki güzel bina Gacarlar döneminden miras kalan eserlerdir ve içinde çok sayıda narenciye ağacı bulunduğundan, Kavam Narencistanı olarak da ün yapmıştır.
Bu bahçenin inşaatı Ali Muhammed Han Kavam-ul Mülk tarafından kameri 1300 yılında başladı ve daha sonra oğlu Muhammed Rıza tarafından tamamlandı. Bahçenin ana girişi güneye açılıyor ve giriş bölümünde tuğla süslemeler ve Kur'an'ı Kerim ayetlerini içeren kırmızı mermer taştan kitabeler ve münebbet işleme ahşap kapı dikkat çekiyor. Kapı açık bir alana açılıyor ve iki koridorla bahçenin içine doğru uzanıyor.
Kavam bahçesinin Kuzey, Güney ve Doğu kanatlarında binalar bulunuyor. Ana bina ise iki sütunlu eyvanı ile Kuzey kanadında yer alıyor. Binanın mimarisi Zendiye dönemine aittir ve iki kattan ve bir bodrumdan oluşuyor. Büyük eyvanın iki tarafında, başka bölümlere geçmek üzere iki yol bulunuyor. Bu yollar tabandan iki metre daha yüksektedir. Büyük eyvanın sütunları ise tek parça mermer taştan ve silindir şeklindedir.
Kavam bahçesinin ana binasının yüzölçümü 940 metrekare ve bahçenin yüzölçümü ise 3500 metrekare kadardır. Bu bahçe 1974 yılında İran’ın milli eserleri listesinde kayda geçti.
Bahçenin ana binasında ayna işleme, cam işleme, münebbet işleme, oyma, alçı ve mukarnes işleme gibi sanatlar binayı Gacarlar döneminin şaheserlerinden biri haline getirmiş bulunuyor.
Kavam bahçesi hş. 1345 yılında Şiraz üniversitesine devredildi ve yine hş 1348 ila 1358 yılları arasında ünlü İran bilimcisi prof. Arthur Upham Pope’un gözetimine verildi ve en son 1999 yılında Şiraz üniversitesi mimari ve sanat fakültesine devredildi.