Mayıs 28, 2022 13:43 Europe/Istanbul
  • Nur’a giden yol ( 938 )

Fetih suresinin 5 ila 9. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Fetih suresinin 5. ayeti:

 

لِیُدْخِلَ الْمُؤْمِنِینَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِی مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِینَ فِیهَا وَیُکَفِّرَ عَنْهُمْ سَیِّئَاتِهِمْ وَکَانَ ذَلِکَ عِنْدَ اللَّهِ فَوْزًا عَظِیمًا (48:5)

 

Yani:

(Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.

 

Geçen bölümde İslam Peygamberi -s- ile Mekkeli müşriklerin arasında imzalanan Hudeybiye barış anlaşmasından söz ettik ve dedik ki Allah teala bu anlaşmayı Müslümanların gelecekte zafer elde etmelerinin müjdesi olarak buyurdu ve böylece anlaşmadan kaygılı ve rahatsız olanların gönlünü rahatlattı.

Bu ayet ise şöyle buyurmakta:

Her türlü şartlarda peygambere ve Allah’a itaat eden ve yar ve yardımcısı olan müminler, dünyevi huzurun yanı sıra yüce Allah onların ahiretini de güvence altına alacak ve günahlarını bağışlayarak ebedi cennete yerleştirecek ve ilahi sonsuz nimetlerde yararlanmalarını sağlayacaktır.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

1 – Gerçi kadınlar savaş ve cihat gibi zorlu alanlara doğrudan katılamıyor, fakat eşleri veya evlatları ile hemfikir oldukları ve savaş cephelerine ve cihat ameline katılmalarından memnun oldukları takdirde onların mükafatına ortak olacaktır.

2 – İman demek, mümin insan hiç bir hata ve günah işlemeyeceği demek değildir. Ancak mümin insanların iyi amelleri, yüce Allah’ın onların hatalarına göz yumması ve ilahi rahmet ve mağfiretinden yararlanmalarına vesile olur.

3 – Gerçek ve büyük saadet ve kurtuluş, insan hem bu dünyada hem ahiret aleminde saadete ermesidir; yoksa birçok kafir bu dünyada maddi nimetlerde yararlanır, fakat ahiret aleminde halleri perişan olur.

 

Fetih suresinin 6 ve 7. ayetleri:

 

وَیُعَذِّبَ الْمُنَافِقِینَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِکِینَ وَالْمُشْرِکَاتِ الظَّانِّینَ بِاللَّهِ ظَنَّ السَّوْءِ عَلَیْهِمْ دَائِرَةُ السَّوْءِ وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَیْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَ وَسَاءَتْ مَصِیرًا (48:6)

وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَکَانَ اللَّهُ عَزِیزًا حَکِیمًا (48:7)

 

Yani:

(Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lanetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!

 

Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah azîzdir, hakîmdir.

 

İslam Peygamberi -s- ve Müslümanlar Medine’den Mekke’ye doğru yola çıktıkları sırada, Allah tealanın onlara yardım edeceğinden kuşku duyan münafıklar şöyle diyordu: Müslümanlar Medine’ye sağ salim geri dönemez ve müşriklerce ya esir alınır, ya da öldürülür. Nitekim Mekke müşrikleri Müslümanlarla savaşmak niyetindeydi, fakat İslam Peygamberi’nin -s- akılcı tedbiri ve müşriklerle barış anlaşması imzalaması üzerine bu tehlike bertaraf edildi.

Bu ayetler ise şöyle buyurmakta:

Asıl Müslümanlar için vahim kader öngören Medine münafıkları ve Mekke müşrikleri vahim kaderi paylaşacak ve dünya ahiret, ilahi gazap ve azapla cezalandırılacaktır. Oysa Allah’ın gücüne ve hikmetine inanarak meydana ayak basanlar ilahi lütuf ve inayetten yararlanır ve sonuçta zafer de onlara aittir. Ancak korku yüzünden evinden çıkmayan ve başkalarını da düşmanın heybetinden korkutan ve insanların moralini bozanlar ise vahim kadere katlanmak zorundadır. Bunlar dünya ve ahiret hayatını heba edenlerdir.

Yine ilginçtir ki bu ayetlerde mümin kadınlardan mümin erkeklerin ve müşrik ve münafık kadınlardan müşrik ve münafık kadınların yanında söz ediliyor, ki bu da kadınların sosyal ve siyasi işlerde rolünü ve erkekleri etkileme gücünü hatırlatmaya yöneliktir.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – İlahi vaatlerden kuşku duymak, münafıkların ve müşriklerin özelliğidir; gerçek müminler ise ilahi vaatlere kesin inanır.

2 – Münafıklar ve müşrikler şeytanlıkta ve sapkınlıkta birbirinin aynısıdır. Bu yüzden bu ayetlerde münafıkların kaderi ile müşrikleri kaderi yan yana beyan edilmiştir; gerçek münafıklar müminlerle birlikte yaşar ve görecede Müslüman sayılır.

3 – Kadınlar ahlaki faziletleri veya rezillikleri benimseme konusunda erkeklerden farksızdır ve erkekler gibi toplumun kaderini etkileyebilir.

4 – Varlık aleminde tüm mahluklar yüce Allah’ın tedbiri ve emri altındadır ve kim Allah’a karşı çıkarsa, sonu hüsran ve hezimettir.

 

Fetih suresinin 8 ve 9. ayetleri:

 

إِنَّا أَرْسَلْنَاکَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِیرًا (48:8)

لِتُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُعَزِّرُوهُ وَتُوَقِّرُوهُ وَتُسَبِّحُوهُ بُکْرَةً وَأَصِیلًا (48:9)

 

Yani:

Şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

 

Ta ki (ey müminler!) Allah'a ve Resûlüne iman edesiniz, Resûlüne yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tesbih edesiniz.

 

Önceki ayetlerin devamında bu ayetler İslam Peygamberi’nin -s- halk arasında konumuna işaret ederek şöyle buyurmakta:

Peygamber toplumda olup biten her şeyden haberdardır ve hiç bir şey ondan saklı kalmaz; gerçi bildiklerini açıklamaz, ifşa etmez. Peygamber insanları iyiliğe ve kötülüklerden uzak durmaya davet eder ve iyiliklerin karşılığında müjdeler verirken, kötülüklerin hakkında uyarılarda bulunur. O zaman müminlerden beklenen şey onun sözünü dinlemek ve amelde de ona yar ve yardımcı olmak ve toplumda konumunu yüce saymak ve böylece münafıkların ve dış düşmanların ona zarar vermeye cesaret etmemelerini sağlamaktır.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – İnsanları hidayete erdirmek ve terbiye etmek için müjde vermekle uyarıda bulunmanın arasında denge olmalı, böylece muhatabımız ne kibre ne de hüsrana kapılmalıdır.

2 – Toplumda dini tebliğ etmekle yükümlü olan insanlar her açıdan halka örnek olmalı ve toplumda olup bitenlerden de haberdar olmalıdır.

3 – Allah’a iman gereği dini ve peygamberi desteklemek ve hürmetini korumaktır. Allah Resulü’ne -s- saygı gösterilmeli ve toplumda konumu yüce sayılmalıdır.

4 – Mümin insan sosyal faaliyetlerin ve amel meydanında bulunmanın yanında sabah akşam, namazlarında ve başka zamanlarda Allah’ı yad ederek aralarındaki bağı güçlendirmelidir.