Mayıs 28, 2022 13:43 Europe/Istanbul
  • Nur’a giden yol ( 940 )

Fetih suresinin 14 ila 16. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Fetih suresinin 14. ayeti:

 

وَلِلَّهِ مُلْکُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ یَغْفِرُ لِمَنْ یَشَاءُ وَیُعَذِّبُ مَنْ یَشَاءُ وَکَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِیمًا (48:14)

 

Yani:

Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

 

Geçen bölümde içten kafir olan fakat görecede Müslüman gibi duran münafıklardan söz edildi. Bu ayet ise şöyle buyurmakta:

Elbette Allah teala bağışlayan ve merhamet edendir ve kim tevbe eder ve geçmişte yaptıklarından pişman olursa, ilahi rahmetten yararlanabilir. Ancak yanlış yolları üzerinde ısrar eden ve Hak teala karşısında inadını sürdürenler gerçekte kendilerini ilahi rahmetten mahrum bırakmış olur ve yanlış amellerinin cezasını da çekecektir.

Bu ayet aynı zamanda Allah tealanın varlık alemi üzerinde mutlak hakimiyetine vurgu yaparak hiç kimse O’nun egemenliği ve hamiyetinin dışına çıkabileceğini ve ilahi irade karşı koyabileceğini zannetmemesini hatırlatıyor.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Allah’ın lütuf ve merhameti öfke ve gazabından önce gelir. İnsan amelleri ile ilahi rahmetten yararlanma kabiliyetini yok etmediği müddetçe bu rahmetten yararlanabilir.

2 – İnsanın kurtuluşa ermesi için hem korku ve hem umut birlikte gereklidir. Buna göre ilahi terbiye düzeninde insanlar korku ve rica arasında bir yerde durmaları ve böylece ne hüsrana uğramaları, ne de kibirlenmeleri ve bunun yerine ilahi rahmete umutlu olmaları ve O’nun gazabından korkmaları gerekir.

 

Fetih suresinin 15. ayeti:

 

سَیَقُولُ الْمُخَلَّفُونَ إِذَا انْطَلَقْتُمْ إِلَى مَغَانِمَ لِتَأْخُذُوهَا ذَرُونَا نَتَّبِعْکُمْ یُرِیدُونَ أَنْ یُبَدِّلُوا کَلَامَ اللَّهِ قُلْ لَنْ تَتَّبِعُونَا کَذَلِکُمْ قَالَ اللَّهُ مِنْ قَبْلُ فَسَیَقُولُونَ بَلْ تَحْسُدُونَنَا بَلْ کَانُوا لَا یَفْقَهُونَ إِلَّا قَلِیلًا (48:15)

 

Yani:

Siz ganimetleri almak için gittiğinizde seferden geri kalanlar: Bırakın, biz de arkanıza düşelim, diyeceklerdir. Onlar, Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: "Siz asla bizim peşimize düşmeyeceksiniz! Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur." Onlar size: Hayır, bizi kıskanıyorsunuz, diyeceklerdir. Bilâkis onlar, pek az anlayan kimselerdir.

 

Münafıkların özelliklerinden biri fırsatçılıktır. Münafıklar tehlike sırasında türlü bahanelerle bir kenara çekilir ve sorumluluk üstlenmez, fakat nerede bir çıkar varsa hemen oraya koşar.

Hudeybiye dönüşü yüce Allah peygamberine Hayber fethini müjdeledi ve Hudeybiye macerasında suçlu olanları Hayber savaşına katılmaktan mahrum etti. Ancak İslam ordusu Hayber’e doğru yola çıktığında münafıklar önceki hatalarını telafi etme bahanesi ile İslam Peygamberi’nden -s- diğer Müslümanlara eşlik ederek Hayber’e doğru hareket etmeyi talep ettiler ve aslında bu savaşın ganimetlerine ortak olmak istediler. İslam Peygamberi -s- ise onlara Allah’ın fermanını okudu ve hepsini Hayber savaşına katılmaktan mahrum bıraktı.

Yine ilginçtir ki fırsatçı münafıklar kendilerini suçlu bilmek yerine başkalarını suçlamaya başlayarak şöyle dediler: Bunlar bizi kıskandığı için bu savaşa katılmamızı istemiyor ve tüm ganimetleri kendileri toplama istiyor.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Zorluklarda ve tehlikelerde sosyal yükümlülüklerinden kaçanları bazı imkanlardan mahrum bırakmak ve böylece toplumda fırsatçılığın yayılmasına mahal vermemek gerekir.

2 – Tüm Müslümanlar Allah’a iman etme ve emirlerine uyma iddiasındadır; ancak gerçek mümin ve sahtekar münafıklar zor anlarda belli olur.

3 – Münafıkların iftiralarından korkmayın; zira onlar kendilerini aklamak için işledikleri suçları müminlerin üzerine yıkmaya çalışır.

 

Fetih suresinin 16. ayeti:

 

قُلْ لِلْمُخَلَّفِینَ مِنَ الْأَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ إِلَى قَوْمٍ أُولِی بَأْسٍ شَدِیدٍ تُقَاتِلُونَهُمْ أَوْ یُسْلِمُونَ فَإِنْ تُطِیعُوا یُؤْتِکُمُ اللَّهُ أَجْرًا حَسَنًا وَإِنْ تَتَوَلَّوْا کَمَا تَوَلَّیْتُمْ مِنْ قَبْلُ یُعَذِّبْکُمْ عَذَابًا أَلِیمًا (48:16)

 

Yani:

Bedevîlerden (seferden) geri kalmış olanlara de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla, teslim oluncaya kadar savaşacaksınız. Eğer emre itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.

 

Münafıkların Hayber savaşına katılmalarını reddeden önceki ayetin devamında bu ayet şöyle buyurmakta:

Eğer gerçekte geçmişteki hatanızdan dolayı pişman olduysanız, o zaman önümüzdeki zorlu meydanda sadakat ve samimiyetinizi gösterin, zira Allah size yolu açık bıraktı ve hatanızı bağışlayacaktır. Ancak bu savaşta maddi ganimet beklentisi içinde olmayan ve ganimet umudu ile savaş meydanına çıkmayın. Ama yine de hak yolunda savaşanlara verilen mükafat size de verilecektir. Ancak eğer bu meydandan da kaçacak olursanız, işte o zaman hepinizi çok ağır bir azap beklemektedir.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Sosyal düzende suçluların geri dönmesi ve hatalarını telafi etmesi için yolu açık tutmalı ve onları ebediyen boykot etmemeliyiz.

2 – Düşmanı hiç bir zaman hafife almamak ve eski zaferleri yeni savaşlarda zafer delili olarak görmemeliyiz. Zira düşman kendini geliştirerek daha güçlü bir şekilde yeni savaşa hazırlanmış olabilir.

3 – Müslümanların silahı ve gücü düşmanları teslim olmaya zorlayacak seviyede olmalıdır.

4 – Cihada katılmanın amacı başka ülkeleri ele geçirmek ve başkaları üzerinde sulta kurmak değil, Allah’ın ve peygamberinin emrini yerine getirmektir. Dolayısıyla hakiki mücahitler bu amelleri ile sadece ilahi rızayı kazanmayı ve gazabından korunmayı amaçlamaktadır.