Haziran 25, 2022 13:39 Europe/Istanbul
  • Nur’a giden yol ( 943 )

Fetih suresinin 26 ila 29. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Fetih suresinin 26. ayeti:

 

إِذْ جَعَلَ الَّذِینَ کَفَرُوا فِی قُلُوبِهِمُ الْحَمِیَّةَ حَمِیَّةَ الْجَاهِلِیَّةِ فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَکِینَتَهُ عَلَى رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِینَ وَأَلْزَمَهُمْ کَلِمَةَ التَّقْوَى وَکَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا وَکَانَ اللَّهُ بِکُلِّ شَیْءٍ عَلِیمًا (48:26)

 

 

Yani:

O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.

 

Geçen bir kaç bölümde Mekke yakınlarında İslam Peygamberi -s- ve Mekkeli müşriklerin elebaşıları arasında Hudeybiye barış anlaşmasının imzalanmasından söz edildi. Bu ayet küfrün etkenlerinden biri olan yersiz bağnazlıktan söz ederken şöyle buyurmakta:

Bağnazlık ve cahilliye kibri, müşriklerin peygambere ve Müslümanlara Umre merasimini yerine getirmek ve kurban kesmek üzere Mekke’ye girmelerine mani oldu. Müşrikler şöyle diyordu: Bunlar Bedir ve Uhud savaşında bizim kardeşlerimizi öldürdüler, şimdi nasıl onlara kentimize girmeleri ve sağlam geri dönmelerine izin verebiliriz? Oysa müşrikler Kâbe ziyareti herkese serbest olduğunu ve Mekke güvenli topraklar ilan edildiğini biliyordu; nitekim eğer biri babasının katilini burada görseydi ona dokunmazdı.

Müşriklerin bu tutumuna karşı Allah teala peygamberi ve müminlerin yüreklerine ilahi mekanda kan akmasın diye sükunet ve güvenini indirdi ve geçici olarak ziyaret isteklerinden vazgeçtiler ve barış anlaşması imzalayarak daha sonraki yıllarda Kâbe’yi ziyaret etmenin yolunu açtılar. Oysa eğer onlar da cahiliye bağnazlığı etkisi altında olsaydı kutsal topraklarda savaş çıkacaktı.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Cahiliye kültüründen kaynaklanan ve mantığa dayanmayan her türlü fikri ve pratik bağnazlık geçersiz ve kabul edilemezdir.

2 – İman ve takvanın gereği sakin olmak, mantıklı davranmak ve öfkeden uzak bir şekilde hareket etmektir.

 

Fetih suresinin 27. ayeti:

 

لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْیَا بِالْحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ آَمِنِینَ مُحَلِّقِینَ رُءُوسَکُمْ وَمُقَصِّرِینَ لَا تَخَافُونَ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذَلِکَ فَتْحًا قَرِیبًا (48:27)

 

Yani:

Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.

 

Müslümanlar Mekke’ye doğru hareket etmeden önce İslam Peygamberi -s- düşte sahabe ile birlikte Umre yapmak üzere Mescid-i Haram’a girdiğini gördü ve gördüğü rüyayı sahabeye anlattı. Müslümanlar bu rüya o yılda gerçekleşeceğini düşünmüştü; dolayısıyla müşrikler onların Mekke’ye girişini engelleyince, bazı Müslümanlar peygamberin rüyası yanlış olabilir mi, diyerek kuşkuya kapıldılar. İşte o sırada bu ayet nazil oldu ve İslam Peygamberi’nin -s- gördüğü rüya doğru olduğunu ve Müslümanlar kesinlikle ve güven içinde Mescid-i Haram’a gireceklerini müjdeledi. Nitekim Hudeybiye anlaşması uyarınca müşrikler bir sonraki yılda üç gün boyunca Mekke’yi boşalttılar ve Müslümanlar gönül rahatlığı ile Umre yaptılar. Gerçi bir süre sonra müşrikler anlaşmayı çiğnediler ve Müslümanlar hicretin 8. yılında Mekke’yi savaşsız ve tek damla kan akıtmadan fethettiler.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – İlahi vaatler mutlaka gerçekleşir, gerçi ilahi ilim ve hikmet gereği gecikebilir, fakat bu gecikme bizi kuşkuya düşürmemelidir.

2 – Eğer barışı kabul etmek düşmandan korku yüzünden değil de toplumun maslahatı icabı olursa, bereketleri ve etkisi daha da fazla olup düşmana karşı zaferin ön hazırlığı olabilir.

 

Fetih suresinin 28. ayeti:

 

هُوَ الَّذِی أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِینِ الْحَقِّ لِیُظْهِرَهُ عَلَى الدِّینِ کُلِّهِ وَکَفَى بِاللَّهِ شَهِیدًا (48:28)

 

Yani:

Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O'dur. Şahit olarak Allah yeter.

 

Müslümanlara Mekkeli müşriklere karşı zafer vadeden önceki ayetin devamında bu ayet şöyle buyurmakta:

Bu zafer devam edecektir ve bir gün İslam dini tüm dünyaya yayılacak ve tüm dinlere ve inançlara galip gelecektir; zira Allah’ın söz hak sözdür ve insanları saadete doğru hidayete erdirir.

Tüm Müslümanların kabul ettiği bir dizi rivayete göre ahir zamanda İslam Peygamberi’nin -s- soyundan Hz. Mehdi -s- bu ilahi vaadi gerçekleştirecektir. Hz. Mehdi -s- alemin tüm mazlumları ve mustazaflarının yardımı ile zalim ve zorba hükümdarlara karşı kıyam edecek ve ilahi yardımlarla zalimleri yok ederek dünyaya adalet ve güvenliği hakim kılacak.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – İlahi irade ile hak din tüm alemi saracak ve insanları bu dine doğru hidayete erdirecektir.

2 – Geçmiş ilahi dinler belli bir döneme özel dinlerdi, ancak İslam dini böyle değildir ve gelecek bu dine aittir ve İslam dini evrensel olacaktır. Bu yüzden Müslümanlar görevlerini en iyi şekilde yerine getirerek İslam’ın gerçek yüzünü tanıtmaları gerekir.

 

Fetih suresinin 29. ayeti:

 

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ وَالَّذِینَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْکُفَّارِ رُحَمَاءُ بَیْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُکَّعًا سُجَّدًا یَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِیمَاهُمْ فِی وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِکَ مَثَلُهُمْ فِی التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِی الْإِنْجِیلِ کَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآَزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ یُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِیَغِیظَ بِهِمُ الْکُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِینَ آَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِیمًا (48:29)

 

Yani:

Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ekicilerin de hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükâfat vâdetmiştir.

 

Fetih suresinin sonu ayeti olan bu ayet ilahi vaatlerin gerçekleşmesi için gereken şartları beyan ederek şöyle buyurmakta:

İslam’ın başka inançlara karşı zafer kazanması için Müslümanlar bireysel ve sosyal ilişkilerini şu dört özelliğe göre düzenlemeleri gerekir: düşmanlara karşı sert, kesin tavırlı olmak, dindaşlara ve müminlere karşı şefkatli, merhametli olmak, Allah tealaya karşı kulluk etmek, siyasi ve iktisadi bağımsızlık ve kalkınmak için çaba harcamak.

Eğer Müslümanlar bu dört tavsiyeye uyarsa sadece dünyada düşmanlara galip gelmekle kalmaz, ahirette de ilahi rahmet ve mağfiretten yararlanırlar.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

 

13s

1 – İslam dini en mükemmel ve insan yaşamının her boyutu için programı olan dindir.

2 – İslam’ın evrenselleşmesi İslam Peygamberi’nin -s- siyerini izlemeksizin mümkün değildir.

3 – Tevrat ve İncil’de de İslam Peygamberi’nin -s- ashabı anlatılmıştır.

4 – Müslümanların gelişmesi ve kalkınması düşmanları öfkelendirir.