Nur’a giden yol ( 948 )
Kaf suresinin 1 ila 8. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Geçen bölümde Hucurat suresinin tefsirini tamamladıktan sonra şimdi Kaf suresinin tefsirine başlıyoruz.
Kaf suresi Mekke'de inmiştir. "Kaf" harfi ile başladığı için bu adı almıştır.
Mekke’de nazil olan bu surede yer alan ayetlerin ana ekseni Maad ilkesi ve delilleri, iyi veya kötü insanların akıbeti ve geçmiş kavimlerin kaderinden ibarettir.
Kaf suresinin 1 ve 2. ayetleri:
ق وَالْقُرْآَنِ الْمَجِیدِ (50:1)
بَلْ عَجِبُوا أَنْ جَاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْ فَقَالَ الْکَافِرُونَ هَذَا شَیْءٌ عَجِیبٌ (50:2)
Yani:
Kaf. Şerefli Kur'an'a andolsun.
Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da, kâfirler şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şeydir."
Kaf suresi de Kur'an'ı Kerim’in diğer 28 suresi gibi kesik harflerle başlıyor ve ardından bu semavi kitabın ihtişamı ve azameti üzerine yemin ediyor. zira Kur'an'ı Kerim hepimizin bildiği harflerle telif edilmiş, fakat hiç kimse ona benzer bir kitap yazamamıştır; ki bu da Kur'an'ı Kerim’in mucizelerinden sayılır.
Ayetler daha sonra kıyamet gününü inkar edenlerin sözlerine işaretle şöyle buyurmakta:
Onlar kendi aralarından birinin peygamberlik iddiasında bulunmasına ve insanları ölümden sonra kıyamet günü hakkında uyarmasına şaşırdıklarını ileri sürerek bu iddianın imkansız olduğunu söylüyorlar. Oysa o peygamberliğe seçilen ve kıyamet gününden haber veren ilk insan değildi. Demek ki onların şaşkınlığı bilgisizlikten değil, sırf inat ve inkar yüzündendi ve gerçekte peygamberin sözlerini kabul etmemek için bir bahane sayılırdı.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Kur'an'ı Kerim Allah’ın kelamı olduğu için azamet ve şeref sahibidir. Kim azamet ve şeref istiyorsa, Kur'an'ı Kerim’a yönelmeli ve ona göre amel etmelidir.
2 – Peygamberlerin insan cinsinden ve halktan biri olması, mantıklı ve hikmetli ve gerçekte onların güçlü özelliğidir; ancak akılsızlar ve inkar edenler bunu peygamberleri aşağılama bahanesi olarak kullanıyorlar.
3 – Kafirler Nübüvvet ve Maad ilkelerini inkar edebilecek mantıklı delilleri bulunmuyor; dolayısıyla hakikati inkar etmek için şaşırdıklarını ve imkansız olduğunu ileri sürüyorlar.
Kaf suresinin 3 ila 5. ayetleri:
أَئِذَا مِتْنَا وَکُنَّا تُرَابًا ذَلِکَ رَجْعٌ بَعِیدٌ (50:3)
قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنْقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ وَعِنْدَنَا کِتَابٌ حَفِیظٌ (50:4)
بَلْ کَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ فَهُمْ فِی أَمْرٍ مَرِیجٍ (50:5)
Yani:
"Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (dirileceğiz)? Bu, akla uzak bir dönüştür."
Biz, toprağın onlardan neleri eksilttiğini kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda o bilgileri koruyan bir kitap vardır.
Bilakis onlar, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.
Önceki ayetleri açıklarken, Maad ilkesini inkar edenlerin bu ilkeyi reddetmek üzere hiç bir mantıklı delilleri olmadığını beyan ettik. Bu ayetler ise inkar edenlerin şaşırarak her zaman gündeme getirdikleri soruyu tekrarlayarak şöyle buyurmakta:
Nasıl olur da biz öldükten sonra toprağa dönüşen bedenimiz yeniden dirilir ve biz yeniden hayata geri döneriz?
Kur'an'ı Kerim onlara şöyle cevap veriyor:
Allah ölümden sonra insanların bedeninden nelerin eksildiğini çok iyi bilir ve kıyamet gününde hepsini ilk şekline kavuşturur. Tüm bunlar Allah katında kayıtlı ve saklıdır.
Ayetler şöyle devam etmekte:
Buna karşın bazı inkar edenler hakkı anladılar, ama yine de inkar etmeye devam ettiler. Bir başka ifade ile onların küfürleri cahillik veya bilgisizlik yüzünden değildir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Kur'an'ı Kerim’in ilginç yöntemlerinden biri, bazen konuya göre ilkin muhaliflerin ve kafirlerin sözlerini beyan etmesi ve ardından mantıkla ve delillere dayanarak iddialara cevap vermesidir.
2 – Yaratışı düzeni ilahi ilim temelinde inşa edilmiş ve yönetilmektedir. Bu düzende her şeyin hesabı bellidir.
3 – İnsanların ızdırap ve şaşkınlığının kökü hakkı tekzip ederek küfüre sapmaya dayanır; nitekim huzurun kökü Allah’ı anmaya ve hakkı benimsemeye uzanır. Bu yüzden sabit ve güçlü imanı olmayan insanlar sürekli ızdırap ve şaşkınlık içinde yaşar.
Kaf suresinin 6 ila 8. ayetleri:
أَفَلَمْ یَنْظُرُوا إِلَى السَّمَاءِ فَوْقَهُمْ کَیْفَ بَنَیْنَاهَا وَزَیَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ (50:6)
وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَیْنَا فِیهَا رَوَاسِیَ وَأَنْبَتْنَا فِیهَا مِنْ کُلِّ زَوْجٍ بَهِیجٍ (50:7)
تَبْصِرَةً وَذِکْرَى لِکُلِّ عَبْدٍ مُنِیبٍ (50:8)
Yani:
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız! Onda hiçbir çatlak da yok.
Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk. Orada gönül açan her türden (bitkiler) yetiştirdik.
Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ibret vermek için (bütün bunları yaptık).
Maad ilkesinin inkar edilmesi, Allah’ın ilminden veya gücünden kuşku duymaktan kaynaklanır. Önceki ayetler ilahi ilmin ne denli derin ve sınırsız olduğundan bahsetti. Bu ayetler ise Allah tealanın sonsuz gücü hakkında şöyle buyurmakta:
Eğer başınızı kaldırıp göğe, güneşe, aya, yıldızlara ve sayısız galaksilere bakarsanız, o zaman Allah’ın gücünü görür ve artık Allah nasıl ölüleri diriltebilir, diye sormazsınız. Eğer ayaklarınızın altına bakarsanız dağları, ovalara, ormanları, türlü bitkileri ve ağaçları görürsünüz; öyle ki siz insanlar bunların ortaya çıkmasında hiç bir etkiniz olmamıştır ve ancak ilahi gücün ürünüdür. Tüm bunlar sizi ikaz etmek ve Allah’a yöneltmek içindir. Gerçi bunlar gerçekten Allah’ı tanımak ve O’na yakınlaşmaya çalışanlar için geçerlidir.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Yer ve gök ve tüm varlık alemi Allah’ı tanıma sınıfıdır. Tabi bunlar gerçekten Allah’ı tanımak ve O’na yakınlaşmaya çalışanlar için geçerlidir.
2 – Gökteki tüm yıldızlara ve gezegenlere ilahi düzen ve kanunlar hakimdir.
3 – Sağlamlık, güzellik ve düzen, Allah tealanın yerde ve göklerde yarattıklarının özellikleridir, öyle ki yaratılış düzeninde hiç bir kusura veya eksikliğe rastlayamazsınız, ki bu da yüce Allah’ın sonsuz gücünün işaretidir.
4 – Ölü toprağın içinden canlı bitkilerin yeşermesi, Allah tealanın ölüleri yeniden diriltebileceğinin örneğidir.