Ağustos 31, 2022 13:46 Europe/Istanbul
  • Nur’a giden yol ( 950 )

Kaf suresinin 16 ila 22. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Kaf suresinin 16. ayeti:

 

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَیْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِیدِ (50:16)

 

Yani:

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

 

Geçen bölümde Kaf suresinde yer alan ayetlerin ekseni kıyamet konusu olduğunu beyan ettik. Bu ayet ise Allah tealanın kulların tüm işlerinden haberdar olduğunu belirterek şöyle buyurmakta:

Allah insanı yarattı ve onun her şeyinden ve her halinden haberdardır. Yüce Allah sadece insanın yaptığı işlerden değil, aynı zamanda aklından geçen ve hayal ettiği her şeyi de bilir. Kuşkusuz Allah teala lütuf ve ihsanı yüzünden insanları akıllarına gelen kötü düşünceler ve vesveseler yüzünden, herhangi bir hata işlemedikleri sürece cezalandırmaz.

İnsan yaşamı kanı kalbinden vücudunun çeşitli organlarına ulaştıran şah damarlara bağlıdır ve hiç kuşkusuz yüce Allah şah damarlardan insana daha yakındır; zira gerçekte insanın yaşamı Allah’ın elindedir ve kalbi ve damarları ilahi iradeyi gerçekleştirme araçlarıdır.

Bu ayeti kerimeden şunu öğrenmekteyiz.

1 – Allah’ın ilmi ve gücü sonsuzdur ve her daim insanlara musallattır. Allah teala kullarının her halinden en detaylarına kadar haberdardır. Dolayısıyla Allah’ın bizim aklımızdan geçen düşüncelerden bihaber olduğunu düşünmek batıl bir düşüncedir.

2 – Eğer nefsimize hakim olmazsak, bizi türlü yollardan yanlış ve kötü işleri yapmaya vesvese ve tahrik eder ve bunu bizim başımızı derde sokacak yere kadar sürdürür.

 

Kaf suresinin 17 ve 18. ayetleri:

 

إِذْ یَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّیَانِ عَنِ الْیَمِینِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِیدٌ (50:17)

مَا یَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلَّا لَدَیْهِ رَقِیبٌ عَتِیدٌ (50:18)

 

 

Yani:

İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar.

 

İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.

 

Önceki ayet, Allah tealanın insanların aklından geçen her şeyden haberdar olduğunu buyurdu. Bu ayetler ise insanların tüm amelleri kaydedildiğini belirterek şöyle buyurmakta:

Allah her insan için her daim yanında olan ve gözetleyen iki melek belirlemiştir. Bu melekler insanın tüm iyi veya kötü amellerini kayda alır ve hiç bir şey onlardan saklı kalmaz.

Birçok insan konuşmayı kendi amellerinden saymaz ve bu ameli pek umursamaz. Oysa konuşulan söz ailevi ve sosyal teamüllerde önemli rol ifa eder. Dolayısıyla Kur'an'ı Kerim konuşma meselesini ayrıca zikrederek şöyle buyurmakta:

Ağızdan çıkan her sözü de o iki melek kaydeder.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Gerçi Allah teala insanların içini dışını bilir, ancak her iş için bir tedbir uyguladığından insanların amellerini kaydetmek üzere de melekleri görevlendirmiştir.

2 – Meleklerin varlığına iman etmek, Allah tealaya iman etmenin yanında gaybe iman etmenin mısdaklarından sayılır.

3 – İnsan sadece davranışları ve amellerinden değil, söylediği sözlerden de sorumludur ve her söylediği hesap günü hesaplanır.

 

Kaf suresinin 19 ila 22. ayetleri:

 

وَجَاءَتْ سَکْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ذَلِکَ مَا کُنْتَ مِنْهُ تَحِیدُ (50:19)

وَنُفِخَ فِی الصُّورِ ذَلِکَ یَوْمُ الْوَعِیدِ (50:20)

وَجَاءَتْ کُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَائِقٌ وَشَهِیدٌ (50:21)

لَقَدْ کُنْتَ فِی غَفْلَةٍ مِنْ هَذَا فَکَشَفْنَا عَنْکَ غِطَاءَکَ فَبَصَرُکَ الْیَوْمَ حَدِیدٌ (50:22)

 

 

Yani:

Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.

 

Sûr'a üfürülür; işte bu, geleceği vâdedilen gündür.

 

Herkes, yanında bir sürücü ve bir de şahitle beraber gelir.

 

Andolsun sen bundan gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir (denir).

 

Ölüm sırasında insanı tuhaf bir korku ve ızdırap sarar. İnsanlar genellikle ölümden kaçmaya çalışır ve hatta hakkında düşünmek bile istemez ve ölümü hayal etmek istediğinde, başkalarının ölümünü hayal eder. Ancak Kur'an'ı Kerim şöyle buyurmakta:

Ölüm haktır ve herkesi kapsar; ister hazırlıklı olun, ister olmayın.

Gerçi ölüm yok olmak değildir ve sadece bu dünyadan öbür dünyaya geçiş sayılır ve doğal olarak yakınların ve dostların hicranını düşünmek üzücü olur. Gerçi doğum sırasında da aynı durum söz konusudur ve cenin hayatında dünyevi hayata ayak basan bebek, göbeği kesilir kesilmez ağlamaya başlar.

Doğum sırasında anamızın karnından çıkar ve yeryüzüne ayak basarız. Ölüm sırasında da yine yerin içine geri döner ve ne zaman Allah teala irade buyurursa, yeniden yere ayak basarız; ancak bu kez yeryüzünde amellerimiz hakkında hesap vermek zorundayız. Fani dünya gibi kıyamet gününde de ilahi mahkeme çıkmak üzere bize iki melek eşlik eder ve mahkemede dünyadaki amellerimize şahitlik eder. İşte o sırada insan ne kadar kıyamet gününden gafil olduğunu ve kendisini o gün hesap vermek üzere hazırlamadığını anlar.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Ölüm korkusu ve ölümden kaçmaya çalışmak, insanın doğal özelliğidir.

2 – Ölüm sarhoşluğu tüm insanlar için geçerlidir. Ölüm korkusu, ızdırabı ve baskısı insanları normal halden uzaklaştırır ve aklını başından alır.

3 – Ahiretten gafil olmak, insanı tehdit eden ve haddinden fazla fani dünyaya ve şatafatlarına, eşine ve çocuklarına gönül vermesine sebep olur.

4 – Dünya ve cilveleri insanların gözünü örten ve hakkı görmelerine mani olan bir perde gibidir. Dolayısıyla gafil insanın derin bakışı yoktur; ancak kıyamet gününde perdelerin aralanması ile beraber gözleri keskinleşir ve yeni hakikatleri idrak etmeye başlar.