Haziran 15, 2016 06:18 Europe/Istanbul

Geçen bölümde Arap medyasında Suriye’de ateşkes ve IŞİD ve el-Nusra’nın ateşkesin dışına alındıkları için onu bazma gayretlerinden söz ettik.

Bu ateşkes üzerine ABD ve Rusya anlaşmıştı. Şimdi bu iki ülkenin Suriye’de çatışmaların son bulması ve bu ülkenin geleceği hakkında bazı anlaşmalara vardıkları daha açık bir şekilde anlaşılıyor. Gerçi ABD ve Rusya arasındaki anlaşmaların detayı pek bilinmiyor, ama genel hatları açıkça göze çarpıyor.

 

Amerika ve Rusya, Suriye’de ılımlı silahlı muhalifler tabir ettikleri örgütlerin Suriye yönetimi ve ordusu ile savaş çemberinden çekilmeleri ve ardından IŞİD ve BM terör listesinde yer alan diğer terör örgütleri ile mücadele edilmesi üzerinde anlaşmaya vardı. Nitekim Rakka’nın kuzeyi ve Haseke’nin güneyinde Suriyeli kürt milislerin Amerika ve NATO desteğinde operasyonları da Amerika ve Rusya arasında varılan mutabakatın bir parçası olduğu anlaşılıyor.

Öte yandan Rusya, Amerika’nın Suriye’de ilk ciddi askeri operasyonu Rakka’ya yönelik olacağını bildiği halde Amerika’nın bu operasyonunu engellemeyecektir. Rusya bilakis Amerikan askeri komutanlığını aynı bölgede ortak operasyon yapma konusunda ikna etmeye çalışacaktır. Fakat Amerika Rusya’nın Suriye’deki nüfuzunu engellemek için bu öneriye karşı çıkıyor.

 

Aslında son haftalarda Moskova’dan Suriye’de teröre karşı ABD ile ortak operasyonla ilgili duyulan her şey, daha çok IŞİD’in Suriye’deki başkenti Rakka’ya yönelik muhtemel saldırıda koordineli hareket etmekle ilgilidir.

Amerikan uçakları Rakka halkının üzerine attıkları mesajlarla kenti bir an evvel terk etmelerini ve güvenli bölgelere sığınmalarını istiyor.

Öte yandan Suriyeli kürtlerin Amerika’nın himayesinde güçlenmesi de, bu bağlamda Ankara ile Washington arasında ciddi bir koordinasyon söz konusu olduğunu gösteriyor.

 

Bu arada bazı kaynaklar, Rakka’yı kurtarma operasyonu başladığı takdirde NATO paktı da bu operasyona katılacağını ve Balkanlarda Kosova, Bosna ve Hersek savaşlarında uyguladığı senaryoyu uygulayacağını, buna göre Rakka kurtarıldığı takdirde bölgede savaş federal düzen inşa edilerek ve bölge bölünerek sona erdirileceğini belirtiyor. Hali hazırda da Suriye’de çatışma alanı Doğu ve Batı olmak üzere iki alana bölündüğü gözleniyor. Nitekim soğuk savaş döneminde Doğu ve Batı Almanya’da olduğu gibi şu anda Halep kenti de Doğu ve Batı Berlin gibi ikiye bölünmüş vaziyettedir.

 

Şimdi Rakka’ya operasyon düzenlediği varsayımında, tekfirci IŞİD terör örgütünün Halep’le ilişkisi de kesilmiş olacak. Hali hazırda IŞİD teröristleri Halep’in kuzeyinde bir dizi operasyon düzenleyerek kendilerini Türkiye sınırına yakın Azez bölgesine kadar ulaştırmayı başardı ve böylece Rakka’ya operasyon yapıldığı takdirde buradaki her türlü hezimeti başka bölgelerde telafi edeceklerini gösterdi. Fakat eğer Rakka IŞİD’den geri alınacak olursa, örgütün Halep bölgesinde askeri manevra gücü şiddetle azalacağı kesindir. Bu plan Amerika ve Rusya’nın Suriye’ye yönelik politikaları ile örtüşmektedir, çünkü bu iki ülke, Suriye’de IŞİD’in lojistik hatlarını IŞİD’e karşı savaşan güçleri konuşlandırmak sureti ile tam olarak kesmek istiyor.

Şimdi burada bazıları için Amerika’nın B planı dediği ve Suud rejimi de aylardır telaffüz ettiği alternatif planının kaderi ne olacağı sorusu gündeme gelebilir.

 

Bu sorunun cevabına gelince, B planı Suriye’de çok ciddi bir plandır ve uygulandığı takdirde de, Suriye’nin doğusunda uygulanacağı kesindir ve Suud rejimi de kendini bu planın bir parçası olarak görmekten başka çaresi yoktur, yoksa bu farazi operasyonda her türlü siyasi ve askeri bağımsızlığını kaybedecektir ve bu yüzden kendini ABD ve NATO’nun muhtemel müdahalesi ile uyumlu hale getirmesi gerekir.

Bu planda Türkiye’nin durumu da Suud rejiminden daha iç açıcı değildir. ABD’nin hazırladığı B planına göre Suriye’nin batısı Rusya ve doğusu da ABD komutasındaki ittifak güçlerince IŞİD’den temizlenecek, ancak bu plan asla Suriye’de askeri krizi sonlandıramayacak, çünkü hazırlanan plana göre Rakka bölgesi IŞİD teröristlerinden temizlendikten hemen sonra Arabistan ve Türkiye’ye bağlı siyasi ve askeri güçler bu bölgeye gönderilecek ve bölgenin kontrolünü bu güçler ele geçirecek. Bu varsayım Suriye’nin federal bir yapıya doğru ilerleme ihtimalini şiddetle takviye ediyor, hatta bu durum Suriye’nin bölünme noktasına kadar gitmesine yol açabileceği ifade ediliyor, ki bu durumda Irak’ın bazı bölgelerini de kapsayacaktır.

 

Hali hazırda Musul’un Irak ordusu ve halk güçlerince kurtarılma planı aylardır gündemde olduğu halde Amerika’nın şii halk güçlerinin Irak ordusunun yanında yer almasına karşı çıktığı için bir türlü hayata geçirilemiyor. Amerika yönetimi Musul’un kurtuluş operasyonunda Irak ordusunun yanında ancak sünni güçlerin yer alabileceğini söylüyor. Şimdi bu durumda, eğer Irak’ta Musul merkezli Ninova eyaleti ve Suriye’de de Rakka eyaleti kurtarılırsa ve bu iki eyalete Suriye’nin Deyrizzur eyaleti de eklenirse, üç eyaletin birleşmesinden üniter bir sünni bölge ortaya çıkmış olur ki hem bir yandan federal sistemin uygulanmasına zemin oluşturur, hem Irak ve Suriye’nin bölünmesine hizmet eder.

Geçenlerde Irak ve Ürdün’ün ortak sınır bölgesi yeniden açıldı ve yönetimi de sünni güçlere devredildi. Bu bölgeyi Amerika gözetiminde Ürdün’de eğitilen Iraklı vatandaşlar yönetecek. Böyle bir plan Irak merkezi yönetiminin Suriye merkezi yönetimi ile irtibatını tam olarak kesecek ve doğal sonucu da İran, Suriye ve Lübnan’ın karadan bağlantısının kesilmesi olacaktır. Bu konu ise uzun yıllardan bere Amerika ve korsan İsrail’in bölgede hayal ettikleri bir durumdu

Tüm bunlar, Amerika ve müttefiklerinin bölgede etnikçilik ve mezhepçilik ekseninde hareket ettiklerini gösteriyor. Ancak burada yine Rusya’nın bu duruma karşı nasıl bir tavır sergileyeceği sorusu akıllara geliyor.

Rusya ilkin Suriye’de milli birlik ve beraberliği korumaya çalışacaktır ve eğer bu durumdan umudunu kesecek olursa, o zaman Suriye’de federal yapıya doğru yönelecektir.

Fakat burada esas sorun şu ki, eğer Suriye’de askeri dengeler, bu ülkenin kendi toprak bütünlüğünü koruyabilecek güçten yoksun kalacak kadar bozulursa ve yine fedaral bir düzen inşa etmeye gücü yetmez ise, o zaman Suriye’nin parçalanması engellenebilir mi? aslında bu noktada yeni bir soru ve yeni bir kriz doğuyor, ki bu da Ortadoğu’yu dini ve etnik temellere göre bölmektir. Buna göre Suriye’nin kaderi Ortadoğu’nun geleceği üzerinde doğrudan ve büyük oranda etkisi vardır. Nitekim Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler de Suriye’nin geleceğini etkileyeceği kesindir. Bölünme varsayımı başlı başına Ortadoğu bölgesinde yeni savaşların başlangıcı olacak ve yeni sınırları belirleme savaşları adıyla ün yapacaktır.

Peki hangi etken Batı’nın Suriye krizi karşısında beş yıl sonra tutumunu değiştirmesine yol açtı dersiniz?

İran’ın Suriye büyükelçisi Muhammed Rıza Rauf Şeybani, Amerika ve Batı’nın Suriye krizine karşı tutumunu değiştirmesi, kabul edilen bir durum olduğunu, fakat Batılıların kendi istek ve iradeleri ile ilk tutumundan vaz geçtiğini düşünmek yanlış olacağını  belirtti. Gerçekte Suriye’de kriz altıncı yılına girde ve hala masum insanların canını almaya devam ediyor ve bu ülkede terör, katliam, cinayet gibi sözcükler artık sıradan sözcükler gibi kullanılıyor.

Bu süre içerisinde Suriye’nin uğradığı can ve mal kaybı ise asla telafi edilemeyecek düzeydedir. Bu süre içerisinde Suriye milleti ve bunun doğal sonucu olarak bölge milletleri, Batılıların bölgenin durumunu ve şartlarını yanlış okumaları yüzünden büyük acılara ve sıkıntılara sürüklendi. Çünkü gerçekte bölge milletlerini doğru tanıyan herkes, bu bölgede bölge dışı aktörlerin karıştığı hiç bir oyun istenilen sonuca ulaşamayacağını da bilir ve Suriye de bu durumdan müstesna değildir.

Öte yandan Şam’da direniş eksenin planlı ve güçlü varlığı ve tekfircilere karşı ciddi mücadeleleri, düşmanların Suriye için belirledikleri şom hedeflerinde başarısız olmalarında etkili olan bir başka önemli etkendir.

Suriye krizini en yakından takip edenlerden biri olan İran’ın Suriye büyükelçisi Şeybani ise Mehr haber ajansına verdiği mülakatta Suriye’nin son durumunu, bu dosyaya müdahil olan aktörlerin şartlarını ve siyasi müzakerelerin son durumunu anlattı.

Büyükelçi Şeybani, Suriye krizi direniş eksenine bazı zararlar verdiğini ve bazı tehditleri beraberinde getirdiğini, fakat genelde Suriye’nin bölge gelişmelerinde anahtar rol ifa etmesini de takviye ettiğini belirtti. Şeybani ayrıca Rusya’nın Suriye’ye yönelik stratejik bakışında herhangi bir değişiklik yaşanmadığını ve Moskova’nın Suriye krizi sırasında taktikleri dalgalanmasına karşın genel strateji olarak Suriye’de yasal iktidarı korumayı izlediğini kaydetti.İran’ın Suriye büyükelçisi Şeybani özellikle Batılı ülkelerin Suriye krizine yönelik bakışının değişmesi bu ülkelerin istekleri ve hedefleri yüzünden olmadığını ve asıl sahada yaşanan gelişmeler Batılı ülkeleri Suriye’ye yönelik bakışını değiştirmeye zorladığını da vurguladı.

Büyükelçi Şeybani Suriye krizinin hemen hemen ta başından beri bu krizle içiçe yaşayan bir olarak Suriye’de son durumu şöyle değerlendirdi:

Suriye meselesinde iki üç eksen ele alınabilir. Bunlardan biri, sahadaki gelişmelerin ve askeri çatışmaların devam etmesi ve çatışma şartları özellikle son günlerde Kuzey ve Doğu eyaletlerinde şiddet kazanmasıdır. Yani Halep, Haseke, Humus ve doğuda Deyrizzur eyaletlerinde çatışmaların şiddetlendiğini görüyoruz.

Büyükelçi Şeybani şöyle devam ediyor:

Rusya stratejisini Suriye’ye tam destek temelinde kurdu ve krizin ta başından beri de bunu ispat etti. Biz son günlerde sahada önemli gelişmelere şahit olduk ki Hizbullah hareketi komutanlarından Mustafa Bedreddin’in şehadeti bu gelişmelerden biriydi. Kuşkusuz bu hadise direniş ekseni için büyük bir hüsrandı, fakat direniş ekseninin zati yeteneği gereği bu hasar çok çabuk telafi edilebilir ve direniş ekseni sahada bu gelişmeden zarar görmez. Öte yandan Viyana müzakereleri arifesinde bazı siyasi hareketliliğe şahit olduk ve ABD Dışişleri Bakanı bölge turuna çıktı ve yine Suriye krizine müdahil olan bazı ilgili ülkelerin Dışişleri Bakanları bir takım girişimlerde bulunmaya başladı.015