Haşdul Şaabi; IŞİD karşısında güçlü set - 1
Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum, İran medyasından Tesnim haber ajansının yöneticileri ile cumhurbaşkanlığı sarayında yaptığı görüşmede Irak, bölge ve uluslararası arenalarda gündemde olan çeşitli konularla ilgili görüşünü paylaştı.
Masum görüşmede Türkiye’nin Irak topraklarına askeri tecavüzünü ve Haşedul şaabi halk güçlerinin konumu ve geleceği hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Irak Cumhurbaşkanı Masum Irak’a hakim olan demokrasi biçimini, getirilerini ve muhtemel sorunlarını şöyle değerlendirdi:
Irak nüfusu 35 milyona ulaştı ve son yıllarda yaşanan artışla bazı verilere göre 28 milyon nüfustan söz ediliyor. Irak aynı zamanda bir kaç önemli etnik gruptan oluşuyor ki aralarında üç unsur daha çok göze çarpıyor. Irak’ta hiç bir etnik grup diğer etnik grupların haklarını çiğneme yönünde adım atmıyor. Her etnik grubun kendisine özel oy oranı bulunuyor. Irak’ta yapılan seçimlerde halkın ciddi katılımına şahit oluyoruz, fakat bazı etnik grupların siyasi uzlaşması diğer grupların haklarını çiğnemeye yönelik değildir, nitekim biz Irak’ta hiç bir etnik grubu dışlamaya inanmıyoruz. Ancak Irak’ta iki etnik grup oy oranlarına göre birleşerek kabineyi kurabilir ve hükümet ancak onların elinde olur.
Irak Cumhurbaşkanı Masum, Irak’ın siyasi sürecinin kazanımları ve muhtemel sorunlarını da şöyle açıklıyor:
Biz Iraklı siyasi akımların ittifak kurmasını iyi bir seçenek olarak algılıyoruz, gerçi hali hazırda bu durumun bazı zayıf yönleri bulunduğu sonucuna da varmış sayılırız. Irak’ta 18 yaşını dolduran her vatandaş seçimlerde oy kullanarak kendi temsilcisini seçebilir. Öte yandan yasalara göre 25 veya 30 yaşına gelenler de aday olma hakkına sahiptir. Biz bunu demokrasimizin güçlü yönü olarak biliyoruz. Ancak Irak’ta siyasi akımların uzlaşması, içinden milli vahdet hükümetinin çıkmasını ve bu hükümette tüm siyasi akımların ciddi katılımı olmasını gerektiriyordu, fakat son dönemlerde bu tür hükümetlerin başarılı olamadıklarını gördük. Biz bu süreçte bir çok sorunla karşılaştık ki belki de anayasada bazı değişikliklerin yapılmasını gerektirebilir. Ayrıca mevcut uzlaşmaları mümkün mertebe korumamız gerekir. Ancak bence gelecekteki hükümeti kurmak için Irak’ta milli vahdete öncelik verilmesi gerekir. Şimdiki anlaşmaya göre örneğin belli bir siyasi akımdan bir Bakan herhangi bir bakanlığın başına geçince o bakanlığın üst düzey yöneticilerini ve hatta çalışanlarını kendi akımından seçmeye yöneliyor, fakat bu anlayış Irak için faydalı olmuyor. Irak’ta hiç bir siyasi akım tek başına çoğunluğu sağlayarak tek partili iktidar kuramıyor ve u yüzden tüm akımlar birbirine muhtaçtır. Bu yüzden bizce akımların çoğunu kapsayan bir hükümet kurulmalı ve hatta muhalefet de hükümetin dışında aktif olmalıdır. Yani bir akım hem hükümete katılması ve hem muhalefet rolünü ifa etmesi doğru olmaz. Irak’ta gelişen demokrasi ancak bu şartlarla ciddi ilerleme kaydedebilir.
Irak Cumhurbaşkanı Masum Irak’ta tekfici IŞİD terör örgütü ile yürütülen savaş ve özellikle Musul operasyonundan sonra Irak’ın nasıl bir süreç izleyeceğini ve ülkenin güvenlik şartlarını şöyle değerlendiriyor:
Kuşkusuz bizim IŞİD sonrası ülkeyi çeşitli hadiselere karşı koruyacak bir sisteme ihtiyacımız olacaktır. Fakat ortada duran bir gerçek de, IŞİD’in sadece askeri yenilgi ile ortadan kalkmayacağıdır, çünkü terör ve tekfir düşüncesinden beslenen gizli hücreleri Irak’ta uzun süre varlığını sürdürecektir. Bu yüzden bizim güvenlik bakımından daha fazla uyanık olmamız ve alacağımız tedbirlerle bu zümrenin terör faaliyetlerini engellememiz gerekir. IŞİD’in Irak’tan temizlenmesi pek fazla uzun sürmez. Ancak IŞİD Irak silahlı kuvvetleri ile son savaşlarında hezimete uğradıktan sonra terör faaliyetlerini gizli hücreleri üzerinden yürütmeye çalışarak hezimetlerini örtbas etmeye çalışacaktır. Bu yüzden bizim ilk etapta ülke içinde bu hücreleri tespit etmek için uygun bir güvenlik programına ihtiyacımız vardır ve daha sonra da komşu ülkelerin, bölgesel ve küresel güçlerin işbirliğine ihtiyacımız olacak, zira IŞİD küresel bir tehdittir ve Irak’ta askeri yenilgi ile yok olmaz ve uluslararası düzeyde ciddi tedbir şarttır.
Irak Cumhurbaşkanı Masum IŞİD sonrası için belli bir programları olup olmadığı konusunda da şöyle diyor:
Kuşkusuz güvenlik programlarımızı yeniden gözden geçirerek güvenlik ve savunma alanlarında kendi ayağımızın üstünde durmalıyız ve bu programları uygulayarak ülkemizde yaşanan acı olayların tekrarlanmasını engellemeliyiz. Irak’ta askeri ve güvenlik güçlerini yeniden yapılandırmak şarttır, çünkü ancak bu durumda başka ülkelerin yardımından bağımsız hale gelebiliriz. Irak ordusu ve silahlı kuvvetleri IŞİD türediğinde kötü bir deneyim yaşadı ve Musul ve diğer bazı bölgelerin aniden IŞİD’in eline geçmesi bu güçlerin üzerinde şok etkisi yaptı. Bu yüzden şimdi biz silahlı kuvvetlerimiz için yeni bir yol haritası çizerek muhtemel benzer hadiseleri önlemek istiyoruz. Bu yolda iyi adımlar attık ve IŞİD’e karşı nihai zaferden sonra Irak’ta askeri ve güvenlik bakımından yeni bir aşamaya geçmeyi umuyoruz.
Irak Cumhurbaşkanı Masum Irak’ın Arap dünyasında ve özellikle Arap birliğinde daha aktif rol ifa etmesi ile ilgili soruya da şöyle cevap veriyor:
Irak ve Arap birliği arasında görüş ayrılığı olduğu doğrudur, fakat Irak bu birliğin esas üyelerinden biridir ve biz de bu birliğin faaliyetinin devam etmesini istiyoruz. Ancak bizce birliğin yeni bir tüzüğe ihtiyacı vardır, çünkü hali hazırda birliğin üyeleri arasında ciddi ihtilaflar vardır ve aralarında güçlü bir ilişki kuramadığı ortadadır. Gerçi Irak birliğe üye bazı ülkelerle görüş ayrılığı yaşıyor ve aralarındaki ilişkiler pek güçlü sayılmıyor, fakat bu durumdan birliğin diğer üyeleri de müstesna değildir. Irak Arap birliğine üye tüm ülkelerle ilişkilerini geliştirmek istiyor. Hali hazırda bizim Ürdün ve Fars körfezi kıyısında yer alan bazı ülkelerle ilişkilerimiz iyidir ve aynı zamanda Arabistan ile de iyi ilişkimiz olması için çaba harcıyoruz, çünkü Arabistan bölgede önemli bir ülkedir. Ben her zaman söylemişimdir ki İran, Türkiye, Arabistan ve Irak ülkeleri iyi ilişkileri ile bölgede bir çok hizmete kaynaklık edebilir, zira her dört ülkenin stratejik önemi vardır. İran ve Türkiye bölgenin iki güçlü devletidir. Irak da güçlü bir devletti ve şimdi gücünü yeniden toparlamaya çalışıyor, fakat bu gücü hiç bir zaman başka ülkelere tecavüz etmek için kullanmak istemiyoruz. Arabistan da İslam dünyasının büyük dini merkezidir ve bu yüzden ilişkilerimizin gelişmesini istiyoruz ve gerilemesini istemiyoruz.
Irak Cumhurbaşkanı Masum Arap birliğinin yapısının değiştirilmesi konusunda da şu değerlendirmede bulunuyor:
Şu ana kadar bizim tarafımızdan herhangi bir özel girişim söz konusu olmadı, fakat bu hedefe ulaşmak için çaba harcıyoruz. Benzer bir eğilim Arap birliğinin diğer üyeleri arasında da göze çarpıyor, zira Arap birliğinin kurulduğu dönemin şartları ile şimdiki dönemin şartları farklıdır. Yeni şartlar birliğin yapısının yeniden gözden geçirilmesini kaçınılmaz hale getiriyor.
Irak Cumhurbaşkanı Masum bu ülkede Haşedul şaabi halk güçlerinin Iraklı büyük alimin çağrısı üzerine tekfirci terör örgütleri ile kurulmasını ve ardından Irak parlamentosunda bu hareketin Irak silahlı kuvvetlerinin kapsamına alınmasını ve IŞİD sonrası dönemde bu hareketin ifa edeceği rolü ve Peşmerge gibi diğer silahlı güçlerin bu harekete nasıl tepki vereceklerini de şöyle değerlendiriyor:
Haşedul şaabi Irak topraklarını savunmakta etkili rol ifa etti ve bu yolda çok sayıda şehit verdi. Bu harekete bağlı bir çok kişi IŞİD teröristleri ile savaşta şehit veya gazi oldu ve bu yüzden bu insanların haklarının korunması gerekir. Hali hazırda Haşedul Şaabi kanunu parlamentoda onaylandı ve biz de Cumhurbaşkanı olarak bu kanunu onayladık. Haşedul Şaabi güçlerine daha çok ilgi göstermeliyiz. Hali hazırda bu güçte resmen üye olmayan çok sayıda kişi vardır ve bunlar kanunlara olan bağlılığı daha azdır ki buna dikkat etmek gerekir. Ancak Haşedul Şaabi esas itibarı ile ırakta terörle mücadelede büyük hizmetler sunmuştur ve aynı zamanda bu güçlerin özel askeri yapılanma biçimde yapılanması ve üniformalı bir güce dönüştürülmesi ve böylece bu harekete üye olmayan güçlerden ayırt edilmesi gerekir. Öte yandan IŞİD sonrası dönem için bu güçlerin faaliyetlerinin geleceği hakkında farklı görüşler vardır ki şimdiye kadar da tam olarak belirlenmemiştir. Bir görüşe göre Haşedul Şaabi Irak’ta ikinci askeri güç olarak faaliyetini sürdürmelidir. İkinci görüşe göre fiziksel bakımdan yeterli olan üyeleri Irak ordusuna alınmalı ve geriye kalanları emekliliğe sevk edilmelidir. Fakat şimdiye kadar kesin karar alınmamıştır. Her halükarda bizce Haşedul şaabi güçleri ülkeyi savunmakta inkar edilemez rol ifa eden bir güçtür. Eğer Haşadul Şaabi olmasaydı IŞİD Anbar üzerinden Kerbela ve Necef’e bile ulaşabilirdi ve hatta Bağdat’ı ele geçirmeye çalıştı, bu yüzden bu gücün rolü çok önemlidir. Şimdi ise Haşedul Şaabi hareketi alınan karara göre faaliyetini sürdürüyor, fakat ne Haşedul şaabi ve ne de Peşmerge güçleri Musul’a girdi, zira bu kente giriş için ancak Irak ordusu ve federal polis gücü izinliydi, çünkü Peşmerge kürtlerin askeri gücüdür ve kürtlerle Araplar arasında bir hassasiyet oluşmamalıdır. Ayrıca Haşedul şaabinin Musul’a girmesi şii ve sünni müslümanların arasında hassasiyete yol açabilirdi. Unutmamak gerekir ki Irak ordusu ve federal polis gücünün de önemli bir bölümü şii müslümanlardandır, fakat onlar ordu ve polis gibi isimlerle anıldığından hiç bir sorun yaşanmıyor ve şimdiye kadar da Musul halkından hiç bir şikayet gelmedi, bilakis bu güçleri sıcak karşıladılar. Ancak Peşmerge ve Haşedul şaabi güçlerinin rolü henüz bitmedi.
Irak Cumhurbaşkanı Masum Türkiye’nin Irak topraklarına girmesi ve Irak’ın milli egemenlik ve bağımsızlık ilkelerini ihlal etmesi hakkında da şöyle diyor:
Biz ta başta Türkiye ordusunun Irak topraklarında konuşlanmasından hoşnutsuzluğumuzu dile getirdik ve ister bildiri şeklinde ister Türk yetkililerle görüşmelerde bunu açıkladık. Hatta Türkiye Başbakanı ve beraberindeki üst düzey heyetin Bağdat ziyareti sırasında açıkça itirazımızı bildirdi ve TSK’nın bu hareketini Irak’ın milli egemenliğinin ihlali olduğunu anlattık. Irak Türkiye ile sakin ilişki istiyor ve sorunların yayılmasını istemiyoruz. Türkiye’nin askerlerini Başika’ya konuşlandırması illegal ve Irak bağımsızlığına aykırı bir harekettir. Biz siyasi baskı ve diplomatik yollardan bu sorunu çözmek ve Türkiye’yi askerlerini geri çekmeye zorlamak istiyoruz.