Mart 04, 2017 05:54 Europe/Istanbul

Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum, İran medyasından Tesnim haber ajansının yöneticileri ile cumhurbaşkanlığı sarayında yaptığı görüşmede Irak, bölge ve uluslararası arenalarda gündemde olan çeşitli konularla ilgili görüşünü paylaştı.

Masum görüşmede Türkiye’nin Irak topraklarına askeri tecavüzünü ve Haşedul şaabi halk güçlerinin konumu ve geleceği hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum İran İslam cumhuriyetinin tekfirci IŞİD terör örgütü ile mücadelede ifa ettiği rolü ve Kudüs ordusu komutanı General Kasım Süleymani’nin Irak silahlı kuvvetlerine bu yolda istişare vererek yardımcı olması konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Masum, İran İslam Cumhuriyeti devleti ve milleti despot Saddam rejimi döneminde Irak milletinin mücadelesine destek verdiklerini ve Saddam devrildikten sonra da işgalci ecnebi güçler Irak topraklarını işgal ettikleri günlerde ve daha sonra çekildikleri dönemde aynı şekilde Irak milletinin yanında yer aldığını ve özellikle yeni devletin yapılanma sürecinde ve IŞİD tehdidi gibi durumlarda yine Irak’ın yanında yer aldıklarını vurguladı.

Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum İran ve Irak arasındaki ilişkilerin ufku ve bu ilişkilerin stratejik boyuta ulaşıp ulaşmayacağı ve ulaştığı takdirde hangi boyutlara kadar gelişeceği konusunda da şöyle diyor:

Biz İran İslam Cumhuriyeti ile tarihi ilişkilerimiz var ve bu ilişkiler hiç bir dönemde Irak milletinin çıkarları ile çelişmemiş, bilakis bu milletin hedef ve ülküleri doğrultusunda olmuştur. Bugün Irak’ta iktidarın başında bulunan siyasi akımların her daim İran ile güçlü ilişkileri olmuştur. Bu ilişkiler normal siyasi ilişkilerin ötesinde olmuştur ve biz bu ilişkilerden hedeflerimizi gerçekleştirme yönünde yararlanmışızdır, yani ister Saddam diktatörlüğü ile mücadelede veya ister şimdiki süreçte olsun, biz her zaman Tahran ile ilişkilerimizden yararlandık. Burada önemli bir noktaya da değinmek istiyorum. IŞİD Musul’u işgal etmişti ve bu terör örgütünün tehditleri başka bölgeleri de etkiliyor, ancak İran İslam cumhuriyetinin çok yönlü destekleri burada etkili oldu, ister silah ve mühimmat bakımından, ister askeri istişare bakımından ve ister mültecilere insani yardım bakımından olsun. Dolaysıyla biz de Tahran ve Bağdat ilişkileri sürekli ileriye dönük gelişmesi için çaba harcıyoruz. Bizim İran İslam Cumhuriyeti ile ilişkilerimiz hiç bir zaman üçüncü bir ülkeye karşı olmamıştır ve olmayacaktır ve sadece İran ve Irak milletlerinin çıkarlarını karşılama yönünde olacaktır. Bu ilişkiler adım adım stratejik ilişkilere doğru ilerleyecektir, zira önceki adımlarda bize çok iyi destek verilmiştir. Biz İran ile stratejik ilişki istiyoruz ve bu hedefe ulaşmak için bizim elimizden gelen ne varsa yapılacaktır. Gerçekten de iki ülke birbirinin güvenliğini arzu ediyorsa bunun adı stratejik ilişki olmaz mı?

Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum İran ve Irak arasındaki ticari ilişkileri ve önümüzdeki yıllarda ilerlemesini de şöyle değerlendiriyor:

Kuşkusuz iki ülkenin ticari ilişkileri gelişme sürecini izleyen bir ilişkidir ve arada çok önemli projeler de vardır. Biz İran İslam cumhuriyetinin deneyimlerinden ve yeteneklerinden yararlanmak istiyoruz, ama maalesef bütçe sıkıntısı yüzünden bu projelerin hayata geçirilmesi ertelenmiştir. İran yaptırımlar döneminde önemli ilerlemelere imza attı ve iç gücünü geliştirdi ve Irak için bu bilim ve deneyimlerden yararlanmak çok önemlidir. Biz İran’la iktisadi alanlarda iyi işbirliği yapılmasına önem veriyoruz ve Irak milletinin yararına olacak her türlü projeyi İran ile birlikte uygulamak istiyoruz, öyle ki hem bu projelerden yararlanalım ve hem Irak milleti için bir kazanım olsun ve hem de Irak ve Bağdat İran için önemli bir pazara dönüşsün.

Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum, başta Amerika olmak üzere bazı Arap ve Batılı ülkelerin Kudüs ordusu komutanı General Kasım Süleymani’nin Irak’ta tekfirci terör örgütlerine karşı verilen mücadelede Irak silahlı kuvvetlerine karşı çıkmasını, ancak buna karşın Irak Başbakanı ve Dışişleri Bakanı General Süleymani’nin Irak devletine ve milletine yaptığı yardımlardan ötürü kendisine teşekkür etmelerini ve General Süleymani’nin Bağdat yönetiminin talebi üzerine istişare verdiğini ilan etmelerini Irak Cumhurbaşkanı sıfatıyla şöyle yorumluyor:

Biz bu konuda görüşümüzü defalarca açıkladık ve dedik ki İran İslam Cumhuriyeti tekfirci IŞİD terör örgütü Irak topraklarına saldırdığı ilk günden itibaren Irak milletini ve devletini desteklemeye başladı ve bu destek İranlıların uzmanlık alanı olduğu için bizim için de büyük önem arz ediyordu ve bir çok konuyu bize aydınlığa kavuşturdu. General Kasım Süleymani’nin Irak’taki varlığı diğer yabancı askeri müsteşarların varlığı gibidir. Bugün Irak’ta Amerika, Fransa, İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkelerinden askeri müsteşarlar bulunuyor, bu yüzden hiç kimse İranlı askeri müsteşarların Irak’ta bulunamaz demeye hakkı yoktur. bizce bu konu normal bir konudur ve İran da diğer ülkeler gibi bu hakka sahiptir. Üstelik daha önce de dediğim gibi biz İran İslam Cumhuriyeti ile güçlü ilişki istiyoruz. Bizim İran ile ilişkimiz çok önemlidir ve benzeri diğer komşularımızda yoktur. gerçi Irak Amerika ve diğer ülkelerle ilişkisi vardır,  fakat bu ilişkilerin Bağdat ile Tahran arasındaki ilişkilere tezat teşkil etmesini istemiyoruz. Biz başka ülkelerle ilişkilerimizin İran İslam Cumhuriyeti ile ilişkilerimize zarar vermesini istemiyoruz. Bazı ülkeler bizim dostumuzdur, bazı ülkeler daha çok dostumuzdur, ancak bazı ülkeler bizim kardeşimiz sayılır. Iraklı bir çok siyaset adamı General Süleymani’yi çok iyi tanımaktadır.

Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum son olarak şöyle diyor:

İran milleti dost ve kardeş ülkedir ve daha önce de belirttiğim gibi biz de İran ile ikili ilişkilerin gelişmesini istiyoruz. Bizim İran’daki kardeşlerimizle bir çok ortak yönümüz var. Ortak kültür ve 1400 km ortak sınır ve komşuluk hakkı, komşumuza saygı ve önem gerektiren şeylerdir ve karşı tarafın da aynı şekilde Irak’a önem vermesi gerekir. Irak milletinin terörle mücadelesi ve tekfirci terör akımlarını destekleyen bazı devletlerin ve medya organlarının Irak milletinin bu mücadelesini karalamaya çalışması yeni bir konu değildir. Ancak görünen o ki bu kampanya Irak silahlı kuvvetleri Musul cephesinde ilerledikçe daha da şiddetlenmektedir.

Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr Ürdünlü mevkidaşı Nasır Cuda ile ortak basın toplantısında İran ve Irak halk güçlerine yönelik mesnetsiz iddialarını tekrarlayarak Haşedul şaabi hareketini İran’ın destekleri ile Irak’ta katliam yapmakla suçladı ve üniter bir Irak’ta Haşedul şaabiye yer olmadığını ileri sürdü.

Aslında bölgede tekfirci terör örgütlerini destekleyen devletler ve medya organları ilk kez Irak halk güçlerini karalamaya ve bu güçleri sorgulamaya çalışmıyor. Ancak eğer Irak halk güçlerinin tekfirci IŞİD terör örgütü ile mücadelede ifa ettiği inkar edilemez rolüne bakacak olursak, bu tür karalama kampanyalarının neyi amaçladığını daha iyi anlarız.

Bilindiği üzeri 2003 yılında Irak toprakları Amerikan ordusu tarafından işgale uğradığında Irak ordusu hemen feshedildi. Öte yandan bu ordu henüz yeniden yapılanmaya başladığı bir sırada Irak toprakları tekfirci IŞİD terör örgütü adında şom bir afetle karşılaştı. İşte bu noktada Irak’ta halkın gücünü belli bir teşekkül çerçevesinde organize etmek ve işgalci IŞİD terör örgütü ile mücadele etme zarureti daha da belirgin hale geldi.

Gerçekte Irak ordusu o günlerde tek başına IŞİD ile mücadele edebilecek güçten yoksundu ve bu yüzden o hassas şartlarda halkın gücünden yararlanıldı ve böylece Irak milleti bir bütün olarak teröre karşı kıyam etti.

Irak halk güçleri şii Müslümanların büyük alimi ve taklit mercii Ayetullah Ali Sistani’nin Kifai cihat fetvasından ve tam da IŞİD Irak’ın önemli bir bölgesini işgal etmeye başladığı sıralarda doğdu.

Haşedul Şaabi hareketi yaklaşık 40 silahlı gruptan oluşuyor ve bünyesinde yaklaşık 118 bin savaşçı barındırıyor. Bu savaşçılardan hali hazırda 60 bin kadarı IŞİD ile savaşıyor.

Haşedul Şaabi hareketinin en önemli tugaylarından Bedir Hareketi, Hizbullah Tugayları ve Asaibul Hak hareketine işaret edebiliriz.

Irak toprakları Haziran 2014’te tekfirci IŞİD terör örgütünün saldırısına uğradı. Saldırının sonunda Irak topraklarının bir bölümü örgütün işgaline uğradı. Bu olayın ardından ve Irak genelinde tırmanan güvenlik krizinden sonra Iraklı büyük alim Ayetullah Ali Sistani gönüllü seferberlik fetvası verdi ve Haşedul Şaabi hareketi ya da söz edilen halkın gönüllü seferberliği bu fetvaya göre kuruldu.

Haşedul Şaabi hareketinin kuruluşu üzerinden iki yıl geçmesine rağmen harekete katılan insan gücü hakkında farklı veriler gündeme getiriliyor. Fakat Irak Haşedul Şaabi hareketi sözcüsü Ahmet Esedi Kasım 2016 tarihinde Irak halkının çeşitli kesimlerinden oluşan yaklaşık 141 bin kişi bu harekette yer aldığını ve terörle mücadele ettiğini açıkladı.

Aslında Haşedul Şaabi hareketinin karşıtları Irak yönetimi karşıtlarıdır ve Irak’ta siyaset ve hükümet meselesine etnikçi yaklaşımları ile bu hareketin Bağdat yönetiminin teröristlere karşı zaferinde ifa ettiği önemli rolünü gözardı etmeye çalışıyor. Haşedul Şaabi karşıtları bu hareketi etnikçilik yapmakla suçluyor. Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr geçenlerde Ürdünlü mevkidaşı Nasır Cuda ile görüşmesinde bir kez daha Irak Haşedul Şaabi güçleri radikal unsurlardan oluştuğunu iddia etti.

Ancak Irak Haşedul Şaabi hareketi bu hareketin Musul operasyonuna katılan birimlerinin komutanlarından büyük bir bölümü ehli sünnet Müslümanlardan oluştuğu halde etnikçilik yapmakla suçlanıyor.

Bazı kaynaklar Iraklı yetkililerden naklen, Haşedul Şaabi hareketinde yer alan 141 bin kişilik gücün 25 ila 30 bin kadarı Iraklı ehli sünnet Müslümanlardan ve 30 bin kadarı da Iraklı Türkmenlerden oluştuğunu belirtiyor. Buna göre Haşedul Şaabi hareketinin %40 kadarını Iraklı ehli sünnet ve Türkmenler oluşturuyor, nitekim bu gerçek başlı başına hareketin etnikçilik yaptığı suçlamasını boşa çıkarıyor.

Her halükarda Haşedul şaabi hareketi düşmanların tüm komplolarına ve karalama kampanyalarına rağmen Irak’ta terörle mücadeleye büyük bir kararlılıkla devam ediyor.