Hidayet hadisi - 40
Başkalarında kusur aramak, insanların huzur ve rahatını bozan çok çirkin bir sıfattır.
Kusur arama özelliği, insanların arasında kötümserlik, küskünlük, ayrılık ve hatta şiddete yol açan bir özelliktir. Nice arkadaş, mesai arkadaşı, aile fertleri ve hatta toplumların arasındaki ilişki bu çirkin özellik yüzünden bozulmuş veya tamamen kesilmiştir.
Bugünkü sohbetimizde kusur aramayı tenkit eden hadisleri gözden geçirmek istiyoruz.
Kusur arama özelliği, bir nevi ahlaki hastalık sayılır ve insanların arasında saygı ve hürmeti yok eder. Kusur arayan insanlar ahlak ilkelerine aykırı olan bu özellikleriyle halkın gözündeki saygınlığını, onurunu ve değerini yitirir. İnsanların birbirine karşı kötümserliğine ve fesada yol açar.
Bu çirkin özellik, İslam dininde de büyük günahlardan sayılır ve Kur'an'ı Kerim her türlü çirkinliği yaygınlaştıranları azapla uyarmıştır.
Hümeze suresinin birinci ayetinde şöyle okumaktayız:
Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay haline!
Ayette yer alan Hümeze sözcüğünün sözcük anlamı kırmaktır, çünkü başkalarında kusur arayan insanlar karşı tarafın kişiliğini kırmış olur. Bu sure yüce Allah’ın sert tehdidi ve lanetiyle başlıyor. Bu lanetin hedefinde başkalarını çekiştiren ve alay eden insanlar yer alıyor. Kuşkusuz mümin insanların kusurunu arayan ve onların haysiyeti ile oynayan insanlar, yüce Allah’ın onların gizli sırlarını ifşa edeceğini bilmeleri gerekir.
Allah Resulü –s– şöyle buyurur: Müslümanların kusurlarını aramayın, çünkü kim din kardeşinin kusur ve hatasını arayacak olursa, yüce Allah da onun kusur ve hatasını izler. Allah Teâlâ kusurunu aradığı kimseyi hatta evinin içinde saklansa bile rezil rüsva eder.
Başkalarının kusurunu aramak, birlik ve beraberliği ve dostlukları yok eder. Bu yüzden yüce Allah Hucurat suresinin 10 ila 12. ayetlerinde bu sıfatın ve başkalarının yaşamlarını kurcalamanın gönül birliği ve vefakı yok ettiğini buyurur. Bu ayetlerde şöyle okumaktayız:
Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz. Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir. Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.
Toplumlarda bir çok sorun insanların birbirinin yaşamına karışması ve başkalarının kusurlarını aramasından kaynaklanır. Kuşkusuz bu durum sadece başkalarının kusurunu aramakla bitmez. Ardından gıybet ve iftira gibi çirkin sıfatlar gelir ki bunların her biri başlı başına büyük bir günahtır. Kur'an'ı Kerim Nur suresinin 19. ayetinde şöyle buyurur:
İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Burada dikkat çeken nokta şu ki Kur'an'ı Kerim müminlerin arasında çirkinlikleri yaygınlaştıranlar cezalandırılacak demiyor ve asıl inananların arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır diyor. Bu ayet Müslümanların onurunun Allah katında büyük hürmeti olduğunu ve Allah Teâlâ müminlerin hakkında duyduklarımızı başkalarına anlatmaya müsaade etmediğini ortaya koyuyor. Çünkü eğer insan başkalarından duydukları hele dursun, hatta kendi gözleriyle birinin günah işlediğini görürse bu sırrı ifşa etmemesi gerekiyor.
Bir rivayette ise şöyle okumaktayız: Adamın biri İmam Musa Bin Cafer’in –s– huzuruna çıkar ve şöyle arz eder: Canım sana feda olsun, bir din kardeşimden hoş olmayan bir şey anlattılar, ben de kendisinden sordum inkâr etti, oysa bir grup güvenilir insan bunu anlatmıştı. İmam –s– şöyle buyurur: Müslüman kardeşin hakkında duyduklarını ve gördüklerini kabul etme, hatta eğer 50 kişi onun bir işi yaptığına dair yemin eder, fakat o yapmadım derse, sen onun sözünü kabul et ve başkalarının yeminini kabul etme. Asla onun için ayıp sayılacak ve kişiliğine zarar verecek bir şeyi toplumda yayma, çünkü bu kez iftira atanlardan olursun. Yüce Allah bu kesim için şöyle buyurmuştur: İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır.
İslam dini insanların onuruna değer ve özel önem verir ve bu yüzden başkalarının özel yaşamının kurcalanmasına müsaade etmez. Fakat bazen her hangi bir kusur çok açık ve aşikârdır, fakat kişi bu kusuru hakkında duyarsız veya tamamen bilinçsizdir. Bu durumda iyi bir dostun görevi, arkadaşının kusurunu beyan etmesi ve giderilmesi için çaba harcamasıdır. Kuşkusuz bu iş de gayet gizli ve özel bir şekilde yapılmalı ve kişinin kişiliğine zarar vermemeye özel gösterilmelidir.
İmam Hasan Asgeri –s– şöyle buyurur:
Din kardeşine gizlice nasihat eden bir insan, ona iyilik etmiş olur, ama eğer başkalarının önünde nasihat ederse aşağılamış olur.
İmam Sadık –s– de şöyle buyurur:
Din kardeşlerim arasında bana kusurlarımı hediye edenleri daha çok severim.
Dolayısıyla kusur aramak çirkin ve haram bir fiil olduğu gibi arkadaşının kusurunu inkâr etmek de ihanettir. Çünkü mümin insan ayna gibi olmalı ve din kardeşinin tüm çirkinliklerini ve güzelliklerini yansıtmalıdır. Ama bunu ancak arkadaşına yansıtması gerekir, başkalarına değil, nitekim ayna da böyle yapar.015