Haziran 18, 2016 14:10 Europe/Istanbul

Geçen bölümde Suriye krizi ve çözümü yolundaki engelleri Ortadoğu meseleleri uzmanı Tahmures Golami’ye sorduk.

Golami bu krizin çözümlenmemesi ve barış müzakerelerinin sonuç vermemesini krizin taraflarının isteklerinin ortak paydası bulunmamasından kaynaklandığını belirtti.

Şimdi sohbetimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Ortadoğu meseleleri uzmanı Tahmures Golami, Amerika ve Rusya’nın bu krizin bölge dışı aktörleri olarak şimdiye kadar Suriyeli tüm tarafları ve krize müdahil olan bazı ülkeleri bir masanın etrafından toplayamadığını, fakat bu yolun başında bulunduklarını ve bu iki ülke her şeyden önce kendileri bir masada oturarak görüşlerini birbirine yaklaştırmaları gerektiğini kaydetti. Golami, Moskova’nın ABD’nin Suriye barış müzakerelerinin yeniden başlatma çabasına destek vermesinin sebebini de Amerika ve bölgesel müttefiklerinin Rusya’nın Suriye’de devam eden askeri operasyonlarına tepki vermesinden duyduğu kaygıya bağladı, çünkü bu durumda Moskova’nın Suriye’deki askeri bedelleri daha da ağırlaşacaktı.

Ortadoğu meseleleri uzmanı Tahmures Golami’ye Arabistan’ın bazı Suriyeli muhalif gruplara baskı yaparak Cenevre müzakerelerinden çekilmeye zorladığını bunun amacı ne olabileceğini ve genelde Arabistan’ın Suriye barış müzakerelerine nasıl baktığını sorduk, şöyle dedi:

Arabistan Suriye’de Beşar Esad karşıtlarını destekleyerek bu ülkede iç savaşın alevlenmesinde önemli rol ifa eden bir ülkedir. Bu ülke kendisi için Suriye’de bazı çıkarlar ve hedefler belirlemiş ve bu hedeflere ulaşmak için siyasi ve askeri hareketlerde bulunuyor. Bu yüzden Arabistan ne zaman Cenevre müzakereleri hedeflerine ve çıkarlarına zarar vereceğini düşünecek olursa, barış müzakerelerini bozmakta tereddüt etmeyecektir. Arabistan’ın bu tür hareketlerini ayrıca daha fazla taviz koparmak üzere Suriye veya Amerika’ya baskı uygulama çabası şeklinde de değerlendirmek mümkün.

Ortadoğu meseleleri uzmanı Tahmures Golami, Amerika Başkanı Obama’nın geçenlerde Arabistan’ı ziyaret etmesini ve FKİK üyeleri ile görüşmelerinde ABD’nin bu ülkelerin güvenliğini temin etmeye yönelik yükümlülüğüne bağlı olduğunu vurgulamasını ve Obama’nın bu ziyareti Arabistan’ın Suriye’deki çıkarlarını ne denli güvence altına alabileceğini de şöyle değerlendirdi:

Arap ayaklanmaları başlayınca, Arabistan sadece Suriye’de başlayan siyasi itirazları destekledi. Neden? Çünkü Suriye İran’ın bölgesel müttefikidir. Arabistan Suriyeli protestoculara destek vererek Batı’ya Suriye’de siyasi nizamın değişmesi kaçınılmaz olduğu yönünde güvence verdi. Arap ülkelerinin tümünde değişimi destekleyen Amerika ise Arabistan’ın Suriye’ye yönelik politikalarını destekledi. Ancak zaman ilerledikçe ve Şam yönetimi devrilemeyince, Amerika yönetimi Suriye’de bölge ülkelerinin destekleriyle savaşan IŞİD ve el Nusra gibi terör örgütleri gelişmekte olduğu sonucuna vardı. Bu durum Amerika’yı Suriye’de Beşar Esad’ın iktidarda kalmasını terör örgütlerinin güçlenmesine tercih etmeye zorladı. Öte yandan Amerika sadece Suriye’ye askeri müdahaleye ve bu ülkenin siyasi nizamını devirmeye çalışan terör örgütlerini taviye etmeye karşı çıkmakla kalmadı, aynı zamanda İran’ı Suriye barış müzakerelerine davet ederek İran’ın Irak ve Suriye’de terörle mücadelede ifa ettiğiri rolünü Arabistan’ın ifa ettiği rolüne tercih ettiğini ortaya koydu. Fakat Arabistan ABD’nin Suriye politikasının değişmesine ve askeri seçeneğe karşı çıkmasına tepki gösterdi ve böylece Riyad ve Washington ilişkileri soğumaya yüz tuttu. Obama’nın Arabistan’a son ziyareti de ikili ilişkileri düzeltmeyi amaçlıyordu, fakat bu ziyaret Amerika’nın Suriye’ye yönelik değişen eğiliminin değişmesine ve Arabistan’ın Suriye politikalarını desteklemesine yol açmayacağı ortadadır.

Ortadoğu meseleleri uzmanı Tahmures Golami Amerika’nın son günlerde Suriye’nin doğusuna 250 asker göndermesini ve bundan amacını da şu şekilde açıkladı:

Amerika’nın amacı Suriye içinde istihbarat çalışması yapmak ve askeri gelişmeleri yakından izlemektir. Bu hareket, Suriye içinde Amerika’nın milli güvenliğine yönelecek muhtemel tehditlerin tespitine hizmet edebilir. Amerika aynı zamanda bu şekilde Suriye’deki rakiplerinin askeri durumunu ve konumunu öğrenmiş olur. Söz konusu askerlerin ikinci hedefi ise muhalif hareketlere askeri eğitim ve istişare vermektir

Ortadoğu meseleleri uzmanı Tahmures Golami İran ve Rusya’nın Suriye’de ortak çıkarlarını gözeterek, Tahran ve Moskova’nın Amerikalı askerlerin Suriye’deki varlığını nasıl değerlendirdiklerini ve Amerika Suriye krizinin çözümünde nasıl rol ifa edebileceğini de şöyle değerlendirdi:

Bu bakış bir ölçüde müspettir. Gerçi İran ve Rusya bir tarafta ve Amerika öbür tarafta yer alıyor ve Beşar Esad’ın geleceği ve Suriye krizinin çözüm yöntemi konusunda görüş ayrılıkları bulunuyor, fakat her iki taraf Suriye’de terör örgütleri ve özellikle IŞİD tehdidi ve onlarla mücadele konusunda aynı görüşü paylaşmaktadır.

Ortadoğu meseleleri uzmanı Tahmures Golami Suriye krizinde bazı Avrupa ülkelerinin nasıl rol ifa edebileceklerini ve krizin çözümüne nasıl katkı sağlayabileceklerini de şöyle anlattı:

Suriye krizinin yayılması ve bölgenin dışında yer alan bazı ülkelere sıçraması ve ayrıca bölge ülkelerinin Suriye krizini çözememesi Amerika, Rusya ve Avrupa ülkeleri gibi bölge dışı ülkelerin Suriye krizine daha somut bir şekilde yaklaşmalarına yol açtı. Bu arada IŞİD’in Avrupa ülkelerinde terör eylemleri düzenlemesine bakıldığında, Avrupa ülkelerinin Amerika ve Rusya’ya kıyasla Suriye krizinin bir an önce çözümüne daha sıcak bakmalarına yol açtığı anlaşılıyor. Fakat bu ülkeler bu krizi çözebilecek araç ve gereçten ve yeterli kapasiteden yoksun olduğu gözleniyor.

Gerçekte Amerika ve Rusya’nın Suriye’de ateşkes anlaşması, Suriye’de el Nusra cephesinin sultası altında bulunan bölgeleri tespit etme temeline dayanıyor. Ancak bunu yapmanın da imkansız olduğu anlaşılıyor. Gerçi Amerika ile Rusya arasında Suriye’de ateşkes üzerine sağlanan ateşkes anlaşması kağıt üzerinde bazı ilerlemeler kaydetti, fakat pratikte Suriye’nin durumu bir kaç madde ve fıkra ile bu anlaşmayı uygalayabilmekten çok daha karmaşık olduğu gözleniyor.

Öte yandan Lübnan Essefir gazetesi de Amerika ve Rusya arasında Suriye konusunda sağlanan anlaşmaların kağıt üzerinde ilerlediğini ve iki taraf IŞİD ve el Nusra’nın sultası altında bulunan bölgelerin belirlenmesine yönelik anlaşmaya yeni bir madde eklediğini, bu iki örgüt sağlanan ateşkesin dışında tutulduğunu ve hem ABD ve hem Rusya bu örgütlerin terörist olduğu konusunda hemfikir olduklarını, fakat sahada asıl IŞİD ve el Nusra ilerleme kaydettiğini yazdı. Gazete bu konuya getirdiği açıklamada, el Nusra ve müttefikleri bir süreliğine Han Tuman’ı işgal ettiklerini ve IŞİD de Humus eyaletinin doğusunda ilerlediğini örnek gösterdi.

Lübnan’ın Essefir gazetesi şu ifadelerle yer verdi: Moskova ve Washington IŞİD ve el Nusra işgalinde bulunan bölgeleri belirleme üzerine anlaştı. Amerika ve Rusya ayrıca 27 Şubat’ta başlayan ateşkese bağlı kalmayı da kabul etti. Bu arada IŞİD’in işgali altında bulunan bölgeleri belirlemek pek zor değil, çünkü açıkça ortada duruyor. Fakat el Nusra’ya gelince bu iş hemen hemen imkansız gibi gözüküyor, çünkü bu örgütün sultası altında bulunan bölgeler diğer örgütlerin sultası altında bulunan örgütlerle içiçedir, öyle ki Suriye ordusu, IŞİD ve Suriyeli Kürtlerin dışında kalan bölgelerde el Nusra’nın bulunmadığı hemen hemen bir tek bölge bile yoktur.

Lübnan’ın Essefir gazetesi şöyle devam ediyor: Peki, Amerika ve Rusya bu anlaşmanın uygulanması konusunda ne kadar ciddi sayılır ve ikisi hangi imkanlarla bu anlaşmayı uygulamak istiyor? Bu iş için ne kadar süre gerekiyor? Eğer iki tarafın büyük bir dikkatle IŞİD ve el Nusra örgütlerinin sultası altında bulunan bölgeleri belirlediklerini var sayacak olursak, akla gelen yeni soru, bundan sonra ne olacağı sorusudur. Sağlanan anlaşmada, başka örgütlerin bu iki örgütün işgali altında bulunan bölgelerden uzak durmaları gibi bir madde yer almıyor. Bir başka ifade ile el Nusra ve diğer örgütlerin sultası altına bulunan bölgeler içiçe olmayı sürdürecektir. Öte yandan silahlı örgütlerin hiç biri ellerinde bulunan bölgelerde çekilmek ve böylece el Nusra’nın ABD ve Rusya için kolay hedef haline gelmesine hizmet etmek istemiyor. Bir başka nokta da şu ki Ahrarul Şam, Filakul Şam ve Levaul hak gibi örgütler de Ceyşul Fetih adı altında birleşerek el Nusra ile ittifaka gittiği gözleniyor, oysa Amerika bu örgütleri terör örgütü ilan etmek istemiyor.

Bu arada Suriye’de ateşkesi gözetleyen Rusya’nın Hamimim üssündeki merkez de ateşkes çerçevesinde yer alan yerleşim merkezlerinin sayısı 95’e yükseldiğini ve yedi bin silahlı milisi olan 44 silahlı örgüt de ateşkesi kabul ettiklerini, fakat bu örgütlerin arasında Ahrarul Şam ve Ceyşul İslam örgütleri yer almadığını açıkladı. Rusya’nın Hamimim üssündeki merkezin verilerine göre, Lazkiye ve Şam eyaletlerinde 40 örgüt ateşkesi reddetti. Bu yüzden bu konu oldukça karmaşık görünüyor ve Amerika ve Rusya arasındaki ateşkes anlaşması kağıt üzerinde ilerleme kaydetmesine karşın pratikte ve sahada pek iyimser gözükmediği anlaşılıyor.

Öte yandan Amerikalı ünlü gazeteci yazar Simore Hersh, Libya’daki kimyasal silahların Arabistan’ın mali desteği ile Libya’dan Suriye’ye getirildiğini ve Suriye yönetimini kimyasal saldırı düzenlemekle suçlamakta kullanıldığını ifşa etti. Hersh bu süreçte Amerikalı Başkan adayı ve dışişleri eski Bakanı Hillary Clinton’un rol ifa ettiğini, Libya’dan Suriye’ye kimyasal silah sevkiyatında Amerika casusluk örgütü CIA doğrudan rol ifa ettiğini kaydetti. Hersh, Amerika yönetimi Suriye’de kimyasal saldırı düzenlediğini ve böylece sorumluluğunu Şam yönetiminin üzerine yıkmaya çalıştığını ve böylece Suriye’ye askeri müdahale bahanesini oluşturduğunu ifşa etti. Hersh, İngiliz istihbaratının raporları sarin gazı ile düzenlenen kimyasal saldırının Suriye ordusu tarafından yapılmadığını ortaya koyduğunu vurguladı.

Amerikalı gazeteci yazar Simore Hersh ifşaatını şöyle sürdürdü:

Amerika yönetimi Arabistan, Katar ve Türkiye ile bir anlaşma imzaladı ve buna göre bu ülkelerin mali desteği ile CIA ve MI6’in Libya’daki kimyasal silahları Suriye’ye taşımaları kararlaştırıldı.

Harsh bu sevkiyatta Hillary Clinton da rol ifa ettiğini, Libya’nın Trablus’taki büyükelçisi Christopher Stevens’in Bingazi kentinde ölmeden önce söz konusu kimyasal silahların sevkiyatından haberdar olduğunu ve CIA yetkilileri ve silahları taşıyan kargo firmasının yetkilileri ile görüştüğünü vurguladı.

Amerikalı ünlü gazeteci yazar Simore Hersh ayrıca Amerika Başkanı Obama Suriye’yi teröre boğmak ve böylece bu ülkeye yönelik şom planlarını hayata geçirmek istediğini ve bu çerçevede Arabistan’ın teröre desteğine göz yumduğunu, öyle ki el Nusra terör örgütü en modern silahlarla donatıldığını, Türkiye ise iki yüzlü oynadığını ve bir yandan IŞİD’e kucak açarken, öbür yandan sınırlarını da teröristlere Suriye’de yıkım ve cinayet yapmaları için açık bıraktığını vurguladı.

Hersh, her halükarda bu savaşı kazanan taraf Beşar Esad yönetimi olacaığını ifade etti.

Etiketler