Nur’a giden yol ( 957 )
Zariyat suresinin 38 ila 40. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Zariyat suresinin 38 ila 40. ayetleri:
وَفِی مُوسَى إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُبِینٍ (51:38)
فَتَوَلَّى بِرُکْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ (51:39)
فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِی الْیَمِّ وَهُوَ مُلِیمٌ (51:40)
Yani:
Musa'da da (ibretler vardır). Onu apaçık bir delil ile Firavun'a göndermiştik.
Firavun ordusuyla birlikte yüz çevirmiş: "O, bir büyücüdür veya bir delidir" demişti.
Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.
Geçen bölümde günahkar ve fasık Lut kavmine nazil olan ağır azaptan söz edildi. Bu ayetler ise Firavun ve adamlarının kaderine işaret ederek şöyle buyurmakta:
Hz. Musa ilk önce İsrailoğulları kavmine gitmek yerine ilk adımda Firavun’a gitti; zira Firavun İsrailoğulları kavmi üzerinde zalimane sulta kurmuş, kadınları ve erkekleri işkence ve taciz ederek hepsini kendine kul köle yapmıştı. Bu yüzden Hz. Musa İsrailoğullarını Firavun’un pençesinden kurtarmak için ilk önce ona gitti ve ilahi mucizeler ve açık ve mantıklı deliller sunarak hakkaniyetini ispat etti. Ancak Firavun ve yakınları hak sözü kabul etmedi. Onlar Musa’yı büyücü ve hatta deli olmakla suçladı. Ancak sonunda ilahi azap Firavun ve adamlarını sardı ve onlara hiç bir kaçış yolu bırakmadı. Firavun ve ordusu Nil ırmağının derinliklerine gömüldü ve tarih boyunca başka milletlerce tenkit edildi.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İnsanları zalimlerin ve zorbaların sultasından kurtarmak, peygamberlerin hedeflerinden biri olmuştur.
2 – Fasık hükümdarlar toplumun işlerini ıslah etmek için kıyam eden ilahi insanların kişiliğini sorgular, haksız iftiralar atar ve onları büyücü veya mecnun olmakla suçlar.
3 – Beşeri büyük güçler tüm imkanlarına rağmen ilahi güç karşısında çok zayıf ve acizdir. Dolayısıyla Allah’a tevekkül etmeli ve onlardan asla korkmamalıyız.
Zariyat suresinin 41 ve 42. ayetleri:
وَفِی عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَیْهِمُ الرِّیحَ الْعَقِیمَ (51:41)
مَا تَذَرُ مِنْ شَیْءٍ أَتَتْ عَلَیْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ کَالرَّمِیمِ (51:42)
Yani:
Ad kavminde de (ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik.
Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.
Hz. Hud da Ad kavminin peygamberiydi. Bu kavim Hicaz yarımadasının güneyinde yaşıyor ve oldukça sağlıklı, güçlü, uzun boylu ve iri yapılı insanlardı. Ad kavmi dağların göbeğinde devasa binaları inşa etmekte özel mahareti olan bir kavimdi. Ancak onlar ilahi peygamberleri izlemek yerine zalim hükümdarlara itaat ediyor ve hakka karşı çıkıyordu; ta ki Allah teala onları ağır bir azapla cezalandırdı. Ad kavmini korkunç bir kasırga vurdu ve o azman insanları adeta saman gibi havaya kaldırarak yere vurmaya başladı.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – İlahi rahmet olan ve bulutları hareket geçirerek yağmur yağdıran ve bitkilere hayat veren rüzgar bazen de ilahi öfkenin mazharı olup yıkıcı olabileceği gibi suçluları helak edebilir.
2 – Su ve rüzgar doğal fenomenler olmakla beraber Allah tealanın iradesi altındadır ve buna göre zalimler suda boğularak helak edilebilir.
Zariyat suresinin 43 ila 46. ayetleri:
وَفِی ثَمُودَ إِذْ قِیلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّى حِینٍ (51:43)
فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ یَنْظُرُونَ (51:44)
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِیَامٍ وَمَا کَانُوا مُنْتَصِرِینَ (51:45)
وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُ إِنَّهُمْ کَانُوا قَوْمًا فَاسِقِینَ (51:46)
Yani:
Semûd kavminde de (ibretler vardır). Onlara: Bir süreye kadar faydalanın, denmişti.
Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi.
Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.
Bunlardan önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idiler.
Hz. Salih Semud kavminin peygamberiydi. Semud halkı Hz. Salih’ten hakkaniyetini ispat etmesi için tuhaf bir mucize talep ettiler: Dağın içinden deve çıkarmak! Hz. Salih onlara, eğer bunu yaparsam ve siz iman etmezseniz, helak olursunuz, dedi. Ancak böyle bir mucizenin imkansız olduğunu düşünen Semud halkı istekleri üzerinde ısrar ettiler. Bunun üzerine dağın içinden büyük bir deve çıktı; ancak Semud halkı Hz. Salih’in hakkaniyetini itiraf etmek yerine onu tekzip ederek deveyi öldürmeye kalkıştılar. Semud halkı deveyi öldürdükten sonra onlara tevbe etmeleri için üç gün süre tanındı, ancak onlar tevbe etmediler ve sonuçta gökten inen yıldırımlarla çarpıldılar ve bir daha kalkamadılar ve onlara yardım edecek hiç kimse de yoktu.
Yine yüce Allah’ın büyük peygamberlerinden Hz. Nuh’un uzun yıllar uğraşına rağmen kavminden seyrek sayıda insan iman etti ve geriye kalanlar küfür ve günahlarını ve çirkin amellerini sürdürdü ve sonuçta korkunç bir fırtına ve selde helak oldular.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Allah teala suçlulara mühlet verir, ancak tevbe etmedikleri takdirde ya bu dünyada ya da ahiret aleminde cezalandırır.
2 – Geçmiş kavimlerin kaderinden ibret almayan ve yanlış yolunu düzeltmeyen kavimler, gelecek kuşaklara ibret konusu olur.
3 – Su, rüzgar, yıldırım gibi tüm doğal fenomenler ilahi irade ile ceza aracı olup fasık ve suçlu kavimleri helak edebilir.