Nur’a giden yol ( 958 )
Zariyat suresinin 47 ila 53. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.
Zariyat suresinin 47 ila 49. ayetlerine kulak veriyoruz:
وَالسَّمَاءَ بَنَیْنَاهَا بِأَیْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ (51:47)
وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ (51:48)
وَمِنْ کُلِّ شَیْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَیْنِ لَعَلَّکُمْ تَذَکَّرُونَ (51:49)
Yani:
Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.
Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!
Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.
Bu ayetler bir kez daha yüce Allah’ın yeri, gökleri ve varlık alemindeki tüm mahlukları yarattığına işaret ederek Maad ilkesini inkar edenlerin kuşkularını bertaraf etmek istiyor. Ayetler ilkin göklerin azametine işaret ederek şöyle buyurmakta:
Göklerde gördüğünüz yıldızlar ve sürekli genişlemekte olan ve sizin başını ve sonunu göremediğiniz galaksiler, alemleri yaratan Allah’ın sonsuz gücünün açık delilleridir.
Bu ayetler Allah tealanın göğü yarattığını ve onu sürekli genişlettiğini beyan ediyor. Nitekim bilim adamlarının bulguları da varlık alemi durgun olmadığını ve hızla genişlediğini gösteriyor. Bilim adamlarının bulgularına göre bir galakside yer alan yıldızlar hızla merkezinden uzaklaşıyor.
Bilim adamları alemin genişlemesi için bir başlangıç noktası olması gerektiğini ve bu noktadan genişlemeye başlayarak şimdiki durumuna kavuştuğunu da kaydediyor.
Ayetler sadece başımızın üstündeki gökler değil, aynı zamanda ayaklarımızın altındaki yeri de Allah yarattığını ve ovalarını insanların yaşamı, tarım ve besicilik yapmaları ve diğer ihtiyaçlarını karşılamaları için hazır hale getirdiğini belirtiyor. Bir başka ifade ile yeryüzünde yaşamın tüm koşulları insanı ağırlamak üzere yüce Allah tarafından hazırlanmıştır. Bu konuya açıklık getirmek için yeryüzünde yaşayan canlıların hayatını sürdürmelerinde atmosfer örneğine değinmek istiyoruz. Yeryüzünü saran atmosfer güneş ısısını içinde sağlar ve böylece geceleri çok soğuk ve gündüzleri çok sıcak olmasına mani olur. Bundan başka atmosfer yeryüzünü ve insanları gök taşlarına karşı korur, şöyle ki gelen gök taşı atmosfere çarpınca yanıp imha olur.
Yer ve göklerin yaratılmasından sonra çeşitli mahlukların ve canlıların konusu gündeme gelir. Allah teala her şeyden çift yaratma ilkesini temel alarak tüm canlıların bekasını güvence altına almıştır. Buna göre insanlar ve diğer canlılar doğal bir şekilde soyunu sürdürür. Bu kural tüm mahluklar için geçerlidir.
Tüm bu anlatılanlara bakıldığında insanın Allah tealanın kıyamet günü vaadine iman etmesi ve inadı bir kenara bırakması gerektiği anlaşılır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Evren durgun ve sabit değildir ve sürekli genişleyerek hareket halindedir.
2 – Çift yaratılmış olmak sadece insanlara, hayvanlara ve bitkilere özel değil ve cansız tüm mahluklar için geçerlidir.
3 – Kur'an'ı Kerim doğal fenomenlerle tanışma kitabı değildir, ama yine da insanların gözü önünden gaflet perdesini aralamak için Allah tealanın yarattığı doğaya hakim olan bazı kanunlara işaret etmektedir.
Zariyat suresinin 50 ve 51. ayetleri:
فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّی لَکُمْ مِنْهُ نَذِیرٌ مُبِینٌ (51:50)
وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آَخَرَ إِنِّی لَکُمْ مِنْهُ نَذِیرٌ مُبِینٌ (51:51)
Yani:
O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.
Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.
Önceki ayetlerin devamında bu ayetlerde Allah Resulü -s- müşrikleri ve kafirleri şöyle uyarmakla görevlendiriliyor:
Yaratılış düzeninde veya dünyanın işlerinin tedbir edilmesinde Allah’a ortak koşmak yerine, taştan putlardan ve hayali mabutlardan kaçının ve doğru yaşamayı öğrenmek ve şirk ve küfürün vahim sonuçlarından korumak için Allah tealaya sığının.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Güç, servet, eş dost, hiç biri insan için güvenli dayanak olamaz. İnsan için tek güvenli sığınak Allah tealadır. Dolayısıyla her işte O’na tevekkül etmeliyiz.
2 – Peygamberler insanları tevhide ve iyi amellere davet etmenin yanında onları yanlış amelleri ve düşünceleri konusunda da uyarmakla görevlidir.
Zariyat suresinin 52 ve 53. ayetleri:
کَذَلِکَ مَا أَتَى الَّذِینَ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ رَسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ (51:52)
أَتَوَاصَوْا بِهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ (51:53)
Yani:
İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir büyücüdür veya delidir, dediler.
Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur.
Geçen bölümde Firavun’un nasıl Hz. Musa’yı büyücü veya mecnun olmakla suçlayarak insanları ondan uzaklaştırmaya çalıştığını anlattık. Bu ayetler ise şöyle buyurmakta:
Aslında sadece Musa’ya bu iftiralar atılmadı ve tarih boyunca tüm ilahi peygamberler bu tür iftiraların hedefi oldu. Bu amel birçok kavim arasında yaygın olmuştur, öyle ki bir kavim bir başka kavime benzer iftiraları atması için tavsiyede bulunduğu ve bu konuda müsamahakar davranmamasını istediği düşünülmektedir. Oysa gerçekte böyle değildir ve asıl mesele hakka karşı isyankarlık ruhu iftiracı kavimlerin ilahi peygamberleri devre dışı bırakmak için bu tür iftiraları atmış ve peygamberleri yok edemedikleri yerde kişiliklerini hedef almıştır.
Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.
1 – Muhaliflerin zehirli sözlerinden korkmayın, geri adım atmayın; zira ilahi peygamberler de sürekli türlü tehditlere ve iftiralara maruz kalmış, ama direnmiştir.
2 – İnsaniyet ve hakikatten uzaklaşmak ve isyan etmek, insanları ilahi peygamberlerle karşı karşıya getirir, öyle ki bu ilahi insanları büyücü veya mecnun ilan ederler.