Mayıs 06, 2023 09:13 Europe/Istanbul
  • Nur’a giden yol ( 965 )

Necm suresinin 1 ila 18. ayetleri ve tefsirleriyle sizlerle birlikteyiz.

Geçen bölümde Tur suresinin tefsirini bitirdikten sonra şimdi Kur'an'ı Kerim’in bir sonraki suresi olan Necm suresinin tefsirine başlamak istiyoruz. Mekke’de İslam Peygamberi’ne -s- vahyin nasıl nazil olduğunu ve miraç macerasını anlatan sure 62 ayetten ibarettir. Suriye müşriklerin hurafelerini reddederek dünya ahiret ilahi cezalara vurgu yapıyor.

Necm suresinin 1 ila 4. ayetleri:

 

وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى (53:1)

مَا ضَلَّ صَاحِبُکُمْ وَمَا غَوَى (53:2)

وَمَا یَنْطِقُ عَنِ الْهَوَى (53:3)

إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْیٌ یُوحَى (53:4)

 

Yani:

Battığı zaman yıldıza andolsun ki;

 

Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı.

 

O, arzusuna göre de konuşmaz.

 

O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.

 

Bu sure diğer bazı Mekki ayetler gibi yeminle başlıyor; doğal fenomenlerden biri olan tarih boyunca beşerin ilgi odağında yer alan ve bazı evrelerde bazı kavimlerin taptığı yıldıza yeminle başlıyor.

Yeminin ardından Allah teala Mekke halkına hitaben şöyle buyurmakta:

Aranızda dünyaya gelen Muhammed bin Abdullah kırk yılı aşkın bir süre sizinle oturup kalkan ve sohbet eden biridir. Siz bu süre içerisinde ondan hiç bir kötü ve sapkın söz ve davranış görmediniz ve hepiniz onun dürüstlüğü ve doğruluğuna şahitlik ediyorsunuz. Eğer bugün o Allah tarafından sizi hidayete erdirmek üzere seçildiğini söylüyorsa, bu söze nefsani heva ve hevesi ve iktidar hırsı yüzünden değildir ve size üstünlük taslamak veya mal ve mevkiye ulaşmak istemez. Onun sizi Allah’a davet ederken söyledikleri, vahiy yoluyla ona nazil olan Allah’ın kelamıdır. O zaman Allah’ın kelamını kabul ederek ona iman edin.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – Peygamberler genellikle sapkın büyük kavimlerin ve aşiretlerin arasında yaşamış, ama hiç bir zaman bu kavimlerin ve aşiretlerin yanlış düşünceleri, inançları, gelenek ve göreneklerinden etkilenmemiştir.

2 – Hak sözü kabul etmek istemeyenler, pak insanları iktidar hırsı ile suçlayarak haktan kaçma bahanesi üretirler.

3 – Peygamberlerin sözü ne kişisel eğilimleri ve ne de sosyal ortamın tesiri altında sarf edilen sözlerdir.

4 – Peygamberin sözü ister doğrudan Allah’ın sözü, ister kendilerinin bir işe emrettiği sözü olsun, hüccettir.

 

Necm suresinin 5 ila 12. ayetleri:

 

عَلَّمَهُ شَدِیدُ الْقُوَى (53:5)

ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَى (53:6)

وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَى (53:7)

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى (53:8)

فَکَانَ قَابَ قَوْسَیْنِ أَوْ أَدْنَى (53:9)

فَأَوْحَى إِلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى (53:10)

مَا کَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى (53:11)

أَفَتُمَارُونَهُ عَلَى مَا یَرَى (53:12)

 

 

Yani:

Çünkü onu güçlü kuvvetli biri (Cebrail) öğretti.

 

Ve üstün yaratılışlı (melek), doğruldu:

 

Kendisi en yüksek ufukta iken.

 

Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, (yere doğru) sarktı.

 

O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.

 

Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.

 

(Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.

 

Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?

 

Vahyin nazil oluşu hakkında olan önceki ayetlerin devamında bu ayetler peygamberin Allah teala ile irtibat biçimine işaretle şöyle buyurmakta:

Peygamberin öğretmeni, alemin tüm güçleri O’nun elinde ve işleri sağlam ve güçlü olan alim ve hekim Allah’tır. O, insan zihni ve düşüncesinin çok çok üstünde bir konumdadır ve hiç kimsenin gücü O’na ulaşmaya yetmez. Ancak peygamber kalbi ve iman dolu yüreği ile O’nu batını ile gördü. Bu görüşte hata yoktur ve peygamberin en yüksek düzeyde Allah katına yaklaşmasına vesile olmuştur. Bu yakınlaşma zemini vahyin nazil oluşuna hazırladı ve ardından Allah ile peygamberi arasında bir aracı olan Cebrail vahyi peygamberin kalbine telkin etti ve o hazret de Kur'an'ı Kerim ayetlerini halka tilavet etti.

Tarih boyunca nübüvveti inkar edenler Allah ile insan arasında irtibat kurulmasını imkansız saymış ve benimsememiştir. Oysa bu irtibat hisse ve maddiyata dayalı bir irtibat değil, kalbi ve batınla görme ilişkisidir, nitekim bu ayetler de peygamberin Allah tealayı gözleriyle değil kalbi ile gördüğünü vurgulamaktadır.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

1 – İnsan sadece tecrübi ve beşeri ilimlerde öğretmene ihtiyacı yoktur ve manevi gelişme ve kemale ermek için de Allah tealanın ona öğrettiği şeyleri insanlara öğretmek ve onları hurafelerden ve batıl ve sapkın düşüncelerden kurtarmak için ilahi öğretmene ihtiyacı vardır.

2 – Peygamberi kendileri gibi beşeri eğitim gören biri zannedenlerin düşüncesine karşı bu ayetler peygamberin öğretmeni Allah teala olduğunu ve o hazret vahyi esas kaynağından aldığını vurguluyor.

3 – Allah teala irade buyurduğu ve izin verdiği yerde peygamberi O’nunla aracısız konuşacak ve ilahi kelamı alacak kadar ilahi kata yaklaşabilir.

4 – Allah’a kulluk ve O’nun katına yaklaşmak, peygamber için zemini vahyi almaya ve risalet makamına nail olmaya hazırladık. Bu yüzden bu ayetler bu ayetler Allah peygamberine vahyetti demiyor ve bunun yerine Allah kuluna vahyetti diyor.

 

Necm suresinin 13 ila 18. ayetleri:

 

وَلَقَدْ رَآَهُ نَزْلَةً أُخْرَى (53:13)

عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى (53:14)

عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوَى (53:15)

إِذْ یَغْشَى السِّدْرَةَ مَا یَغْشَى (53:16)

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغَى (53:17)

لَقَدْ رَأَى مِنْ آَیَاتِ رَبِّهِ الْکُبْرَى (53:18)

 

 

Yani:

Andolsun onu, önceden bir defa daha görmüştü,

 

Sidretü'l-Müntehâ'nın yanında .

 

Cennetü'l-Me'vâ da onun yanındadır.

 

Sidre'yi kaplayan (nur) kaplamıştı.

 

Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.

 

Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.

 

Önceki ayetlerin devamında bu ayetler Isra suresinin başında da gelen İslam Peygamberi’nin -s- miraç macerasına işaret ediyor. önceki ayetler peygamberin kalbi ile Allah tealayı idrak ettiğini beyan ederken, bu ayetler hazretin göklere çıkması ve varlık aleminde Allah telanın ayetlerini ve azametinin işaretlerini görmesine değiniyor. Allah Resulü -s- ayrıca göklerde yer alan ve mümin ve pak ruhların kıyamet gününe dek Sidretü’l Münteha adında bir ağacın altında barınan ilahi cenneti de görüyor.

İslam Peygamberi -s- miraç sırasında birçok hakikati kenti gözleri ile gördü, nitekim Allah teala yerin ve göklerin azametini Hz. İbrahim’e de gösterdi ve o da bu azametleri gördü. Demek ki Allah teala insanları hidayete erdirmekle görevlendirdiği peygamberlerine varlık alemenin azametini göstererek onları tam yakine ulaştırıyor ve böylece onlar da vahiyleri emin olarak alıp halka bildiriyor.

Bu ayeti kerimelerden şunu öğrenmekteyiz.

 

10s

1 – Peygamberler hem kalbi gözle Allah’ı idrak etmiş, hem normal gözleri ile yaratılışın azametini görmüştür.

2 –  Kıyamet gününde kurulacak uhrevi cennetten başka berzah aleminde de iyiler ve pak insanların ilahi nimetlerden yararlandığı bir cennet vardır.